Lütfen Okumayın Daha Bitmedi Çünkü

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 27 Oca 2012 11:10:53
Sayın "fusunhoca" öğretmenim, değerli paylaşımlarınız için teşekkür ederim...
Saygılarımla...

26.01.2012
Bilinçsizce Bilinç Altına…
Ve şimdi tetildeyim diye
Uzandım koltuğa elimde kumanda
Bir bakayım dedim televizyona
Acaba neler var Gündüz Kuşağı’nda
Önce karşımda Aile Boyu bir yarışma
Popüler cevapları aradık birlikte
Uzun uzadıya
Sonra başladım kanal kanal dolaşmaya
Hayatın İçinden dediler farklı konular konuklar
Bazen anlamlı bazen öylesine sorulmuş sorular
Tatlı Sert dedim başladım araştırmaya
Mahkemelerin verdiği kararlara rağmen
Suçluyu sorgulamaya haksızı haksızdan ayırmaya
Su Gibi akacaktı ki zaman
Ne Çıkarsa Bahtıma demişken kumandayla
Evlen Benimle dedi biri mikrofonla
Ve bir başkası gelenekleri öne sürerek
Karşı çıktı örf adete uymayana
Zaten pek bir şey istemiyordu aslında
Evi arabası olsun birazda para
Ee artık iki gönül bir olunca
Seyran yeri olmuyor samanlık buralarda
Bilinçsizce dolaşırken biraz öfke biraz isyanla
Birden bir soru geldi aklıma
Benim tüm bilinçsizliğime rağmen
Bilinçli bir kampanya mı yürütüyor dersiniz
Aslında attığı her adıma dikkat eden Medya?..

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 27 Oca 2012 12:36:24
Çocuklarımızı Bilgisayar Bağımlısı Yapmayalım Lütfen..

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 27 Oca 2012 14:49:58
"Bizi bir araya getiren şey, acı çekmemizdir. Sevgi değil. Sevgi akla boyun eğmez, zorlandığında da nefrete dönüşür. Bizi birleştiren bağ seçilebilir bir şey değil. Biz kardeşiz. Paylaştığımız şeylerde kardeşiz. Hepimizin tek başına çekmek zorunda olduğu acıda, açlıkta, yoksullukta, umutta biliyoruz kardeşliğimizi. Biliyoruz, çünkü onu öğrenmek zorunda kaldık. Bize birbirimizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini, eğer elimizi uzatmazsak hiçbir elin bizi kurtaramayacağını biliyoruz. Uzattığınız el de boş, tıpkı benimki gibi. Hiçbir şeyiniz yok. Hiçbir şeye sahip değilsiniz. Hiçbir şey sizin malınız değil. Özgürsünüz. Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir."

 Igor Kozlovsky

Çevrimdışı orhan0101

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 89
  • 282
  • 89
  • 282
# 27 Oca 2012 15:10:34
Arkadaşlar paylaşımlarınız çok güzel. Emeğinize ve yüreğinize sağlık.

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 27 Oca 2012 19:52:09
Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı,
Ona işaret parmağımı kaldırıp yasaklar koymak yerine,
Parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim.
Hatalarını daha az düzeltir, onunla daha çok yakınlık kurmaya çalışırdım.
Onu sadece gözlerimle izler, ona saat kısıtlamaları koymazdım.
Daha bilgili olmaya çalışır, ona daha çok şefkat gösterirdim.
Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar, uçurtmalar uçururdum.
Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine, onunla oyunlar oynardım.
Onunla kırlarda koşar, yıldızları seyrederdim.
Onu daha sık kucaklar, daha az hırpalardım.
Ona karşı katı davranmaz, onu daha çok yüreklendirirdim.
Önce benlik saygısı kazanmasını sağlar, bir ev sahibi olmayı daha sonra düşünürdüm.
Ona güce karşı sevgi duymak yerine, sevginin gücünü öğretirdim.

Diane Leomans

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 Oca 2012 14:30:27
28.01.2012
Saçma Sapan Saçmalama Hakkı…

Tamamen saçma olacağını bile bile
Yazıyorum yani
Bir insan ne kadar saçmalayabilir düşüncesi ile
Demem o ki varsa saçmalamakta bir sınır
Bu sınır ne kadar sinir bozucu olabilir merak ediyorum
Ama bir yandan da biliyorum
Ki saçma olan bu satırların
Elle tutulur tarafı da olacaktır bir bakıma
Yani ne taraftan bakarsan
Belki de o kadar saçmalıyorum
Belki de saçmalamanın sınırlarını zorluyorum
İnan bilmiyorum
Bildiğim bir şey varsa
Böylesi saçma bir düşüncenin
Aslında düşünmeye değer olabileceğini
Düşünmeye başlıyorum…
Belki saçmalıklar arasında
Saçma sapan yalanlar karşısında
Ciddi ciddi saçmalayarak
Saçmalamanın sınırlar dâhilinde yapıldığı takdirde
Mantıklı geleceğini anlatmaya çalışıyorum…
Saçma geliyorsa bütün bunlar
Baştan uyardım unutma
Ve saçmalamaya çalıştığım için
Ne olur beni suçlama…

Soruyorum kendi kendime
Kendisini anlatmasına izin vermeden
Açıklamayı sonuna kadar dinlemeden
Yani anlama çabası içine dahi girmeden
“Ne saçmnalıyorsun” diyerek kesip atmak mı
Yoksa yazdıklarım mı daha saçma?

Soruyorum kendi kendime
Seçemediklerinden dolayı
Doğuştan belirlenen niteliklerinden ötürü
Karşısındaki yargılamak mı
Yoksa yazdıklarım mı daha saçma?

Soruyorum kendi kendime
Üç Semavi din “Öldürmeyeceksin” diye emrederken
Evrensel İnsan Haklarında en önemli hak yaşam hakkı iken
Kendi doğrularından farklı doğruları savunduğu için
Bir Can’a kıymak mı
Yoksa yazdıklarım mı daha saçma?

Sonra soruyorum kendi kendime
Elindekinin değerini kaybettikten sonra anlamak mı
Karşındakini kendin gibi olmadığı için yok saymak mı
Düşünmeden konuşmak mı
Yaşananlardan ders almaksızın aynı hataya tekrarlamak mı
Kendi çıkarları uğruna başkasının haklarını yok saymak mı
Yaşanabilecek bir dünyayı birbirine çekilmez kılmak mı
Yoksa yazdıklarım mı daha saçma?

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 28 Oca 2012 15:50:08
Hastahanede oğlumun baş ucunda kalmama, bir anne olduğum için değil, doktor olmam sebebiyle müsaade ettiler. Çocuk felci salgını son hadde yükseldiğinden, oğlumla, çocuk felcine mübtela oldukları sanılan diğer çocuklarla, hastahanenin hususi bir koğuşunda nezaret altına alınmıştı.
Koridorun öbür ucundaki odalarda çocukların ağladığını duyuyordum. Fakat zavallı oğlum, belkemiği muayene edilirken korku içinde "Anne" diyebilmiş, sonra da buhranlı bir uykuya dalmıştı.
Muayene bittikten sonra mütehassıs doktor bana döndü. Yüzünde yorgun ve üzüntülü bir ifade vardı.

- Çok müteessirim, doktor, galiba çocuk felci, dedi.

Duyduklarıma inanamayarak yüzüne baktım. Başka bir çocuğun çocuk felcine yakalandığına inanabilirdim, ama bu felaketin oğlumun başına geldiğine bir türlü ihtimal veremiyordum. Artık doktorluğumu unutmuş, hasta çocuğumun başında endişe içinde bekleyen bir anne olmuştum.

- Henüz felç olmadı, değil mi? diye sordum.

- Hayır, inşaallah olmaz, diye cevap verdi. Sonra yüzüme dikkatle bakarak:

Siz eve gidip biraz uyumaya çalışsanız iyi olur, dedi. Çocuğun halinde bir değişiklik olursa, size haber veririz.
Doktorun sözünü dinlemeye karar verdim. Vakit gece yarısını geçmişti. Sabahın beşinden beri ayaktaydım. Salgının şiddetlenmesi yüzünden fasılasız çalışmıştım. Oğlumun kızarmış, zayıf, yüzüne baktım. Beklemekten başka yapılacak şey yoktu. Çocuğumu kollarımın arasına alıp bağrıma basmak istedim. Bunu yapamayacağımı bildiğimden hızla odadan çıktım.
Evimin kapısını açıp içeri girdiğim zaman, derin bir sessizlikle karşılaştım, Kocam, iş için Chicago'ya gitmişti. Telaşlanmaması için ona oğlumuzun hastalığını bildirmemiştim. Esasen çocuğun halinde, yarına kadar bir değişiklik olmadığı takdirde, iyileşmesi ümidi artacaktı.
Nihayet bir uyku ilacı alıp yattım. Saatlerden sonra uykumun orasında telefonun çaldığını duydum. Yerimden fırladım. Baş ucumdaki saat 4'ü gösteriyordu.

Ahizeyi kulağıma dayayınca telaşlı bir kadın sesinin:

- Doktor siz misiniz? diye bağırdığını duydum.

Rahat bir nefes aldım. Acele olarak bir hastaya çağrıldığımı anlamıştım. Doktorun ben olduğunu söyleyince, ahizenin diğer ucunda derin bir sessizlik oldu. O vakit beni çağıran kadının, müşterilerimden veya müşterilerimden birinin dostu olmadığını hissettim.
Kadın bana, çocuğuna arız olan hali tasvir edince çocuk felcinin yeni bir kurbanıyla karşı karşıya olduğumu anladım. Kadının adresini aldıktan sonra hastaneye telefon ettim. Çocuğumun halinde bir değişiklik yoktu.
Uyuyan şehrin tenha sokaklarından geçerek o adrese doğru yol alırken kendimi büsbütün yalnız hissediyordum. Verilen adrese yaklaştıkça, evlerin seyrekleştiğini görüyordum. Biraz sonra otomobili durdurttum. Elinde bir fener olan bir kadın derhal bana doğru koştu ve eteklerime sarılarak:

- Çabuk doktor, çabuk! diye inledi.

Gözyaşlarıyla ıslanmış yüzüne baktım. Kadının genç mi yoksa ihtiyar mı olduğu belli değildi. Tek odalı eve girince irkildim. Mesleğim dolayısıyla birçok eve girdiğim halde, bu derece perişanlık görmemiştim. Kadının elindeki fenerin hafifçe aydınlattığı odanın bir ucunda iskelet kadar zayıf üç çocuk, üstü boş bir masanın etrafında oturuyorlardı. Odanın geri kalan kısmı karanlık içindeydi. Yalnız gözlerim, bir köşede duran yatakta, kirli bir yorganın altında inleyen bir çocuğu seçebildi.
Takriben beş yaşlarında olan çocuk, pek zayıf ve bakımsız görünüyordu. Muayeneyi bitirince, korkunç hakikati kavradım. Kadına beni beklemesini işaret ettikten sonra evden çıktım. Civardaki dükkanların birinden hastaneye telefon ederek derhal bir cankurtaran gönderilmesini istedim.
Kulübeye dönünce diğer çocukları da muayene ettim. Onlar da son derece zayıf olmakla birlikte, çocuk felcine henüz yakalanmamışlardı. Derken hasta çocuk ağlamaya başladı. Annesi kolumu yakaladı. Kadına hakikati söylemek lüzumunu hissettim.

- Çocuğunuz çok hasta, fakat elimizden geleni yapacağız, dedim.

Anne, çocuğunun saçlarını okşadıktan sonra bana dönerek:

- Dua edelim, dedi.

Senelerden beri doktorluk yaptığım halde, bana dua etmemi teklif eden bir müşteriye rastlamamıştım. Bu kadının benim bilmediğim bir bilgiye sahip olduğunu hissedip teklifini kabul ettim. Çocuklar ve annesiyle birlikte ben de yere diz çökerek duaya başladım. Kadının vecd halinde tatlı bir sesle söylediği dualar, kalbime saplanıyordu.
Bir aralık hastahanenin soğuk koridorları, doktorun ciddi yüzü ve çocuğumun hayali gözlerimin önünde canlandı. Hastahaneden çok uzakta olmama rağmen, adeta çocuğumun başucunda durduğumu hissediyordum. Derken kalbim duracak gibi oldu. Hayalimde, çocuğumun başını kaldırarak bana gülümsediğini görmüştüm. Bütün kuvvetimi toplayarak bu hayalleri silkip atmaya çalıştım.

Yanımda dua eden kadın ve çocuklarına baktım. Birdenbire onların derin imanı bana tesir etmiş olacak ki, yüksek sesle:

- Allahım, sen bu duaları kabul et, diye yalvardım.

Duası bittikten sonra kadın doğrularak, çocuğunun başucuna gitti. Hasta, sakin bir şekilde uyuyordu. Bunun üzerine annesi bana dönerek "gördünüz mü? Allah duamızı kabul etti" dedi,

Söyleyecek söz bulamadım. Çocuk cankurtarana nakledilirken uyanmadı. Geçen yarım saat içinde, nefes alması ve nabzı normal hale girmişti. Kulübeden ayrılırken para çantamı, annenin avucuna sıkıştırdım. "Yarın gece gelirim " dedim.
Otomobilime doğru yürürken basımı kaldırıp göğe baktım. Sabah oluyordu. Hastaneye yaklaşırken hiç korkmuyordum. İçimden bir ses oğlumun bana bakarak gülümseyeceğini fısıldıyordu.

Derleyen: Dr. Emin Manisalı
NOT: Bu yazı, yaşanmış bir hadisenin kahramanının kendi ağzından ifadesidir.

Çevrimdışı duyguaydın

  • Moderatör
  • *****
  • 5.423
  • 126.360
  • 5.423
  • 126.360
# 28 Oca 2012 18:21:40
BİR KADIN GİTTİĞİNDE........
>
> Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur. Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
> Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
> Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
> Sık sık boynunu büker "sarıkız".
> O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz
> Değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
> Balkon artık sessizdir
> Koridor kimsesiz.
> Bir kadın gittiğinde...
> Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında;
> Bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...
> Bir anne gider...
> Bir dost...
> Bir arkadaş...
> Bir sevgili...
> Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde...
> Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
> Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz,
> Annesi gitmiştir "geç kalma" nın.
> Kadınlar,arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
> Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında
> Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
> Hayatınızdaki kadını yitirmemeniz dileğiyle...
>

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 30 Oca 2012 00:56:40
Bu Resim Çocukları İçin Her Türlü Fedakarlığı Yapan Annelere İthaf Olunur...

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 01 Şub 2012 11:28:16
28.01.2012
Düşten Ütopya….

Bir düş canlanıyor zihnimde
Hatta düşün ötesinde bir ütopya
Gitgide canlanıyor zihnimde
Yaşananları yaşanmışlıkları yaşanacakları
Düşüncelere dalarak yaşadıkça
Bir düş canlanıyor zihnimde
Hatta düşün ötesinde bir ütopya
Bir toplum düşlüyorum kendimce
Kendi kendimi sorguladıkça
Bir toplum var oluyor zihnimde
Zihnim her gün allak bullak oldukça
Düşlüyorum çocukların yönettiği bir dünyayı
Yetişkinlerin yani yetişenlerin emekliye ayrıldığını
Çocuk olmayanın söz hakkı olmadığı
Yönetime katılamadığı bir dünya
Diyelim ki yöneticisin çocuk denen yaşta
Ve yetiştiğin anda bırakacaksın yetkilerini
Bir başka yetişkine değil bir çocuğa
Kuralları belirleyen sermayeyi düzenleyen
Yöneten yarına yön veren
Her daim son sözü söyleyen
Çocukların olduğu bir dünya zihnimde canlanan ütopya
Düşünüyorum söylenen yalanların
Ne kadar çabuk açığa çıkacağını
Bilmediklerini sormanın ayıplanmayacağı
Yöneticilerin ayrımcılığa yer vermeksizin atanacağı
Seçemediği niteliklerden dolayı yargılanılmayacağı
Belki haklı belki yanlış ama
Her daim masumca samimiyetle düşüncelerin açıklanacağı
Bir düş canlanıyor zihnimde
Hatta düşün ötesinde bir ütopya
Belki de zihnim oyun oynuyor bana
Bir çocuğun inadı inancıyla
Bir düş canlanıyor zihnimde
Hatta düşün ötesinde bir ütopya
Belki de yorgun zihnim direniyor
Kardeşçe paylaşarak yaşanılacak bir dünya umuduyla…

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2012 11:16:03
31.01.2012
İçimdeki Yabancı…

Öylesine yazmak isterdim
Yani kelimeleri hoyratça kullanmak
Başıboş dolaşan yankılanan sesleri
Öylesine yan yana getirmek
Ve bildiklerimi unutmak isterdim
Kelimeleri kavramları hayata dair olanları
Öylesine seslerden oluşan bir harf dizimi ile
Yazmak ve susarak anlaşılabilmek anlatmak
Boşaltmaya çalıştığım zihnimden geçenleri
Bir yabancının gözleriyle görebilmek isterdim
Yani bir başkası misali
Kendimi yargılamak konuşma hakkı vermeden
Sadece bir başkası ile izler gibi
İzlemek benliğimdeki izleri
Bir başkası ile dinler gibi
Kalp atışlarımı dinlemek isterdim
Ve anlamak isterdim
Neden nasıl niçin diye sormaksızın
Sadece anlamak
İşte en sonunda ise çekilip bir köşeye
Bir başına ben ve bana yabancı yanımla
İzlemek hayatı
Belki acizlik diyeceğim içten içe
Ama umuyorum susturacak beni bendeki yabancı
Ve şimdilik sadece dinle diyecek
Hayatın içindeki umudun ezgisini
Koşuşturmalardan dolayı unutulmaya yüz tutan ezgiyi…

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 03 Şub 2012 22:18:34
ENGELLİ BİR ÇOCUĞUN ANNESİNE SÖZLERİ...

Merhaba anne,
Nasılsın?
Ben iyiyim.
doğmama çok az bir süre kaldı
Ama sana söylemem gereken birşey var.
Kimilerine göre bazı eksikliklerle geleceğim..
"Özürlü" diyecekler bana..
Ama ben kimseden "özür" dilemeyeceğim anne..
Senin dışında...
Senden şimdiden özür dilerim..
Beklentilerinin hepsine cevap veremeyeceğim için..
Komşumuz çocuklarını benimle oynatmak istemediği zaman boynunu eğeceğin için..
"Bana doğru düzgün bir evlat bile veremedin", sesini duyarsan birgün..Kulağındaki her yankısı için..
Mağaza mağaza dolaşıp bisiklet seçmenin tatlı heyecanı yerine,
Tekerlekli sandalye almanın burukluğunu sana yaşatacağım için..
Çağrılmayacağımız her aile toplantısı,bayram kutlaması, piknik için..
Yada çağrılacağın ama benim yüzümden gidemeyeceğin her toplaşma, her düzenlenen kadınlar günü için..
ÖZÜR DİLERİM ANNE..

Ama senden bir isteğim var;
Benden sakın vazgeçme anne!
Bacaklarım güçsüz olabilir..
Kolayca tırmanamayabilirim merdivenleri..
Sakın beni taşımaya kalkma anne!
Tamam engelleri birlikte aşalım yine..
Ama sen elimden tutma!
Bana yardım etmek istiyorsan yukarı çık ve bana "gel" de!
Çıkamadığım için ağlayabilirim belki de..
Ama sen ağlat beni anne!
Ağlasamda daha çok merdiven çıkarmalısın bana..
Yoksa asla güçlenemem..

Kulaklarım iyi işitmeyebilir..Konuşmaya başlamam biraz zaman alabilir belki..
Ama sen sakın suskunluğa bürünme anne!
Daha çok konuşmalısın benle!
Daha çok şarkı söylemeli, daha çok kitap okumalısın bana!
Yoksa asla konuşamam...

Belki bazı takıntılarım, ısrarlarım olabilir geldiğimde..
'N'olur bana 'hayır' de anne!
Bana acıdığın ve beni mutlu etmek için, istediğim herşeyi yapma hatasına sakın düşme!
Lütfen ağlat beni anne!
Şimdi beni ağlat ki, ilerde birlikte ağlamayalım..
Yoksa asla ayakta duramam..

Belki etrafındaki insanlardan biraz farklı bir yüzüm olabilir doğduğumda..
Çok iyi görünmeyebilirim belki..
Ama sen yine güzel güzel bak bana anne!
Öyle bakki, bende aynaya baktığımda karşımda güzel bir yüz görebileyim..
Yoksa asla kendime gülümseyerek bakamam...

Bir şeyleri hemen kavramayabilir, çabucak anlamayabilirim belki...
Ama sen yine anlat bana anne!Defalarca anlat!
Benden sakın VAZGEÇME!
Yoksa asla Öğrenemem...

Son birşey daha;
Lütfen bu satırları okurken ağlama!
Çünkü ben yazarken inan hiç ağlamadım ANNE...!!!

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 04 Şub 2012 14:35:32
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim ,
ya da asla birini severken karşılığını beklemedim...
Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim...
Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim...
Bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım...
Ama hata insana mahsustur dedim..
Affettim , af diledim..
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim..
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler...
Ama asıl unuttukları şuydu... Ben aldanmadım...
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar...
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için..
Oysa ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar..

Can Yücel

Çevrimdışı sinanar5507

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 338
  • 497
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 338
  • 497
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 Şub 2012 14:47:46
harikaydı hocam

Çevrimdışı sinanar5507

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 338
  • 497
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 338
  • 497
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 Şub 2012 15:24:08
canım annem

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK