Yorumsuz! : Haberler

Çevrimdışı sultanmurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.620
  • 6.140
  • 2.620
  • 6.140
# 29 Eyl 2009 19:16:54
MEB beden eğitimi dersini gereksiz görüyor
{ 29 Eylül 2009 }
 
MEB beden eğitimi dersini gereksiz görüyor

 

TÜRK Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Hanefi Bostan, liselerde resim, müzik ve beden eğitimi derslerinin tek ders halinde ele alınarak haftada 1 saate düşürülmesine tepki gösterdi. Bostan, "Bir tarafta şiddetten, kötü alışkanlıklardan ve obeziteden şikayet edeceğiz, diğer taraftan da okullarımızda beden eğitimi derslerini kuşa çevireceğini söyledi. Eski uygulamada yalnız beden eğitimi dersinin lise 1. sınıfta zorunlu olarak haftada 2 saat okutulduğunu, resim ve müzik derslerinin ise seçmeli olduğunu, lise 2., 3. ve 4. sınıflarda beden eğitimi dersinin 2 saat ve seçmeli iken yeni düzenlemede 1 saate düşürüldüğünü belirten Bostan, "Yeni düzenlemede tuhaf olan husus; resim/müzik/beden Eğitimi derslerinin tek ders olarak ele alınması ve bu dersin zorunlu ders olduğunun belirtilmesidir. Bir ders hem zorunlu ve hem de seçmeli nasıl olabiliyor? Doğrusu anlamak mümkün değil" dedi.
 

Çevrimdışı sultanmurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.620
  • 6.140
  • 2.620
  • 6.140
# 29 Eyl 2009 19:17:46
2010 yılında kaç öğretmen alınacak?
{ 29 Eylül 2009
Öğretmen adaylarının beklediği haber


Milli Eğitim Bakanlığı 2010 yılında ne kadar öğretmen alacak ve bu alımlar daha çok hangi branştan yapılacak?

Önümüzdeki 5 yıl revaçta olacak olan öğretmenlik hangisi olacak? Öğretmenlik alımıyla ilgili detaylar geliyor.

Milli Eğitim önemli değişikliklerin arefesinde. Özellikle öğretmen alımı ve eğitimci yetiştirilmesi konusunda Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu radikal denebilecek değişikliklere hazırlanıyor.

SÖZLEŞMELİ DÖNEMİ SONA MI ERİYOR?

Milli Eğitim Bakanı öğretmen alımında önemli değişiklikler düşünüyor. Bakan Çubukçu, sözleşmeli öğretmen dönemini sona erdirmeyi hedefliyor. Yalnız bakanın bu planının kısa vadede uygulamaya konması pek mümkün görünmüyor; çünkü gerekli mevzuatın hazırlanması için biraz daha zamana ihtiyaç var. YÖK ile koordineli çalışmalarını arttıran Milli Eğitim Bakanlığı ihtiyaç fazlası mezunun önüne geçilmesi için bir takım hazırlıklar içerisinde. Bakan Çubukçu, önümüzdeki yıllarda eğitim fakültelerine ihtiyaç kadar öğrenci alınacağını ve böylece öğrencilerin mezuniyet sonrası iş bulma sıkıntısı çekmeyeceğini belirtti.

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ REVAÇTA OLACAK

Okul öncesi eğitimde de önemli adımlar atılıyor. Şuanda 32 ilde anasınıfı mecburi.. Önümüzdeki yıl ise tüm Türkiye'de anasınıfı mecburi hale getelecek. Buda öğretmen alımında okul öncesi öğretmenliğe ağırlık verileceğini gösteriyor. Yani okul öncesi öğretmenlik bölümünden mezun olanlar önümüzdeki 5 yılda atamalarda bir sıkıntı çekmeyecek..

2010 YILINDA ÖĞRETMEN İHTİYACI NE KADAR?

Peki 2010 yılının ilk yarısında ne kadar öğretmen alınacak. Bakanlık bürokratları ihtiyacı 40 bin olarak belirledi. Ancak burada son söz Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı'nda olacak. Yani Milli Eğitimin 40 bin olarak belirlediği öğretmen ihtiyacında son rakamı Maliye Bakanlığı söyleyecek.


 

Çevrimdışı windywind

  • Uzman Üye
  • *****
  • 304
  • 522
  • 304
  • 522
# 07 Eki 2009 13:43:23
Sözleşmeli öğretmen atamalarının iki seferde yapılması aileleri parçaladı


Milli Eğitim Bakanlığı'nın 15 gün arayla iki defada yaptığı sözleşmeli öğretmen atamaları mağduriyetlere yol açtı. İlkinde yüksek puanlılar doğu illerini tercih etmek zorunda bıkarılırken, ikinci atamada düşük puanlıların batı illerine gitmesi tepkiyle karşılandı. Bakanlığın uygulaması, aynı zamanda aileleri de zora soktu.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir öğretmen, okul öncesi öğretmeni olan eşinin atamasının 14 Eylül'de 69,997 puanla Ağrı'nın bir köyüne çıktığını, 8 aylık hamile olmasına rağmen gitmek zorunda kaldığını söyledi. Kendisi İzmir'de öğretmen olarak çalıştığı için eşinin yanına gidemediğini söyleyen mağdur, "14 Eylül'deki atamada toplam 13 kontenjan verilen İzmir'e, aradan dört gün geçtikten sonra duyurulan ve 25 Eylül'de yapılan atamada, içinde benim öğretmen olarak çalıştığım okulda bulunan 190 civarında kontenjan verildi. Neticede çalıştığım okula 62 civarında puanla okul öncesi öğretmeni atandı." dedi.

Bunların, ilk atamaların devamı niteliğinde olduğunu, hepsini tek elden yapılması halinde bu tür mağduriyetlerin yaşanmayacağını vurgulayan öğretmen, "Diğer atamada usta öğretici kadrosunda gösterilen kontenjanlar, aradan birkaç gün geçtikten sonra sözleşmeli kadrosunda gösterilmiştir. Üstelik yüksek puan alanlara kısıtlı tercih yaptırıldı." şeklinde konuştu.

Bunun yanısıra birinci atamalara başvurular devam ederken boş kalan usta öğreticilik kadrolarının ücretli öğretmenle giderileceğinin duyurulduğu, bunun ise birinci defada atanan öğretmenleri yanılttığını kaydetti. Üçüncü hatanın, ikinci atamada batıda bulunan ve çalışma şartları daha iyi olan okulların liste olarak açıklanması, birinci listenin çoğunluğunun doğu illerini kapsaması olduğu belirtildi.

Şu anda istifa etmeleri durumunda KPSS puanıyla başvurmak için en az bir yıl beklemeleri gerektiğini belirten mağdur öğretmen ailesi, atamanın bir defada yapılması halinde, yine aynı yer çıksa bile razı olacaklarının altını çizdi. Organizasyon, planlama ve duyuru eksikliklerinin cezasını kendilerinin çektiğini belirten mağdur öğretmen, "Birinci seferde yapılan atamaya başvurmayıp bir hafta beklesek, eşimin tayini çalıştığım okula çıkacaktı. Okuluma 62 puanla öğretmen verdiler, üstelik Açıköğretim Fakültesi mezunu. Çok büyük bir haksızlığa uğradık. Eldeki malzemeyle tadından yenmez bir helva yapılabilecekken boş yere düştüğümüz duruma bakın." dedi.

cihan

Çevrimdışı windywind

  • Uzman Üye
  • *****
  • 304
  • 522
  • 304
  • 522
# 08 Eki 2009 18:56:45
Öğretmenler öğrenci oldu

Müdür ve müdür yardımcısı sınavına girecek olan  Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şubesi üyesi öğretmenler, eğitim almaya başladı. Öğrencilerine ders anlatan öğretmenler, bu kez dikkatle dersleri dinledi
 
Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şubesi, müdür ve müdür yardımcılığı sınavına hazırlanan üyelerine ders vermeye başladı. İlk kez önceki akşam Ulugazi İlköğretim Okulu Konferans Salonu’nda ders görmeye başlayan öğretmenler salona sığmadıkları için bir kısmı bundan sonra Mimar Sinan Lisesi’nde derse girecek. 160'ı aşkın öğretmen ilk dersi İl Milli Eğitim Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı Seyfettin Karamızrak'tan alırken, Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şube Başkanı Ömer Akmanşen tüm öğretmenlere başarılar diledi. 17 Ekim tarihine kadar hafta içi saat 18.00 ile 22.00, hafta sonu ise saat 09.00 ile 16.00 arasında toplam 52 saat ders alacak öğretmenlere Milli Eğitim müfredatı, Türkçe ve İngilizce dersleri verilecek. KOÜ’den bir öğretim görevlisi ise müdürlüklerle ilgili bürokratik eğitimler verecek.

Çevrimdışı erseven_tr

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 395
  • 311
  • 395
  • 311
# 08 Eki 2009 19:07:26
sayın yönetici yılmaz özdil'in yazısını neden siliyorsun ?
dünde sordum cevap vermedin.
hoşuna gitmeyen tarafı nedir ?

- siyasi deme siyasi bi tarafı yok  , eleştiri var.
- ikili atışma yok .
- argo var diyorsan , hiyarağası demiş

gerçekten merak ettim silinme gerekçesini !!
 lütfen , cevap verir misiniz ?

Çevrimdışı erseven_tr

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 395
  • 311
  • 395
  • 311
# 08 Eki 2009 19:59:24
Güncel ...

Çevrimdışı uslu20

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 145
  • 24
  • 145
  • 24
# 08 Eki 2009 20:51:51
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Öğretmenler öğrenci oldu

Müdür ve müdür yardımcısı sınavına girecek olan  Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şubesi üyesi öğretmenler, eğitim almaya başladı. Öğrencilerine ders anlatan öğretmenler, bu kez dikkatle dersleri dinledi
 
Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şubesi, müdür ve müdür yardımcılığı sınavına hazırlanan üyelerine ders vermeye başladı. İlk kez önceki akşam Ulugazi İlköğretim Okulu Konferans Salonu’nda ders görmeye başlayan öğretmenler salona sığmadıkları için bir kısmı bundan sonra Mimar Sinan Lisesi’nde derse girecek. 160'ı aşkın öğretmen ilk dersi İl Milli Eğitim Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı Seyfettin Karamızrak'tan alırken, Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şube Başkanı Ömer Akmanşen tüm öğretmenlere başarılar diledi. 17 Ekim tarihine kadar hafta içi saat 18.00 ile 22.00, hafta sonu ise saat 09.00 ile 16.00 arasında toplam 52 saat ders alacak öğretmenlere Milli Eğitim müfredatı, Türkçe ve İngilizce dersleri verilecek. KOÜ’den bir öğretim görevlisi ise müdürlüklerle ilgili bürokratik eğitimler verecek.
ilginç ve gerçekten yorumsuz

Çevrimdışı windywind

  • Uzman Üye
  • *****
  • 304
  • 522
  • 304
  • 522
# 10 Eki 2009 08:03:12
Öğretmen en az kaç lira almalı?

Eğitim-Bir-Sen eğitim çalışanlarının 2009 Eylül ayı gelir düzeyiyle ilgili araştırma sonuçlarına yer verdi.

Eğitim-Bir-Sen'in araştırmasına göre, bin 473 TL alan 9 yıllık öğretmenin ''normal geçim düzeyinde hayatını sürdürebilmesi'' için en az 2 bin 238 TL alması gerekiyor.

Aynı kıdeme sahip bir öğretmen ailesinin Eylül ayında günlük gıda tüketimi için ayırması gereken oran yüzde 20.92 olarak belirlenirken, gıda ve konuta ayrılan pay ise yüzde 49.01 olarak belirlendi. Araştırmaya göre yardımcı hizmetler sınıfındaki 15 yıllık bir çalışan ise aldığı maaşın yüzde 51.93'ünü gıda ve konuta ayırıyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Halil Etyemez, normal bir yaşam standardı içinde aile hayatını sürdüren bir eğitim çalışanının iş hayatına bunu olumlu şekilde yansıtacağının unutulmaması gerektiğini belirterek, ''Aile hayatında geçim yüzünden olumsuzluklar yaşayan bir eğitim çalışanının iş hayatında verimli olması beklenemez'' dedi.

Çevrimdışı windywind

  • Uzman Üye
  • *****
  • 304
  • 522
  • 304
  • 522
# 19 Eki 2009 14:05:47
Ek yerleştirmede burs başvuruları başladı

2009-2010 öğretim döneminde ek kontenjandan yüksek öğretim programına yerleşen öğrenciler için burs, öğrenim ve katkı kredisi başvuruları bugün başladı.

Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, ek kontenjandan herhangi bir yüksek öğretim programına yerleştirilen öğrencilerin burs, öğrenim ve katkı kredisi almak için bugünden başlayarak 23 Ekime kadar '' [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] '' adresinden başvuruda bulunabilecekleri bildirildi.

AA

Çevrimdışı erseven_tr

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 395
  • 311
  • 395
  • 311
# 22 Eki 2009 21:33:10
Son pişmanlığa da ceza indirimi var mı?


- Pişman mısınız?

- Yo-oo, değilim.

- Yaz kızım, etkin pişman, beraatine...

*

- Niye geldiniz?

- Sayın Öcalan söyledi.

- Yaz kızım, örgüt üyesi olmadığına...

*

Sen mesela, hacı emmi!

“Bunlar dinini bilen çocuklar, vatana millete hayırlı olur” diyordun sakalını sıvazlaya sıvazlaya... Nasıl gidiyor sence vatan millet işleri? Sen değil miydin köyün şehidi için fazladan iki rekat namaz kılan... N’olacak şimdi?

*

“Etkin pişmanım” deme bana... O, sana uygulanamıyor maalesef, seninki son pişmanlığa giriyor, kusura bakma.

*

Veya sen, Hatçe yenge.

İftar çadırında, senin paranla sana avanta çorba ısmarlayanlara bi hatim indirmediğin kalmıştı... “Allah devletimize zeval vermesin” diye dualar ediyordun... N’ooldu şimdi o devlet?

*

Ya sen, emekli Ahmet bey.

Kahvede başının etini yedin milletin, eczaneden nasıl bedavaya ilaç aldığını anlata anlata bitiremedin, 20 tane reyin olsa, 20’sini de vereceğini söylüyordun... Nasısın şimdi? Memleketi iki tane aspirine satmış gibi hissediyor musun kendini?

*

Ya da sen, laylaylom Arzu.

“Ay bakamıyorum şekerim, hep cenaze, hep ağlayan insanlar, o perişan çocuklar filan, vallahi yüreğim dayanmıyor, fena oluyorum, kapatıyorum televizyonu, seyretmiyorum artık haberleri” diyordun... Seyrediyor musun şimdi? Aç artık, aç... Ekranlar güzelleşti.

*

Sen, liboşik işadamı Tarık.

Bir taraftan “Ben cebime bakarım azizim” deyip, takunyalıların önünde el pençe divan duruyordun, bir taraftan, utanmadan, Mehmetçik Vakfı’na bağışta bulunuyordun... İster misin, Mehmetçik Vakfı’na yaptığın bağışlar yüzünden başın derde girsin şimdi?

*

Sen, üniversiteli Şebnem.

Sana ders veren hocayı sabahın köründe yatağından kaldırıp, pijamayla tutukladılar, kanser oldu adam kahrından, “neme lazım” dedin, zahmet edip kantindeki protestoya bile katılmaya tırstın, kenardan kenardan araziye uydun... Niye endişeliymişin gibi yapıyorsun ki şimdi?

*

Sen, memur Hüseyin.

Başındaki badem bıyıklı görecek diye, bizim yazıları bile gizli gizli okuyorsun internetten, gammazlanacaksın diye yusuf yusufsun... Zaten o nedenle katılmamıştın Cumhuriyet mitinglerine... Katılsana şimdi PKK mitingine... Sana söyleyeyim, terfi bile edersin belki.

*

(NOT: Bu yazıyı, “İki cihanda lekeli” albümünü heyecanla beklediğimiz Sezen Aksu’nun “Masum değiliz hiçbirimiz” şarkısı eşliğinde okursanız, daha şık olur.)

                                                                     Yılmaz ÖZDİL - hürriyet

Çevrimdışı mizansel

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.673
  • 18.971
  • Okul Müdürü
  • 5.673
  • 18.971
  • Okul Müdürü
# 23 Eki 2009 17:18:48
İstanbul'da bir lisede çekildiği öne sürülen görüntülerde, sınıfta öğretmenin de bulunduğu sırada öğrenciler, bira içip bunları kaydettiler, sonra da internette yayınladılar. Skandal görüntüleri, sansürleyerek yayınlıyoruz.
Ferdi Tayfur’un  şarkısı eşliğinde sınıfın en arka tarafında bira içen liseli öğrenciler, sınıfta öğretmen olmasına aldırmıyorlar. Ellerindeki bira kutuları ile kadeh kaldırıp, tokuşturan liseliler cep telefonu kamerası ile kendilerini çeken arkadaşlarına poz vermeyi de ihmal etmiyorlar.

Bir öğrencinin çantasından çıkardığı iki kutu birayı sırayla yudumlayan öğrencileri, sınıftaki kadın öğretmenin görmesini diğer arkadaşlarının perdelemesi önlüyor.

REZİLLİKLERİNİ ÇEKİP YAYINLADILAR

Arabesk şarkı eşliğinde, bira içip aralarında şakalaşan öğrencilerin bu skandal görüntüleri iddiaya göre İstanbul’daki bir lisede çekildi ve daha sonra sosyal paylaşım sitesi facebook'a yüklendi. Bu şekilde milyonlarca kişiye ulaşan görüntüde, öğrencilerin aldıkları alkolün etkisiyle "sarhoş" oldukları gözlemleniyor. Derste alem yapan öğrencilere sınıftaki diğer arkadaşları ise gülerek bakıp, el sallıyorlar.

Ders esnasında alem yapılan sınıftaki derse giren kadın öğretmen ise sağ tarafında cereyan eden skandal olaydan habersiz başka bir öğrencisi ile sohbet ediyor.

Ders kitaplarının da üstünde olduğu "okul sıralarını, içki masasına" çeviren liseli öğrenciler, öğretmenlerine belli etmemek için içtikleri biraları yudumladıktan sonra, önlem olarak okula çantasına koyuyorlar. Biranın kokusunun hissedilmemesi içinse havaya ve ağızlarına sprey sıkıyorlar.

(Haber 7)

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı sultanmurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.620
  • 6.140
  • 2.620
  • 6.140
# 25 Eki 2009 19:20:56
Okul öncesi eğitimde 22 bin öğretmen açığı var
{ 25 Ekim 2009 }
 
Türkiye’de 32 ilde zorunlu hale getirilen okul öncesi eğitimde 22 bin öğretmen, 30 bin derslik eksiği bulunduğu açıklandı

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 32 ilde okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirdi. Uygulama 5 yaş grubundaki çocukların, resmi veya özel okullara zorunlu kayıtlarını öngörüyor.

Eğitimciler ise okul öncesi eğitimin zorunlu olmasının önemli sorunlar doğuracağını söylüyor.

Türkiye, Bin Yıl Kalkınma Hedefleri çerçevesinde 2015’e kadar okul öncesi eğitime ve ilköğretime erişim, okuryazarlık ve cinsiyet eşitliği hedeflerine ulaşım açısından risk altındaki ülkelerden biri olarak gösteriliyor. Okul öncesi eğitimin zorunlu olması için şu anda gerekli koşulların olmadığını belirten Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cevat Celep, “Mekân, araç-gereç yetersizliği ve niteliksiz öğreticiler telafi edilemez sonuçlar doğurabilir” dedi. Celep, okul öncesi eğitimdeki sorunları şöyle sıraladı:

- Anasınıfları için acil olarak 22 bin öğretmene ihtiyaç duyuluyor.

- 32 ildeki öğrenciler için yaklaşık 30 bin derslik gerekiyor. Ancak şu anda Türkiye genelinde derslik sayısı 4 bin 44. Resmi anasınıflarında kadrolu öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 26.4. OECD ülkeleri ortalaması ise öğretmen başına 15-16 öğrenci. 60-72 ay (5 yaş) grubunda en yüksek okullaşma oranı yüzde 64 ile Karadeniz’de. En düşük okullaşma oranı ise yüzde 41 ile Güneydoğu Anadolu’da. Okullaşmada en düşük 8 il arasında yer alan İstanbul çıkarıldığında Marmara yüzde 65’le en yüksek orana sahip oluyor. Karadeniz Bölgesi’nde Amasya’da okullaşma oranı yüzde 108. Trabzon’da da yüzde 92.

Türkiye’de erken çocukluk eğitiminde iki ana model uygulanıyor: Kurum temelli model ile ev temelli model. Kurum temelli programların büyük bir bölümü MEB ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı olarak yapılıyor. MEB tarafından yapılan modeller:

- Özel ya da resmi bağımsız anaokulları: 3-6 yaş arasındaki çocukların eğitimi sağlanıyor.

- Özel ya da resmi anasınıfları: 5-6 yaş arasındaki çocuklara eğitim veriyor. İlköğretim okullarının bünyesinde açılıyor. Yaygın olarak devlet okulları bünyesinde ve bazen de özel okul bünyesinde yer alıyor.

- Uygulama anaokulları ve ana sınıfları: 3-6 yaş arasında kız meslek lisesi öğrencileri öğretmenleri denetiminde uygulamalara katılıyor. Amaç, kız meslek lisesi öğrencilerinin uygulama yapmasını sağlamak.

 

Çevrimdışı sultanmurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.620
  • 6.140
  • 2.620
  • 6.140
# 25 Eki 2009 19:21:52
Fen-edebiyatlılar formasyonu 4 yıl içinde alıp öğretmenlik yapacak
{ 24 Ekim 2009 }
 
Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni projesine göre fen-edebiyat fakültesinin fizik, kimya gibi bölümlerinden mezun olanlar formasyonu 4 yıl içinde alıp öğretmenlik yapacak

EĞİTİM -öğretimin sınav odaklı olduğu eleştirilerinin arttığı ve fen-edebiyat fakültelerinin zayıfladığı eleştirilerinin yüksek sesle dile getirilmesi ve bu yıl fen-edebiyat fakültelerine olan ilginin azalması üzerine MEB ve YÖK'ün, öğretmenlik sistemini yeniden ele aldığı öğrenildi. İlköğretim kademesinde öğrencilerin pedagojik, lise kademesinde ise uzmanlaşmış eğitim almasını öngören çalışma kapsamında öğretmenlik sistemi yeniden ele alınacak.

Taslak çalışma kapsamında ilköğretim 1-5 arasında mevcut sistemde olduğu gibi eğitim fakültesi mezunu sınıf öğretmenleri ders verecek. İlköğretim 5-8 arasında ortaokul kademesinde de eğitim fakültesi mezunu öğretmenler ders verecek.

LİSELERE UZMAN ÖĞRETMEN

Lise kademesinde ise eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerin yanı sıra daha çok fen-edebiyat fakültesi mezunlarına ağırlık verilecek. Liselerdeki fizik, kimya, biyoloji, matematik, felsefe, coğrafya, tarih gibi dersleri fen-edebiyat fakültesi mezunlarının vermesi sağlanacak.

FORMASYONA VİZE

5 yıl önce fen-edebiyat fakültelerinde verilen formasyon eğitimini kaldıran ve 1 buçuk yıllık tezsiz yüksek lisans yaparak formasyon alma şartı getiren YÖK, geçtiğimiz yıl 1 buçuk yılı 1 yıla indirme kararı almıştı. YÖK, bu yıl fen-edebiyat fakültelerine formasyon hakkını yeniden verdi. YÖK'ten talep eden her üniversite fen-edebiyat fakülteleri öğrencilerine 4 yıllık bölümde okurken 35 saatlik verilecek.
 
 

Çevrimdışı bikes

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.749
  • 2.886
  • 1.749
  • 2.886
# 26 Eki 2009 21:53:56
Nazım Hikmet'in oğlundan zehir gibi açıklamalar
Nazım Hikmet'in mezarının Türkiye'ye getirilmesine karşı çıkan oğlu Memet Nazım, bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Babam, Ruble karşılığında şiir yazan bir adamdı... Hasta annemi ve henüz 3 yaşında olan beni terkedip başka kadınlara gitmiş bir adam için kılımı kıpırdatmam.”


Moskova'daki Novodeviçye Manastırı'nda yatan Nazım Hikmet'in mezarının Türkiye'ye getirilmesi konusunda yıllardır saklanan gerçekleri açıklıyoruz. Nazım Hikmet'in son eşi Vera Tulyakova'nın, hayattayken, mezarın nakli karşılığında 1 milyon dolar istediği ortaya çıktı. Türkiye'deki Nazım lobisi bu parayı toparlamaya 1999 yılında karar verdi. Ancak “en yakını” sıfatıyla, nakil için yasal olarak başvuruda bulunması gereken Nazım Hikmet'in oğlu Memet Nazım, “Ruble için Rusya'ya kaçmış, para karşılığında şiir yazmış, beni ve annemi yüzüstü bırakmış bir adam için kılımı bile kıpırdatmam” diyerek, kendisinden nakil başvurusu yapmasını isteyenleri reddetti. Nazım Hikmet, 1950'de hapisten çıktıktan sonra 1951 yılında eşi Münevver Hanım'ı ve 3 yaşındaki oğlu Memet'i terkederek Türkiye'den kaçmış, ailesinin yanına getirilmesi mümkünken bu teklifleri geri çevirmişti.

“BÜYÜK AŞKI” DEDİKLERİ KADIN KEMİKLERE 1 MİLYON DOLAR İSTEMİŞ
Türkiye'de “Nazım'ın büyük aşkı” diye göklere çıkartılan Vera Tulyakova'nın, 1 milyon dolar karşılığında “kocasının kemiklerini satan eş” durumuna düşmesi, Türkiye kamuoyundan ısrarla saklanırken, Nazım Hikmet'in, resmi eşi Münevver Hanım'dan olma öz oğlu Memet Nazım da babasının Türkiye'ye getirilmesine “hak etmiyor” diyerek karşı çıktı. İşte bu gerçek de büyük bir ustalıkla gizlendi. Bu pürüzler ortada dururken, Nazım lobisi tarafından dünyaya “ünlü şairin kendi ülkesine getirilmesi engelleniyor” yalanı tekrarlandı. Nazım'ın mezarının getirilmesi için referandum dahil pek çok sansasyonel tartışma başlatıldı, kamuoyu sürekli Nazım Hikmet'le meşgul edildi.

VATANDAŞLIK VERİLDİ, MEZAR NEREDE?
Bakanlar Kurulu, Nazım Hikmet'e Türk vatandaşlığı hakkı tanıdı ve bu karar 10 Ocak 2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. Nazım lobisinin, yıllardır engel gibi gösterdikleri bu sözde pürüz de ortadan kalktı. Ancak buna rağmen neden hala mezarı getirilemediği sorusu önem kazandı. Yaptığımız araştırma sonucu, olayın yıllardır başka türlü gösterilmek istendiği anlaşıldı.

NAZIM'IN OĞLU, BABASINI NEDEN İSTEMEDİ?
Uluslararası yasalara ve teamüllere göre kişinin ölmeden önceki eşi veya birinci dereceden akrabasının rızasıyla mezar nakli gerçekleşebiliyor. Türkiye'deki Nazım lobisi, yurtdışında yaşayan Nazım Hikmet'in oğlu Memet Nazım'a “parayı toparlayabileceklerini” belirterek, kendisinin sadece Rus makamlara mezar nakli için resmi başvuru yapmasını istediler. Memet Nazım ise Vera Tulyakova'ya tek kuruş vermeyeceği gibi, babasının mezarının nakli için de hiçbir girişimde bulunmayacağını söyledi.

Memet Nazım bununla da kalmadı ve Nazım Hikmet'in Rusya'ya kaçışını organize eden ve şimdi de getirilmesi için en çok gayreti gösteren aile dostu Refik Erduran'a “Daha fazla ısrar etmeyin. Babam ruble karşılığında şiir yazan bir adamdı. Hasta annemi ve henüz 3 yaşımdayken beni terkedip başka kadınlara gitmiş bir adam için kılımı kıpırdatmam” dedi. Nazım Hikmet'in kemikleri karşılığında 1 milyon dolar alma hayalleri suya düşen ve Türkiye'de “Nazım'ın pek sadık ve masum eşi Vera” olarak bilinen Vera Tulyakova, 2001 yılında öldükten sonra vasiyeti gereği cesedi yakılarak, Nazım Hikmet'in mezarına gömüldü. Şu an o mezarda iki kişi yattığı için, muhtemel bir nakil durumunda Nazım Hikmet'in oğlunun yanısıra, Vera Tulyakova'nın kızı Anna Stepanova'nın da rızası gerekecek. Böylece mezarın açılıp Nazım Hikmet'in kemiklerinin getirilmesi daha da karmaşık hale geldi.

ERDURAN: OĞLUNDAN HAYIR YOK
Vakit'e konuşan Refik Erduran, “Siz bunları nereden öğrendiniz?” derken, Nazım Hikmet'in oğlunun, babasının mezarının Türkiye'ye getirilmesini istemediğini doğruladı. Erduran, “Babası hakkında ileri geri şeyler söylüyor. Yok Ruble karşılığında Rusya'ya gitmiş filan gibi. Bence ikna etmek için uğraşmanın bir yararı da yok. O zaman ona, çıkıp konuşması için fırsat verilir ki; bu hiç iyi olmaz. Oğlundan bir hayır yok” dedi. Erduran, Vera için ise “Ben Vera'ya olumlu bakmakta olan biri değilim. Ama Vera'nın Nazım Hikmet'in kemikleri karşılığında 1 milyon dolar istediğine ise şahit olmadım” demekle yetindi.

“OĞLUNA FIRSAT VERİLMEMELİ”
Erduran, Memet Nazım'ın annesi Münevver Hanım tarafından “babasına karşı zehirlenmiş bir kişi” olduğunu belirterek, “Bu konuda çok girişim oldu ama hiçbir sonuç alınamadı. Memet kesinlikle istemiyor, bu açık. Babası hakkında çok olumsuz tavır içinde. İşte ruble için gitti Rusya'ya gibi saçmasapan laflar ediyor. Açıkça Memet'ten hayır yok. Ondan olumlu bir katkı beklenemez” şeklinde konuştu. Erduran, “Aileden birisi istemezse bu iş nasıl olacak?” şeklindeki sorumuza ise şu cevabı verdi: “Olmayacak. Yapacak bir şey yok. Ben artık hiç ümitli değilim. Hatta bu vesileyle ortaya başka laflar sürülebilir. Şu anda bu aşamada Nazım'ı olduğu yerde bırakmak en iyisi. Durup dururken problem çıkartmamak lazım.”

HÜKÜMETLER SUÇLANDI
Erduran, Nazım Hikmet'in mezarının Türkiye'ye getirilemeyişi yüzünden hep hükümetlerin suçlandığını hatırlattığımızda ise, “Ben bu konuda net konuşabilirim; hükümetin tavrını da biliyorum, özel konuşmaları da biliyorum, nasıl bir tavır takınıldığını da biliyorum. Hükümetin, Nazım'ın getirilmemesi gibi gizli bir tavrının olduğu söz konusu değildir. Aileden böyle bir talep gelse, hükümet de olumlu bakacaktır. Ama böyle bir durum yok. Zorlamanın da bir anlamı yok. Şimdi zorlanırsa, oğlu çıkar açıktan babası aleyhine birçok şey söyler. Kaş yapalım derken göz çıkarırız. Bunu şu an kurcalamamak en hayırlı tavırdır diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

ERCAN: BU KONUDA KONUŞMAK İSTEMİYORUM
Nazım Hikmet'in mezarının Türkiye'ye getirilmesi konusunda defalarca girişim başlatmış olan Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Enver Ercan ise, “Biz elimizden geleni yaptık ve yapıyoruz. Oğlunun ikna edilmesine ilişkin çabalar geçmişte oldu, bu doğrudur. Ancak ikna edilemedi, ancak görüşmeler sürüyor” dedi. Ercan, Vera'nın kemikler karşılığında istediği 1 milyon dolarla ilgili olarak ise, “Bilemem ki, öyle tevatürler var; ancak bu konuda konuşmak istemiyorum” dedi.

Çevrimdışı mavimavi31

  • Uzman Üye
  • *****
  • 694
  • 1.487
  • 694
  • 1.487
# 27 Eki 2009 18:23:11
Sağlık Bakanlığı'ndan şok açıklama
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Mehmet Ceyhan domuz gribi virüsüyle ilgili düşündürücü bir açıklama yaptı

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, virüsle ilgili önemli ve düşündürücü bir açıklamada bulundu Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Mevsimsel grip döneminde değiliz, şu anda görülen grip vakalarının hepsi domuz gribi” dedi.

Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, bu nedenle domuz gribi şüphesiyle numune alınmasının gereksiz olduğunu ifade etti. Ceyhan, grip belirtileri gösteren herkese domuz gribi gözüyle bakıldığını ve doktoru gerek görüyorsa ilaç alıp evlerinde istirahat etmeleri gerektiğini söyledi.

BİLİNENDEN BİN İKİ BİN DAHA FAZLA VAKA VAR  

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 958 kişi domuz gribine yakalandı ve bu virüse bağlı bir ölüm yaşandı. Ceyhan; "Domuz gribinin Türkiye’de hızla yayıldığını; bilinenden bin-iki bin daha fazla domuz gribi vakası olduğunu da" belirtti ve şöyle dedi: “Ölüm olması insanları sarstı. Bu kadar vaka içinde ölüm olması anormal değil. Diğer ülkelerde ölüm oranları çok daha fazla. Önümüzdeki süreçte başka ölümler de yaşanacak. Bu süreçte zatürree olanların domuz gribi kaynaklı olduğunun düşünülmesi lazım. Domuz gribinde en fazla ölüm nedeni zatürree. Hem hekimlerin hem insanların bu durumu gözetmeleri gerekiyor.”


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK