Çin Bambu Ağacı

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 06:02:19
Mayınlara çarparak bir ayağını kaybeden Güneydoğu Gazisi Oktay Yıldırım'ın yaşadıkları ve duyguları :

Mayının sizi hangi çalının dibinde,hangi kayanın arkasında beklediğini bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir. Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye, öğretmenler bayrak direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye, binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir. Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir. Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur. İşte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek. İşte bu yüzden senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu. Sonra!.. Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi, makasın kâğıdı, pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda... Kuşların sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları, çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter.Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil, gökyüzünü görürsünüz, yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer. Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur, yüzünüzün toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek için çalışmazsınız. Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama başaramazsınız. Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında "mayın" kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun ağrıyı fark edersiniz. Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz. Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. İşte her şey o anda başlar. Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Sonra, nefesiniz biter. Sonra, yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız. Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine... Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, "fazla bir şey yok,sadece küçük bir yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız konuşurken de,helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın olmadığını biliyorsunuzdur. Hep bir soru çınlar kafanızın içinde "neden ben, neden ben, neden ben ?"

Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, dizkapağınızın on iki santim altından takılı olan ve her akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak artık bir uzvunuz olmuştur.

Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki! Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza, denize giremeyecek olmanızın da hiç önemi yoktur. Vatan sağ olsun yeter.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 06:10:54
" 'Ölüm yalnızca iki santim yukarıda,' diyor Ahmet acı acı. 'Kafanızı siperden iki santim yukarı kaldırdınız mı alnınızın ortasına kurşunu yersiniz.'

Bunları söyleyen, askerliğini Güneydoğu'da yapan bir yedek subay. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde iktisat yüksek lisansı yapmış 25 yaşındaki genç savaştan şairane bir dille söz ediyor: 'Uzaklardan Kalaşnikovların takırtısı ölüm şarkısını söylerken, silah arkadaşınız kucağınıza yıkılır, beyni dağılmıştır.' Ahmet, Türkiye'nin yükselen finans sektöründe başladığı meslek yaşamına, silah altına alındığında ara vermiş.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 06:32:11
Geceydi ve hava çok soğuktu. Bir önceki geceden uykusuz olmama rağmen, operasyona çıktığımızda bütün gücümü toplamıştım. Ancak saatler ilerledikçe ve hava soğuk olunca uyku bastırıyordu. Yürüyordum ama 'dur-yat' deseler vallahi hemen kendimi toprağın üzerine bırakırdım. Ağaçların arasında uzun bir süre sessizce ilerledik" Aniden sol tarafımızdan yaylım ateşi başladı. Silah sesleri, gecenin sessizliğini yırtıyordu ve bizim tim gafil avlanmıştı, kendimi en yakındaki çukurluğa doğru attım. Birden önümüzdeki toprak yığını kulaklarımızı sağır eden bir patlamayla havalandı. Havada uçtuğumu hissettim ve yere kapaklandım. Üzerime toprak parçaları ve ağır bir şey düştü. Gözümün biri açıktı ama öbürünü açamıyordum. Tek gözümle karanlıkta bakmağa çalıştım. Galiba üzerimdeki Hacı Murat'tı. Ona seslendim, öldüğünü hiç düşünmüyordum.
"Hacı... Hacı... kalksana üzerimden..." dedim, ses çıkmıyordu. İşte o zaman en yakın dostum Murat'ın şehit olduğunu anladım ve...
Delikanlı çağında, millet ve vatan aşkıyla ellerine silah aldılar. Hepsi birer ana kuzusuydu ama eline silah alıp da, bölücü kurşunlarına karşı göğsünü siper ederken arslan kesildiler.
Damarlarındaki kan "deli" gibi akarken tek düşünceleri vardı: Bin yıllık Türk yurdunu bölmek isteyen gafillere karşı durmak!
Albayrağın gölgesinde nöbet tutarken can verip şehitlik mertebesine eriştiler, yaralanıp gazi oldular....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 06:36:48
Şehit Künyesi

Adı-Soyadı: Mehmet Ayabak

Yaşı: 20

Ölüm Tarihi: 24.11.1987

Doğum Yeri: Siverek

MEHMETlN SON MEKTUBU

İşte Güler Ana'nın ağzından oğlunun mektubu:

"Sevgili ve canımdan çok sevdiğim anneciğim. En güzel günlerin seninle olmasını dilerim. Eğer sen de oğlun, Mehmet'ten nasıl olduğunu soracaksan, Allah'a şükür çok iyiyim? Anneciğim burası çok güzel bir yerdir. Size mektup yazmamın sebebi, kafamın karışıklığından kaynaklanıyor. Ben sizleri çok merak ediyorum. Babam nasıl, çalışıyor mu? Çalışıyorsa bana bildir. Anneciğim benim yanıma gelirsen çok sevinirim, eğer gelmek istersen, Cumartesi-Pazar günleri gelin.

Bütün kardeşlerime sonsuz selamlarımı sunar, en güzel günlerin onların olmasını dilerim. Anneciğim, teyzemlerden mektup alıyor musunuz? Bana bildirin. Mektubuma son verirken, tekrar sonsuz selamlarımı sunar, hasretle ellerinden öperim."

Komando Olmak Onurumuzdur

Olur ya bir çatışmada ölürsem,

Arkamdan yas tutmayın.

Bırakın toprağımda rahat içinde yatayım.

Bedenimden komandomu çıkarmayın,

Onlar benim kefenim olacak.

Başımdan mavi beremi çıkarmayın,

O benim şanım, şerefim, olacak.

Ayağımdan botlarımı çıkarmayın,

Onlar nice yollar aşacak.

Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek.

Elimden tüfeğimi almayın,

O benim mezarıma sembol olacak.

Yaramın kanını silmeyin,

Ahiret'te hesabı sorulacak.

Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın,

O benim madalyam olacak.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 10:28:19
 "Henüz çocuktum. Atatürk Samsun'a geldi. Kırık, dökük,Tarih sayfalarında yazılanlardan daha eskiydi BANDIRMA VAPURU...Çocuk aklımla hayret etmiştim. Bu eski vapurla nasıl sağ salim gelebilmişlerdi diye...Vapurdan inerken Atatürk'ü gördüğümde şaşkınlığım tamamen yok olmuştu...Bir tarih, bir   efsane, bir dünya lideriydi karşımda gördüğüm...O'nu gördüğüm anda böyle düşünmüştüm...Yalnızca ben değil, o tarihi günü yaşayan herkes aklından bunları geçiriyordu...9 Eylül ;  19 Mayısta  Samsun'da BANDIRMA VAPURUNDAN inerken gözlerinin mavisinde  görünüyordu... O'nu gördüğüm ana kadar düşmandan çok korktuğumu hatırlıyorum...Ama artık korkmuyordum...9 Eylül'ü ben de ordaki herkes gibi gördüm o maviliklerde.... Tam 9 yaşında..."
   Büyükbabamın Atatürk'le ilgili anlattıklarıyla büyüdük altı kardeş ...Onun yüreğindeki Atatürk sevgisi bizim yüreklerimize de geçti...Hele bir de okuyup daha çok şeyi öğrenmeye başladıkça büyükbabamın O'NUN SAYESİNDE HEP 9 YAŞINDA KALMADIĞINI  daha iyi idrak etmeye ve varoluşumun nedeni olarak görmeye başlamıştım...O, tarihe damgasını vuran, düşmanının bile kendisinden saygıyla bahsettiği, övdüğü insandı...O'nu sevmeyen tek bir insan yoktur diye düşünmeye başlamıştım ki....Bir arkadaşım "Babam Atatürk'ü hiç sevmiyor." dedi...İlk defa çocuk yaşlarımda duyduğum bu cümle beni sarsmıştı...ATATÜRK'Ü SEVMEMEK ...Mümkün müydü??? Hele de varlığını, çocuklarının, torunlarının varlığını O'na borçlu olan insanlar tarafından....Atatürk'ün denize döktüğü yunanlı bile düşünemezdi böyle bir şeyi... Bu bir ihanetti...Bu geçmişini inkar etmekti....Bence bu bir VATAN HAİNLİĞİYDİ.....O gün bunları düşünmüştüm...Yıllar sonra bugün de aynı şeyleri düşünüyorum ve böyle düşünmeye de devam edeceğim....Keşke Atatürk'ü anlamayanların, sevmeyenlerin KURTULUŞ SAVAŞI YILLARINI yaşayan bir yakını olsaydı  da....anlatsaydı onlara....
      Atatürk olmasaydı kimi sevmeyeceklerdi acaba????Acaba fransızları mı, yoksa yunanlıları mı...İngilizleri mi yoksa....Bugün  var olabilselerdi elbet....
        Yazıklar olsun böyle düşünenlere...Çocuklarının beynini böyle yıkayanlara....Yazıklar olsun tarihini bilmeyenlere, inkar edenlere....YAZIKLAR OLSUN ATATÜRK'Ü KÖTÜLEYEN DİLLERE....
KİMSEDEN KORKMUYORSANIZ ALLAH'TAN KORKUN....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 10:46:58
  Çin Bambu Ağacı sayfalarında bu konularda yalnız kalmak çok üzdü beni...Kurtuluş Savaşı yıllarından   da bugün doğu ve güneydoğuda  biz rahat uyuyalım diye şehit düşen yavrularımızdan da çıkaracağımız ne çok kıssadan hisse var oysa...Eğitimhane gibi bir sitede, eğitimcilerin olduğu bir sitede....Söyleyecek hiç mi birşeyiniz yok konuyla ilgili....eğer böyleyse çok üzücü....
Çin Bambu müdavimleri.....
 

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 19 Tem 2007 10:51:21
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz

Hani şimdi bize
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
Yalnız cumaları ,yalnız pazarları

Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.

Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap:Zindan

Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan

Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve
Çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir

Hani şimdi biz
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz

Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 11:44:55
radyomu hafifçe açmışım, uzaklardan  tanıdık bir türkü başlıyor.
 
Mevlam gül diyerek iki göz vermiş
Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı
Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı
 

Sonra acil, çok önemli, hatta bu güzel türküyü kesecek kadar önemli bir haber vermek üzere kulaklarımızı dikiyoruz.
 
"İstanbul ... sinemasında yangın çıktı."
 

Eeeee ??
Ölü ??? - Yok
Yaralı ??? - Yok

Ve bu 3. sınıf haber bir anda radyoları, televizyonları, gazeteleri birkaç günlüğüne adeta "kapatıyor".

Sinemadakiler sanatçılarmış.
 Onların diğer insanlardan ne ayrıcalığı varmış. 

Bu yangın sanata vurulan en ciddi darbe imiş
 Madımak oteli yangını bile sanata darbe sayılmamışken bu neyin, kimin darbesi....

Bu olay yıllarca çok konuşulacakmış
  Ancak medya maymunları unutmaz, konuşur bu 5. sınıf haberi ...


Aynı gün Ankara/Keçiörende yanan gecekonduyu,
 bu yangında minicik bedeni kömür olan 2 bebeyi,
evlatlarının cesedine sarılınca aklını kaybeden anneyi haber yapmaya tenezzül etmeyen,
aynı gün PKK'nın döşediği mayına bastığı için kolları ve bacakları kopan askerin haber değeri olmadığını düşünen zavallıların yönettiği bu medyaya ben ne diyeyim ?

Nedense türkünün devamı kulaklarımda kendiliğinden çınlıyor.
 
Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesemmi söylemesemmi ...
 

Çevrimdışı ezoss

  • Uzman Üye
  • *****
  • 427
  • 307
  • 427
  • 307
# 19 Tem 2007 12:12:58
KİM KİMDEN DAHA GÜÇLÜ...

Bir defasında "kim kimden daha güçlü?" diye sinek, sivrisinek ve karınca tartıştılar. Her biri kendisinin daha güçlü olduğunu söyledi, ama herkes güçsüzlüğü kabul etmedi. Kendi aralarında kimin daha güçlü olduğuna karar veremedikleri için deveyle savaşmaya karar verdiler. Anlaşmalarına göre herkes tek tek deveyle savaşacak ve deveyi kim mağlup ederse en güçlü o kabul edilecek. Önce sivrisinek saldırdı deveye, ama deve kuyruğuyla çarpınca sivrisinek yere düştü ve öldü.

Sinekle karınca sevinçlerinden uçuyorlardı artık. Rakiplerinden biri yenilmişti. Artık şansları artmıştı. İkinci olarak sinek harekete geçti ve devenin karnına yapıştı. Deve, duvara karnını sürterek kaşındı. Sinek de böylece oldu.

Kala kala geriye karınca kaldı. Karınca da deve yatınca devenin kulağına girdi, gezmeye başladı. Deve başını sağa sola salladı, ayaklarını yere vurdu, bağırdı çağırdı; ama bir turlu karıncanın elinden kurtulamadı.

Böylece karınca en güçlü kendi oldu?unu ispatladı!

İşte karınca böyle bir kahramandır; koskocaman deveyi yendi!

Fakat bir şey kotu ki onun kahramanlığını, gücünü ne sivrisinek ne sinek ne de deve görebildi.

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 19 Tem 2007 12:53:40
Zaman bize ne zaman neler sunacak;bilinmez onu layıkıyla yaşamaktan vazgeçmeyin!!..
Hayatımızdaki  önemli olan tek şey aslında!..
Umarım her durumda hayata gülen gözlerle bakıp kıymetini daha iyi anlamanız
ve,doyasıya yaşamanız dileğiyle!..
Bu gün bir değişiklik yapıp,güne başlamanın ne kadar güzel olduğunu düşünüp
hayata öyle bakın...
Çevrenize; yürürken yanından geçen insanlara,kitap tezgahının başında bekleyip eline bir kitap almış ama ;
Hala kitapları inceleyen bu yaşlı amca hayattan hala bir şeyler öğrenme azmini görüp onu orda yaşamanın ne güzel bir huzur olduğunu
yaşamasının anlamını seviyorum!!
Hayat minik ayrıntılarla bir bütün olarak çıkar karşımıza minik ayrıntılarımız ne kadar güzelse , bütün olarak
yaşadıklarımızda o kadar huzur verici bir bütün olarak
düşünüyorum!..
 
17.04.2007 - Sevgiler..AKSA
 
 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 13:13:16
İlk önce lojmana elinde telsizi ve tüfeği olan Yüzbaşı girdi.Sonra Askerleri yerde erimiş bir Tesbih olan bacakları ve göğsü yanmış,Kafası tanınmayacak kadar parçalanmış bir ceset yatıyordu.Yüzbaşı ağlıyordu Askerleri ağlıyordu.Cesedi oynatamadılar.Yanıklara ve tüten kumaş parçalarına su döktüler.Yüzbaşının bir an gözleri duvara takıldı.Badananın üzerine özenle yazılmış yazıyı defalarca Ağlayarak okudu….

UZAKLARDAYDIM,ÇOK UZAKLARDAYDIM ANAM
BURALAR ÇOK VİRAN ,ÇOK SESSİZ, ÇOK FAKİR
ÇOCUKLARIM AYAKKABISIZ, PANTOLONSUZ ,CEKETSİZ
SINIFIMIN CAMLARI YOKTU KARTON ÇAKTIM
BAYRAĞIM SÖKÜKTÜ DÜN GECE AĞLAYARAK DİKTİM


UZAKLARDA ÇOK UZAKLARDAYDIM
SENDEN MEKTUP GELMİYOR ANAM
UNUTUNMU BENİ? KIRGINMISIN
DERTLERİM ÇOK BİRDE SEN DERTLENDİRME
UNUTMA ANAM
UNUTULMUŞLARIN İÇİNDEYİM ZATEN

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 13:15:33
BU MEMLEKET ATATÜRKÜN YAPTIKLARINI UNUTANLARIN DEĞİL,
BU MEMLEKET, VATANIMIZI İÇERDEN BÖLMEK İSTEYENLERİN;
ONLARA ALET OLANLARIN,
KARDEŞİ KARDEŞE VURDURANLARIN DEĞİL...
BU MEMLEKET;
TERÖRİST BAŞINA SAYIN,
ŞEHİTLERİMİZE KELLE DİYENLERİN DEĞİL....
BU MEMLEKET....
KARA TOPRAĞIN ALTINDA SIRA DAĞLAR GİBİ YATANLARINDIR......

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 19 Tem 2007 13:26:47
Hayatta hiçbir şey yolunda gitmiyor diyenlere...
Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir.
Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
Bir süre için çalışın,
Bir sure tahammül edin.
Her zaman inanın
Ve hiçbir zaman geri dönmeyin...

 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 13:33:36
              ÇANAKKALE
Hüseyin isminde bir er yaralanmış ve sargı yerinde tedaviye alınmıştı.
Ancak yarası çok ağırdı. Durumunun ümitsiz olduğunu kendisi de
 hissediyordu. Onu çok seven arkadaşları etrafında pervane gibi
dönüyor, son anlarında can dostlarını mutlu etmek için elinden geleni
yapıyorlardı. Bu arada hastalara taze ekmek gelmişti. Hemen bir yarım
somun da ona uzattılar. Hüseyin somunu aldı, tam ısıracakken birden
durakladı; ve yeniden ekmeği başucunda bekleyen Mehmetçiklere uzattı.
Onların yemesi için ısrarı üzerine, sahabe ahlakını çağrıştıran şu sözleri
söyledi:
 
 "Kardaşlarım!.. Bu ekmeği benim yemem doğru değildir. Ben nasıl olsa
şimdi işe yaramadan öleceğim.. alın, bunu çarpışacak yiğitlere yedirin de
ekmek boşa gitmesin..."
 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Tem 2007 13:35:39
General Guro anlatıyor:
 
 Bir gün, bir taarruz sonrası cepheyi dolaşıyordum, yaralı bir Fransız
subayını gördüm ve elini sıkmak istedim. Elimi sıkmadı ve "benim değil, şu
Türk subayının elini sıkınız, o olmasaydı ben şimdi ölmüştüm" diyerek
ilerde baygın yatan Türk subayını gösterdi. Sebebini sordum, subay şöyle
devam etti:
 
 "İkimiz de ağır yaralı idik. O kendi yarasına aldırmadan sargı
paketini çıkardı ve benim şaşkın bakışlarım arasında boynumdaki yarayı
sardı. Rica ederim, yalvarırım onu kurtarınız."
 
 General çok meraklanır, acaba bu Mehmetçik neden kendi yarasına
bakmamış da, düşmanını tedaviye çalışmış. Merakını yenemeyip işin aslını
soruşturur ve şunları öğrenir.
 
 O Fransız subayı yaralanmıştır. Bir kenara çekilir, elini cebine atar
ve cebinden cüzdanını çıkarır. Cüzdanın içinden yaşlı bir kadın fotoğrafı
çıkarıp, bakar, bakar, sonra öper, yüzüne gözüne sürer... Mehmetçik, onun
annesi olduğunu tahmin etmiş ve demiştir ki: "Beni bekleyen ne annem var,
ne de babam... Ben ölsem arkamdan ağlayan kimsem olmaz... Ama bu arkadaşın
onu bekleyen bir annesi var. Bari o sağlığına ve annesine kavuşsun..."
 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK