Yorumlu Haberler

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 05 Ara 2010 17:38:28
Ben bunu yetiştiren öğretmene kızıyorum. Gündemde kalman için öğretmenleri kullanman şart mı?

 Bu şahsiyetin adını google yazın da görün marifetlerini...

Çevrimdışı UZUNDAL

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 345
  • 406
  • 345
  • 406
# 05 Ara 2010 17:43:53
ağlar mısın güler misin ....

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.530
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.530
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 06 Ara 2010 10:48:33
öğretmen atamaları yapıldı...atananlara hayırlı olsun.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 08 Ara 2010 09:16:34
Dünya eğitim liginde bir kez daha sıfır çektik

08/12/2010 8:18

3 yılda bir yapılan PISA eğitim araştırmasında Türkiye yine son sıralarda yer aldı

OECD tarafından her 3 yılda bir yapılan PISA eğitim araştırmasında Türkiye yine son sıralarda yer aldı. 15 yaşında 470 bin öğrenci ile dünya genelinde yapılan çalışma sonucunda Türkiye’nin eğitimde 2000 yılından bu yana bir arpa boyu yol gidemediği görüldü

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ile Uluslararası Öğrencileri Değerlendirme Programı’nın tüm dünyada eğitim alanında referans araştırma olarak gösterilen “PISA” çalışmasının sonuçları dün açıklandı. 2000 yılından bu yana her üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencileri değerlendiren PISA testinde Türkiye 2000 yılından bu yana son 3 içinde yer alma “geleneğini” sürdürdü. Ortalama bir Güney Koreli ya da Finlandiyalı öğrencinin bir Türk öğrenciye göre hem sözel, hem sayısal hem de fen bilgisinde yüzde 30 dolayında daha başarılı olduğu ortaya çıktı. Amerikan öğrencilerin bu yılki PISA testinde diğer gelişmiş ülkelerde yaşayan öğrencilerin çok gerisinde kalarak sözelde 15, matematikte 25, fende ise 19’uncu olması sonrasında ABD‘nin saygın gazeteleri dün “Uyanma zamanı” başlığını atarak Amerikan eğitim sistemini eleştirdi.

En prestijli araştırma
PISA testi, dünyada o kadar itibar görüyor ki, ülkelerin eğitim politikalarını değerlendirmesini sağlıyor ve eğitim sistemlerini geliştirmek nelerin eksik olduğunu ortaya koyuyor. Her ülkenin 15 ile 16 yaş aralığında 5 bin öğrenciyi sınava tabi tuttuğu araştırmalarda İzlanda ve Lüksemburg gibi nüfusu yeterli olmayan ülkeler bütün öğrenci nüfusuyla sınava katılıyor ve yoğun nüfuslu bazı ülkeler de 5 binden fazla öğrenci gönderiyorlar. Yayınlandıktan sonra her ülkenin manşetine taşınan araştırmalar eğitim politikalarını tartışmaya açmasıyla biliniyor. 2006’da yapılan araştırmada sondan birinci olan Türk öğrenciler metin anlama, fen ve matematik alanlarında yine son sıralarda kendine yer buldu. Ülkelerin eğitim politikalarını değerlendirmek ve eğitim sistemlerini geliştirmek için yapılan araştırmada OECD üyesi olan ülkelerin sıralandığı listede Türk öğrenciler metin anlama, matematik ve fen bilimlerinde 800 üzerinden sırasıyla 464, 445 ve 454 puan aldı. Böylelikle Türkiye, araştırmaya yeni dahil olan Şili’yi ve her araştırmada son sırayı kimseye bırakmayan Meksika’yı geride bırakarak sondan ikinci oldu.

Puanda artış sınırlı
Türk öğrenciler her üç alanda da OECD ortalamasının altında kaldı. 2006’da yapılan araştırmada fen bilimlerinde 424 puan alan Türk öğrenciler yayınlanan yeni sonuçlarda 454 puan alarak kendilerini geçmeyi başardı. Okuma alanında 3 yıl önce yapılan araştırmada 447 puan alan öğrenciler bu yıl 464 puan aldı. Matematik alanında ise 2006’da 424 alan 15 yaşındaki Türk öğrenciler bu yıl 445 puan aldı.

BAKANLIK 'ZAYIF YÖNLERİMİZ ORTAYA ÇIKTI' DEMİŞTİ

Önceki PISA sonuçlarının açıklanmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bir değerlendirme raporu hazırlamış ve şu ifadeleri kullanmıştı: “PISA çalışmasıyla eğitim sistemimizin zayıf yönleri ortaya çıkmıştır. Örneğin PISA çalışmasıyla ölçülen olasılık, değişim ve ilişkiler, örüntü, metinler arası ilişki kurma gibi boyutlar mevcut programlarımızda yer almamaktadır. Yeni müfredatlarda bu eksiklikler giderilmiş ve kazanımlar yerleştirilmiştir. Eğitim sistemimizde yapılan yeniliklerin öğrenci başarısını yansımaları yine diğer ülkelerle karşılaştırılmalı olarak izlenecek, bu yolla eğitimimizde yapılan yeniliklerin ilk sonuçlarının uluslararası perspektif açısından görülmesi mümkün olacaktır.” Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ise “Siz arpa ekip buğday biçme beklentisi içinde olamazsınız. Arpa ekerseniz, arpa biçersiniz. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. Bu konuda kehanete gerek yok. Ben 2006 PISA programından da ekstra bir başarı beklemiyorum. Ne zaman başarı bekleyeceğiz. Müfredatımız tam devreye girdikten sonra, PISA’ da da müfredatımızın dayandığı temel paradigmaya uygun olarak sorular sorulduğu için Türkiye esas başarı skalasında yerini alacak” ifadesini kullanmıştı.(vatabn)

Radikal

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 09 Ara 2010 12:54:04

İsrail medyası: “Tazminat konusu tamam”
Haaretz, İsrail ile Türkiye arasındaki müzakerelerde filo baskınında ölenlerin ailelerine ödenecek tazminat konusunda pek bir sorun bulunmadığını belirtti.


TEL AVİV (ANKA) – Türkiye-İsrail ilişkilerindeki krizin giderilmesini amaçlayan müzakerelerin özür konusu ciddi bir zorluk olmayı sürdürürken tazminata ilişkin pek bir sorun bulunmadığı belirtiliyor. Haaretz, “İsrail’in ailelere birkaç yüz bin dolar ödemesi bekleniyor” derken Yedioth Ahronoth, İsrail’in her aileye 100 bin dolar ödemeyi kabul ettiğini belirtti.

Haaretz gazetesi, özür meselesi konusunda henüz bir mutabakat bulunmadığını anlattığı haberinde “Buna karşın, finansal tazminatlar konusunda taraflar arasında bir anlaşmazlık yok gibi. İsrail’in, öldürülen aktivistlerin ailelerine birkaç yüz bin dolar, yaralananlara ise daha küçük miktarlar ödemesi bekleniyor” dedi.

-“TAZMİNAT, SORUMLULUK DEĞİL, JEST ANLAMINA GELECEK”-

Gazete ayrıca, “Tazminatın da İsrail’in olayın sorumluluğunu üstlendiği kabulünden çok ‘insani’ bir jest anlamına gelecek” sözlerine ekledi.

Aynı konuyu ele alan Yedioth Ahronoth gazetesi ise, İsrail’in, baskın sırasında öldürenlerin ailelerinin her birine 100 bin dolar ödemeyi kabul ettiğini yazdı.

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 09 Ara 2010 12:56:56

30 yaş üzerindekilere sınavsız üniversite
Birkaç yıl sonra üniversitelerin öğrenci bulmakta zorlanacağını belirten YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, 30 yaş üstündekilere üniversiteye sınavsız giriş müjdesi verdi.


Özcan, "Son aşamaya gelen çalışma önümüzde öğretim dönemine yetiştirilecek" dedi.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), devrim niteliğinde yönetmelik hazırladı. Son şekli verilmek üzere olan yönetmelikle 30 yaş üstündekilere sınavsız ikinci üniversite hakkı verilecek. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, birkaç yıl sonra üniversitelerin öğrenci bulmakta zorlanacağını belirtti.

Bunun önüne geçmek için çalışma yaptıklarını ifade eden Özcan, ikinci diploma almak isteyenlere fırsat sunacaklarını söyledi. YÖK Başkanı, 30 yaşını dolduran üniversite mezunlarının vakıf üniversitelerine sınavsız girebileceğini dile getirdi.

VAKIFLAR SICAK BAKIYOR

Devlet okullarındaki boş kontenjanlara da öğrenci alınacağını vurgulayan Özcan, "İstediği bölümde okumak isteyip de o fırsatı yakalayamamış pek çok kişi var. Bazı bölümler için genel yetenek sınavı yapılacak. Vakıf üniversiteleri de yönetmeliğe sıcak bakıyor. Uygulama önümüzdeki döneme yetişecek" dedi. YÖK Başkanı, yeni kurulacak üniversitelerle birlikte 'boşta kalan öğrenci' kavramının tarih olacağını da vurguladı.

Çevrimdışı complex

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.436
  • 4.887
  • Müdür Yardımcısı
  • 4.436
  • 4.887
  • Müdür Yardımcısı
# 10 Ara 2010 19:27:35
KADROLU - SÖZLEŞMELİ FARKI BİTMEZ

Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, kendisine verilen her fırsatta sözleşmeli öğretmenliğin gerekçelerini –özetle- şöyle açıklıyor

“Sosyo-ekonomik koşulları bakımından geri kalmış yerlerde öğretmenleri tutmak çok zor. Buralarda öğretmenlerin uzun süre görev yapabilmesi için sözleşmeli öğretmenlik gerekli.”

Tırnak içine aldığıma bakmayın, cümleyi ben yazdım. Ama Bakan Hanım’a mikrofon uzatsak üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri o söylüyor zaten.

Sık sık belirtiyorum: Sayın Nimet Çubukçu, Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki işlerin işleyişinden habersizdir. Örneğimizdeki sözleşmeli öğretmenlik mevzuunda olduğu gibi.

En başta şunu sormak ve söylemek lazım: Mademki öğretmenler bazı yerlerden kaçmaya çalışıyorlar ve öğretmenlerin buralarda durması için “sözleşmeli öğretmenlik” gibi sabitleyici mekanizmaya ihtiyaç vardır; o halde niçin kadrolu öğretmenlere zorunlu hizmet affı getirildi? 6 Mayıs 2010 öncesi göreve başlayan kadrolu öğretmenlere zorunlu hizmet affı getirilerek “Sevgili öğretmenim! Kalkınmada öncelikli yerlerden kaç, öğretmen bolluğu olan güzel yerlere tayin iste.” denilmiş olmadı mı?

Büyük sendikalar üye kazanma sevdasına, MEB ise hükümetinin oy artırmasına vesile olsun diye zorunlu hizmet affını isterken, Sayın Çubukçu “Sosyo-ekonomik koşulları bakımından geri kalmış yerlerde öğretmenleri tutmak…” gibi çok bilir cümleler niçin kurmadı?

Unutanlara hatırlatayım: Sözleşmeli öğretmenlerin haziran ayındaki özür durumu atamalarında 2671 öğretmenin ataması olmadı. Bu da demek oluyor ki binlerce aile ferdi birbirinden ayrı, anayasal güvence altındaki aile birliği tarumar! Kadrolu öğretmenlerin sahip olduğu “il emri” hakkı, ya da norm açığı bulunan bütün okulların atama başvurularında gösterilmesi gibi hakları yok sözleşmelilerin.

Sözleşmeli öğretmenler ek ders ücretlerini, öğretim yılı hazırlık ödeneklerini vb. bile tam alamıyor, aldıkları her kuruş paradan SSK kesintisi yapılıyor. Sözleşmeli öğretmenlerin eş, çocuk ve doğum yardımı gibi hakları yok.

Sözleşmelilerin idareci olabilmeli mümkün değil. Sözleşmelinin sözleşmesinin ne zaman kazaya uğrayacağı belli olmadığı için, bir kurumu sözleşmeli öğretmene emanet etmek, abesle iştigal görülüyor.

Sözleşmeli öğretmenlerin 30 günü aşan raporlarında iş akdi feshediliyor, öğretmenlikten kovuluyor. Yakın zamanda örneklerini gördüğümüz gibi kanser gibi ölümcül hastalığa yakalanmak, hatta ölmek gibi bir lüksü yok sözleşmeli öğretmenin. Ölecekse rapor hakkını aşmadan ölmeli!

Sözleşmeli öğretmene aday memurluk eğitimi yaptırılır; ancak bu öğretmen kadroya geçerse, adaylık eğitimine bir daha gönderilir. Anlayacağınız, aldığı eğitim bile adam yerine konulmaz.

Sözleşmeli öğretmenin sözleşmesine göre: “Taraflar, bir ay önce ihbar etmek şartıyla, sebep göstermeksizin sözleşmeyi her zaman feshedebilir.”, “ders yükünün doldurulamaması durumunda sözleşmesi feshedilir”, “norm kadronun gerektiği öğretmen temin edildiğinde veya sözleşmeli personel ihtiyacının ortadan kalkması halinde sözleşmesi feshedilir”
Anlayacağınız… Anladınız siz onu. “Canım isterse severim, canım isterse döverim; benim sözleşmelim değil misin?”

Daha sayılacak çok şey var, ama biliyorum ki uzun yazıları okumak can sıkıcıdır. Uzun bir yazı daha baştan “kusurludur” ve okunmaz.

Şimdi bu yazıyı okuyan üç beş sapık ruhlu fanatik (olumsuzlukları gösterenlere sataşma huylarının bir gereği olarak) çıkıp der ki:
“Bu ülkede sözleşmeliyi bulamayanlar da var.”
“Halinize şükredin, şükürsüz öğretmen bozmaları! Sözleşmeli öğretmen de ağlıyorsa, asgari ücret alanlar ne yapmasın!”
“Yeter ki atanayım, sözleşmelinin haklarının yarısına sahip olayım; hatta hiç hakkım olmasın, kul köle olayım.”
“Kadrolu öğretmenlerin de dertleri var. Nedir bu kardeşim? Hep sözleşmeli… hep sözleşmeli…”
“Hükümet ve MEB, öğretmenlere karşı her türlü özveride bulunuyor. Ama gücünü Ergenekon’dan yahut İsrail’den veya da başka bir nifak odağından alan sizin gibi eğitimci artıkları, durumdan rant elde etmek için ‘sözleşmelilerin özlük haklarından yoksun olduğu’ yalanını uyduruyor.”

Uydurduk, diyelim. Uydurduk, ama “sözleşmelilik ihtiyaçtan doğmuştur” gibi akla sapa gelmez bir laf da -Allah’a şükür- henüz uydurmadık.
Ha… Bu arada, bu yazıyı Gülay Göktürk hanımefendi hazretleri de okursa iyi olur. Gerçi okusa ne olur, okumasa ne olur!
Abbas YÜKSEK

Çevrimdışı umutzorlu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.558
  • 30.154
  • 12.558
  • 30.154
# 11 Ara 2010 13:26:50
Bazı karayolları kar yağışı ve tipi nedeniyle kapandı.

Kayseri-Erciyes karayolu kar yağışı ve tipi sebebiyle ulaşıma kapandı.

Karayolları ekipleri, ulaşımın yapılamadığı Kayseri-Erciyes karayolunda kar temizleme çalışmalarına başlarken, Hisarcık beldesiyle Hacılar ilçesinden Erciyes yönüne araç gönderilmiyor.

Afyonkarahisar-İzmir karayolu kapandı

Afyonkarahisar-İzmir Karayolu'nda etkili olan kar yağışı saat 03.00'den itibaren Ulupınar Mevkii'nde yolun trafiğe kapanmasına neden oldu. Afyonkarahisar-Uşak sınırında bir tırın dorsesinin devrilmesi üzerine trafiğe kapanan yolda çok sayıda araç beklemek zorunda kaldı.

Kar yağışının aralıksız devam ettiği karayolunda Afyonkarahisar- İzmir yönünde yolun trafiğe kapalı kaldığı sürede trafik diğer şeritten açık tutuldu. Sabah erken saatlerinde diğer şeridin de kardan etkilinmesi üzerine ulaşım tamamen kesildi. Karayolları ekiplerinin devrilen TIR'ın dorsesini çekmeye çalıştığı ve buzlanmaya karşı tuzlama çalışması yaptığı belirtildi. Otobüs ve otomobillerinde mahsur kalanların yolun açılması için araçlarında bekletiliyor.

Konya'da dün akşam etkili olan sağanak yağmur bu sabaha karşı saat 03.00 sıralarıda yerini kara bıraktı. Etkisini arttıran kar yağışı nedeniyle Konya-Afyonkarahisar Karayolu'nda ulaşım zaman zaman aksadı. Kar ve buzlanma nedeniyle de Konya-Ankara Karayolu'nda 5 araç yoldan çıkarak devrildi. Araç sürücüleri kazaları hafif sıyrıklarla atlatırken, yoğun kar yağışları görülen güzergahlarda polis, sürücüleri araçlarına zincir takmaları konusunda uyardı. Karayolları Bölge Müdürlüğü'ne ait kar kürüme araçları ile yolları açma çalışmalarına devam ediyor

Anadolu Ajansı

Çevrimdışı zizou43

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.189
  • 20.000
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.189
  • 20.000
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 11 Ara 2010 13:39:11
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bazı karayolları kar yağışı ve tipi nedeniyle kapandı.

Kayseri-Erciyes karayolu kar yağışı ve tipi sebebiyle ulaşıma kapandı.

Karayolları ekipleri, ulaşımın yapılamadığı Kayseri-Erciyes karayolunda kar temizleme çalışmalarına başlarken, Hisarcık beldesiyle Hacılar ilçesinden Erciyes yönüne araç gönderilmiyor.

Afyonkarahisar-İzmir karayolu kapandı

Afyonkarahisar-İzmir Karayolu'nda etkili olan kar yağışı saat 03.00'den itibaren Ulupınar Mevkii'nde yolun trafiğe kapanmasına neden oldu. Afyonkarahisar-Uşak sınırında bir tırın dorsesinin devrilmesi üzerine trafiğe kapanan yolda çok sayıda araç beklemek zorunda kaldı.

Kar yağışının aralıksız devam ettiği karayolunda Afyonkarahisar- İzmir yönünde yolun trafiğe kapalı kaldığı sürede trafik diğer şeritten açık tutuldu. Sabah erken saatlerinde diğer şeridin de kardan etkilinmesi üzerine ulaşım tamamen kesildi. Karayolları ekiplerinin devrilen TIR'ın dorsesini çekmeye çalıştığı ve buzlanmaya karşı tuzlama çalışması yaptığı belirtildi. Otobüs ve otomobillerinde mahsur kalanların yolun açılması için araçlarında bekletiliyor.

Konya'da dün akşam etkili olan sağanak yağmur bu sabaha karşı saat 03.00 sıralarıda yerini kara bıraktı. Etkisini arttıran kar yağışı nedeniyle Konya-Afyonkarahisar Karayolu'nda ulaşım zaman zaman aksadı. Kar ve buzlanma nedeniyle de Konya-Ankara Karayolu'nda 5 araç yoldan çıkarak devrildi. Araç sürücüleri kazaları hafif sıyrıklarla atlatırken, yoğun kar yağışları görülen güzergahlarda polis, sürücüleri araçlarına zincir takmaları konusunda uyardı. Karayolları Bölge Müdürlüğü'ne ait kar kürüme araçları ile yolları açma çalışmalarına devam ediyor

Anadolu Ajansı

Hocam desene yolda kaldık...Baksanıza yollar kapanmış... :(

Çevrimdışı wanted1

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.442
  • 3.859
  • 3.442
  • 3.859
# 11 Ara 2010 17:57:34
Ücretli öğretmenden Erdoğan'a, 87 puanla atanamıyorum..



Mardin Artukulu Üniversitesi'nde düzenlenen bir programda konuşan Başbakan Erdoğan, ücretli kadın bir öğretmenin kadro isyanını dinledi. Öğretmeni dinleyen Erdoğan, daha sonra cevabını verdi.

Mardin’de Artuklu Üniversite’sindeki etkinlikte konulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gönül isimli ücretli kadın öğretmenin kadroya atanamama sıkıntısını dinledi. Erdoğan, “Mevsimlik işçi gibi çalıştırılıyoruz, kadro istiyoruz” diyen öğretmene atamalarla ilgili cevap verdi.

Ücretli öğretmen sorununu Erdoğan’a şöyle aktardı: Öncelikle Mardin’imize hoş geldiniz. Öğretmen atamalarıyla ilgili konuşmak istiyorum. Biliyorum bıkmışsınızıdır. Ama malum ben de öğretmenim ve atanamıyorum. 28 yaşındayım, Gönül Göre ismim. 12 puanla beden öğretmeni atadınız, 50 puanla müzik öğretmeni atadınız ama biyoloji öğretmenliği 87 puanda kaldı. İnmiyor aşağıya bir türlü. Okullara derslik getirdikten, bilgisayardan bahsediyorsunuz, çeşitli projelerden bahsediyorsunuz fakat bizleri atamıyorsunuz. İşsiziz, ücretli öğretmenlik yapıyoruz ve mevsimlik işçi gibi çalışıyoruz. Zamanı geldiği zaman bizi görevden alıyorlar, atanan kişi geliyor yerimize. 12 puanla, 40 puanla, 50 puanla… Bu çok ağırımıza gidiyor. Lütfen bu soruna bir çözüm bulun. Lütfen!”

AA


Öğretmenlerin hali ortada işte...
 
 


   

Çevrimdışı wanted1

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.442
  • 3.859
  • 3.442
  • 3.859
# 11 Ara 2010 18:01:51
Ücretli öğretmenden Erdoğan'a, 87 puanla atanamıyorum..

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı BAYPARS2

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.975
  • 7.279
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.975
  • 7.279
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2010 00:54:18
Çubukçu: 2011'de tek atama yapılacak
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, yüz binlerce öğretmenin dört gözle beklediği şubat ataması konusunda çok net açıklama yaptı. Çubukçu önümüzdeki yıl 55 bin öğretmen alınacağını ve tamamının ağustos ayında atanacağını söyledi. Bakan Çubukçu, beklentiler konusunda ise yapılacak bir şeyin olmadığını ve tek atama döneminde kararlı olduğunu söyledi.
11 Aralık 2010 23:51

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 12 Ara 2010 23:58:06
Kaç zil kaldı örtmenim?

12 Aralık 2010

Hakkâri’de Bir Mevsim... İki Dil Bir Bavul. Ve film olmaya aday bir Çalıkuşu romanı daha: “Kaç Zil Kaldı Örtmenim?”
Filiz Aygündüz, Diyarbakır-Silvan’da öğretmenlik yaptığı bir yılın öyküsünü yazmış. Kitabı, “Baba Beni Okula Gönder” kampanyası çerçevesinde tamamlanan kız yurdu açılışı için gittiğimiz Erzurum dönüşü aldım. Filiz, Güneydoğu’da iç savaş koşullarının yaşandığı 1995’te öğretmenlik yapmış. 2010 yılı Türkiye’sinde Doğu’da “Ne değişti?” diye soluksuz okudum kitabı.
Anlatıyor:
“Kızların durumu zordu Silvan’da. Bir sürü aile için kızların okumayı öğrenmesi yeterliydi. Bu olmasa bile bedenleri biraz gelişen kız çocuklarını okuldan alma konusunda tereddüt etmiyor, yaptıklarının cezai yaptırım gerektirdiğini söylediğimizde bile gülüp geçiyorlardı. Mehmet’in ilk günlerde derste anlattığı gibi. Açıkçası elimizden fazla bir şey de gelmiyordu. Rica minnet ikna ettiysek aileyi ne âlâ... Ama çocuk sınıfta kalmışsa hemen okuldan alıyorlardı, hiç düşünmeden. Bunu göze alamadığımdan geçecek durumda olmayan kızları bile sınıfta bırakmadım.
Karne günü bayramlık elbiseleriyle geldiler.
Geçtiklerini görünce boynuma sarılıyorlardı.”
Büyüyünce öğretmen, doktor, avukat olmak isteyen çocuklar...
Türkçe bilmeyen çocuklar... Kürtçe bilmeyen öğretmenler...
Anadilin yasak olduğu derslikler...
Beş dakikada bir, “Örtmenim kaç zil kaldı?” diye sorup okuldan çıkacakları anı bekleyen çocuklar...
Gece yarısı silah sesleri arasında PKK, Hizbullah ve asker kontrolünde geçen zamanlar...
Resim defterlerine çizilen, uçaklar, panzerler...
Silvan’da yaşanan aşk da anlatılıyor kitapta:
“Şehirli bir kızın ‘aşk’ zannettiği o duygunun, netameli bir zaman ve mekâna katlanabilmek için uydurulmuş bir tür tutunabilme hikâyesi olduğunu söyleyecektir birileri. Kalırsam ‘Öyle değildi, ben kimseyi o kadar sevmedim’ diyerek kendimi savunmaktan korkarım.
Bazı geçmişler, bazı lafları kaldırmaz, incinir... Hele o geçmiş, o kızı adam ettiyse... Diyarbakır’ın o küçük kasabasında öğrendiklerinin üzerine kurduysa hayatı... İlk bir yılda değişse de dönüşemeyen öğretmenin, sonraki yıllarında Amida’nın gözlerindeki hayat bilgisi varsa en çok. Onun insanlarının şefkatiyle yazdıysa ‘resmi olmayan’ kişisel tarihini... Kelimenin kadrini, bir başka dilin acısı üzerinden bildiyse. Otuz iki küçük Kürt çocuğunun kara tahtasında. Adam gibi bir adamın kırılmış kalbinde...” Romandaki Mehmet Hoca, Arkadaş filmindeki Yılmaz Güney portresi sanki. Silvan’daki genç öğretmeni Kürt sorunuyla tanıştırıyor.
“Kaç Zil Kaldı Örtmenim?” Milliyet Sanat dergisi Yönetmeni Filiz Aygündüz’ün farklılıkları, kimlikleri, dili, ölümü ve hayatı sorguladığı, Türkiye’nin en önemli siyasi sorununa insan öyküleri içinden bakan bir roman. İtiraf ediyor Filiz: “Dilin yoksa yalnızmışsın meğer.”

Derya Sazak

( [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] )

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 15 Ara 2010 09:22:43
Öğretmenleri ayağa kaldıran sözler

Ak Parti’li Halide İncekara “Öğretmenlerin, sınıfa girdiğinde çocuğa şiddet uygulamayacağını düşünmek mümkün mü?” dedi. Eğitim-Sen “Öğretmeni eli sopalı bir şiddet öznesi olarak görmek kabul edilemez” açıklaması yaptı

14 Aralık 2010

TBMM Çocuk Haklarını İzleme Komitesi Üyesi, Ak Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara önceki gün Çocuklara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Ulusal Eylem Planı Hazırlık Toplantısı’nda ilginç tespitler yaptı. Çocuğun 6 yaşında Milli Eğitim Bakanlığı’nın çatısı altına girdikten sonra, “8 yıl boyunca başka bir cumhuriyetin elinde” olduğunu savunan İncekara, “Öğretmenle öğrenci arasında orantısız bir güç var. Ben mesela öğretmenim, siz öğrenci. 657’im var, sendikam var, size karşı kullanabildiğim notlarım da var. Orantılı bir ilişki var mı” diye sordu.
Öğrencinin sınıfa girdiği andan itibaren korkunç bir kudretin karşısında olduğunu belirten İncekara, hata yapan öğretmenlerin de amirleri tarafından denetlenmenisinin bir çarpıklık olduğuna dikkat çekti. Anadolu’daki okulların öğretmenler odasında sendikaları ayrı olduğu için çaydanlıkları ayrı öğretmenler olduğunu belirten İncekara, “Öğretmenler odasında çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin, sınıfa girdiğinde çocuğa şiddet uygulamayacağını düşünmek mümkün mü?” diye sordu. Zaman zaman kendisinin de okulları gezdiğini aktaran İncekara, şöyle devam etti:

Durmadan duvara vuruyor
“Bir okula girdim. Bir sınıftan ses geliyor ama korkunç bir ses. Bu çocuğu dövme sesi değil, başka bir ses değil. Çocukların tenefüse çıkmasını bekledim. İçeride ne oldu diye çocuklara sordum. Öğretmen çocuğa vurmaması gerektiğini biliyor, bunun suç olduğunu biliyor, koca cetveli eline almış, durmadan duvara vurarak, çocuklarda bir korku yaratmaya çalışıyor. Çocuk cetvelin sesi ile öyle ürkmüş durumda ki, zaten çıtını çıkarması mümkün değil.”

Eğitim-Sen’den yanıt
Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Halide İncekara’nın açıklamasını eleştirerek, “Öğretmenleri eli sopalı bir şiddet öznesi olarak görmek kabul edilemez” dedi. Kılıç, dün yaptığı yazılı açıklamada, “İncekara’nın ifadelerinin altında yatan gerçeğin, birçok eksikliğine rağmen kamu görevlilerinin ellerinde kalan tek güvence olan 657 sayılı kanunda gerçekleştirilecek değişiklikleri kendince gerekçelendirme çabasından başka bir şey olmadığını” ileri sürdü.

Milliyet

( [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] )

Çevrimdışı başak20

  • Uzman Üye
  • *****
  • 966
  • 1.016
  • 966
  • 1.016
# 15 Ara 2010 09:26:19
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Öğretmenleri ayağa kaldıran sözler

Ak Parti’li Halide İncekara “Öğretmenlerin, sınıfa girdiğinde çocuğa şiddet uygulamayacağını düşünmek mümkün mü?” dedi. Eğitim-Sen “Öğretmeni eli sopalı bir şiddet öznesi olarak görmek kabul edilemez” açıklaması yaptı

14 Aralık 2010

TBMM Çocuk Haklarını İzleme Komitesi Üyesi, Ak Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara önceki gün Çocuklara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Ulusal Eylem Planı Hazırlık Toplantısı’nda ilginç tespitler yaptı. Çocuğun 6 yaşında Milli Eğitim Bakanlığı’nın çatısı altına girdikten sonra, “8 yıl boyunca başka bir cumhuriyetin elinde” olduğunu savunan İncekara, “Öğretmenle öğrenci arasında orantısız bir güç var. Ben mesela öğretmenim, siz öğrenci. 657’im var, sendikam var, size karşı kullanabildiğim notlarım da var. Orantılı bir ilişki var mı” diye sordu.
Öğrencinin sınıfa girdiği andan itibaren korkunç bir kudretin karşısında olduğunu belirten İncekara, hata yapan öğretmenlerin de amirleri tarafından denetlenmenisinin bir çarpıklık olduğuna dikkat çekti. Anadolu’daki okulların öğretmenler odasında sendikaları ayrı olduğu için çaydanlıkları ayrı öğretmenler olduğunu belirten İncekara, “Öğretmenler odasında çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin, sınıfa girdiğinde çocuğa şiddet uygulamayacağını düşünmek mümkün mü?” diye sordu. Zaman zaman kendisinin de okulları gezdiğini aktaran İncekara, şöyle devam etti:

Durmadan duvara vuruyor
“Bir okula girdim. Bir sınıftan ses geliyor ama korkunç bir ses. Bu çocuğu dövme sesi değil, başka bir ses değil. Çocukların tenefüse çıkmasını bekledim. İçeride ne oldu diye çocuklara sordum. Öğretmen çocuğa vurmaması gerektiğini biliyor, bunun suç olduğunu biliyor, koca cetveli eline almış, durmadan duvara vurarak, çocuklarda bir korku yaratmaya çalışıyor. Çocuk cetvelin sesi ile öyle ürkmüş durumda ki, zaten çıtını çıkarması mümkün değil.”

Eğitim-Sen’den yanıt
Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Halide İncekara’nın açıklamasını eleştirerek, “Öğretmenleri eli sopalı bir şiddet öznesi olarak görmek kabul edilemez” dedi. Kılıç, dün yaptığı yazılı açıklamada, “İncekara’nın ifadelerinin altında yatan gerçeğin, birçok eksikliğine rağmen kamu görevlilerinin ellerinde kalan tek güvence olan 657 sayılı kanunda gerçekleştirilecek değişiklikleri kendince gerekçelendirme çabasından başka bir şey olmadığını” ileri sürdü.

Milliyet

( [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] )
çok üzücü bir kaç densiz yüzünden genelimiz böyleşmiş gibi gösterilmek çok kırıcı yazık

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK