Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı sevooş

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.227
  • 18.478
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.227
  • 18.478
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Tem 2010 13:08:10
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım

...Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?

'ATTİLA İLHAN'

Çevrimdışı cavcuk

  • Uzman Üye
  • *****
  • 290
  • 445
  • Okul Müdürü
  • 290
  • 445
  • Okul Müdürü
# 09 Tem 2010 13:17:53
 BEKLENEN

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?

 NECİP FAZIL KISAKÜREK

 

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 09 Tem 2010 18:21:05
BÜYÜK OLSUN

Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun,
Deniz gibi, gökyüzü gibi her şey ve mahzun.
Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce,
Âşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece.
Denizler yolculuğa çağırır durur da beni
Gitmem düşünerek geri döneceğim günü.
Ben büyük rüzgârları severim; büyük olsun
Aşkım da, özlemim de hepsi, her şey ve mahzun.
İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı,
Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı.

Ahmet Muhip DRANAS

Çevrimdışı AYNALI

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Tem 2010 18:54:04
YALNIZLIK ŞİİRİ
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.

 ORHAN VELİ KANIK

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 09 Tem 2010 19:03:31
işte onlar gözyaşlarım

şelale gibi dağılan sacların
yem yeşil gibi parlayan gözlerin
denizler gibi derin
okyanuslar kadar büyük aşkım
yüreğin yokluğla yok oluşum
her dakika seni arayısımla
hasret rüzgarları eser
vurur tenime
kuruyan dökulen yapraklarım
işte onlar gözyaşlarım
 
;)

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 10 Tem 2010 05:26:29
               eskişehirin aşk kokusu

bugün eskişehirliler günü sen varmışsın gibi kutlarım
güneş doğmasın sabah olmasın umarım
yastığıma sarılıp teninin kokusunu duyarım
papatya fallarında sevgimizi sayarım

bu gecenin sana ait olmasını isterim
pencereyi açtım yıldızları seyrederim
her kayan yıldız da senin sevgini dilerim
sümbüller topladım seversin bilirim

uzun zamandır hasretim varlığına
rüzgarın ıslığını dinlerim yalnızlığım da
gölgeler dolanır odanın duvarların da
şamdanda ki mumların titreyen ışığın da

bir sıcaklık sarılır bedenime
anlamsız huzur kaplar yüreğime
gül kokulu parfümler aldım kendime
bu kokunu çok seviyorum demiştin diye

gecenin yarısın da hasretim kokuna
zifiri karanlığın bürünürüm rengine
bir esinti gelir uzaklardan üzerime
.........(isim yok siz koyun)aşk kokusu sürülür tenime

garip bir duygu sardı bedenime
sanki biri geldi sessizce evime
aradım etrafı birini görürmüyüm diye
bulamadım kimseyi yoksa sen mi geldin yine

odamızın her yerini kırmızı güllerle süsledim
albümleri seyredip şarkımızı dinledim
bak güneş doğuyor birazdan gideceksin sevdiğim
eskişehirliler günümüz kutlu olsun çiçeğim.....
 

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 10 Tem 2010 09:27:58
erçek sevgi; Mecnun’un Leyla’ya olan sevgisidir. Mecnun (Kays)’un kabilesi Leyla’nın kabilesi ile savaşmak için karşılaştığında Mecnun’un babası oğluna “Kays dua et” der.

“Mecnun niçin dua edeyim?” der.

Babası: “Leyla’nın kabilesinin yenilmesi için.” Cevabını verir.

Bakın, gerçek sevgiyi dem ve damarlarında yaşayan Mecnun (Kays) cevap veriyor.

“Leyla'nın kabilesi yenilmez ki

Leyla leylaktan yaratılmış

Üstünden rüzgar geçse

Leylakın rengi değişmez ki

Leyla gecelerin demirinden

Kılıçlarınız ona işlemez ki

Her gün doğan güneş onun izinde sanki

Bin yol doğsa yine ona yetişemez ki

Atlarınızın kulağında O’nun sesi

O’nun aydınlığında varolan perilerin sesi

Hep Leyla’ya doğru giderler ama

Leyla’ya bir türlü varamazlar ki

Leyla dağların işareti kerameti

Çöller ovalar dağların tepesine ulaşamaz ki

Leyla nerede sanki

Her gece çadırımızın tam ortasında belki

Siz onu sonsuz ufuklarda aramakla bulamazsınız ki

Her gece hurmaların üstünde

Ay Leyla’ya el etmez ki

Vadilerden gelen sular baharda

İçenleri Leyla’nın gözleriyle sarhoş etmez mi

En yüksek bilgilerle yüceltilmiş Leyla’nın kabilesi

Bir yüce kabile Tanrı gölgesi

Baba: Oğlum sen bize dua değil beddua ettin..

Mecnun: Altın altına gider, bakır bakıra doğru

İpek altınla beraberdir.

Kürk dilberlerin boynunda

Dua cennet ülkesine ait

Beddua lanetlenmişler için

Leyla’ya karşı akıldan geçen her kara düşünce

Cehennemin mimarı olur bizler için

Cehennem bizim için, biz lanetlenmişler için

Kendi elimizle kendimiz

Cehenneme çevirdik içimizi

Sizi bilmem

Ama cehennemimden memnunum ben

Belki ateş dökülen pencerelerimden

Bir kurtuluş işareti alırım

Leyla’nın ülkesinden

Yansın ellerim, kollarım, ayaklarım

Belki böylece

Bir kanada kavuşurum beni Leyla’ya götürecek

Gözlerimin küle çevrilmesinden

Görünmeyen bir dünyanın sağlığına kavuşurum da

Gökten yerden

Gün ve ay gibi

Alınyazımıza yol gösteren

Tanrı nimeti yıldızlar gibi

Bana gelir Leyla

Leyla'nın gözleri

Baba:”Sen bu sözlerinle Leyla’ dan öte gittin” der.

Mecnun: Leyla’dan öteye gidilmez ki

Leyla Kaf dağı ve Çin Seddi

Leyla ötesinde meleklerin bile yandığı

Son sınırlar ülkesi

Yaradılışın sonu ondan ötesi

Leyla, ölümüne susamış

Birinin içmesi gibi

Son yudumu bardaktaki

Leyla bir kaynak gibi

Kim kurutabilir içerek

Çöllere hükmeden suları bir kaynaktaki”

;)

Çevrimdışı ayçiçeğim

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 908
  • 1.889
  • 908
  • 1.889
# 10 Tem 2010 16:13:28
OLRİÇ       (uzun ama harika bir şiir)
Güçlü olmak artık beni yoruyor olric
herkese karşı dimdik olmak...
arkasında durmak attığım her adımın yoruyor...
Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde…
beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı

uyan olric ... doğrul... ..........seni bekliyor.....
düş değil gerçek
..............seni bekliyor...

yanımdaymışsın yalanına kendimi kandırırken
derdin tam orta yerine düştüğümün farkında değildim elbet
kimseye arka bahçelerimden geçen katarların ağırlığını duyurmadım
duymayın da artık beni...

bir yerlerde hep yanlış yapmanın telaşlı kıpırtısını yaşıyorken...
o yanlışın artık sonsuza dek düzeltilemeyeceğini bilmenin
kıstırılmışlığı ile
pusuyorum bazen....
uzun süre gecelere küsüyorum...
uzun süre kendime küsüyorum...
uzun süre kaleme...kağıda küsüyorum...hayata küsüyorum

denizin en sığ yerinden başladık yol almaya olric
şimdi kara görünmüyor gerimizde…

bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa olric
en iyi kendime yazarım ben...
`kış´ dedim, `henüz gitmek için hazırlık yapmıyor´...
hala (d)üşüyorum...(mart)

sen acıyı biriktirmeyi seversin olric…
sen biriktirmeyi seversin....hadi devam et şimdi …kuru yaprakları...
deniz taşlarını… gözyaşını… sorulamamış soruları …
senden kalan sesleri… yaşanamamış paylaşılmışlıkları…
birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanları ve hüznü…
ve özlemi biriktirmeye…

siyah dedim en güzel taşıdığım renk...
ve herkesin üzerinden akan renk...
şimdi bunca karanlığın üstüne oturup bir mektup yazmalı ilkbahara
ve yaz´a
`hadi renklerini topla da gel´ demeli...
Sen de sıcağı pek sevmezsin olric…
güz´ü severdin sende…son baharı severdin
bu yüzden mi hep sonbaharlarda sevdik biz…

sonbahar gibi hep kaynayan bir neşeyle savrulurdun hayatın içinde
yaprak yaprak… yön seçmeden…
Ben yüzüme kondurduğum hüzünle boyardım her şeyi…
sen hazan yüzlüm olurdun olric…

Yağmur da başladı olric… Rüzgarın en delisi beni buluyor yine…
O an, `dünyayı karış karış dolaşsam´ diyorum kendime...
Gülümsüyorsun...
ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm…
ki gözlerin hep güler(di) senin…
şimdi Dünyayı karışlamayı unutuyorum gözlerinde...

martıları da seversin sen olric…Gülümsüyorsun yine..
Ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm…
Oysa ben bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıkmıştım
sokağa...
martılar dolan gözlerinde yitiverdim...

yağmur hızlandı…rüzgar da... `kış´ dedim, `çok azimli.´
Beni hırpalamak istiyor…
az mı hırpalandım ben olric…
kapıyı vurup çıkışlarımın kar´ı dondurmadı mı beni…
daha bir buza kesmedi mi içim…
dönüşlerimdeki mora kesmiş parmaklarımı hissetmeyişim
ve yüzümde donmuş gözyaşları mı ısıtmaya çalışırken sende hep
dondun ...
ama ellerimde ki mektupları göremedin olric…
`Onları şimdi adreslerine doğru fırlatıyorum´ dedim…
Rüzgarın yağmurun önüne savurdum bir bir... Uçtular ıslanarak....
bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa…
ben de takıldım köşelerine…
biliyorsun ya En güzeli senin hiç gitmeyeceğini bilmek (di) olric...

çekilip içimin kuytularına her ne varsa birikmiş içeride
dökmek var aklımda yeni mektup sayfalarına…
tut beni olric… beni her şeye rağmen tut…
yoksa karanlıklarda yok olacağım…

Ki Aşk; acıtan… kanayan yaranın yanında gözlerinin özlemi…
göz yaşlarımızın tuzlu tadı…karanlığın gölgesinin ayak izi …
belki sen… belki ben…belki biz olamayışımız…
belki aşk´ın korkuya galip gelemediği meydan…
Ki aşk hep sahip olduğum da hiç fark edemediğim olric!...

Belki ben etiketimi serseri mayın yapıştırmışlığımdan…
belki korkusuzluğumdan bir o kadar adam gibi oluşumdan…
belki de sivri topuk giyip salınamayışımdan böyleyim…
içimde ki güç uzun zamandır beni havalandıramayacak kadar ışıksız…
kanatlarımsa hiç olmadı melek değilim…yada var…
olsam olsam şeytan…ama şeytanda bir melek di değil mi ...
kullanma kılavuzum yok sorun beklide bu olric…
yanıldığım bir gerçek

Önce bir şeyleri resmetmenin zorluğunu fark ettim...
Sen ki resmedilemeyecek kadar gizlere bürünmüşsün..
ne kadar kazısam hep pentimento olric..!.
İçimin saklısına böyle bitimsiz bir acı yerleşmişken nasıl söylemeli…
kime ne anlatmalı… kimden ummalı bir çıkış...
ki Yusuf çık o kuyudan çığlıklarıyla ürperirken ruhum…
Olmayacağını bile bile...
seni inadına kirletmeyen…seni büyüten…
seni allayan pullayan…
seni bir başka raftan alıp bir başka rafa koyan
ve bir türlü en uygun mekanı bulamayan…
sana ki hiçbir mekanı yakıştıramayan aşk´tı

Ben…Aşk belki... diyerek çıktım yola…
Aşk belki… her bitenle başlayandı…
Başlayamadım olric!...

aşk dediğim benden doğandı...
gidişimin en büyük nedeni Uzaklarına çekilip… uzaklarından bakmak…
seni yeniden doğurmaktı…
Kim bilirdi ki gitmeye karar verenin…
gitmek için hangi sözün ardına gizlendiğini?
Dönmek için elbet gitmek gerekir ama sen fazla açıldın kıyından…
Çek kürekleri olric... çek kürekleri ...
biliyorsun ki ne kadar çeksen asla kıyılara ulaşamayacağız!

Kış yüklenmişken beyaz dallarına ağaçların..
ocak´tı şubat´tı en son mart´tı…
Kış ağırlığını taşıtıyorken kalplere… buza kestiriyorken yürekleri…
bana dönük adımlarının yavaşlaması
havanın soğukluğundadır kandırmacasındayım…
Oysa ağırlığı veren…
içimdeki Hüznün çığlığında ellerimi sıkışımla avuçlarıma dolan kan…
acısıyla burkulan yüzümdeki göz yaşları…
ve hiç bitmeyeceğini düşündüğüm karanlığın orta yeri...

Eğer yeniden gelseydim hayata deyip kalakalıyorum…
"Eğer yeniden gelme şansım olsaydı hayata...
tüm hatalarımı yeniden yaşardım" diyen şairin
dibe vurmuş umutsuzluğuyla karşı karşıyayım…
Bir daha dönemeyecek olmak... bir daha başlayamayacak olmak...
bir daha gelmeyecek olmak…bir dahası olmayacak olric...
bir dahası hiç olmayacak ...

En keskin can alıcı virajlarını takipteyim şimdi dönülesi yolların...
Kış hâlâ duruyor olduğu yerde... Ben duruyorum…
sen yanımdan hızla geçiyorsun uzaklara ….
Oysa bilmiyorsun ben Uzaklara yollanacak bir mektubu taşıyorum içimde…
Yazılanlar çoktan yazıldı... yaşandı ve bitti olric...
yazılanlar çoktan yazıldı bitti...
asla yinelemeyeceğiz bir daha!

Nereye gitsem yabancıyım…
ve yabancı dediğim güz hep başka…hazan başka…
Havada dolanan yağmur yüklü bulutun tadı başka…
yeşiline aldandığım sonbaharda solan yaprağın izi başka…
bilmiyorsun…
kaç gece intihar sehpalarına kendim vurdum tekmeyi
kaç gece giyotin altında kesildim
kaç gece namludan baktım dolunaya…
kaç gece senden bittim…uçurumundan düştüm kaç kere bilmiyorsun olric…

seni aramıyorum uzun zamandır…seni bulmuyorum…
seni yabancılaştığım… kaybettiğim …
bulamadığım kendimde bile aramıyorum …
ki bulduğum yerde yitirme kesinliği karşımda apaçık duruyor…
bile bile sokuyor kendini akrep…
bile bile gizli ölümlere mezar kazıyorum…
boğazıma dayalı bıçağın sancısı kanadıkça biraz daha ölüyorum…
bundan sonrası hissizlik… ötesi ise silikleşecek…Kaynakwh: 
sus olric…
sus sonsuza kadar… ne sesini duymak istiyorum ne sessizliğini...
hiç bilmedin içimde kanayan sancının derinliğini

Artık hiçbir şeyine dönmeyeceğim gözlerimin ışıltısı sönmüş yüzümü
Ki seni her sabah suskunluğumla bıraksaydım
bu kadar yok olmayacak bu kadar tiz´leşmeyecektin…
yürek atışlarının "dursun artık" istemiyle bakakalacaksın…
nafile... nafile...
bir kere başladın mı artık "bitmek" denen kayboluyor…
sürekli başlıyorsun…
sürekli ardı ardına bağlanmış ip gibi asılı kalıyorsun zamana…
dursa ne çıkar… başladı ve bitmeyecek…sadece yön değiştirecek…
görüntü değiştirecek…isim değiştirecek…renk... mekan... dil...
ama bitmeyecek hiç olric…
ki her şeye bir sözleri var olric…
ben ne kadar her şeye susuyorsam
onlar o kadar her şeye çok tanıdıkmış gibi görünüyorlar…

kim olric kim ….
kim sendeki senden ...başka bir sen oluşturmadan
seni kabul etmeyi ...ta baştan kendine söylemiş
ta baştan göze alabilmişti ki…

kışın dondurucu soğuğu kadar dayanılmazdı zaman…
kitap raflarına kafamı gömüp aradığım asıl bulmak istediğimdi…
aradığım neydi olric…

kış ki önümü kesmeyi sevdi hep…
ama ben kış´a inat bir cümleyle açtım yolları bildin hep!...
ahh işte…
"hep olmayacakları mı ister insan… hep olmayacağa mı yönlendirir
yoksa olayları"
içimdekiler eylül dansından geri kalanlar ver elini olric…
aşk´ın bizi bıraktığı sahilden başlayıp bırakalım içimizdeki
tüm gereksiz cam kırıklarını…

ben elime bez bebeğimi alıp oturayım cam pervazlarında…
ben uçurayım uçurtmamı…sen bilyelerini yuvarla yokuş aşağı
ver elini olric..
"her şey güzel olacak …buda geçecek…
sen güçlüsün" diye diye yolu yarıladık bak!...

Az´ım olric...azımsanıyorum...azım sanıyorum!...
gidip bir köşede biriktirme zamanım geldide geçti bile…
ki az zamanda ne şiirler biriktirmiştim içimde…
sen şiirleri bilir misin olric? Ben bildiğini bilirim…
yorgunluğumun kimsesizliğinde titrediğin her gece …
olric bir tek sendin omzunda dinlendiğim...
Sen ile ben olric…
öğrenmeliydik yalnızlığın kaç bucak olduğunu...
ve bir ve iki ve üç olric…dönüş yok…
Sen ve ben…tükendiğinde yittiğinde her şey "yaşandı bitti"
diyebilecek gücü şimdiden toplamalıydık…
Geç mi kaldık? Olric…
Geç kaldığımızı anlamak için bile mi çok geç kaldık yoksa
Doğruya…
ne varsa beklenen.. arası kapatılamayacak mesafelerce geç kaldık…
Bitmek varsa eğer… geçmişi ak sayfalara kaydedecek …
silmeyecek beyaza boyayacak zaman bitti olric...

Bir an da… hiç olmayacak bir zamanda…
nedir bu kalabalık bu kurtlar sofrası? Ellerinde pankartlar…
`Aşk bir ihtilâldir!´ – `Aşk bir başkalaşımdır!´ –

`Aşk bir yitiştir!´ – Aşk bir ihanettir!
Semender ateşiyle etrafımı sarmışlar elini uzat olric…
uzat elini... ben kendi ihtilâlimden endişeliyim…..
ben her dokunduğumu inciten…
ben her uzandığımı yok edecek bir felaket kadar felaket!

Aşk belki… ağlamaktır...ağladıkça anlarsın…anladıkça ağlarsın…
Nasıl da eritir göz yaşı insanı…Gel seninle bir daha ağlayalım …
Yaşanmışlara… yaşanmamışlara… bir de hiç yaşanamayacaklara
Ağlamak güzeldir olric… ağlamak ki yüreğin temizlik eylemi derler…
Ama bilmezmisin cam kırıkları temizlenmiyor olric!

Her gün bir şeyler değişiyor…
ardımda Bıraktığım hiçbir şeyin bıraktığım gibi kalmadığını biliyorum…
kendimin bile o küçük şehirdeki gibi olmadığını bilmek
her defasında içimi bir parça daha acıtıyor…
kalan sadece benden ufak tefek parçalar…
çocukluğumu gömmüşüm o şehre…küçük mutluluklarımı...
zamansa inadına tepeleyip geçiyor her şeyi…
beni… seni… anıların her anını...
zaman ilerledikçe silineceğine netleşiyor geçmiş…
satır araları canlanıveriyor
isimler yüz hatlarına bürünüp çıkıyorlar karşıma…
Ne desem az… ne desem çok…
ne desem boş…ne desem yersiz ve yetersiz
Aşk´ına vurdum başımı… iflah olmam…BEN ADAM OLMAM…
ne kadar su verirsen ver…artık susuzluğumu gideremezsin
ne kadar ışık tutarsan tut… artık karanlığımı ışıtamazsın
içimde hiç dinmeyen bir fısıltı olarak kalacaksın
olric!... seni kaybetmek bir daha bulamamak demekti…
geç anladım!

Şimdi gölgemize gitmeleri yerleştirip `uzak´ dedikleri yeri
hedefleyelim gel seninle Olric...

seninle konuşmalıydım olric
çok çok önceleri ilk karşılaştığımda…kırılmamışken… incinmemişken..
henüz bu kadar yorulmamışken…
şimdi ne kadar konuşsam gözlerindeki o pus hiç gitmiyor...
hiç gitmeyecek... anlıyorum…
Neden bu kadar üzgün suskunluğuna anlatıyordun acını?
neden hep denizin karşısına … aynı yalnızlığın içinde kayboluyordun?
neden hep susuyordun?
neden hep susuyorduk?
neden hep...
seninle konuşmalıydım olric
ne kadar da benden olduğunu anlatmalıydım….
kendini artık dinlemek zorunda olduğunu bir şekilde anlatmalıydım sana
boş boş baktığın kalabalıklardan değil… kendinden medet...
o...benim evet... yani senKaynakwh: 
ben olric, sen olric...

seninle konuşmalıydım olric
zaman aktı geçti yanından… durdun hep…bir şeyler geçip giderken
senden çok şey alıp götürdüğünü bile bile durdun…
sevgililer hep gider olric...biz kalırız artakalan onlardan
ve bize bıraktıkları cam kırıkları...

bir gün yarın diye bir şey olmayacak olric…
yarın´ımız bize varmadan ne mümkünse ya yapmalıyız beraberce
yada ölmeliyiz olric…ya tut elimden..yada bırak ölelim…
ki rüyalarım kabusa dönüşüp bizi kirletiyor olric…

Düşlerin en güzelinde çıktın karşıma olric...
Düşlerin en güzelini en güzel yapan… senin duruşun...
bakışın... ve suskunluğundu.
Kendine "Yüzünü dökme küçük kız" dedirtecek kadar hazandın..
Söylesene olric bu defa susma ...Bir dahası olur mu düşlerin?
Şimdi Al yalnızlığımı ört üzerine olric...
Belki o vakit bırakıp her şeyi…
gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden…
evet korkularla inançsızlıklarla…kırılmışlıkla rla…karşı karşıyayız…
ama bil ki korkular ille de sebepli olric...
"Sevdiğini incitir insan" diyenleri haklı çıkaracak kadar acıyla
yanışım.
Ne ekersen onu biçersin diyen rüzgarım sonrasındaki fırtınalarım…
Bir şiire vurulup da hiçbir şiir olamayışım...
ve nerede… nasıl…
ne zaman sonlanacağını artık pek de umursamadığım…
bilemediğim hayatım…
Hepsi bir "yaşandı bitti" noktasının etrafında dolanıyor…
nokta gelip koyuyor sonunu…
hadi durma Al yalnızlığımı ört üzerine olric...

Duruyorum...susuyorum...
uzun zamandır... Birgün´ü bekliyorum sanırım…
bir gün her şey iyileşecek deyip
içimde Öyle büyük fırtınalar biriktiriyorum ki…
o fırtınaların her birinde "okkalı küfürler" çığlığıma kapılıp
kayboluyor...
Yutuluyorum olric…
doğru olanı yapmak her zaman mutlu etmiyor olric...
Mutlu olmak adına tüm düşüncelerimi bir kenara bırakma arzusuyla
yırtarken yazılmışları... yaşanmışlıkları ki ben mutluydum olric..
mutluyduk..mutluymuşum…biliyor um ki artık…

kendi istemedi mi gelmeyecek mutluluğum…
sahip olmayacak hayatımıza olric..
işte bu yüzden al yalnızlığımı ört üzerine…
Al yalnızlığımı olric.

Giderken hiç gitmeyen… kaçarken hep beni izleyen…
her adreste karşıma çıkan sensin olric...
Bak yağmur yağıyor yine… üstelik gri….
Bu aralar yağmurların rengi hep gri...
Sen… yağmur ve bir bardak demli çay...
birbirinize ne de çok yakışıyorsunuz…
sen çayı çok seversin olric…yağmuru da ben…
sensiz çay ısıtmıyor içimi olric…
bilmiyorsun ki
"koca bir ömrü harcamak" dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim
ben...

seni özlüyorum…yağmur içimde …hep seni özlüyorum olric...
bul beni!
Çek çıkar düştüğüm kuyudan…
ki biliyorsun ben var halimle yok olma çabasındayım…
nefes aldığın her anı hayata döndürememenin telaşındayım..
yazıyorum olric…okuya okuya bul beni…
ne imla..ne satır arası... ne paragraf..
boşluk yok olric...dopdoluyum...
Buralarda kalakaldım olric...
bir o kadar durgun…Öyle bir şey işte...
görüyorum ki Benimle birlikte hiçbir şey kalakalmıyor…
zaman durmuyor insanlar durmuyor Rüzgar esiyor yine…sular akıyor…
saat inadına tik tak...akşam oluyor… sabah oluyor…
ağaçlar bir döküyor yapraklarını bir çiçek açıyor...
ben hariç Hiçbir şey kalakalmıyor olric...

Hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki olric...
İlk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını…
ilk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini…
hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirivereceğini
nereden bilebilirdin ki olric...
Şehirler değiştiriyorum…olric…
"içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara
takılıp kalıyorum…
Şehirler değişiyor olric… ben değişiyorum…
değiştikçe kanıyorum…
dünya da değişiyor ya...
Bir… yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte...
"Sen yok desen de...ay dolunay işte..."

ve ben vazgeçip her şeyden
hayatlardan bir gölge gibi çekiliyorum uzaklara...

Çevrimdışı cem_123

  • Aktif Üye
  • **
  • 31
  • 34
  • 31
  • 34
# 10 Tem 2010 21:35:33
Ben İçeri Düştüğümden Beri

--------------------------------
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: ’Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...’
Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün...’
Bir kurşun kallemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: ’Bütün bi hayat...’
Bana sorarsanız: ‘Adam sende bi hafta...’
Katillikten yatan Osman; ben içeri düştüğümden beri
Yedibuçuğu doldurup çıktı.
Dolaştı dışarda bi vakit,
Sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.
Dün mektubu geldi; evlenmiş, bi çocuğu olacakmış baharda...

Şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, uzun bacaklı tayları,
Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldu çoktan.
Fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.

Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri...
Ve bizim hane halkı, bilmediğim bir sokakta, görmediğim bi evde oturuyor

Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
Sonra vesikaya bindi
Bizim burda, içerde
Birbirini vurdu millet, yumruk kadar simsiyah bi tayin için
Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız

Ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
Daşov kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı Hiroşimaya
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
Sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçünden bahsediyor amerikan doları
Fakat gün ışığı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
Ve karanlığın kenarından, onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular yarı yarıya

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine
‘Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar.
Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
Ve kahreden yaratan ki onlardır,
Şarkılarda yalnız onların maceraları vardır’

Ve gayrısı
Mesela, benim on sene yatmam
Laf’ı güzaf...
--------------------------------

Nazım Hikmet

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 10 Tem 2010 23:37:23
Sen, Sen, Sen…

Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter..

Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter..

Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter..

Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
Bende sabır sende naz..
Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz
Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..

Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,
Sende karar kıldığını…
Ve içimin şerha şerha yarıldığını,
Sen bilsen yeter..

Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter…
                         Yavuz Bülent Bakiler

Çevrimdışı ayçiçeğim

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 908
  • 1.889
  • 908
  • 1.889
# 11 Tem 2010 16:38:42
Tanrı İstemezse...

tanrı İstemezse Yaprak Düşmezmiş
tanrı İstemezse İnsan Ölmezmiş
sen Tanrı Mısın Beni Öldürdün
eşime Dostuma Beni Güldürdün

vicdanının Sesini Dinle Bak Ne Diyor
senin İçin Bir Can Bir Can Gidiyor...

allah Öldürür Dünyadan Alır
sen Beni Öldürdün Hayatta Bıraktın
cehennem Ateşi Ahrette Olur
sen Beni Dünyada Ateşe Attın

senin İçin Herkes Kötü Söylüyor
söylemesi Kolay Bir De Bana Sor
seninle Yaşamak Güzel Şey Ama
senden Ayrılmayı Gel De Bana Sor

vicdanının Sesini Dinle Bak Ne Diyor
senin İçin Bir Can Bir Can Gidiyor...

allah Öldürür Dünyadan Alır
sen Beni Öldürdün Hayatta Bıraktın
cehennem Ateşi Ahrette Olur
sen Beni Dünyada Ateşe Attın...

Çevrimdışı bulut86

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 172
  • 610
  • 172
  • 610
# 11 Tem 2010 22:46:57
KIRILGAN

Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.

 MURATHAN MUNGAN

Çevrimdışı sultanmurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.620
  • 6.140
  • 2.620
  • 6.140
# 11 Tem 2010 23:31:01
Sen Vurdun Da Ben Ölmedim Mi?

Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi
Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun.
Yasaklar koydun...
Şimdi nerdesin diye sakın sorma
Sen çağırdın da ben gelmedim mi?

Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara,
Yağmurlu havalara... Bu kasvetli akşamlara
Sen varken
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına
Otobüs duraklarına...
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım...
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim
Kalanlara acımazdım...
Sen varken böyle üşümezdim, titremezdim
Masumdum, çocuklar gibi
Böyle delirmezdim, küfretmezdim...
Hele ölmeyi hiç düşünmezdim.
Şimdi soruyorum sana
Adı sevdaysa bu cehennemin
Sen yaktın da ben yanmadım mı?

Biliyorsun
Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı
Bütün korkularına 'arka çıktım' olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı
Sevdim olmadı, yandım olmadı, taptım olmadı
Artık benden pes
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum git...
Ama ardında
Ağlayan bir çift göz
Paramparça bir yürek
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan
Çek silahını, daya sırtıma
Titrersem namerdim...
Sen vurdun da ben ölmedim mi?


AHMET SELÇUK İLKAN...
 
 
 

Çevrimdışı mihri zeynep

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 203
  • 2.345
  • 203
  • 2.345
# 11 Tem 2010 23:38:39
Seni İster Deli Gönül

Verselerde dünya malı istemem
Seni ister deli gönül hep seni
Köşkü saray neki çalı istemem
Seni ister deli gönül hep seni

Lokma lokma yutkunduğum aşımda
Gündüz hayalimde gece düşümde
Bir garip sevdadır döner başimda
Seni ister deli gönül hep seni

Senin için dağlar aşar türküler
Senin için yara deşer türküler
Senin için tutsak düşer türküler
Seni ister deli gönül hep seni

Yunus'un denizde yüzdüğü gibi
Koyun kuzusuna gezdiği gibi
Aşığın aşkına yazdığı gibi
Seni ister deli gönül hep seni

Yağmur bulutları döktüğü anda
Dağların dumanı çöktüğü anda
Sabahın güneşi söktüğü anda
Seni ister deli gönül hep seni

Dağlara yürürken yörük kervanı
Varlığın yokluğun sensin devranı
Ne istersin diye gelse fermanı
Seni ister deli gönül hep seni

Rüzgar vursa sarı aliç sallansa
Elmaların yanakları allansa
Ala çördük tadın alıp ballansa
Seni ister deli gönül hep seni

Kıyamet mi kopar murada ersem
Bağban olup goncalarını dersem
Nerde el örmesi bir kilim görsem
Seni ister deli gönül hep seni

Garip Sefai'yem gam kapısında
Muhabbetim haktır dem kapısında
Elif dergahında mim kapısında
Seni ister deli gönül hep seni
 AŞIK SEFAİ

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 12 Tem 2010 01:33:11
    KAYBETTİM

Kaybettimben beni kaybettim.
tökezledim.
sözde aydınlık yolda
gözler değilde
gönül kamaşırmış
sevda denen güneşte.
ben beni kaybettim.
yıkılmaz dediğim doğruluğumu.
yitti mi o dillerdeki şahsiyet?
tırnağımla oyduğum
örnek gelecek
bitti mi.
bitmeyen duygularda
ben beni kaybettim

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK