Trt 4 Canlı Yayın Programı

Çevrimdışı sakin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.253
  • 902
  • 1.253
  • 902
# 24 Haz 2007 15:47:11
Paylaşımlarınız için bütün arkadaşlara teşekkür ederim .İzleyemediğim bölümler hakkında da sayenizde bilgim oldu.

Çevrimdışı nelmin

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 166
  • 19
  • 166
  • 19
# 24 Haz 2007 16:31:51
Levrek78 hocanın dediği gibi olacakmış arkadaşlar!Yarın okuldaki bütün öğretmen arkadaşlar bireysel görüşlerini belirten raporu ve istek,önerilerini yazarak idareye vereceğiz.Tek sayfa yeterli denildi.Ama bir haftalık anlatımların özetleri kaynak olarak çok işime yaradığını da belirtmek isterim sağolasınız.Okullar açıldığında velilerime kaynak oluşturacağım. 

Çevrimdışı hakko

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.490
  • 2.029
  • 1.490
  • 2.029
# 24 Haz 2007 16:52:01
           ................... İLKÖĞRETİM OKULU 
                                                                                                                                      21 HAZİRAN 2007 TARİHİNDE TRT-4'te YAYINLANAN

                      “GELECEK, EĞİTİMLE GELECEK”

                    TV PROGRAMININ İZLENME RAPORU

Başarılı İletişim (Yetişkin-Çocuk İletişimi)  ( Prof. Dr. Nilüfer DARICA)

      İletişim: İnsan olmanın en temel özelliği iletişim sayılmaktadır. İletişim iki birim arasında ki karşılıklı mesaj alış verişidir. İletişimde algılama ve algıladığını doğru yorumlama en önemli özelliktir. İletişimin temel öğrenme yeri ailedir. Toplumumuzda sıkça yaşadığımız “sen küçüksün, dedenin yanında böyle konuşulur mu ?”  tarzında yaklaşımlar iletişim darlığına yol açmaktadır.
     İletişim kişinin kendisiyle tanışmasından itibaren başlamış sayılmaktadır. İletişimde önemli olan mutlu olabilmek ve bunun sonucunda da huzurlu bir toplumda yaşamaktır. Zihinsel olarak anne ya da baba olabilmenin ilk adımı bireyin kendini tanımasından geçmektedir.

Sosyalleşme Süreci ( Prof. Dr. Üstün DÖKMEN )

     Bu süreci idame ettirmek için iki yol vardır:
1.Yol: Çocuklarımıza suflör olarak toplumda sosyalleşmelerini sağlarız.
2.Yol: Çocuklara model oluruz.

      Anne ya da babanın çocuğunu sosyalleştirirken izlediği yollardan ilki hatalı, ikincisi ise en mantıklı ve geçerli yoldur. Bu yolların hayatımızda ki kesitlerinden örnekler verecek olursak birinci yolun örneklerinde zorlanmayacağızdır.

     Örneğin: bir adam bir çocuğa şeker verir. Çocuk şekeri alır ama yanındaki ebeveyni hemen olaya müdahale eder ve” yavrum amcaya ne diyecektik, teşekkür ederiz demeyecek miydik? “tarzında ki davranışlar suflörlükten ibarettir. Suflörlü yetişmiş bireyler bağımlı olarak yaşantı sürmeye çalışırlar. Günümüz televizyonlarında sıkça rastlanılan bir örnek de şöyledir. Program sunucuları seyircilere döner ve sevgili seyirciler, sanatçımıza kuvvetli bir alkış istiyorum der. İşte sunulan bu kesitler suflörlüğün hayatımızın salt parçalarına kadar özümsendiğini göstermektedir. Hatta bazı ebeveynler suflörlüğü meslek ve eş seçiminde bile uygulamaktadır. Hepimizin yakın çevresine kadar girmiş bu olayın örneklerini de vermek çok zor değildir. Yetişkinlerin çocuklara hitaben söyledikleri bak sen bu kızı al, bak sen beni dinle bu kızı al yâda bak sen büyüyünce doktor boş ver o mesleği olma yaklaşımında davranışlar bireyi ömür boyu dış çevreye bağımlı birer insan haline getirir.

       Çocuk dünyaya geldiği ilk andan itibaren iletişimini başlatmaktadır. Bedensel temas, ağlama iletişimin ilk temel evreleridir. Agulama iletişimin ikinci evresidir. Çocuğun biraz daha büyüyerek konuşması iletişimin son evresini oluşturmaktadır.

     İletişimin Odak Noktaları:
1-Göz kontağı kurmak
2-Dinlemek

   Yetişkinlerin sen anlat ben seni dinliyorum, sen devam et gibi davranışları çocukla yapmış olduğu sağlıksız iletişime örnek teşkil etmektedir. Bu davranışlar sonucunda çocuklar kendine özgüven oluşturamamaya kadar gidebilir. İlköğretime başlayıncaya kadar çocuğun hayatı oyun olduğu için çocuğun hayal dünyasında, oyun içinde iletişim kurması sağlanmalıdır. Çocuğunuz oyun içinde konuşurken senin bu konuştuklarının ne anlamı var, gerçek değil ki gibi yaklaşımlar çocuğu öz yaşantısız olmaya yönlendirmektedir. Çocukları anlamak için iletişim kurarken hayata çocuk gözüyle bakmalıyız. Onlarla göz kontağı kurmalıyız ve onlara seni dinliyorum, senin yanındayım hissini vermeliyiz.

Aile Ve Disiplin:
   Aile içerisinde disiplin anlayışı katı veya çok esnek olmamalı. Çocuklar yapılan araştırmalara göre kurallı ve düzenli bir dünyada yaşamak istiyorlar. Yetişkinler çocuklarla iletişim kurarken onlara karşı tutarlı olmalıdırlar. Çocuklara HAYIR derken iyi düşünmeli ve bu hayırları kullanırken cimri olmalıyız. Hayır dedikten sonra da hayır’ın gerekçesini onlarla paylaşmalıyız. Kurallarımızda hata payının olabileceğini ve bu hata payının %5 den fazla olmaması gerektiğini unutmamalıyız.

Değerlendirme ve sonuç:

1- Program ile ilgili görüş ve önerilerin belirli kriterlere göre yapılabilmesi için değerlendirme formlarının hazırlanıp öğretmenlere iletilmesi.
 2-Programda işlenen konuların CD’ler ve kitapçıklar halinde okullara gönderilmesi ve ya MEB internet sayfasından yayınlanmasının faydalı olacağı.
   
  3- Programda  işlenen konuların  ezbercilikle değil; görerek, yaparak,  yaşayarak
 Öğrenmenin  gerçekleştirildiğini  önemi vurgulanmıştır.

  4- Daha fazla örnek etkinliğe  yer verilmesi, konuların etkinliklerle desteklenmesi
   Gerekiyor.
         
  5- Canlı yayın içerisinde konuklara soru sorma şansının verilmiş olması olumlu bulundu.

   6- Programa katılan öğretim  görevlilerinin  ve seçilen konuların  öğretmenlere  günlük hayatta karşılaştıkları eğitim sorunlarına   ışık  tutmuş olduğu

    7- Yayın esnasında  akıcı, canlı izlemeyi kolaylaştıran bir dil kullanılması olumlu bulunmuştur.
   
    8- Program hedef kitlenin (ilköğretim okulu öğretmenleri) gereksinimine uygun ve anlaşılır bulunmuştur.

    9-. Programın stüdyoda “ canlı-söyleşi”  şeklinde gerçekleştirilmiş  olmaması, öğretmenler tarafından  olumsuz bulunmuştur.

     
  HAZIRLAYAN:       
                                              22.06.2007
                                           
                                            Sınıf Öğretmeni             

Çevrimdışı emrovic

  • Uzman Üye
  • *****
  • 506
  • 339
  • 506
  • 339
# 24 Haz 2007 17:04:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

burda da bi rapor var faydalı olur inşallah
kaynak demethoca

Çevrimdışı NİHAL21

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 21:40:49
Arkadaşlar sizlerin gönderdikleri TV. programını düzenledim. Faydalanmak isteyen alabilir.Emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürler...

Çevrimdışı NİHAL21

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 21:42:51
Şu anda forumda olan arkadaşlar dosyayı nasıl göndereceğim. Yardımcı olur musunuz?

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 24 Haz 2007 22:06:38
hocam cevap vere tıklayın ordan da ek seçenekleri tıklayın.daha sonra da gözatı tıklayıp dosyanızı seçip gönderin

Çevrimdışı NİHAL21

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 22:13:42
Sanırım dosyayı göndermeyi başardım.Arkadaşların göndermiş olduğu TRT programının düzenlemesi.

Çevrimdışı selcuk

  • Uzman Üye
  • *****
  • 6.108
  • 1.447
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 6.108
  • 1.447
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 22:52:50
TSKLER HOCAM EMEGINIZE SAGLIK

Çevrimdışı levrek78

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 115
  • 39
  • 115
  • 39
# 24 Haz 2007 22:58:22
arkadşlar program hakkında görüşleriniz neler? önemli olan o. Onu paylaşalım burada

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 24 Haz 2007 23:03:24
Değerlendirme ve sonuç:

1- Program ile ilgili görüş ve önerilerin belirli kriterlere göre yapılabilmesi için değerlendirme formlarının hazırlanıp öğretmenlere iletilmesi.

2-Programda işlenen konuların CD’ler ve kitapçıklar halinde okullara gönderilmesi ve ya MEB internet sayfasından yayınlanmasının faydalı olacağı.

3- Programda işlenen konuların ezbercilikle değil; görerek, yaparak, yaşayarak

Öğrenmenin gerçekleştirildiğini önemi vurgulanmıştır.

4- Daha fazla örnek etkinliğe yer verilmesi, konuların etkinliklerle desteklenmesi

Gerekiyor.

5- Canlı yayın içerisinde konuklara soru sorma şansının verilmiş olması olumlu bulundu.

6- Programa katılan öğretim görevlilerinin ve seçilen konuların öğretmenlere günlük hayatta karşılaştıkları eğitim sorunlarına ışık tutmuş olduğu

7- Yayın esnasında akıcı, canlı izlemeyi kolaylaştıran bir dil kullanılması olumlu bulunmuştur.

8- Program hedef kitlenin (ilköğretim okulu öğretmenleri) gereksinimine uygun ve anlaşılır bulunmuştur.

9-. Programın stüdyoda “ canlı-söyleşi” şeklinde gerçekleştirilmiş olması, öğretmenler tarafından olumlu bulunmuştur.

Çevrimdışı atabeyy

  • Üye
  • *
  • 14
  • 7
  • 14
  • 7
# 24 Haz 2007 23:10:52
                               OKULDA ŞİDDET VE ZORBALIK ( 18.06.2007 )

SALDIRGANLIK : Saldırganlığın en yalın tanımı davranışçı yaklaşımların da kabul ettiği gibi saldırganlık, başkalarını inciten ya da incitebilecek her türlü davranıştır. Ancak bu tanım eylemde bulunan kişinin niyetini göz önünde bulundurmamaktadır. “Niyet” önemli bir öğedir. Saldırganlık, bireyin kendisine ya da başkalarına yönelik sergilediği yıkıcı, zarar verici nitelikteki davranış biçimi olabileceği gibi, kişinin kendini korumak için gerekli ya da alternatif bir davranış biçimi olarak da    tanımlanabilir.
Zorbalık::Okullarda meydana gelen saldırganlık olaylarının bir türü olan okul zorbalığı, yaşça daha büyük ya da fiziksel olarak daha güçlü olan öğrencilerin kendilerinden daha güçsüz olan çocukları sürekli olarak hırpalaması, eziyet etmesi ve rahatsız etmesidir.zorba öğrenciler söz ve eylemleri aracılığıyla diğer öğrencileri korkutmakta, sahip olmaları gereken özgür öğrenme haklarını ellerinden almakta, dolayısıyla çocukların kendilerini okulda güvensiz hissetmelerine ve sıkça devamsızlık  yapmalarına sebep olmaktadır.
Zorbalık : Fiziksel, Sözel ve Sözel olmayan (el hareketleriyle aşağılayıcı veya küçük düşürücü hareketler ) olmak üzere üç biçime ayrılır.
Zorba ;Fiziksel olarak güçlü ve saldırı güveni yüksektir.Koordinasyonu yüksek, sporda başarılıdır.Enerjik ve aktiftir. Acıyadayanma eşiği yüksektir.Kurbana göre yaşça ve bedence büyüktür.Görünümü normaldir. Fiziksel olarak çekicidir.Evde az zaman geçirir, ailesiyle iletişimi azdır.Güvenli, hazır cevap, dalgacı ve alaycıdır.İletişim becerileri yüksektir. Otorite ile başa çıkmayı bilir.Kendi sosyal idealine uygun baskın ve güçlü görünür “maço” imajı vb.Kaygı düzeyi düşüktür. Dışadönük ve rahattır.Güce dayalı benlik algısına sahiptir. Kendini başarılı, sert ve becerikli görür.Baş etme becerileri yüksektir ve bağımsızdır.Kurbanın cezayı hakkettiğine inanır.Sosyal yönden cüretli olarak tanımlanır.Evdeki denetim ve yönlendirme zayıftır.Ebeveyne yönelik olumsuz duygular taşır, aile içindeki empati düzeyi, sevgi ve şefkat düşüktür.Tutarsız disiplin ve kontrol yöntemleri ile büyür.Saldırganlığa göz yumulur, güçlü ve sert imajı güçlendirilir.Ebeveynin de geçmişte zorba olması muhtemeldir.Ebeveynle ilişkileri bozuk, ev ortamı vardır.

ŞİDDET:Şiddet; bir kimsenin fiziksel ya da bir nesne kullanarak diğer bir bireyi göreceli olarak ciddi sayılabilecek bir şekilde yaralaması ya da zarar vermesidir.şiddet de bir saldırganlık biçimidir, ancak ana unsurları fiziksel gücü kullanmaya dayanmaktadır. Zorbalık fiziksel boyutta ortaya çıktığı durumlarda “şiddet” olarak kabul edilmektedirEğitim ortamlarında yaşanan şiddet ağırlı sırasına göre sözel, duygusal, fiziksel ve cinsel şiddet biçimindedir.
 
SALDIRGANLIK NEDENLERİ A : Aile  ile ilgili  özellikler :Aile bağlarının zayıf olması,   Çocuğa aile içinde sözel ve fiziksel şiddet uygulanması,   Çocuğa yönelik; fiziksel, duygusal ve cinsel istismar uygulanması,  Şiddet kullanmayı destekleyen davranışlar gösterilmesi,   Çocuğun sürekli baskı ve kısıtlamayla karşı karşıya kalması , Temel güven gereksinim azlığı, Psikolojik gereksinimlerin doyurulmamas       Aile içinde ilgi ve sevgi eksikliği olması Anne babanın uyguladığı katı disiplin çocukta saldırganlık ve başkaldırı gibi davranışlara yol açar .   Aile içinde şiddet yoksa bile şiddet davranışlarının neler olduğu çocuklara öğretilmiyorsa etkili sosyal bağ kurulamıyorsa çocuğun şiddet içeren davranış gösterme riski artar.
 
Sosyal çevre :Çocuğun çevresinde çetelerin bulunması şiddet deneyimi edinmesine yol açarken bir yandan da şiddeti pekiştirir
 
Okul ve arkadaş ortamı :Okulda öğretmen ve öğrenci ilişkisi öğrenci saldırganlığında önemli bir yer tutmaktadır. Bir öğretmenin davranışının öğrenciler için bir model olduğu konusunda düşünceler bulunmaktadır. Diğer taraftan çok sert olan ya da sınıfta düzeni sağlamada yetersiz olan öğretmenler öğrencilerin okulu sevmemesi neden olabilir. Bu durum saldırgan davranışta bir artışa neden olabilir. Bazı öğretmenler kasıtlı olarak çocuklara saldırganlıkta rehber olabilir ya da bir öğretmenin bir öğrenciye yönelik olumsuz tutumu öğrencilerin öğretmeni model almasına ve saldırganlığın artmasına sebep olabilir. Okulda arkadaş ortamı saldırganlık davranışı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Özellikle ergenlik döneminde çocukların arkadaşları tarafından kabul görme isteği artar. Çocuk kendine uygun gördüğü kişilerle bir grup oluşturabilir ya da çok popüler bir gruba üye olmak isteyebilir. Bu grupların bazı beklentileri olabilir. Bunlar saldırganlık içeren davranışlardan oluşabilir. Bu da çocukta saldırganlık davranışını arttırır ve bu tür grupların beklentileri çocuk üzerinde baskıya ve çatışmaya sebep olabilir.
 
Televizyon :Televizyon programlarında yer alan olay kahramanları çocuklar için bir model teşkil eder. Özellikle küçük çocukların yalnız başına televizyon izlemesi büyük bir risk teşkil eder. Televizyonda gördüğü davranışların doğru olup olmadığına kendisi karar veremez. Saldırganlık davranışlarını birebir uygulamaya kalkabilir. Ayrıca çocuklar televizyondan yalnızca şiddeti öğrenmez aynı zamanda şiddete karşı bir duyarsızlık geliştirir.

Fiziksel Sorunlar :Organik bir rahatsızlık, beyin zarı hasarları ve doğum sırasındaki beyin örselenmeleri sonucunda saldırganlık oluşabilir. Zihinsel ya da fiziksel yetersizliği olan çocuklarda saldırganlık görülebilir.
 
OKULDAKİ ŞİDDETE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER VE OKUL YÖNETİMİNE,
ÖĞRETMENLERE, AİLELERE ÖNERİLER :Okuldaki şiddete karşı alınacak önlemler için hem okul yönetimi hem öğretmenler hem rehberlik servisleri hem de aileler ortak bir çalışma içinde olmalıdır. Bu yüzden şiddet, zorbalık ve saldırganlığa karşı verilecek öneriler koordineli bir şekilde uygulamaya konulmalıdır. Öğrencilere, öğretmenlere ve velilere okulda yaşanan zorbalık olaylarının yaygınlığı, sebepleri ve sonuçları hakkında doğru ve kapsamlı bilgiler verilmelidir.
 
Ailelere Öneriler : Çocuğun kızdığını fark eden aile bu durum şiddet davranışına dönüşmeden önce çocukla konuşmalı ve ona yardımcı olmak istediğini belirtmelidir. Aileler öfkeli çocuklarına niye kızıyorsun, neden bağırıyorsun veya sakin ol gibi emir ve sorgulama içerikli sözler kullanmamalı. Öfkesini kontrolde zorlandığını fark ettiğiniz çocuğunuzu bu öfkeyi başka bir alana (spor, sanat, müzik v.b.) yöneltmelisiniz. Çocuğunuzun kızgınlık anıyla karşılaşmamak için onların istedikleri yönde hareket etmemelisiniz.Çocuklarımıza her duyguyu yaşayabileceğimizi fakat aklımıza gelen her davranışı sergileyemeyeceğimizi anlatmamız gerekir.  Çocukların öfke ve kızgınlık anları, saldırganlıkları, belli gelişim ve yaş dönemlerinde artış gösterebilir; bu dönemlerin özelliklerini göz önünde bulundurmalıyız. Aile içinde şiddeti arttırıcı, çocuğa saldırganlık örneği teşkil edecek davranışları engellememiz gerekir.  Çocuğun olumlu davranışları anında pekiştirilmelidir. Çocuğun zorbaca davranışları aynı şekilde cezalandırılmamalıdır.  Çocuğun sosyal olgunluğunu arttırmak için ona sorumluluk verilmelidir. Çocuğun okul dışındaki davranışları da izlenmelidir. Çocuğun seçtiği televizyon yayınlarının şiddet içerikli olmamasına özen gösterilmemelidir.  Çocuğun bilgisayarla geçirdiği vakte ve oynadığı oyunlara dikkat edilmelidir.

Okul Yönetimine Öneriler :Okulda gerçekleşen zorbaca eylemlerin hiçbir şekilde kabullenilemez olduğu vurgulanmalı.  Zorbalıkla baş edebilmek için gerekli önlemleri içeren okul kurallarının geliştirilmesi gerekir.  Okul çevresindeki ve okuldaki zorbalık eylemlerinin en sık yaşandığı yerlere ek güvenlik önlemleri alınmalıdır. Okullarda zorbalık konusu ders programlarına eklenmelidir (hayat bilgisi, sosyal bilgisi v.b. ) .  Öğretmenlerin pedagojik yeterliliği arttırılmalı.
                      Recep YANKINCI
             Samsun  İlyasköy Türk-iş İ.O.Ö.

Çevrimdışı atabeyy

  • Üye
  • *
  • 14
  • 7
  • 14
  • 7
# 24 Haz 2007 23:14:09
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİM
                                                                 ( 19.06.2007 )
            Okul öncesi eğitim çağı kapsamına giren çocukların duygusal ve sosyal gelişiminde önem taşıyan etkenlerin başlıcaları; beslenme, korku, model alma, paylaşım, kaygı, ceza, eleştiri, ödül, kural koyma, yalan, baskı, izin, yasak, kıskançlık, kıyaslama ve karşılaştırmadır.
           
            BESLENME:
            Beslenme, çocuğun fiziksel gelişimi için gerekli olduğu gibi, duygusal ve sosyal geli-şimi için de çok önemlidir. Yeni doğan çocuğun anne sütü ile beslenmesi gereklidir. Anne sütü olmadığı durumlarda ilave besinler kullanılmalıdır.

            KORKU:
            Korkuyu çocuk eğitiminde doğru kullanmak çok önemlidir. Çünkü çocuk bilindiği gi-bi taklit yolu ile çok kolay öğrenir.
            Anne haşerelerden korkuyor ve bunu dışarı vuruyorsa çocukta mutlaka korkacaktır. Veya “hıı… şöyle yaparsan seni polise veririm” dersek çocuk ömür boyu polisten korkacaktır.
            Bu nedenle korkuyu çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminde arızalar oluşturacak şe-kilde kullanmamak gerekir. Çocuğa polisin suçlularla ve suçla uğraşan insanlar olduğu öğretilirse çocuk polisten korkmayacaktır. Yani korkutarak eğitim olmaz.
     
            MODEL OLMA:
            Çocuklara model olmakta çocuğun duygusal ve sosyal gelişimi açısından son derece önemlidir.çünkü çocuklar anne, baba ve öğretmenlerini ne kadar eleştirirse eleştirsin bir süre sonra onlara benzemeye, onlar gibi davranmaya başlar.

           PAYLAŞIM:
           2-3-4 hatta 5 yaşındaki bir çocuk paylaşmayı bilmez. Mesela teyzesi çocuğun annesi için bu benim ablam dediğinde hayır o benim annem diyebilir. Veya oyuncaklarını kimseye vermek istemez.
          Ufak yaşlardan itibaren çocuğa paylaşmayı öğretmek gerekir. Legolar yüzünden kavga eden iki çocuğa “ Bir sen koy,bir de sen. Sırayla koyarak kule oluşturun. “ denilebilir. Böyle-ce işbirlikçi ve paylaşımcı davranışlar kazandırılmalıdır.

           KAYGI: 
           Okul öncesi eğitimden geçen çocuklar diğer çocuklara göre daha az kaygı duyuyor. Bu noktada; öğretim yılı başından itibaren okulun 1. sınıflara bir hafta erken açılması, anne babalarıyla birlikte okula gelmeleri çok isabetli bir karar olmuştur.
 
              KURAL KOYMA:
              Bu çocuklara kuralları verirken, kuralları birlikte koymak daha mantıklıdır. Böyle ya-pıldığında kuralları sahiplenerek uymaları gerektiğine daha iyi inanırlar.
   
             CEZA, ELEŞTİRİ, ÖDÜL:
             Çocuğa ceza ve eleştiri de eğitimde kullanılmalıdır. Ancak bu konuda çok dikkatli olunmalıdır.
             Mesela çişini kaçıran bir çocuğa ceza vermek, eleştirmek çok yanlıştır bir davranış olur. Aksine onu hoş karşılamak ama bir an önce bırakması gerektiğini söylemek gerekir.
             Ayrıca doğru davranışlarda ödüllendirmekte (aferin benim çocuğuma, güzel oğlum vb.) çok olumlu sonuçlar verir.

              YALAN:
              Okul öncesi çağı çocuklarda yalandan bahsetmek zordur. Bu dönem çocukları hayal, korku vb şeyleri yalan ile karıştırırlar.
              Mesela 4 yaşında bir çocuk “ ben uçan fil gördüm” diyebilir. Bu yalan değildir. O yaştaki çocuk hayallerini gerçeklerle karıştırabilir.
               Okula başladıktan sonra yalandan bahsedebiliriz. Çocuk bu dönemde beğenilmek, gücünü göstermek gibi sebeplerle, yani ilgi çekmek için yalan söyler.
               Mesela “ anne ben bugün basket maçında 50 basket attım” diyebilir. Bu da aslında yalan değildir. Böyle durumlarda kendimizi sorgulamamız gerekir. Büyük bir ihtimalle çocuğumuza gerekli ilgiyi göstermediğimizden böyle yalanlara başvuruyordur.

               BASKI:
              Çocuğumuzun duygusal ve sosyal gelişiminin sağlıklı olması için yönlendirmeye evet, baskıya hayır. Şöyle olmalısın, böyle yapmalısın gibi kesin ifadelerle çocuğa baskı yaparsak hatalı davranmış oluruz.

              İZİN VE YASAKLAR:
             Kuralların onların yaşantılarını kısıtlamak için değil, daha düzenli bir yaşantı sağlamak için olduğunu anlatmak gerekir. İzin vermede ve yasak koymada en önemli husus tutarlı ve kararlı olmaktır.

             KIYASLAMA VE KISKANÇLIK:
             Çocukları kardeşleri veya arkadaşları ile kıyaslamak yanlıştır. Mesela “ bak kardeşin ne güzel yemek yiyor” veya” sen büyüksün öyle yapma “gibi.
             Böyle davranmak yerine her çocuğu kendi kişiliğine uygun sözlerle motive etmek daha doğru olur.
            Necdet SÖNMEZ
SAMSUN İlyasköy Türk-iş İ.Ö.O.

Çevrimdışı atabeyy

  • Üye
  • *
  • 14
  • 7
  • 14
  • 7
# 24 Haz 2007 23:16:48
İLYASKÖY TÜRKİŞ İLKÖĞRETİM OKULU
2007 YAZ DÖNEMİ SEMİNER ÇALIŞMALARI

KONU      :Okul Öncesi Eğitim/Çocuk Ruh Sağlığı
ANLATAN      :Prof.Dr.Selahattin ŞENOL (TRT 4 YAYINI)
RAPORLAYAN   :Zübeyde SANCI

   İnsan yaşamının ilk 3 yılına kadar eğer beyinle ilgili bozukluklar varsa tespit edilir,ona göre sorun çözülür.Örneğin zeka geriliği,diş gıcırdatma,yeme sorunu,yatak ıslatma sorunu…Diyelim ki çocukta yatak ıslatma sorunu varsa,öncelikle idrar rahatsızlığı olup olmadığı araştırılır.
   Bebek,ergen ve yetişkin birbirinden oldukça farklıdır.Bizlerin, çocuğun beceriksiz zihin yapısıyla neler yaşadığını anlaması gerekir.Doğumdan itibaren hangi dönemde,hangi davranışları sergileyebileceğini bilmemiz gerekir.Örneğin çocuklarda zeka geriliği (otizm) sorunu olabilir.Çocuğu iyi izlemeliyiz.Oluşmuş bir beyindeki bozuklukla,gelişmekte olan bir beyindeki bozukluk farklıdır.Örneğin 18 aylık bir bebeğin hırçın olması tamamen gelişimsel bir durumdur.Bu durumda beyinde ani sıçramalar olur.Çocuk hırçınlaşır.İşte çocuğun bu hırçın tavırları sergilediği sırada ebeveynler,bu çocukla ileride nasıl baş edeceklerini düşünürler.Hırçın olan bu bebeği,fiziksel olarak sakinleştirmek,bu durumun geçici olduğunu bilmek anne-babayı rahatlatır.O yüzden çocuğun gelişimini her yaşta iyi bilmek gerekir.
   6 yaş öncesi çocuklarda dikkat azdır.Dünyaya bakış dardır.O yüzden 6 yaş altı olayları pek hatırlayamayız.Gelişim bozukluklarının tedavisi büyümektir.Çocuk büyüyünce problemler çözülecektir.
OKUL ÖNCESİ SORUNLAR
   Anne ve babalar çocuğun bakımı ile ilgilenmek için 6 yaşına kadar aynı odada yatarlar.Aslında anne ve babalar çocuğun üstünün açık kalacağını ve hasta olabileceğini bahane ederek,aynı odayı paylaşmaya devam ederler.Kendi ayaklarının üzerinde duran bir çocuk istiyorsak,yatak ayırma olayında kararlı olmalıyız.Çocuk birden bire anne ve babadan ayrılınca,farklı bir odada uykunun derin döneminde bağırır,sıçrar ve kalkar.Derin korkuları olur.Diş gıcırdatma yaşar.Bu esnada anne-baba çocuğun  yanına gelir,onu sakinleştirir ve çocuk tekrar uykuya dalar.Uyku bozuklukları ergenlikle kaybolur.Okul öncesi uyku bozuklukları beyin gelişimi ile ilgilidir.Çocuğun günlük yaşanan kaygıları,
sevinçleri uykuya yansır.Diyelim ki, bakıcı yanındaki bir çocuk,onun tarafından azarlanmışsa,bu durum çocuğun uykusuna yansır.Kabuslar görür.
   Okul öncesindeki ruh sağlığı,uyku bozuklukları ve davranış bozuklukları ile ilgili her şey beyin gelişimi ile bağlantılıdır.
   Bebeğin ilk yıllarını çok iyi geçirmesi gerekir.Travmalara karşı beyin tepki verir.İhmal ve istismar çocuğun beyninde kalabilir.
   İlköğretim döneminde çocukların kendilerini sosyal ortamda iyi hissetmesi ile ilgili sosyal faaliyetlere yönlendirmek gerekir.Bu anlamda öğretmenlere çok iş düşer.Örneğin;bir anne-baba çocuğun gelişimini iyi takip etmeli,eğer işitme bozukluğu varsa -4 yaşına kadar -,çocuk doktora götürülüp,işitme bölgesi uyarıldıysa,işitebilir.Aksi durumda sonraki yıllarda zor duyabilir.
   

Kromozom  bozukluğu zihinsel engelli çocuk doğumlarına neden olabilir.Doğum öncesi erken tanı konulursa,çocuğun gelişimi düzeltilebilir.Ayrıca doğumda oksijensiz kalma beyinde hasara yol açabiliyor.Zihinsel bozukluklarda erken tanı çok önemlidir.Örneğin;3 yaşına kadar iletişimi rahat bir çocuk,eğer otizm varsa,3 yaşından sonra içine kapanabiliyor.
   Hiperaktivite ve Dikkat Bozukluğu
   Hiperaktif çocuklarda dikkat dağınıklığı olabilir.Uyku derinliği ve dikkat sistemi çocuklarda farklıdır.Dikkat sistemini etkileyen durumlar şunlardır:
   1.Kansızlık
   2.Zihinsel kapasitesi sınıfın üstünde veya altında olması
   3.Evdeki huzursuzluk
   4.Tahtayı görememe
   5.Kalıtımın etkisi
   Sınıf içindeki çocukların özellikleri farklılıklar gösterir.Çocukta müthiş bir enerji var diyelim.Sınıfta oturamaz kurallı ders dinleyemez.Bu tip öğrencileri öğretmen göz önünde olması açısından ön sırada oturtabilir.Hareket imkanı sağlayan görevler verebilir.
   Dikkat eksikliği olan çocuklarda tırnak yeme ve parmak emme alışkanlığı olabilir.Bu alışkanlıklar çocuk geliştikçe zararı anlatılarak engellenebilir.
   İnatçılık
İnatçılık ve hayır sözcüğü ruhsal gelişmede çok önemlidir.Zihinsel gelişimi bulunduğu yaşın altında ise hayır demesini istiyoruz.Çocuğun okul öncesi ihtiyaçlarını iyi bilmek gerekir.Diyelim ki çocuğun yeme sorunu var.Eti sert diye yemiyor.Israr etmemeli,eti farklı şekillerde pişirerek çocuğa sunabiliriz.Onun için çocuk,evde yemediği yemeği başka yerde yiyerek bizi şaşırtabilir.Ayrıca uyku ve tuvalet eğitiminde de fazla ısrarcı olunmamalı.Çünkü
ters tepebilir,günlerce büyük tuvaletini tutan çocuk gibi.
   Üstün Yetenekli ve Üstün Zekalı Çocuklar
   Öğretmenler için üstün zekalı çocuklar önemli sorun oluştururlar.Bu çocuklara karşı ne vereceğini bilemez.İşitme ve görme engelli bir çocuk için bir okul ve program olduğu halde üstün yetenekli ve zekalılar için okul yoktur.
   Üstün yetenekli çocukların temel özelliklerini bilmek gerekir.Sınıf içinde zihinsel yetersizliği olanlar bilinir,RAM’a gönderilir ve onlar için ayrı program uygulanır.Ancak üstün yetenekliler normal eğitime tabi tutulurlar.Bu çocuklar akranlarından ileride bir gelişim gösterirler.Bunlar okul öncesine gelinceye kadar okumayı sökmüştürler.Fakat bu çocukların sosyalleşmesi gerekir.
Üstün yetenekliler için tüm öğretim kademelerinde program zenginleştirilmeli.Akranları renkleri tanımazken,onların ana ve ara renkleri bilmesi öğretmeni heyecanlandırmasın.Bu çocuklara yetenek düzeylerine uygun görevler verilmeli.Arkadaşlarına anlatmasına fırsat verilmeli.
Üstün zekalılarda da uyku,dikkat ve yeme bozuklukları vardır.Öğretmenin sınıfta standart bir programı vardır.Öğretmen sınıftaki öğrencilerini iyi tanımalı,üstün yetenekli çocukları ihmal etmemeli.Eğer bu çocuklar okumayı sökmüş olarak gelmişlerse,onlara çeşitli dokümanlar verilmelidir.Bu öğrencilere sınıf başkanlığı görevi verilebilir.Bunları sınıfta bekletmek yerine,çeşitli

görevler verilerek şevkleri kırılmamalı.Örneğin satranç kulüplerine,folklora,yüzme faaliyetlerine yönlendirilebilir.
   Okul öncesi çocuklarda kural koyma ve disiplinle ilgili sorunlar olabilir.Örneğin bu çocuklar bencil olur ve inatlaşırlar.Okul öncesinde çocuk evde geçirdiği zaman çoksa enerjiyi dışarıya atamıyor.Çocuk yetiştirmede kuralcılık yok ama zorluk var.Çocuk yetiştiren ebeveynler rahat olmalı çok disiplin olmamalı.Yalan söyleme,cüzdandan para alma sıkça yaşanır.Yaşının gereğidir.Başkalarıyla kıyaslama,aşağılama yoluna gidilmemeli.Çocuk ne yaparsa yapsın çok değerli bir varlık olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır.Kendisi ne isterse önü açılmalı,ortak tutumlar geliştirilmelidir.Çocuk veya annenin dediği değil,ortak tutum çok önemlidir.Zihin gelişimine dikkat edilmeli.
   Çocuğun ceza ile ilgili farkındalığı 13 yaşında başlar.Niçin ceza verildiğini ancak o zaman algılar.
   Disiplin uygulamalarında,ebeveynlerin model olması çok önemli.Öğretmen tek başına yeterli değildir.Öğretmen ve anne-baba dayanışması sorunu çözmüyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır.
   
   

Çevrimdışı atabeyy

  • Üye
  • *
  • 14
  • 7
  • 14
  • 7
# 24 Haz 2007 23:18:07

TV 4 PROGRAMI                         21.06.2007


Konu: İLETİŞİM

Konuşmacı: Prof. Dr. Nilüfer DARICA

İletişim, insanları diğer canlılardan ayıran en büyük özelliklerden birisidir. İletişimde algılama algılamayı doğru yorumlama önemlidir.
Çocuk için iletişim ailede başlar. Ailenin çocukla kurduğu iletişim, çocuğun gelecekteki yaşamıyla doğrudan ilgilidir. Çocuğu birey olarak kabul etmeli. Küçüksün sen daha bilemezsin, büyüğünden izin almadan konuşma, sus her işe karışma gibi yaklaşımlar yanlıştır.
Çocuk iletişimi en iyi kim ile kuruyorsa o kişiye yönelir, o kişiyi sever ve o kişiyi model alır. Çocuğun algıladığını ifade etmesine izin verilmelidir.

Çocuklarda Sosyalleşme Süreci:

Konuşmacı: Üstün DÖKMEN

Çocukların sosyalleşme sürecinde iki yol vardır:
           - Birinci yol çocuğa ne yapması gerektiğini söyleriz.
           - İkinci yol çocuğa model oluruz.
            Birinci yol, doğru yol değildir. Bu uygulamayı tiyatro oyununa benzetirsek suflörlük yapıyoruz demektir. Sürekli bireyin yanında ona ne yapması veya ne yapmaması gerektiğini söylenmesi gerekir. Bu da bireyin sosyalleşmesini engeller.
            İkinci yol, birey görerek, yaparak ve yaşayarak öğrenecek. Öğrenme süresince aktif  olacaktır.  Çevreyi model alır. Yakın çevresindeki insanlar çocuk için modeldir.
Çocuğun sosyalleşmesinde sorun görülüyor ise uzman kişilerden yardım alıp rehberlik etmek gerekir. Rehberlik ederken seçenek sunulmalıdır. Yönlendirme yapılamaz.

Konuşmacı: Prof. Dr. Nilüfer DARICA

            İletişim bebek doğduğu andan itibaren başlar. Bebek kucağa alındığı anda gülümseme agulama gibi tepkiler verir. Göz kontağı kurmak ve dinlemek önemlidir.
Çocukta göz kontağı kurulduğu ve dinlenildiği zaman ben ailem için önemliyim hissi verilir. Çocukta kendine güven duygusu kazandırıldığında okul hayatında da başarı sağlanır. Sürekli iletişim kurmak gerekir. Çocuk hayal sürecini çalıştırdığı zaman engellenmemelidir.

Soru: Birçok Avrupa ülkesinde ana sınıf ile birinci sınıf arasında ara sınıf var bizim ülkemizde de gerekmez mi? Birinci sınıfa hazır hale getirmek için.
Cevap: Çocukta fiziksel veya biyolojik yetersizlik varsa özel eğitim sınıflarına yönlendirilir. Yurt dışında ara sınıflar var. Bizde yok. Ana sınıfta olan çocuk birinci sınıfa hazır olmadığı görülürse aileye yönlendirme yapılır. Aile ısrar ederse sorun burada başlar.
Ailenin rızası ile ana sınıf tekrar edilmeli. Uzman kişiler gerekli testleri yapmalı, birinci sınıfa hazırlık çalışması yapılmalıdır.

           



           


            Aile İçinde İletişim ( Disiplin) :
       
Konuşmacı: Üstün DÖKMEN

           Çocukta ki anlayış annem babam her şeyi söylesin ama herkes içinde söylemesin. Çok kez hayır deyip de en sonunda evet denirse bu doğru bir davranış değildir. Anne baba kararlarında sonuna kadar sadık kalmalı.  Anne baba kararların da  esnek davranmamalı, söylenen yapılmalı, çocuğa söz verildiyse ertelenmemeli.

Konuşmacı: Prof. Dr. Nilüfer DARICA

Aileler arasında farklılıklar olabilir. Çocuk kendini arkadaşları arasında farklı hissedebilir. Aile içinde ki disiplin farklılıkları okul ortamında da ortaya çıkar. Bu öğretmeni zorlar. Öğretmen sınıf kurallarını öğrencilerle beraber belirler ve uygulamaya koyar.

 Soru: Çocuklar dışarıda değişik kişilerden etkilenip olumsuz davranışlar kazanıyor ve bu davranışları okulda sergiliyor. Diğer aileler bu çocuğu sınıfta istemiyor. Bu durumda nasıl davranılmalı?
Cevap: Aileler çağrılır rehber öğretmen ile birlikte çözüm aranır. Öğretmen tek bırakılmamalı. Diğer çocuklara bu tip davranışları sergileyen kişilere ileriki yaşamlarında
rastlayabileceklerini söylemeli ve mücadele yolları öğretilmeli.

Soru: Çocuk ana sınıfını oyun ortamı gibi algılıyor. Birinci sınıfa uyum sağlayamıyor deniyor, ben çocuğumu ana sınıfına göndermek istemiyorum. Bu isteğim doru mu?
           Cevap: Kesinlikle yanlıştır. Ana sınıfı şarttır. Ana sınıfı hayatı kolaylaştıracak. Oyun devam etmeli. Program uygulanmalı. Çocuğa hemen birçok bilgi yüklenmemeli. Uygulanan program oyun içerikli olduğu için çocuğun canı sıkılmayacak ve gerekli bilgiyi de alacaktır.


Disiplin kuralları uygulanmalı. Aşırı hoşgörü ve aşırı baskı iyi değildir. Aşırı hoşgörü bireyi bağımsız, sorumsuz ve alaycı yapabileceği gibi,  aşırı baskıda bireyi çekingen, korkak, içine kapanık yapabilir.
Okul ortamında isek rehberlik etmek gerekir daha ileri boyutlara gitmeden önlem almak gerekir. Öğretmen gözlem yapmalıdır.
Çekingen çocuklar için uzmandan yardım alıp sabırlı olmalıyız. Sorumluluk verip, sosyal etkinliklere yönlendirmeliyiz.
                Uğur BAKIRCI
    SAMSUN İlyasköy Türk-iş İ.Ö.O.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK