Bir pervasız çağa çattık be Hasan
Maddenin içinde, kullar değişti
Yaylalar, çiçekler; aynıydı ama
Kovanda, petekte; ballar değişti
Eşrefi mahlûkat, o beni âdem
Oldu çıtırık, bir kuru badem
Güçlünün yanında, kıvırttı Âdem
Bir zaman tutulan, eller değişti
Protezli peruk, eklendi başa
Saçlar onarıldı, çok gitti hoşa
Gümrah orman gibi, hep indi kaşa
Tekniğin elinde, keller değişti
Yollar birdi; iki oldu, üç oldu
Yağcılık ruhlara, kupayla doldu
İnançlar, ülküler; deminde soldu
Yolların içinde, yollar değişti
Gümrah ormanlarda, aslan kraldı
Kralın tahtını, çakallar aldı
Kolu kolda tutan, bir kavi daldı
Gövdeler, budaklar; dallar değişti
Ne desem ben sana, kardeşim Hasan
Bitsin dersin ama, çoğalır tasan
Sular bile sustu, hep oldu pusan
Irmakta, çaylarda; seller değişti
Dün hakkı söylerdi; akitler, sözler
Şimdi gözlerimiz, onları özler
Şarkımızı bile, çalmıyor sazlar
Kemanda, tamburda; teller değişti
Seherde eserdi, bâd-ı sabâ yel
İklimler bu çağda, birbirine el
Dağlar ağaçlara, vermiyor ki bel
Islık ıslık öten, yeller değişti
Özledim mazide, kalan günleri
Sardım bağra candan, eski dünleri
Davullu, zurnalı; o düğünleri
Yitirdik Hasan'ım; hâller değişti
Ocaklar hârında, aşk ocağıydı
Muhabbet kalplerde, yâr kucağıydı
Öteler rüyâsı, kış sıcağıydı
Yüreklerde közler; küller değişti
Celalettin Kurt