Sevgilim, sen bunu aldığında
-ki mektup denemez buna-
umarım bağışlarsın beni:
yazamadığım mektuplarda biriktirdim kederimi.
Sevgilim İstanbulda yaz bitiyor,
bu güze gecelerinde ben, sardunyaların arasında
senin getirdiğin mumları yakıyorum.
Bir fotoğrafa bakıp "deniz" diyorum:
Ne kadar dingin, nasıl sonsuz, olduğu yerde.
Sevgilim beni bağışla,
sana mektup yazamıyorum.
Yüzümün bir yarısı acı çekiyor,
mavi
bir fotoğrafta, kızıl bir ufuk
biriktiriyor kış için
öteki yarısı
coşkuyla ilgili değil elbet hayatım.
Sevgilim seni bilmemenin kederli gölgesi altındayım.
Deniz "öylece" duruyor, orada, yazda.
Hayat öylesine caydırıcı ki, korkuyorum
Sevgilim...bu dünyayı ben uydurdum
desem, sonrasını diyemiyorum.
Sevgilim, günün belli saatlerinde seni unutmayı deniyorum.
Sen bunu aldığında
-ki mektup denemez buna-
umarım bağışlarsın kederimi, haylazlığımı,
umutsuzluğumu, dalgınlığımı; yani
benden geçtiğinde anlamı sarsılan ne varsa...
Umarım her şey olacağına varıyor der,
ve kabullenirsin
kum nasıl çizmişse incecik bir camı.
Birhan Keskin