CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 8. Bölüm -
Patronun istediği dosyaları değil hazırlamak, yerlerini bile bilmiyordum.
Tamam, sakin olmalıyım. Çekmeceler, dosyalar, evet. İşte bunlarla başlayalım. Mehmet Beyin gönderdiği teklif, Mustafa Beyin teklifi, Aslı Hanımın hazırladığı sunular, Yaşar Beyin teklifi ve yıl sonu raporları, banka dokümanları.....
Bi dakika bi şey eksik, bi şey eksik... Olamaz Yavuz Beyin imzaladığı ön anlaşma metni yok. Hay aksi Yavuz Bey bu metnin bi kopyasını istemişti ama tabi ki ihmal etmiştim. Şimdi nasıl derim, yeniden hazırlayıp imzalar mısınız diye. Adam çekip vursa haklı. Napıcam şimdi
Bu sorun nasıl çözülür, nasıl çözülür? Cık, çözülmez.
.............................
.......
Ya da buldum!... Bana ancak Seval abla yardım edebilir.
Koşarak odadan çıkıp asansöre ulaştım. Asansör ikinci kattaydı ama bir türlü gelmiyordu... Hadi acıyın bana, gönderin şunu.
Anlaşıldı gelmeyecek. Hadi koş Murat, akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş. Saat üç... Hala biraz zamanım var. Seval abla kaçıncı kattaydı, sanırım on yedinci katta.
Allah'ım yardım et! Merdivenleri birer ikişer çıkmaya başladım... Nefes nefese kalmıştım... Nihayet.
-İyi günler, iyi çalışmalar arkadaşlar, Seval Hanıma bakmıştım.
-Az önce aşağıya, fotokopiye indi Murat Bey.
-Ne zaman gelir?
-Yarım saate kadar biter demişti ama oradan yemeğe geçecekti.
-Öyle mi, iyi günler, kolay gelsin.
Seval ablaya ulaşmaktan başka çarem yoktu. Çıkmadan yakalamalıydım. Tekrar koşmaya başladım. Asansör kattaydı, inanılmaz mutlu olmuştum. Kapıyı hızlıca açtım, oda ne, asansör yerinde yok. Tamirat mı!...
Tamam, napıyoruz, kızmıyoruz ve aşağıya koşarak iniyoruz... On altı...On iki... Dokuuzz
Sekizzz.....Beeşş ve üçüncü kat. İşte orda!
-Seval abla, ablacığım yardımına ihtiyacım var!
-Dur, bir nefes al... Anlat hadi, ne oldu?
-Sorma Seval abla, Yavuz Beyin imzaladığı ön anlaşma metnine ihtiyacım var.
-Sakın bir kopyasını almadım deme.
-Maalesef dedim bile. Ablacığım ocağına düştüm. Bana yardım etmelisin!
-İyi de, ne yapabilirim ki.
-Seval abla ben düşündüm de, diyorum ki, Yavuz Beyin sekreteri
-Nolmuş Yavuz Beyin sekreterine?
-Diyorum ki, onda anlaşma metninin bir kopyası vardır. Seni kırmaz, fark ettirmeden Yavuz Beye tekrar imzalatsa, ne dersin?
Seval abla umutsuzca başını sağa sola sallıyordu.
-Murat bunu aklından bile geçirme.
-Ablacığım ne olur, tüm kariyerim buna bağlı... Eğer bu sıkıntıdan kurtulmama yardım edersen ne istersen yaparım. Mesela sana yemek ısmarlarım ya da istersen hafta sonu senin küçük oğlanı parka götürürüm... Evini boyarım, camlarını silerim, abla ne olur, diz çöküp yalvarayım mı? Lütfen.
-Tamam, deneyelim ama söz veremem. Üstelik bu vaatlerin bir gün başını yakacak haberin olsun.
-Abla zaten son ümidim sensin.
-İnşallah ikimizi de yakmayız Murat.
Kadıncağızı da zor durumda bırakmıştım. Üstelik zaman ilerliyordu.
.............................
...................
-Üzgünüm Murat... Yavuz beyin sekreterine ulaşamıyorum. Şirkette bir yerdeymiş ama tam yerini bilen yok.
Yıkılmıştım. Olduğum yere çöktüm. Artık başımı ovmak hiç bir işe yaramıyordu. Seval abla hala ulaşmaya çalışıyordu. Bir ara acıyarak yüzüme baktığını gördüm. Elinden geleni yapmıştı...
Gözlerim kapattım, yüzüm iki elimin arasındaydı. Yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı.
.
-Murat, Murat koş! Onu buldum.
-Nee.....
-Hadi koş. Şirket iki cadde aşağıda, sen gidene kadar hazırlamaya çalışacak.
-Abla sağ ol, bu iyiliğini unutmicam.
-Deli çocuk, durma çabuk git, taksiye bin! Yavuz Bey her an çıkabilirmiş! Sana vereceği dosyalar da varmış!
Merdivenlerden koşmaya başlamıştım. Şirketin dışına çıktığımda zaten yorulmuştum. Bacaklarımda kesik kesik sızlamalar hissediyordum, terlemiştim. Böyle zamanlarda çocukluğumdan beri sancılanırdım. Şimdi de öyle olmuştu. Göğsümde hatırı sayılır bir sancı canımı yakıyordu. Bir taraftan koşuyor, bi taraftan bacaklarımdaki sızıyı duymamaya çalışıyordum. Dayan Murat dayan, geldik sayılır... Şirketten içeri girdim.
-Yavuz Beyin ofisini soracaktım.
-Koridorda ilerleyin. Asansör orada.
-Yani,
-Dokuzuncu kat beyefendi.
Ne kadar rahat söylüyordu. 'Dokuzuncu kat beyefendi.'
Asansöre doğru ilerledim. Görevliye ümitsizce sordum. Çalışıyor mu?
-Evet, tabi.
-Çok şükür.
-Yalnız şu anda depodan bir iki ufak yükleme yapılıyor. Beş dakika beklerseniz.
Beş dakika mı, beş saniyem bile yoktu.
-Af edersiniz, merdivenler nerde acaba?
Görevli eliyle sol tarafı işaret ediyordu.
Naparsın, öldürmeyen Allah öldürmüyor. Hadi Murat koş!