Yorumsuz! : Haberler

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 28 Kas 2010 16:54:12
Yumurta Atan Öğrencilere Kızdı   
28 Kasım 2010 16:22
Rektörlerle bir araya gelen Erdoğan, son günlerde yumurtalı saldırıda bulunan öğrencilere gönderme yaptı.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, protestocu üniversite öğrencilerine karşı bugüne kadar hiçbir zaman suç duyurusunda bulunmadığını söyledi. Devlet yöneticilerine yumurta ile saldırmanın demokratik özgürlükler içerisinde yer almayacağını aktaran Erdoğan, "Kimse özgürlük ortamından istifade ederek, bu hakkı başkalarını susturmak, konuşturmamak, şiddet uygulamak olarak kullanamaz." dedi.

Rektörlerle bir araya gelen Erdoğan, son günlerde yumurtalı saldırıda bulunan öğrencilere gönderme yaptı. Son olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a yönelik yumurtalı saldırıyı gündemine alan Erdoğan, "Bir konferansa gelen, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı, kim olursa olsun o insanlara yumurtada saldırıda bulunmak, ayakkabıyla saldırıda bulunmak demokratik özgürlükler içerisinde yer almasa gerekir diye düşünüyorum. Düşünceyi düşüncenizle eleştirebilirseniz eğer onu antitez üretmek suretiyle zayıflatabilirseniz taktire şayan olursunuz. Diğerleri bir aczin ifadesidir. Kimse buna bir demokratik ortam süsü veremez hiç kimse demokratik ortamdan özgürlük ortamından istifade ederek bu hakkı başkalarını susturmak, konuşturmamak, şiddet uygulamak olarak kullanamaz. Özgürlük ortamını eleştiriye tartışmaya sorgulamaya açık olmalıdır. Hakaretlerle bu süreci devam ettirmek de yanlış insanları susturmaya çalışmak ifade özgürlüğü değildir. Üniversitesi için yatırım yapan, destek veren, açılışa gelen devlet yöneticilerine karşı öğrencileri kışkırtmak eyleme sevk etmekte özgürlükten yana olan bir şey değildir." diye konuştu.



Birilerinin, "Üniversitelerde protestocu gençlerin maruz kaldığı muamele nedir?" diye sorabileceğini aktaran Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı: "Benim bu konuda hiçbir suç duyurum olmamıştır. Mesele tamamen yargının tasarrufudur. Hatta yaşandığı söylenen olaylardan bile haberim olmamıştır. Gazete haberlerinden sonra bilgi sahibi olmuşumdur. Protestonun kırıp dökmek olmadığı, şiddete başvurmak olmadığı, demokratik hak olan protestonun yakıp yıkma ile yan yana gelemeyeceği bir gerçektir."



Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 28 Kas 2010 16:55:07
Yanlış Telkin Şiddete Davetiye Çıkarıyor   
28 Kasım 2010 15:55

'Önce sen vur, dayak yiyip gelme' şeklindeki telkin çocuğu şiddet eğimli hale getiriyor
 
Çocuk Eğitimi ve Gelişimi Uzmanı Ahmet Yaman, toplumda sık yapılan bir yanlışın çocukları şiddete yönlendirdiğini söyledi. Zaman zaman ebeveynlerin özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarına 'Sana biri vurmadan önce sen vur, dayak yiyip gelme' şeklinde telkinde bulunduklarını belirten Yaman, bunun çocuğu şiddete eğilimli hale getirdiğini kaydetti.

Böyle bir telkinde bulunulan çocuğun arkadaşlarına ve çevresine karşı sürekli bir tedirginlik yaşayacağını ifade eden Yaman, "Çocuk çok küçük bir tartışma söz konusu olduğu halde bile her an bir saldırıyla karşı karşıya kalacağı hissini yaşar. Bu hisle arkadaşlarına ve çevresine zarar verebilir." dedi.

Çocukların oyun dahi oynarken sık sık tartışabileceğini, birbirlerine zararı olmayan küçük kavgacıklar edebileceğini, bunun çocuğun doğasında olduğunu dile getiren Yaman, ancak velilerin buna çocuklarını koruma güdüsüyle sert tepki verdiğini vurguladı. Bazı velilerin arkadaşlarının çocuklarına zarar verebileceği endişesi ile 'önce sen vur, dayak yiyip gelme' şeklinde telkinde bulunduklarına şahit olduklarını dile getiren Yaman şu uyarılarda bulundu: "Bu telkin çok yanlış. Bu tavır çocuğu şiddete iter. Geçimsiz biri haline getirir. Arkadaşları tarafından sevilmez. Hep 'biri bana vuracak' korkusuyla yaşar. Bu korkuyla küçük bir şeyde arkadaşlarını darp eder. Kendisi de bundan zarar görebilir. İleriki yaşamını da olumsuz yönde etkiler. Okulda başarısız olur. Arkadaşları ile iyi ilişkiler kuramaz. "

Çocuklara zaman zaman olumsuz telkinde bulunulmamasının, çocuğun ruh ve beden sağlığı açısından son derece önemli olduğunun altını çizen Yaman "Yanlış telkinler çocuğun tüm hayatını olumsuz şekilde etkiliyor. Çevreye sevgiyle bakamıyor. Sevgiden yoksun büyüyen çocuk etrafıyla barışık yaşayamıyor. Çocuklarımıza 'aman arkadaşlarınla kavga etme, onlara zarar verme, onları sev' şeklindeki telkinler hem kendi çocuğumuzun hem de başka çocukların sağlığı açısından çok önemli." diye konuştu

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 28 Kas 2010 16:56:07
Başkasının Yerine Sınava Girmek İstedi   
28 Kasım 2010 15:48

Gümüşhane'de başkasının yerine Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) girmeye çalışan kişi yakalandı.
 
Alınan bilgiye göre, Gümüşhane Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesindeki bir sınav salonunda, görevlilerce yapılan kimlik kontrolleri sırasında, Yahya D'nin, Nedim G'nin yerine sınava girdiği belirlendi.

Sınav görevlilerinin durumu güvenlik güçlerine bildirmesi üzerine Yahya D. ve bu sırada fakülte bahçesinde bekleyen Nedim G. yakalandı.

Yahya D. ve Nedim G'nin gözaltına alındığı olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 28 Kas 2010 16:57:07
Yanlış Adres Sınavdan Döndürdü   
28 Kasım 2010 15:40

ÖSYM, sınav yeri adresi olarak 'ilçe' yerine 'cami yanı' yazınca sınava giremediler
 
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) ertelenen önlisans KPSS için adaylara gönderdiği giriş kartlarının bazılarının üzerine sınav yeri olarak 'ilçe' yerine 'cami yanı' yazınca yaklaşık 100 aday sınava giremedi.

ÖSYM, önlisans KPSS için adaylara gönderdiği giriş kartlarının bazılarının sınav adresi kısmında "Fatih İ.O.O. 6. Durak Cami Yanı Çarşı Mah." yazdı. Adresi araştıran adayların bir kısmı Sincan Fatih İlköğretim Okulu'na, bir kısmı Keçiören Fatih İlköğretim Okulu'na, bir kısmı da Yenimahalle Fatih İlköğretim Okulu'na gitti. Yenimahalle'deki okulan giden adaylar sınava girdi, Keçiören ve Sincan'daki okullara giden adaylar ise burada bir süre bekledi. Ancak sınavlarının bekledikleri okulda olmadığını öğrenen memur adayları, 155 Polis İmdat'ı arayarak sınava girecekleri okulun Yenimahalle'deki Fatih İ.O.O olduğunu öğrendi. Bunun üzerine adayların bir kısmı apar topar Sincan'dan Yenimahalle'ye doğru yola çıktı, bir kısmı da sınavı kaçırdığını düşünerek gitmedi. Buldukları araçlarla yola çıkan KPSS adayları radarlardan ve kırmızı ışıklardan geçerek Yenimahalle İ.O.O'ya ulaştı. Ancak, giriş saatini geçiren adayların çoğu sınava giremedi.

ÖSYM'ye tepki gösteren adaylardan Duygu Aksoy ve Emir Çınar kendilerine gelen belgelerde sınav adres olarak "Fatih İ.O.O. 6. Durak Cami Yanı Çarşı Mah." yazıldığını, bu adresi araştırdıklarında aynı adı taşıyan okullardan Sincan, Keçiören, Yenimahalle ve Elmadağ'da bulunduğunu tespit ettiklerini söylediler.

Bir aday da Sincan'daki Fatih İ.O.O.'nun yanında da bir caminin olduğunu, bunun da kendilerini yanılttığını söyledi.

Sınav mağduru Melih Çakmak, internetten yaptığı araştırmada Yenimahalle Fatih İ.O.O.'nun adresinin ÖSYM'nin gönderdiği belgedeki gibi "6. Durak Cami Yanı Çarşı Mah." olmadığını, doğrusunun Çarşı Mah. Ragıp Tüzün Caddesi. Sevgi Sokak Yenimahalle olması gerektiğini anlattı.

Sınava yetişemeyen memur adayı Duygu Aksoy, "Okuldaki yetkililerle görüşüp durumu anlattık. Bir görevli ÖSYM'yi arayarak bilgi verdi. ÖSYM'deki görevli 'Biz adreslerde düzeltme yaptık' demiş. Ama, adres düzeltmesi yapılmış belgeler bize ulaşmadı. Sınava giremedik mağduruz." dedi.

Adaylar, ÖSYM'den kaynaklanan bu adres hatası nedeniyle sınava giremeyenlere yeni bir hak tanınması gerektiğini, çünkü bu sınava giremedikleri halde işlerini kaybedecek adayların bulunduğunu belirtti.

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 28 Kas 2010 16:59:12
Bu Da KPSS Uyanıklığı   
28 Kasım 2010 13:11

KPSS gerçekleştirildiği bir lisenin bahçesinde çay satışı yapılan tezgahta, adayların malzemeleri 1 lira karşılığında emanete alındı.
 
Sivas'ta Kamu Personeli Seçme Sınavı'nın (KPSS) gerçekleştirildiği bir lisenin bahçesinde çay satışı yapılan tezgahta, adayların malzemeleri 1 lira karşılığında emanete alındı.


Lise ve ön lisans mezunlarına yönelik KPSS, Sivas'ta da yapıldı. Sınavın birinci oturumuna lise mezunları katıldı. Adaylar, sabah erken saatlerde sınava girecekleri binaların önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Kimlik ve güvenlik kontrolünden geçirilerek binaya alınan adaylar, polis ve diğer görevlilerce tek tek arandı.

Adayların sınav salonuna girişi sırasında alınan yoğun güvenlik önlemleri, adaylar tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Adaylar sınav salonuna alınmasına izin verilmeyen cüzdan, çanta, saat, cep telefonu, araç anahtarı, toplu taşımada kullanılan kentkart, kalem, silgi ve diğer malzemelerini ya tanıdıklarına ya da dışarıda bekleyenlere teslim etmek zorunda kaldı.

Kimi adaylar ise eşyalarını, emanete bıraktı. Sivas'ta sınavın yapıldığı okullardan biri olan Kız Meslek Lisesi'nin bahçesinde tezgahta seyyar olarak çay satışı yapan bazı kişiler, adayların malzemelerini 1 lira karşılığında emanete aldı. Bu kişiler, adayların malzemelerinin teslimi sırasında isimlerini not etti.

Polis ekipleri, adayların dikkatini dağıtacak her türlü ses ve gürültüye karşı sınav yapılan binaların etrafında gerekli tedbirleri aldı. Binaların önünde bekleyen veliler de sessiz olmaları konusunda uyarıldı. Kimi velilerin, okulların bahçelerinde dua okuduğu gözlendi.

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 28 Kas 2010 16:59:51
İtalyan sevgilim olmuştu

GÜNDÜZ VASSAF

28/11/2010

'Bir yazar ne zaman Türk yazarı değil de yazar oluyor?'

Ulus-devlet kimliklerimizden soyunmak ne kadar güç.
“İnsan önemli, bana ne onun bunun milletinden” diyenler de kurtulamıyor kimliklere bayrak takmaktan.
Aşkta bile, deplasmana çıkmış milli futbol takımı gibiyiz. “İtalyan sevgilim olmuştu” demenin ne âlemi var? İlle de kimliğini belirtmek gerekiyorsa yetmez mi sevgilinin adı? Ganimet mi yabancı sevgili? Aşağılık kompleksinin ifadesi mi?
Olup olmadık yerlerde ulusal aidiyetimizn belirtilmesinden gocunmadığımız gibi, normal karşılıyoruz. Falanca ülkenin yazarı, ressamı olarak kendini, tanıtan, tanıttıran nice sanatkar var. Oysa Dostoyevski’nin yanına Rus, Picasso’nun yanınına İspanyol sıfatı, özellikle o ülkenin sanatından söz edilmiyorsa pek konmuyor.
Neden?
Bir yazar ne zaman Türk yazarı değil de yazar oluyor? Milletin belirtilmesinde yeteri kadar tanınmamazlık mı yatıyor? Dünyaya egemen mağrur Batı’nın kendisinden başka herkese, bakın oralardan da bir şeyler çıkıyor dercesine, tepeden bakan emperyal tavır almasından mı?
Biz de, farkında olmadan bu tuzağa düşüyoruz.
Kimimiz milli üniformasını ülkesinin temsilcisiymiş gibi benimsiyor. Yurtdışı seyahatlerinde zannedersiniz ki Turizm Bakanlığı memuru. Güzel yer mi gördü. Bizde daha güzeli var diyor. Ülkesine, diyelim insan hakları konusunda, eleştiri gelince de, Dışişleri Bakanlığı görevlisi. Hemen karşı takımın kalesinde gol arıyor, “Sizde de şu şu çok kötü” diye. Oy vermediği, aleyhtarı olduğu iktidar partisi için de, farkında olmadan, “Bizim” hükümetimiz diyenler çok olduğu gibi, karşısındaki yabancıdan da, o sorumluymuş, gibi ‘hükümeti’ hakkında hesap sorma hakkını görebiliyor.
Seyahatteyken huzurunuzu bozmuyor mu, hangi ülkeden geldiğinizi öğrenen bir kişinin, sizi hiçe sayıp, ülkenizle ilgili bildiklerini, patlıcandan futbola, siyasetten sinemaya robot gibi sıralamasına? Söylenen güzel şeylerse hoşumuza da gidiyor. Ne varki ‘kötü’ söyleyen de ‘güzel’ söyleyen de, aslında bize değil, milliyetimize hitap etmekte.
Yabancılarla, ya da çağdaş, sosyolojik deyimiyle ‘ötekiyle’ karşılaştığımızda, tarih boyunca nice üniformalar değiştirdik. Nice üniformalardan soyunduk, nice başka üniformalar giyindik. Başlangıçta kabilelerimizle ayrışırken, köylerimize, kentlerimize aidiyetimizde, bizden olmayanlara tavır takındık. Yüzlerce yıl dinlerimizi çarpıştırdık. Ötekiyle sohbetlerimizde yarıştırdık. Efsanevi çapkın Casanova bile anılarında İstanbul’da bir paşanın konağında, hangisi daha üstün diye tartışıldığı, dinlerinin bilek güreşini anlatır.
Ulusal üniformalarımızdan da elbet soyunalacağız bir gün. Ama kolay değil.
Dinsel aitlikler, asgari bir kültürü, okumuşluğu gerektiriyordu. Üstelik son noktada dindarları birleştiren tanrı inancı var.
Ulusallık bizi ayrıştırdıkça dünyalı olmaktan da uzaklaştırıyor.
 

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 29 Kas 2010 19:07:27
Silahlı saldırıya uğrayan öğretmen yaşamını yitirdi
Alışveriş yaptığı sırada vuruldu
29 Kasım 2010 Pazartesi, 18:40:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 30 Kas 2010 08:35:18
WikiLeaks dan neler çıkacak bakalım dün bomba gibi düştü...

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 30 Kas 2010 08:59:42
ABD gözünden Türkiye'de AKP iktidarının 6 yılı


Wikileaks sitesinin yayınladığı Amerikan yönetimine ait iç yazışmalarda, Türkiye'de hükümet ve bürokratlara çeşitli eleştiri ve iddialar yöneltiliyor.

Şimdilik sadece küçük bir bölümü yayınlanan yüzlerce yazışma içinde Ankara'daki büyükelçilikten Dışişleri Bakanlığı'na 2004'ten itibaren geçilen çok sayıda rapor ve bilgi notu var.

Bunlar arasında Başbakan Erdoğan'ın İsviçre'de gizli hesapları bulunduğu, yetkililerin yolsuzluklara karıştığı, Doğan grubunun hedef alındığı gibi unsurlar yer alıyor. Ayrıca yer yer bazı yetkililere yönelik küçük düşürücü ya da aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor.

ABD Büyükelçisi'nin Başbakan ve yakın çevresinden 'vizyonsuz', Egemen Bağış'tan 'yetersiz', Bülent Arınç'tan 'saldırı köpeği' diye söz etmesi, Ankara'daki elçilik yetkilileri ile hükümetin arasındaki ilişkilerin bundan böyle nasıl seyredeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Başbakan Erdoğan, konuyla ilgili ilk açıklamasında tüm iddiaların ortaya çıkmasını bekleyecekleri sinyali vermişti.

Wikileaks'in yayınlayacağını duyurduğu 250 bini aşkın ABD Dışişleri belgesinden ilk 226'sının açıklanması, diplomasi kulislerinde çalkantı yarattı.

ABD'nin diplomatlara casusluk talimatı verdiği ve Suudilerin İran'a saldırıdan yana olduğu haberleri büyük ses getirdi.

Guardian, El Pais, Le Monde, Der Spiegel gibi saygın kurumların eş zamanlı yayınladığı belgeler tıklayın dünya basınında da geniş yankı buldu.

Türkiye ile ilgili belgelerde tıklayın Başbakan Erdoğan'ın güvenilir olmadığı yolunda ifadeler yer alıyor.

Ayrıca ABD'nin tıklayın İran konusunda Türkiye'den daha sert tutum istediği anlaşılıyor.

ABD yetkililerine atfedilen belgelerde Türkiye ile ilgili açıklama ve iddiaların bazıları şöyle:

Erdoğan'a 'gizli hesap' suçlaması

ABD'de dönemin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın 30 Aralık 2004 tarihli belgesinde, Başbakan Erdoğan'ın serveti ile ilgili iddialar dikkat çekiyor.

AKP iktidarının ilk iki yılını değerlendiren belgenin 21. paragrafında şu ifadeler yer buluyor:

"AKP, yolsuzlukların kökünü kazıyacağını söyleyerek iktidara geldi. AKP'ye yakın olanların anlattığına göre, ilişkilerdeki çatışmalar ya da partinin ulusal, bölgesel ve yöresel ve bakanların yakın aile fertleri arasında ciddi çıkar ilişkisi ve çatışma olduğu söyleniyor. İki ayrı kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan'ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı var. Erdoğan'ın servetinin oğlunun düğününde gelen hediyelerle açıklaması ve dört çocuğunun hepsinin ABD'deki okul masraflarını bir Türk işadamının iyilik yapmak amacıyla ödediğini söylemesi tatmin edici değil."

Bunun ardından pek çok üst düzey yetkili de yolsuzluğa karışmakla itham ediliyor.

"Bize yolsuzluğa önemli düzeyde karıştığı söylenen pek çok isim arasında İçişleri Bakanı Aksu, Dış Ticaret Bakanı Tüzmen, ve AKP İstanbul İl Başkanı Müezzinoğlu var." deniyor.

Yine aynı belgede Erdoğan'ın pragmatizminin etkili olduğu ama vizyonsuzluktan muzdarip olduğu belirtiliyor.

"O ve AKP'deki başlıca danışmanları, Dışişleri Bakanı Gül ve diğer kıdemli AKP yetkilileri de analitik derinlikten yoksun. (Erdoğan) Düşük kaliteli istihbarata ve basındaki dezenformasyon içeren haberlere bel bağlıyor. "
'60-80 milletvekili Gülen hareketinden'

Gülen hareketine atıfta bulunan bir bölümde, tabanın Erdoğan'ın sürekli hareket halinde ve 'ulaşılamaz' olmasından rahatsızlık duyduğu kaydediliyor.

"Fethullah Gülen'in etkili İslami hareketinin merkezinde yer alan Abdurrahman Çelik gibi isimlerin bize yaptıkları yorumlardan hareketle, AKP'de bazı (erişim) yolları açmış olmakla birlikte (Adalet Bakanı Çiçek, Kültür ve Turizm Bakanı Mumcu; belki 368 milletvekilinin 60-80 kadarı, bazı bürokratik atamalar) hareket, Erdoğan ve AKP karşısındaki ikircikli tutumuna geri döndü.

Bu ve diğer belgelerde o dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ile Erdoğan arasında görüş ayrılıkları olduğu tekrar tekrar gündeme geliyor.

Yine aynı belgede Gül'ün siyasi İslam oyununu oynamaya istekli olduğu belirtiliyor; "Türkiye İslam'daki insani unsurun hakim olmasını sağlayana dek, Türkiye'de İslam sorunlu, savunmacı bir güç olacak, aşırı düzeyde ikiyüzlü ve açık bir toplumun ihtiyaçlarına uyum sağlamaya isteksiz kalacak." deniyor.

Parti içi görüş ayrılıklarına örnek olarak, ABD'nin 'AKP'deki tüm kaynaklarının', 'yetersiz, olup bitenle bağlantısı kopuk, ve yolsuzluklara karışmış' oldukları gerekçesiyle Erdoğan'ın danışmanları olarak sıralanan Cüneyd Zapsu, Egemen Bağış, Ömer Çelik, Mücahit Arslan ve Hikmet Bulduk'a olumsuz baktıkları ifade ediliyor.

Erdoğan üzerindeki İslami etkiler açısındansa Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün, Ahmet Davutoğlu'nu "olağanüstü tehlikeli" bulduğu sözleri aktarılıyor.

tıklayın Davutoğlu 'tehlikeli'

Türkiye geçmişiyle barışıp AB ile uzlaşmayı ve ABD'nin çıkarlarına da uyan siyasetler geliştirmeyi nasıl başaracak sorusuna Edelman'ın yanıtı ise; "Bu, Aşık Veysel'in dediği gibi uzun ince bir yol."

"(Bu yol), eğitimin muazzam bir ölçüde elden geçirilmesini, hukukun üstünlüğünün devreye girip kabul görmesini, devlet ve birey arasındaki ilişkilerin köklü şekilde yeniden tanımlanmasını gerektiriyor."

Yine Edelman'ın 20 Ocak 2004 tarihli bir raporunda, yolsuzluklardan söz edilirken, Hikmet Bulduk, Mücahit Arslan, ve Cüneyd Zapsu gibi isimlerin nüfuzlarını çıkar için kullandığı iddia ediliyor.

Bir bölümü gizli tutulan ve kime atıfta bulunduğu anlaşılamayan bir cümlede ise "... Erdoğan ve onun (?) Tüpraş özelleştirmesinin Rus bir ortağı olan bir konsorsiyuma verilmesinden "doğrudan" çıkar sağladığı" ifadesi yer buluyor.

Bu belgede çeşitli eleştiriler sıralansa da "şu aşamada Erdoğan, ABD'nin AB'ye entegre olmuş, başarılı ve demokratik bir Türkiye vizyonuna doğru ilerleme sağlayabilmeye muktedir yegane ortak" deniyor.
Kabine değişikliği ve örtülü ödenek iddiaları

05 Haziran 2005 tarihli, 05ANKARA3199 referanslı belgede, hükümet değişikliği değerlendiriliyor.

Bu değişiklik yönetimdeki farklı kesimlerin güç mücadelesi olarak yorumlanıyor, "Enerji Bakanı Hilmi Güler yakın bir kaynağımıza 6 Haziran'ın Erdoğan'ın Gül ve çevresinin siyasetlerine ne derece zarar verdiğinin farkına varmasının sonucu olduğunu söyledi."
Özak, Örtülü Ödenek ve Trabzonspor

Bu belgede yeni atamalar tanıtılırken Faruk Nafiz Özak'ın atanmasında Erdoğan'ın sporu tabandan siyasi destek almak için kullanma stratejisinin yattığı yorumu yapılıyor.

2004'te Trabzon belediye başkanlığı seçimindeki yenigiden sonra Erdoğan'ın İstanbul'daki tabanı diye nitelenen İstanbul-Karadeniz ekseninin, Özak'ı Trabzonspor başkanlığına getirdiği öne sürülüyor ve şöyle devam ediliyor:

"Aynı dönemde Erdoğan'ın Başbakanlık örtülü ödeneğinden milyonlarca dolar aktarmayı kabul ederek, Özak yönetimindeki Trabzonspor'un daha iyi oyuncular almasını sağladığı bildiriliyor. Kaynaklarımız Özak'ın (pek yüksek bir ölçüt olmamakla birlikte) Ergezen'den daha dürüst olmasını bekliyor.
Doğan grubu

15 Eylül 2008 tarihli 08ANKARA1643 referanslı yazışma Doğan medya grubuyla kopan kavga üzerine odaklanıyor.

Belgeye göre gerginlik Almanya merkezli Deniz Feneri derneğine yönelik iddiaların yayınlanmasıyla başladı. Hükümetin ise Doğan grubunun bu yayınları, grubun televizyon kanallarında payının tekelleşmeye yol açacak şekilde artmasına izin verilmemesine tepki olarak yaptığı savunması yer buluyor.

Belgede şu ifadeler var:

"Başbakan aslında takdire şayan bir soğukkanlılık göstermiş olsa da Doğan aleyhinde kasıtlı bir siyasi eyleme girişildiğine işaret eden unsurlar var. "

"Haftalar önce, Ticaret Bakanı (sic) (Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet) Şimşek, Londra'da bir grup yatırımcıya Doğan hisselerini satmalarını çünkü "faaliyetlerinin daha çok uzun süre devam etmeyeceğini" söyledi.

Belgede kısa süre sonra grubun hisselerinin %8 değer kaybettiğine dikkat çekiliyor.

Wikileaks'in yayınladığı ve 2004 -2010 yılları arasında hazırlanmış 27 belge, asker sivil çekişmesi ve darbe iddialarının da yakından izlendiğini gösteriyor.
Ordu-sivil ilişkileri

10 Ocak 2010 tarihli 10ANKARA150 referanslı belgede çeşitli soruşturmalar açıklandıktan sonra "tüm bu iddiaların net sonucu, halkın orduya güveninin yavaş yavaş aşınması oldu" deniyor.

10 Şubat 2010'da 47 emekli ve muvazzaf subayın gözaltına alınması değerlendirilirken, bu kapsamlı operasyon ışığında soruşturmalar etraflıca yorumlanıyor.

"Son olayda ise Genelkurmay'dan resmi açıklama yapılmadı, Başbakan Erdoğan polisin sadece yargının emrini yerine getirdiğini söyleyip geri planda kaldı."

Büyükelçi James F. Jeffrey'ye atfedilen belgede, buna karşılık Bülent Arınç'ın tepkisinin daha polemiğe yatkın olduğu belirtiliyor ve Arınç'tan "Erdoğan'ın saldırı köpeği" olarak söz ediliyor.

"Burada her gün yeni bir şeyler oluyor. Kimse tüm bu kareografinin nerede dağılacağını kesin olarak bilmiyor. O zaman, dikkatli olun."
Dış politikada niyetler Rolls Royce, kaynaklar Rover

"Ankara'nın yeni dış politikasının arkasında ne yatıyor?" başlıklı 20 Ocak 2010 tarihli ve 10ANKARA87 referanslı belgede de Türkiye'nin dış politika rotası tartışılıyor.

"... Tüm bunlar ülkenin İslam dünyasına ve dış politikada Müslüman gelenepe daha fazla odaklandığı anlamına mı geliyor? Kesinlikle. Peki bu geleneksel Batı yönelimini ve bizimle işbirliği istekliliğini terkediyor olduğu ya da terketmek istediği anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır..... Son tahlilde gördüğümüz şeylerin büyük bölümü halkının sevketmesi ile gelişen bir Türkiye ile yaşamak durumunda olacağız. Bu meseleleri tek tek ele alma yönünde bir yaklaşım benimsenmesini ve Türkiye'nin çoğu zaman kendi yoluna gideceğini kabul etmemizi gerektiriyor."

Bölgesel güçlerin yükleri omuzlayıp bizi rahatlatması ABD siyasetinin uzun zamandır arzuladığı bir hedef, ama bir noktada denetimin kaybını da beraberinde getiriyor. Ancak bu iki sorun yaratıyor.

En azından Türkler gözünde medya çıkar grupları ya da Kongre'de ne yaparsa yapsın 'Türkiye'yi suçlama' eğilimine yönelinmesi. İkincisi Türkiye bu açılımları nihayete ulaştırmakta tekrar tekrar zorluklarla karşılaştı. Ermeni protokolleri bunun en iyi örneği, Yunan adaları üzerinden uçuşlar ve Kürt açılımına iç kamuoyundan muhalefet de kayda değer.

"Rolls Royce (niteliğinde) hedefler ve Rover (niteliğinde) kaynaklarla, olup bitenlerde rol alabilmek için Türkler bir mazlum bulma (ki bu Erdoğan'ın dünya görüşüne de uygun) "hilesine" başvuruyor (ve) Türklerin davalarının savunuculuğuna soyunmasından memnun olacak bir Silayciç, Meşal veya Ahmedinejad buluyor."

Belgede Türkiye'nin bazı girişimlerine de destek veriliyor.

"Eğer Türkler Suriye'yi İran'dan uzaklaştırma isteğinde samimiyseler ve telefon rehberi gibi sorgulanmaya açık protokolleri yerine hakiki başarılar elde edebilirlerse, bu hepimizin yararına olur."

BBC Türkçe

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 30 Kas 2010 15:45:20
Sınıf Arkadaşlarını Rehin Aldı
     

ABD'nin Wisconsin eyaletinde liseyi tabancayla basan çocuk korku dolu anların yaşanmasına neden oldu.

 
ABD'nin Wisconsin eyaletinde Kuzey Michigan Yarımadası'nda bulunan Marinette kasabasında, kendi sınıfının bulunduğu liseyi tabancayla basan çocuk, sınıf arkadaşları olan 22 öğrenci ve öğretmeni rehin aldıktan sonra kendini vurdu.

Polis ve itfaiye ekibinin önlem aldığı 5 saatlik rehin alma eyleminde kendini vuran liseli, hastaneye kaldırıldı.

Rehin alınan öğrenciler, "bunu yapan sınıf arkadaşımızın kimseye zarar verme gibi bir görünümü yoktu" dedi. Rehin alınan öğrencilerden Zucn Campbell, "tabancayla rehin alma işine girişen arkadaşımızı, balık avlama ve avcılıktan söz ederek sakin tuttuk" dedi.

Kendini vuran öğrenci, sınıfta önce film makinesi projektörüne ve yanına iki el ateş etti.

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 30 Kas 2010 15:46:16
KPDS 5 Aralık Pazar Günü Yapılacak
     

Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (KPDS), 5 Aralık Pazar günü yapılacak.

 
Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (KPDS), 5 Aralık Pazar günü yapılacak.

KPDS (sonbahar dönemi), 5 Aralık Pazar günü 15 il merkezi ile Lefkoşa'da yapılacak. ÖSYM'nin daha önce duyurduğu sınav güvenliğini artırıcı tedbirler bu sınavda da uygulanacak.

ÖSYM, sınavın huzur içinde gerçekleştirilebilmesi için adayların ve tüm ilgililerin uygulanacak güvenlik tedbirleri hususunda hassasiyet göstermelerini istedi.

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 30 Kas 2010 15:47:07
Sınıfta Öğrencinin Başına Saçma İsabet Etti
     

Mersin'de bir lisede sınav sırasında başına “saçma” isabet eden kız öğrenci yaralandı.

 
Atatürk Lisesindeki 9-S sınıfında eğitim gören Zeynep Kal (16), kimya dersi sınavı sırasında pencereden gelen bir cismin başına isabet etmesi sonucu yaralandı.

Yaralı öğrenci, öğretmenleri tarafından Mersin Devlet Hastanesine kaldırıldı.
Zeynep Kal, başına dikiş atıldıktan sonra taburcu edilirken, Hastane yetkilileri, öğrencinin başına isabet eden sert cismin saçma olduğunun belirlendiğini bildirdiler.

Yetkililer, konuyla ilgili öğrenci ile ailesinin ifadesine başvurulduğunu, soruşturmanın sürdürüldüğünü bildirdiler.

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 30 Kas 2010 15:48:00
Üniversite Kantininde İçkili Parti
     
Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi kantininde içkili parti düzenlendiği ifade edildi.

 
Günler öncesinden okula asılan afiş ve sosyal paylaşım sitesi Facebook'tan duyurulan partiye çok sayıda öğrenci ile üniversite de görevli bazı öğretim görevlileri katıldı.

Eskişehir'de bulunan Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi kantininde geçtiğimiz Cuma akşamı '80'ler 90'lar' isimli parti düzenlendi. İçki içmenin serbest olduğu partiye "giriş artı içki 4 TL'' yazan afişlerle öğrenciler davet edildi. Afişte, ''Tabi ki kantin partimizin vazgeçilmezi bira, yine partimizin baş tacı olacaktır'' ifadelerine yer verildi. Afişin devamında içkinin yanında patatesin de verileceği belirtildi. Söz konusu içkili parti, sosyal paylaşım sitesi Facebook'tan da ayrıntılı olarak duyuruldu. İçkili partiye öğrenciler, afiş ve Facebook yoluyla şu ifadelerle çağrıldı: "Partimize her fakülteden öğrenci katılabilir. Yasak mı serbest mi diye kimse düşünmesin? Birlikte eğlenmek istediğiniz her arkadaşı alın gelin.İçecek olayına gelince.Tabi ki partimizin vazgeçilmezi bira, yine partimizin baş tacı olacaktır.Yiyecek olarak ise bira dan ayrı düşünülemeyen patates kızartması. Bira keyfini eşlik edecektir." Günler öncesinden afişlerle desteklenen partiye çok sayıda öğrenci ile üniversite de görevli bazı öğretim görevlileri katıldı. Bu tür içkili partilerin söz konusu fakültenin binasında sık sık düzenlendiği kaydedildi.

Aşırı miktarda içkinin tüketildiği partilerde zaman zaman taşkınlıkların da yaşandığı ifade edildi. İletişim Fakültesinde eğitim gören ve isminin açıklanmasını istemeyen bir grup öğrenci ise yaşananlara tepki gösterdi. Fakülteye eğitim almak için gittiklerini ancak zaman zaman bu tür içkili günlerin düzenlendiğini belirten söz konusu öğrenciler, "Biz buraya eğitim görmeye, geldik. Ama ne hikmetse terbiye, eğitim yerine bütün kötülüklerin anası olan içkinin içilmesi için burada düzenlenen gecelerde bizler teşvik ediliyoruz. Herkesin özel hayatı olabilir ama toplumsal bu tür öğrencilere yönelik organizasyonlarda bu tür kötü alışkanlıkların teşvik edilmesi hoş değil. Herkes içkisini uygun ortam makul ve şartlarda içsin.” diyerek duruma tepki gösterdi. (Cihan)

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 30 Kas 2010 15:49:01
TÜBİTAK'tan Geleceğin Bilim İnsanlarına Ödül
     

TÜBİTAK, “Ulusal Bilim Olimpiyatları” ve “Ulusal İlköğretim Matematik Olimpiyatları” ile “2010 yılı Uluslararası Bilim Olimpiyatları”nda Türkiye'yi temsil eden öğrencilere ödüllerini verecek.

 
MEB Şura Salonu'nda yarın düzenlenecek Ödül Töreni'nde, 15. Ulusal İlköğretim Matematik Olimpiyatları ile 18. Ulusal Bilim Olimpiyatları İkinci Aşama Sınavlarında üstün başarı göstererek, altın, gümüş ve bronz madalya kazanan öğrenciler ile 2010 yılında düzenlenen Uluslararası Olimpiyatlar'da Türkiye'yi temsil ederek madalya alan öğrencilere ödülleri verilecek.

Genç yeteneklerin bilim dünyasına kazandırılması amacıyla, ortaöğretim kurumları ile ilköğretim kurumlarının sekizinci sınıflarına devam etmekte olan öğrencilere yönelik olarak 1993 yılından beri yapılan Ulusal Bilim Olimpiyatları, matematik, fizik, kimya, biyoloji ve bilgisayar dallarında düzenleniyor.(Anka)

Çevrimdışı infermo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.045
  • 2.655
  • 2.045
  • 2.655
# 30 Kas 2010 16:15:15
Türbanlı Adayı Kpss'ye Almadı Görevinden Oldu

Türbanı nedeniyle KPSS'ye alınmayan aday için ÖSYM Başkanvekili Demir okula giderek adayın sınava alınması için talimat verdi. Sınav sorumlusu öğleden sonraki oturumda görevden alındı.



ÖSYM Başkanvekili Prof. Dr. Ali Demir, önceki gün yapılan ortaöğretim mezunlarına yönelik KPSS’de türbanlı adayı sınava sokmayan sorumlu için bir liseye denetime gitti. Demir, adayı yazılı talimatla kurallara aykırı biçimde 1 saat gecikmeli olarak sınava soktu, sınav sorumlusu öğretmen de görevinden alındı.

Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, olay önceki gün Ankara Başkent Anadolu Lisesi’nde yaşandı. Eğitim-Sen’den alınan bilgiye göre 36 ayrı salonda yapılan ve 09.30’da başlayan sınav öncesinde adaylar tek tek arandı, üzerlerindeki bozuk para, cep telefonu, saat gibi malzemeler okul girişinde teslim alındı. Bu sırada türbanlı bir üniversite öğrencisi de sınava “ortaöğretim mezunu” sıfatıyla katılmak üzere okula geldi. Ancak salon görevlileri, adayı sınava alıp almama konusunda çelişkiye düştü. Sorunu çözemeyen salon görevlileri, daha sonra bina sorumlusuna giderek alınması gereken tavır konusunda yardım istedi. Bina sorumlusu da sınav uygulama kitapçığında “türbanlı öğrenciler sınava girebilir” şeklinde bir ifade olmadığı için ÖSYM’yi arayarak konuyla ilgili yazılı bir talimat istedi. Ancak ÖSYM’den bu konuda bir talimat gelmeyince, adaya sınava katılamayacağı tebliğ edildi.

Ancak öğrencinin şikâyeti üzerine sınav başladıktan 1 saat sonra sürpriz bir gelişme yaşandı. ÖSYM Başkanvekili Prof. Dr. Ali Demir, saat 10.30 sıralarında okula geldi. Yaşanan gelişmelere tepki gösteren Demir, bir yazıyla türbanlı adayın sınava sokulması talimatını verdi.

Demir, yazısında “Başkent Anadolu Lisesi’nde yapılan KPSS önlisans/ortaöğretim sınavına başörtüsü ile katılmak isteyen öğrencinin 10.35’te sınava alınarak sınavının tamamlanmasına izin veriyorum” dedi. Demir’in bu yazısı üzerine aday, 1 saat gecikmeli olarak sınava alındı. Oysa ÖSYM’nin açıkladığı sınav kurallarına göre sınava en fazla 15 dakika geç gelen adaylar izin formu düzenlenerek sınava alınıyor, 15 dakikadan fazla geç gelen adaylar kesinlikle sınava alınmıyor.

ÖSYM Başkanvekili’nin okuldan ayrılmasından kısa bir süre sonra da okula bu kez Ankara İl Sınav Yöneticisi Prof. Dr. Metin Balcı’nın yazısı ulaştı. Balcı, bina sorumlusunun sınavı 1 saat geciktirdiği gerekçesiyle öğleden sonraki oturumda görev yapamayacağını bildirdi.

NTV

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK