Trt 4 Canlı Yayın Programı

Çevrimdışı asortik19

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.841
  • 2.803
  • Okul Müdürü
  • 4.841
  • 2.803
  • Okul Müdürü
# 22 Haz 2007 12:09:41
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
asortik teşekkkürler ama cumayıda bekleriz
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
asortik 19 hocam ellerinize sağlık. TEŞEKKÜRLER.......
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
teşekkürler çok makbule geçti

sagolun hocalarım ama
teşekurleri sıkılmadan usanmadan tvyi izleyip bu bilgileri ulaştıran arkadaslara edelim teşekürler sagolun

Çevrimdışı musaeroglu

  • Üye
  • *
  • 13
  • 1
  • 13
  • 1
# 22 Haz 2007 12:15:34
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
programı izleyip buraya  yazan arkadasların affına siğınarak günleri birleştirip bir rapor haline getirdim.

sadece cuma günü yok onuda eklenince kopyala yapıştır yapılabilir.

(birde çarşamba ve perşembe günlerindeki konular yer değiştirilmiş ona göre düzenledim)
Hocam eline sağlık

Çevrimdışı nisanur

  • Aktif Üye
  • **
  • 58
  • 2
  • 58
  • 2
# 22 Haz 2007 12:34:56
Teşekkürler asortik19 hocam

Çevrimdışı haszom13

  • Uzman Üye
  • *****
  • 210
  • 175
  • 210
  • 175
# 22 Haz 2007 12:44:55
asortik19 hocam, size ve emeği geçen tüm  arkadaşlara  çok teşekkürler.

Çevrimdışı Mehmethoca

  • Yeni Üye
  • 3
  • 0
  • 3
  • 0
# 22 Haz 2007 14:26:28
Teşekkürler arkadaşlar. Bu işi için zamanınızı ayırarak bizimle paylaştığınız için.

Çevrimdışı yozkas

  • Aktif Üye
  • **
  • 10
  • 34
  • 10
  • 34
# 22 Haz 2007 14:58:05
bu güzel çalışmalarından dolayı emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum, seminer çalışmalarının bitiminde iyi bir tatil geçirmek dileğiyle...

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 22 Haz 2007 16:40:23
5 Günün raporu tek bir sayfada:
ATATÜRK İLKÖĞRETİM OKULU
“GELECEK EĞİTİMLE GELECEK” PROGRAMI
YAZ  DÖNEMİ SEMİNER ÇALIŞMASI
İZLEME VE DEĞERLENDİRME RAPORU

   TRT 4 kanalında 18–22 Haziran 2007 tarihlerinde saat 10.00 – 11.30 arasında yayınlanan program izlenmiş ve değerlendirilmiştir.
   Programda açılış konuşmasını Milli Eğitim Bakanımız Sayın Doç Dr. Hüseyin ÇELİK yaptı. Sayın Bakanımız okul öncesi eğitimin önemine değindi. Getirilen sabahçı-öğlenci uygulamasının yararlarını anlattı. Ayrıca yeni OKS sistemi hakkında açıklamalarda bulundu.
   Programda Sayın Bakanımızdan sonra Sayın Prof. Dr. Uğur ÖNER “Okullarda şiddet ve zorbalığın önlenmesi ve pdr hizmetinin rolü” konusunda açıklamalarda bulundu. Zorbalık bir veya birden fazla öğrencini başka bir öğrenci grubu üzerinde eziyet uygulamasıdır. Bu eziyet fizksel, ya da duygusal (Küsme, arkadaş grubuna almama, küfür vb) olabilmektedir. Zorbalık anasınıfında başlar.İlköğretimde en doruk seviyeye ulaşır. Lisede nispeten azalmakla beraber daha yıkıcı ve şiddet içerikli olmaktadır.
   İkinci programda Hacettepe Üniversitesinden Prof. Dr. İsmihan ARTAN “Çocuklarda sosyal ve duyusal gelişim” konusu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Sosyal ve duyusal gelişim doğumla beraber başlar.Çocuklar için konulan kurallar kararlı ve tutarlı olmalıdır. Çocuk ailede gördüğünü taklit eder. Bu yüzden aile çocuk için doğru model, iyi model olmalıdır.Çocuklara paylaşma duygusu kazandırılmalıdır. Öğretmenler de sınıflarda rekabetçi ortam yerine işbirlikçi bir ortam yaratmalıdırlar. 
  Üçüncü  programda Prof. Dr. Selahattin ŞENOL “Çocuk Ruh Sağlığı ve Davranış Bozuklukları” konusunda açıklamalarda bulundu. Aile çocuğun gelişimine sürekli müdahil olmamalı, çocuğun gelişim basamakları desteklenmelidir. Beynin gelişimi beş duyunun etkisiyle olur. Öğrencinin sınıf çindeki dikkatini; yapısal bozukluklar, görme bozuklukları, aile içi olumsuzluklar etkileyebilmektedir.
   Dördüncü  programda Prof. Dr.Nilüfer DARICA “Başarılı İletişim(Yetişkin-Çocuk İletişimi)” ile ilgili açıklamalarda bulundu. Çocuklara toplumsal kurallar öğretilirken bu kurallar ezberletilmemeli, aile tarafından uygulanarak çocuğa model olunmalı bu yolla öğretilmelidir. Çocuğun 6 yaşına kadar olan dönemi iletişim açısından çok önemlidir.Çocuk doğumdan sonra kucağa alındığı anda iletişim başlamaktadır.İletişimin iki önemli özelliği vardır. Biri göz teması diğeri dinlemedir.Disiplin ve iletişim konusunda okullarda aile bilgilendirme toplantıları yapılmalıdır.Aile içi deisiplin ile okuldaki disiplin birbirine paralel yürütülmelidir. Disiplinde aşırı hoşgörüden de aşırı baskıcılıktan da sakınmak gerekir.
   Beşinci ve son programda Eğitim Prof. Dr. Pınar BAYHAN konuk oldu., Pınar BAYHAN “Çocuk ve Bilgisayar Oyunları, İnternet” konularında açıklamalarda bulundu. İlköğretim çağındaki çocuklar bilgisayar ve internete mereklı olurlar. Öğretmen, bu merakı iyi değerlendirmeli ve doğru internet kulanımına çocukları alıştırmalıdır. Çocuk internet başında başı boş bırakılmamalı, girebileceği eğitici siteler önceden tespit edilip bu sitelere yönlendirilmelidir. Çocuklara gireceği siteler hakkında rehberlik edilmelidir. Çocuklarda bilgisayarın bir alışkanlık haline gelmesine izin verilmemelidir.Bunu sağlamak için evde belli bir süre konulmalı bu süre dışında çocuğun bilgisayar kullanmasına izin verilmemelidir. Bilgisayarlar evlerde uygun sürelerde ve uygun eğitim programlarıyla kullanılmalıdır.
    Beş günlük “Gelecek, Eğitimle Gelecek” programı genel olarak olumlu karşılanmıştır.Televizyonun imkanlarının daha sık kullanılarak, stüdyo ortamından çok görsel ortamlarda konuların işlenmesinin, uygulamalara daha fazla yer verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.Bir dahaki programlarda; sınıf yönetimi, sınıf toplantıları, sınıf içi davranış bozukluklarının düzeltilmesi, yeni yöntem ve teknikler gibi konulara ağırlık verilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmiştir.
ALINTIDIR

Çevrimdışı NİHAL21

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.078
  • 8.850
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 Haz 2007 16:42:03
Arkadaşlar cuma günkü TRT programını hazırlayan  VAR MI?

Çevrimdışı barthez

  • Yeni Üye
  • 5
  • 0
  • 5
  • 0
# 22 Haz 2007 16:46:04
arkadaşlar elinde cuma günü yayınlanan programın (Çocuk ve Bilgisayar oyunları, İnternet)
 raporu olan varsa gönderebilir mi yardım edecek arkadaşlara çok teşekkür ederim.

Çevrimdışı FENCİAHMET

  • Yeni Üye
  • 1
  • 0
  • 1
  • 0
# 22 Haz 2007 16:54:11
Banada tüm proğramın raporu gerekli
ahmet_oto@hotmail.com

Çevrimdışı pebuta

  • Yeni Üye
  • 1
  • 0
  • 1
  • 0
# 22 Haz 2007 16:56:35
arkadaşlar bu seminer çalışmasından dün haberim oldu, bugün de rapor yazacağımızı öğrendim. Bu sayede bu siteden haberdar oldum. Çok teşekkürler. Sayenizde pazartesi raporu verebileceğim.

Çevrimdışı karlı

  • Üye
  • *
  • 18
  • 6
  • 18
  • 6
# 22 Haz 2007 17:11:12
18-22 HAZİRAN 2007 TARİHLERİ ARASINDA TRT-4'te YAYINLANAN
”GELECEK, EĞİTİMLE GELECEK” ADLI
TV PROGRAMININ YAYIN AKIŞI VE KATILIMCILARI
   GÜN   KONU   KONUK
1   18 Haziran 2007 Pazartesi   Açılış Konuşması   Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK
Millî Eğitim Bakanı
1   18 Haziran 2007 Pazartesi   Okullarda Şiddet ve Zorbalığın Önlenmesi ve PDR Hizmetlerinin Rolü   Prof. Dr. Uğur ÖNER
2   19 Haziran 2007 Salı   Çocuklarda Sosyal ve Duygusal Gelişim    Prof. Dr. İsmihan ARTAN
3   20 Haziran 2007 Çarşamba   Çocuk Ruh Sağlığı ve Davranış Bozuklukları    Prof. Dr. Selahattin ŞENOL
4   21 Haziran 2007 Perşembe   Başarılı İletişim (Yetişkin-Çocuk İletişimi)   Prof. Dr. Fatma ALİSİNANOĞLU
5   22 Haziran 2007 Cuma   Çocuk ve Bilgisayar Oyunları, İnternet   Prof. Dr. Pınar BAYHAN


1.GÜN: Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK’in açılış konuşmasıyla “Gelecek 
                   Eğitimle Gelecek Programı” başladı. Sayın Çelik, konuşmasında aşağıdaki 
                   durumlara değindi:

•   Okul öncesi eğitimin sorunları
•   Okul öncesi eğitimde yapılan reformlar
•   “7 Artık Geç” kampanyası
•   Okul öncesi eğitimde eğitmen istihdamı
•   Okul öncesi kurumların sayısında artış
•   Okul öncesi eğitimin kırsal kesimde yaygınlaşması
•   “Haydi Kızlar Okula” kampanyası
•   Okul öncesi eğitimden toplumun beklentileri
•   “İstikbalimizi eğitimle sağlayacağız!” görüşü

Yukarıda ki konu başlıkları ile ilgili açıklamalar alttaki bölümde paragraf paragraf ele alındı.

“Okul öncesi eğitime duyulan ihtiyaç, okul öncesi eğitim kurumlarının sayı ve nitelik açısından eksikleri ve değişen yaşam şartlarında bireyin sosyalleşme, karar verme, katılımcı olma vb. rolleri bize okul öncesi eğitimde neler yapılmalı, ne durumdayız, ihtiyaçlarımız nelerdir sorularını getirdi. Biz işe okul öncesi eğitimde sponsorlar bularak başladık. Maddi imkânın düşük olduğu çevrelerde sponsorlar aracılığıyla maddi yükü hafifletmeye ve okul öncesi eğitimi zenginin kreşi değil her çocuğun eğitim ihtiyacını karşılamalıyız prensibine dönüştürdük.”
   “Okul öncesi eğitimini günde bir kez yerine sabahçı-öğlenci olmak üzere günde  iki grup haline dönüştürdük. Bu sayede öğrenci kapasitemiz % 240’a çıktı. Bu çalışmalarımızda sivil toplum örgütleri ile iş birliği halinde idik. 7 Yaş Geç kampanyamızı AÇEV ile beraber yürüttük.”
   “Uzman eğitimciler, eğitimin okul öncesinde başlamasının bireyin ileriki yaşlarına olan olumlu katkılarını  belirttiler. 48-72 aylık dönemde zeka gelişimi en üst seviyededir. Ayrıca kişilik oluşumunun şekillenmesinde okul ortamı çocuğu hayata hazırlar. Biz ağaç yaş iken eğilir anlayışı ile değil de ağaç yaş iken doğrulur anlayışı ile yola çıktık.”
   “Çocuk eğitimi anne rahminde başlar. Duyduğu sesler, konuşulan dil, müzik vb. etkiler eğitim, ceninle başlar ölümle son bulur. Amacımız herkese, her yerde, her zaman eğitim oldu.”
“Okul öncesi eğitimde okuma yazma çalışması yoktur. Ama bazı çocuklar bu süreçte hazırlanırlar. Okul öncesi eğitimi alan bir çocuğun okul ve hayat başarısı daha yüksektir. Konuşma, kendini ifade etme, kendini tanıtma, paylaşma, sorumluluk, yardımlaşma vb. özellikleri burada gelişir. 2003-2007 yılları arasında ülkemizde okul öncesi eğitim oranı %11 iken biz %25’e çıkardık. Ayrıca   eğitmen sayımızı da %110 artırdık. Liselerin okul öncesi bölümünde okuyan öğrencilerimizi buralarda yetiştirerek eğitmen ihtiyacımızı karşıladık.”
“Taşımalı eğitimle birlikte köy okullarının eğitim faaliyetlerinin durması ve buraların kapanma yoluna gitmesi ile ilgili 81 Valiliğe yazı gönderdik. Mümkün olduğu kadar 1-2 ve 3’üncü sınıfları taşımak istemediğimizi hatta buralarda okul öncesi eğitiminde başlatılması gerektiğini belirttik. On öğrencide olsa eğer bir okul binası varsa buraya bir öğretmen verdik. Bunların mümkün olmadığı yerlerde de kadınlarımız ve kızlarımız için beceri kursları açtık. 3000 köy okulunu yeniden açtık. Fakat hala açılmamış 16 000 okulumuz var.”
“Okul öncesi eğitimi veliler tarafından şehirlinin eğitimi gibi algılanmaktadır. Halbuki mezradaki çocuğumuzun buna daha çok ihtiyacı var. Mezradaki çocuk yalnızca ağaç gölgesinin altında anne babasının tarladaki işinin bitmesini beklemektedir. Bu çocuğun asıl ihtiyacı olan okul öncesi eğitimdir. Bu örneği destekler bir çalışmamız olan Siirt’te okul önsesi eğitimini %50 artırdık. Haydi Kızlar Okula kampanyamızla Şanlıurfa’da 56 000 kız öğrenciyi okulla tanıştırdık. Okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmemiz şuan için mümkün değil çünkü ülke nüfusumuz ve ekonomimiz buna cevap veremeyecek durumda. Örneğin Şanlıurfa merkezde 140 000 öğrenci var. Slovakya’nın tüm öğrenci sayısına eşit. Bu eğitim ve öğretim yılında Antalya’da 32 000 yeni öğrenci okula başladı. Göç nedeniyle öğrenci nüfusu artmaktadır. 2007-2008 eğitim öğretim yılına 1 300 000 öğrenci ile başlayacağız. Eğer okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirirsek bu nüfus 2 600 000 öğrenci demektir. Alt yapımız bunun için yeterli değildir.”
“Bazı veliler özellikle çalışan veliler okul öncesi eğitimi kreş olarak görmekte, tam gün çocuğunun burada kalmasını istemektedir. Açıkça belirtelim ki buralar çocuk bakılan yerler değil, eğitim ortamlarıdır.”
“Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde istiklal mücadelesi verdik istiklalimizi kazandık. Şimdi de eğitim sayesinde istikbalimizi sağlayacağız.”
Son söz olarak: “Vatanını en çok seven insan, işini en iyi yapan insandır.”

1.GÜN: Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK’in açılış konuşmasıyla başlayan                   
                 “Gelecek Eğitimle Gelecek Programı” na Prof.Dr. Uğur Öner’in Okullarda
                 Şiddet ve Zorbalık konusuyla devam edildi. Sayın Öner, konuşmasında aşağıdaki 
                durumlara değindi:

   “Okul zorbalığı kavramı okul öncesi dönemde fark edilebilir. Erken yaşlarda müdahale ilerisi için iyi bir önlemdir. Literatüre bakıldığında gerçek zorba davranışlar ilköğretim 1. kademede doruk noktasına ulaşıyor. Sistematik eziyetler bu dönemde yoğunlaşıyor. İlköğretim ikinci kademede de devam ediyor ancak nitelik değiştiriyor. Şiddet kriz olduğunda dikkati çekiyor ancak kriz olmadan önce ipuçlarını fark edebiliriz. Eğitimde farkındalık ve teşhis önemlidir. Zorbalık yaşa özgü yaramazlıktan farklıdır. Zorbalık bir çocuğun diğer bir çocuğa sistematik ve tekrarlı olarak rahatsızlık vermesidir. Zorbalık bireysel ya da grup halinde olabilir. Seçilen kurban kişi aslında güçlüdür ama değer yargıları diğerlerinden farklıdır. Empati becerileri çok yüksektir. İçe dönüktürler. Zihinsel ve özel yeteneklere sahiptirler. Zorbalar kurban kişiyi güçsüz görüp kendini güçlü gören güçsüzlerdir. Sessiz izleyiciler ise zorbalık ortaya çıkarken seyirci kalanlardır. Aslında izleyici olmaları ruh sağlıklarını etkiler ve müdahale edemedikleri için vicdanları sızlar. Suçluluk duygusu duyarlar. Zorbadan korkarlar. Aslında zorbanın da seyirciye ihtiyacı vardır. Çünkü bundan müthiş haz alırlar. Zorbayı seyircisiz bırakmak bir cezadır.”
   “Şiddete yönelik davranışta ailenin rolü büyüktür. Çünkü çocuk davranışlarında model aldığı tutumları sergiler. Şiddetin prim yaptığı bir çevrede yaşıyorsa bunu kullanır. Bunun için aile okul iş birliği kaçınılmazdır.”
   “Bir de zorbalık istismarı getirmektedir. Zorbalıkta fiziksel bir şiddet uygulandığında psikolojik zedelenmede başlar. Aynı zamanda sözel zorbalıkta duygusal istismarı getirir. Cinsiyetler arasında da bu belirgin şekildedir. Kızlar sözel zorbalığa yönelirken erkekler fiziksel zorbalığa yönelmektedir. Bu sorunları bir kartopu gibi büyütmektense okul ortamını ve aile ortamını uygun şartları getirerek çözmeliyiz.


Çevrimdışı karlı

  • Üye
  • *
  • 18
  • 6
  • 18
  • 6
# 22 Haz 2007 17:13:47
2.GÜN:“Gelecek Eğitimle Gelecek Programı” na Prof.Dr. İsmihan ARTAN’ın             
                  Çocuklarda Sosyal ve Duygusal Gelişim konusuyla devam edildi. Sayın               
                  Artan, konuşmasında aşağıdaki durumlara değindi:
Duygu: Olay karşısında ki birey tepkimesidir. Duygu, kızgınlık, korku doğumla beraber gelir.
Sosyalleşme: Topluma uyum sağlamaktır. Beklentilere cevap vermeye çalışılır. Toplum bu süreçte uygun ortam sağlar. Kızlar erkeklere göre farklılık gösterir. Sosyalleşme doğumla başlayan bir süreçtir. Çocuğun sosyalleşmesinin ilk adımı annesini emmesidir.
Bireyin korkuları yaşlara göre değişir. Bireyler çok küçük yaşlarda ani seslerden korkarlar. 1-2 yaşlarında elektrik süpürgesinden, gök gürültüsünden korkma eğilimleri dominanttır. Bireyler bu yaşlarda daha çok tanımadığı veya beyninde anlamlandıramadığı seslerden korkar.
Sosyal gelişimde gözleyerek, izleyerek, model alarak öğrenilir. Bireyler 3 ile 4 yaş arası kendi vücudunu keşfetmeye başlar. Bu yaşlarda kendi kendilerine korku yaratabiliyor.
Özellikle ebeveynlerin sık başvurduğu sucuya veririm, polislere veririm gibi tehditler çocukta korkuyu pekiştirir. Çocuk bu davranış sonucu polisten olumsuz etkileniyor. Ebeveynler korkuyu disiplini sağlamak için kullanıyor. Anne ve babalar çocuklarına yüzmeyi öğretecekleri zaman onları sıkıştırmadan, denize atmadan öğretmeli. Bunu öğretmenin en kolay yolu çocuğun kumda oynarken kendi kendine suya girmesidir.

ÖRNEK OLAY: Adana ili Enver Kurt Tepeli Lisesi öğrencilerinin biyoloji dersi çevre dengesi ve erozyon konusunda gösteri yöntemiyle sunumlarını yaptılar.

Dersin işlenişinden küçük bir kesit: Öğrenciler drama yoluyla, demonstrasyon yaparak dersi işlerler. Metni ve kurulan öyküyü öğrenciler yazar. Konu için temel teşkil eden kelimeler verilir. Öğrenciler öykülerini yazarlar ve yazılan öykülerden biri seçilir. Seçilen öykü öğrenciler tarafından gösterilir.

Derslerde rekabetçi eğitim yerine işbirlikçi eğitim kullanılmalı. Öğrencilerde paylaşma duygusu kazandırılmalı. Paylaşma duygusu 5–6 yaşlarında var olmaya başlıyor. Ebeveynlerin en sık yaptığı hatalardan biri olarak bir çocuğunuza bir şey aldım diye diğer çocuğunuza da bir şey almamalısınız. Yani birine bir şey alındı diğerine de almak zorundayız gibi bir durum çocukta paylaşma duygusunu köreltiyor. Her birey farklı yönlerde mükemmeldir. Öğretmenler bireylerin farklı özelliklerini ortaya çıkarmak zorundadır.

Dil Gelişimi: Hamileliğini yabancı bir ülkede geçiren bir annenin çocuğu doğumdan 1-2 yıl sonra hamileliğini geçirdiği ülkenin dilinden bazı kelimeler söyleyebilir.

AİLE VE ÇOCUK:

Çocukların davranışlarını küçük ödüllerle pekiştirmeliyiz. Çocuklar ilgi çekmek ve beğenilmek için yalanlar söylerler. Bu tür olaylarda çocuğun söylediği yalanların nedenlerini bilmek gerekir. Çocuklardan beklenti arttığı an çocuklar ihtiyaçları karşılayabilmek için yalana başvururlar. Anne ve babanın çocuklarına davranışları yakın ve tutarlı olmalı. Anne katı baba yumuşak bir tutum sergilediği zaman çocuğun davranışları olumsuz olur. Ailelerde ikinci çocuk olacağı zaman ilk çocuğu dışlamadan onu da ailede var ederek yaşantı sürülmeli. Ailede alınacak kararlarda ilk çocuğunuzun fikirlerini de önemseyin. Çocuklarınızı kıyaslarsanız kardeş kıskançlığı meydana gelir. Çocukların birbirleriyle olan iletişimine müdahale edilmemeli, anne ve babalar iletişim sürecinde meydana gelen sorunlara uzak durursa sorunlar daha kolay çözülür. Anne yâ da baba çocuğuna ceza veren model olmamalı. Bireyler de engellenme öfke yaratır. Çocukların yaşantılarının belirli evrelerinde öfke nöbetleri geçirirler. İki yaşında meydana gelen öfke nöbeti gelişim gereğidir. Nöbetin biçimi, yeri ve zamanı ebeveynin davranışını etkiler. Telafi yaptırarak öfke nöbetleri ortadan kalkar. Pekiştirilen davranış iyi bilinmeli, öfke nöbetleri süreklilik kazanamamalıdır.

BENMERKEZCİLİK:

Arkadaşının eşyasını izinsiz alan bir çocuğa yaklaşırken çocuğun gelişim evresini bilmek zorundayız. Bu davranışın sık olduğu dönemlerde çocuklar ben merkezcidir. Dünyayı kendi gördüğü gibi düşünür. Çocukla konuşurken sen bunu çok beğendin ama bu okulun, arkadaşının hemen yerine götürelim ki arkadaşlarında kullansın diye tepki vermeliyiz. Sen çaldın mı, hırsız mısın gibi suçlayıcı cümleler kurmamalıyız. Ona yaklaşırken örselemeden, yıpratmadan alınan eşya geri verilmeli.

 ÖRNEK:

Kars ili Arpaçay ilçesinde bir ilköğretim okulunun sorunu olan tuvalet konusunda öğrencilere danışarak, yaratıcı olmaya sevk ederek, sorunu onlarla paylaşarak, öğrencilere sorumluluklar vererek sorun çözülmeye çalışılır.
   


             

3.GÜN:“Gelecek Eğitimle Gelecek Programı” na Prof.Dr. Selahattin ŞENOL’un             
                  Çocuk Ruh Sağlığı ve Davranış Bozuklukları konusuyla devam edildi. Sayın               
                  Şenol, konuşmasında aşağıdaki durumlara değindi:
Zihinsel Gelişim: Gelişim bilindiği zaman çocuklarla daha iyi iletişim kurabilirsiniz. Evlat edinme, koruyucu aileler çocuk yetiştirmede önemli birer adımdır. Beynimiz geçmiş yaşantıları çok duygusal ve önemli bir iz yoksa hatırlayamaz.
Örnek: Ankara da bir anaokulu öğrenci merkezli ders sunumu yaptı.
Beyin Gelişimini Etkileyen Faktörler:
1-Dışarıdan Alınan Duygular
2-Görme Duyusu:1 yıla kadar açılıyorsa gelecekte sorun teşkil etmez.
3-İşitme Duyusu:4–4,5 yaşa kadar uyarılmalı. Çeşitli enfeksiyonlar sorun oluşturabiliyor.
Zihinsel Engeller: Beyin çeşitli nedenlerden etkilenmektedir. Zihinsel engeller genellikle kromozom bozukluğundan oluşmaktadır. Annenin erken hamileliği bile sorun teşkil edebilmektedir. Çocukluk döneminde oluşan guatr, kansızlık gibi hastalıklar öğrenme yaşantısını etkileyebilmektedir. Bazı hastalıklar tedavi edilemediği için bireyin zihinsel engelli olması kaçınılmaz olmaktadır.
Otizm: Otistik çocuklarla ağır durumda zihinsel engelli çocukların ayırt edilmesi ve tanımlanması büyük bir önem taşımaktadır.3 yaş öncesinde iletişim, dili kullanma aksaklığı sebeplerinden dolayı birey otizm olmaktadır. Parmak ucuyla yürüme, içe kapanma belirti oluşturabiliyor.

Hiperaktif Öğrenciler Ve Dikkat Bozukluğu: Ders başarısı ve disiplini etkileyen önemli bir sorundur. Dikkat sistemini beynimizin orkestra şefi olarak görebiliriz. Birey akranlarına göre beceriksizse sorun yaratacak, kendini ve çevresini rahatsız edecektir.

Dikkat Bozukluğunu Etkileyen Faktörler:

1-Yapısal Durumlar
2-Ortamsal Şartlar

Gelişimsel Dikkat Eksikliği: Bu çocuklarda kalıtım yâda büyümenin etkisiyle akranlarına nazaran beceriksizlik sorunu vardır. Tırnak yeme, parmak emme gibi edimler davranış bozukluğudur.

İnatçılık:2,5 yaşlarından itibaren başlar. Uyku ve tuvalet konusundaki davranışlarda başlar ve artma eğilimi gösterir. Çocuğun zihinsel durumu zayıfsa inatçılıkla yaklaşılmamalıdır. Bunun yerine beceri ile çocuğa yaklaşılmalıdır. İştah durumunda inatlaşmadan, yönlendirici olunmalıdır. Çocuklarda ki diğer becerileri geliştirmeye çalışılmalı. Yemek yememe durumunda yiyecekleri farklı karışımlarla yedirmeye çalışılmalı. Çocuklara doğrudan hayır demek yerine iki seçenek sunarak yemek yemeyi öğretmek daha kazandırıcı bir davranıştır. Geçmiş yaşantılar yemek saatinde klasik koşullanmayla öğrenildiği için bireyi ve ebeveynleri gerginleştirir. Çocukların yatma saatlerinde de aynı durum tekrarlanmaktadır. Çocuklarla beraber uyku saati oluşturmayı denemek daha çözümseldir.

Üstün Zekâlı Ve Üstün Yetenekli Çocuklar: Bu vasfa sahip çocuklar önemli sorunlar oluşturmaktadır. En önemli etmen bu çocukların sayılarının azlığıdır. Ülkemizde ki öğretmenlere bu bireylerin temel özellikleri anlatılmadığı için bu çocuklar problem yaratmaktadır. Toplumumuzun %2,5 dilimini üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocuklar oluşturmaktadır. Öğrenme hızı akran grubundan fazlaysa RAM ile işbirliği yapılmalıdır. Ortalama zekâları biraz fazla diğer beceri ise akranlarına göre 3–4 yaş öndedir. Bu çocuklarda dil gelişimi aşırılık göstermektedir. Seviyelerine göre uzun tümceler kurarlar ve hatta 1,5–2 yaşlarında okumayı öğrenirler. Ebeveynler çocuklarda ki bu özelliği fark edebilemeyebilir. Bu çocuklarında okul öncesi eğitime ihtiyaçları vardır. Sosyalleşmeleri için okul öncesi eğitime ihtiyaç duyarlar. Bu çocuklara uygun program doğrultusunda eğitim verilmeli. Arkadaşları renkleri yeni yeni tanımaya başlarken bu çocuklar ara renkleri bilmektedir. Bilişsel gelişim yönünden en etkin oldukları zihinsel süreçtir. Bu çocuklar okuma yazma öğrendikleri zaman diğer arkadaşları okuma-yazma sürecini tamamlayamamıştır. Bu çocuklar okudu diyerek onlara ket vurulmamalı. Onlara liderlik, sınıf başkanlığı gibi temsil rolleri verilmeli. İlköğretimde bu çocuklara zenginleştirme ve hızlandırma eğitimi verilmeli. Günde 7-8 saat ders yada derinlemesine proje, münazara gibi faaliyetler verilip, kendi seviyelerine göre gelişmeleri sağlanmalıdır.

Çevrimdışı karlı

  • Üye
  • *
  • 18
  • 6
  • 18
  • 6
# 22 Haz 2007 17:14:54
4.GÜN:“Gelecek Eğitimle Gelecek Programı” na Prof.Dr. Nilüfer DARICA ’nın             
                  Başarılı İletişim konusuyla devam edildi. Sayın DARICA , konuşmasında
                 aşağıdaki durumlara değindi:
İletişim: İnsan olmanın en temel özelliği iletişim sayılmaktadır. İletişim iki birim arasındaki karşılıklı mesaj alış verişidir. İletişimde algılama ve algıladığını doğru yorumlama en önemli özelliktir. İletişimin temel öğrenme yeri ailedir. Toplumumuzda sıkça yaşadığımız –sen küçüksün, dedenin yanında böyle konuşulur mu ?-tarzında yaklaşımlar iletişim darlığına yol açmaktadır.
   İletişim kişinin kendisiyle tanışmasından itibaren başlamış sayılmaktadır. İletişimde önemli olan mutlu olabilmek ve bunun sonucunda da huzurlu bir toplumda yaşamaktır. Zihinsel olarak anne yâ da baba olabilmenin ilk adımı bireyin kendini tanımasından geçmektedir.

Sosyalleşme Süreci ( Prof. Dr. Üstün DÖKMEN )
Bu süreci idame ettirmek için iki yol vardır.
1.Yol: Çocuklarımıza suflör olarak toplumda sosyalleşmelerini sağlarız.
2.Yol: Çocuklara model oluruz.

Anne yâda babanın çocuğunu sosyalleştirirken izlediği yollardan ilki hatalı, ikincisi ise en mantıklı ve geçerli yoldur. Bu yolların hayatımızda ki kesitlerinden örnekler verecek olursak birinci yolun örneklerinde zorlanmayacağızdır.

Örneğin bir adam bir çocuğa şeker verir. Çocuk şekeri alır ama yanındaki ebeveyni hemen olaya müdahale eder ve yavrum amcaya ne diyecektik, teşekkür ederiz demeyecek miydik? Tarzında ki davranışlar suflörlükten ibarettir. Suflörlü yetişmiş bireyler bağımlı olarak yaşantı sürmeye çalışırlar. Günümüz televizyonlarında sıkça rastlanılan bir örnek de şöyledir. Program sunucuları seyircilere döner ve sevgili seyirciler, sanatçımıza kuvvetli bir alkış istiyorum der. İşte sunulan bu kesitler suflörlüğün hayatımızın salt parçalarına kadar özümsendiğini göstermektedir. Hatta bazı ebeveynler suflörlüğü meslek ve eş seçiminde bile uygulamaktadır. Hepimizin yakın çevresine kadar girmiş bu olayın örneklerini de vermek çok zor değildir. Yetişkinlerin çocuklara hitaben söyledikleri bak sen bu kızı al, bak sen beni dinle bu kızı al yâ da bak sen büyüyünce doktor  ol ,boş ver o mesleği olma yaklaşımında davranışlar bireyi ömür boyu dış çevreye bağımlı birer insan haline getirir.

Çocuk dünyaya geldiği ilk andan itibaren iletişimini başlatmaktadır. Bedensel temas, ağlama iletişimin ilk temel evreleridir. Agulama iletişimin ikinci evresidir. Çocuğun biraz daha büyüyerek konuşması iletişimin son evresini oluşturmaktadır.

İletişimin Odak Noktaları:

1-Göz kontağı kurmak
2-Dinlemek

   Yetişkinlerin sen anlat ben seni dinliyorum, sen devam et gibi davranışları çocukla yapmış olduğu sağlıksız iletişime örnek teşkil etmektedir. Bu davranışlar sonucunda çocuklar kendine özgüven oluşturamamaya kadar gidebilir. İlköğretime başlayıncaya kadar çocuğun hayatı oyun olduğu için çocuğun hayal dünyasında, oyun içinde iletişim kurması sağlanmalıdır. Çocuğunuz oyun içinde konuşurken senin bu konuştuklarının ne anlamı var, gerçek değil ki gibi yaklaşımlar çocuğu öz yaşantısız olmaya yönlendirmektedir. Çocukları anlamak için iletişim kurarken hayata çocuk gözüyle bakmalıyız. Onlarla göz kontağı kurmalıyız ve onlara seni dinliyorum, senin yanındayım hissini vermeliyiz.

Aile Ve Disiplin:

   Aile içerisinde disiplin anlayışı katı veya çok esnek olmamalı. Çocuklar yapılan araştırmalara göre kurallı ve düzenli bir dünyada yaşamak istiyorlar. Yetişkinler çocuklarla iletişim kurarken onlara karşı tutarlı olmalıdırlar. Çocuklara HAYIR derken iyi düşünmeli ve bu hayırları kullanırken cimri olmalıyız. Hayır dedikten sonra da hayırın gerekçesini onlarla paylaşmalıyız. Kurallarımızda hata payının olabileceğini ve bu hata payının %5 den fazla olmaması gerektiğini unutmamalıyız.

5.GÜN:“Gelecek Eğitimle Gelecek Programı” na Prof.Dr. Pınar BAYHAN’ın             
                  Çocuk ve Bilgisayar Oyunları, İnternet konusuyla devam edildi. Sayın               
                  BAYHAN, konuşmasında aşağıdaki durumlara değindi:

Teknoloji 1960’lardan itibaren hızlı bir ivme kaydetti.Teknolojiyi kullanmak bir alışkanlık işidir.Ne kadar erken yaşlarda tanışırsak ve kullanırsak o kadar iyi olur.Fakat kuralına uygun ve bilinçli olarak olması gerekir.Çocuklarımız artık yaşamımızın içine kadar giren teknolojik her alete ilgiyle bakıyorlar.Bankamatikler olsun,televizyon olsun,bilgisayar olsun her şey onların dikkatini çekiyor ve ilgi duyuyorlar.Bilgisayarın püf  noktalarını bildikten sonra ondan ürkmemek gerekir.
Eğitim de nasıl kullanılmalı konusuna gelince ;Bu konuda hiçbir zaman unutmayalım ki bilgisayar kullanmak bir amaç değil bir araç olmalıdır.Bilgisayar destekli eğitim programları incelenerek çocuğun yaşına ve seviyesine göre kullanılmalıdır.
Okul öncesi dönemde yeni müfredata uygun olarak oyunlarla birlikte kullanılmalı,çocuk hem eğlenirken hem de eğitilmelidir.Program seçiminde eğitimcilerin görüşleri alınmalıdır.Müzik,drama,öykü okuma faaliyetlerinde kullanılabilir.
Bilgisayar oyunları araç olabilir mi? Bilgisayar oyunlarının pek çoğunda çocuğu eğitmek değil zaman geçirttirmek,siteye daha çok girilmesi,oyun oynanması ön plandadır.Bilgisayar destekli eğitim programları farklıdır.İyi eğitim programlarının amaca uygun olanları kullanılabilir.Eğitici oyunlarda kuru bilgi verilmez.Oyunlar içindeki karakterler kolaydan zora doğru maceralar yaşar.Oyunda geçen ses, animasyon.grafik,hareket çocuğun dikkatini çeker.Çocuk farkında olmadan öğrenir.
   Bunların dışında bilgisayar oyunlarından çocuklar Barbi’nin oyunlarını oynayabilirler.Bilgisayar çocuklarda 4,5,6, yaşından itibaren belli miktarlar da kullanılabilir.
   İ.Ü.Hasan Ali YÜCEL Eğitim Fakültesi Prof.Dr. Haluk YAVUZER’in bu konuda şunları ifade etti:
   Sadece zevk almak için yapılan faaliyettir oyun.Çocuk renk,şekil,boyut kavramıyla oyunda karşılaşır.Çocuk yaşadıklarını oyuna yansıtır.Kardeşini kıskanan çocuk oyunda kardeşini seyahate gönderir.Annesi zorla yemek yediriyorsa çocukta bebeğine zorla yemek yedirir.
Oyun duygusal arınma yöntemidir.
   Cinsiyet ve yaş faktörü oyuncak seçiminde etkilidir.Kızlar bebeklerle oynarken erkekler silah ve arabaları tercih eder. Doğal oyun malzemesi kullanılmalıdır.Kum.kil gibi malzemeler.
Oyun doğru uygulanırsa hareketli çocukları sakinleştirir,içe kapanık çocukları sosyalleştirir.
Anne baba eğitici oyuncaklar almalıdır.Silah alınmamalıdır.
Bilgisayar destekli programlar eğitimciler rehberliğinde alınmalıdır.Almadan önce içeriğine bakılmalıdır.Bilgisayar merak uyandırdığı için küçük yaşlardan başlayarak belli saatlerde oynatılmalıdır.5-6. Ayrıca filitre programlar alınmalıdır.Her yıl  yeni siteler açıldığı için mutlaka yenilenmelidir.İçeriğinde şiddet unsuru bulunan tv.programları ve internet oyunları izletilmemeli ve oynatılmamalıdır.Tv. izleme saatleri ve programları konmalıdır.üstün zekalı çocuklarda aynı oyuncaklarla oynayabilirler.Zaten onlar kendi potansiyellerine uygun tarzda yaratıcılıklarını ortaya koyarlar.Oyun matematik oyunu ise seviyesi düşük olacağından bir üst seviyedeki oyun oynatılabilir.
(Ankara’da bulunan özel bir okulun görüntüleri yer aldı.)
Çocuklarımıza gelişim dönemlerinin her evresinde mutlaka sorumluluklar vermeliyiz. Sorumluluk ve kurallar onu yönlendirecektir.Çocukların iler ki dönemlerinde ilgileri daha üst düzeye çıkıyor.Bir ergen anne ,babası bir miktar internet bilmelidir ki çocuğunu takip edebilsin,ortak bir paydası,konuşacak,konuları olsun.Dersler internetten üç boyutlu olarak takip edilebilir. İlgileri yönlendirilerek akademik başarıya da dönüştürülebilir.
   Çocuklarınıza yasak koyarken mutlaka onun yerini kapatabilecek,onun tekrar aynı şeye yönlenmesini önleyecek,zevk alabileceği ,belki birlikte yapabileceğiniz bir ödülle mükafatlandırın.




Çevrimdışı karlı

  • Üye
  • *
  • 18
  • 6
  • 18
  • 6
# 22 Haz 2007 17:22:50
sizlerin hazırladığı parorları da birleştirerek(affınıza sığınarak) 5 günün tamamını içeren raporu gönderiyorum.umarım faydalı olur arkadaşlar :)

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK