Lütfen Okumayın Daha Bitmedi Çünkü

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 20 Mar 2012 21:30:20
Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır.
Bir hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur.Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz.

Maymun tatlının kokusunu alır ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken
elini dışarı çıkartması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkamaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında maymunu tutsak eden bir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir.
Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır.Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 20 Mar 2012 21:42:59
Hazır olun ya da olmayın,
Bir gün sona geleceksiniz.
O gün geldiğinde Zenginliğiniz,hıncınız kininiz,öfkeleriniz,hayal kırıklarınız, umutlarınız, tutkularınız, planlarınız ve yapmak istedikleriniz hiçbir önemi kalmayacak.
Öyleyse önemli olan nedir? Yaşadığımız günlerin değeri neyle ölçülür.

*Önemli olan, ne aldığınız değil, ne verdiğinizdir.
*Önemli olan, öğrendikleriniz değil, öğrettiklerinizdir.
*Önemli olan,doğruluk,dürüstlük, merhamet,fedakarlık ve cesaretle atmış olduğumuz her adımla,başka yaşamları zenginleştirmiş olmanızdır.
*Önemli olan,yetenekleriniz değil, karakterinizdir.
*Önemli olan,diğer insanları yüreklendiren,onların sizi takip etmesini sağlayan örnek bir insan olmaktır.
*Önemli olan kaç kişi tanıdığınız değil,siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek olan insanların sayısıdır.
*Önemli olan,hatıralarınız değil,sizi sevenlerin kalbinde yaşayacak olan hatıralarınızdır.
*Önemli olan, ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil,kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır.
*Önemli bir hayat yaşamak rastlantıyla olmaz.
*Önemli olan, koşullar değil, seçimlerinizdir.
*Önemli bir hayat yaşamayı seçin.

Michael Josephson

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 25 Mar 2012 01:51:00
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır.
Bir hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur.Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz.

Maymun tatlının kokusunu alır ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken
elini dışarı çıkartması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkamaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında maymunu tutsak eden bir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir.
Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır.Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.
Hayat o ufacık tuzaklarla doludur.. asıl önemlisi tuzaklar değil bence... Elimizin büyüklüğü...

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 06 Nis 2012 21:47:34
b]HANIM

Çoğu erkek eşine HANIM ! diye hitap eder ama nereden geldiğini bilmeyiz çoğumuz bu kelimenin.
Bir gün Cengiz Han sarayına, tüm hanlarını toplamış , tahtının sağ yanına da eşini oturtmuş;

Cengiz Han hanlarına,

– “Ben Hanlar Han’i Cengiz Han, hepinizin hanıyım” demiş ve sonra eşini göstererek;

– “Bu da benim HAN IM” demiş.

İşte erkeklerin “eşim” anlamında söyledikleri “hanım” kelimesi

oradan geliyormuş.. Ne kadar hoş değil mi? Kadının adı da var, yeri de ve saygınlığı da..[/b]

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 12 Nis 2012 22:07:43
Bazen tek yapabileceğiniz şeyin öfkenizi içinize atmak ya da karşınızdakinin yüzüne söylemek olduğunu düşünebilirsiniz. Ama üçüncü bir seçeneğiniz daha var: Akışına bırakabilirsiniz. Ve sadece bunu yaptığınızda öfkeniz gerçekten gider. Ve hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 14 Nis 2012 11:58:52
Karar Verdim Beklemek Yok

Karar verdim artik beklemek yok bundan sonra
Ne vefasiz bir yari ne de hic gerceklesmeyecek ümitleri
Beklemeyecegim artik biktim bunlardan
Neden hep ben oldum hasretlerde kaybolan
Ve sensizlik denen o cehennem atesinde yanan
Karar verdim göcecegim bu diyarlardan
Bir basima yalniz
Hatiralarima kazdigim o cukura seni de gömecegim
Ama cok iyi biliyorum unutmak istesem de sevecegim
Ne care ne fayda karar verdim ben en sonunda buralardan göcecegim
Yanima birtek senin icin yazdigim siirleri ve yalnizligimi alacagim
Karar bu sevdigim durmam artik göcecegim
Ve eminim sensiz ve yalniz bir yerlerde ölecegim
Umut bagladigim her seyden bütün düslerden vazgececegim
Ve yalniz kalmanin acisini kendime cektirecegim
Bütün hayatinda mutlu olmamis su bedeni
Sensizlikle besleyecegim
Unutma sakin ben sadece seni degil bundan sonra sensizligi de sevecegim
Kalbime atesten bir zincir vuracagim seni unutmak icin
Her ne kadar elimde olmasa da aglamamaya calisacagim ardindan
Yalniz kalinca buralarda yani göctügüm yeni diyarlarda
Adini sevdigim degil hain koyacagim bundan sonra
Kararim beklememek bundan sonra
Ne sensizlige umut baglamayi ne de sen yokken seni sevmeyi
Ve kararim yalniz ölmek olsun and icerim
Ve ben sensizligime bütün acilarimi gömerim
Adini hain koyarim ki anmayayim o güzel adini
Hayalini silmeye calisirim aklimdan düsündükce aglamayayim diye
Ve sensizligin adini da kursun koyarim
Her sensizligimi düsündügümde beni vursun kalbimden canimi alsin diye
Ben karar verdim artik göcecegim bu diyardan
Her ne kadar arkamda seni birakacak da olsam
Kalbime atesten kilitler sensizlikle dolu günler birakcak da olsam
Karar verdim ben sensizligimi düsünmeyecegim bundan sonra
Ve mechul olan bir yerlerde ölecegim hasretinden
Ama sen takma bunlari sakin kafana
Ve yasa hayatini doya doya
Sev sevil mutlu ol sana lâyik olanla

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.321
  • Müdür Yardımcısı
# 03 May 2012 21:39:33
Kadınlar gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde ‘yetim-öksüz’ kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler.. .
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker ’sarıkız’.
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
Bir kadın gittiğinde…
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci.. .

Bir anne gider…

Bir dost…

Bir arkadaş…

Bir sevgili…

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki ‘Dikkat et…’ duyulmaz, annesi gitmiştir ‘geç kalma’nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.
Ve bir kadın gittiğinde pek çok ‘yetim’ bırakmıştır arkasında.

Bekir coşkun

Çevrimdışı _emili_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.074
  • 1.761
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.074
  • 1.761
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 03 May 2012 21:42:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
b]HANIM

Çoğu erkek eşine HANIM ! diye hitap eder ama nereden geldiğini bilmeyiz çoğumuz bu kelimenin.
Bir gün Cengiz Han sarayına, tüm hanlarını toplamış , tahtının sağ yanına da eşini oturtmuş;

Cengiz Han hanlarına,

– “Ben Hanlar Han’i Cengiz Han, hepinizin hanıyım” demiş ve sonra eşini göstererek;

– “Bu da benim HAN IM” demiş.

İşte erkeklerin “eşim” anlamında söyledikleri “hanım” kelimesi

oradan geliyormuş.. Ne kadar hoş değil mi? Kadının adı da var, yeri de ve saygınlığı da..[/b]
Çok güzell teşekkürler öğretmenim.

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2012 08:54:36
27.05.2012

Akan Zamana Bakarak...

Sadece kendi sesini duyarak
Sadece kendi konuşmalarına tanık olarak
Yine geçiyor zaman
İçten içe tükenip yok olarak
Yok oluşu yeni bir diriliş için
Yok oluşu benliğin şekillenişi için
Yakar zihnini soruların aleviyle
Yakar enliğin yankılanan sesiyle
Her bir cevapta yeni sorular
Hep soruyu barındıran cevaplar
Geçmişin özlemler bir o kadar sitemkar
Geleceğin kaygısı kemirip benliğini
An'larda her an'ı sarar
Gözlerine dahi bakarken aynada
Gözlerinde gördüklerini anlatamaz kendine
Gözleri solgun bir ışık misali
Gözleri ele verir yorgunluğunu
Ama yinede tebessüm eder
Dudaklarının kıyısında acılar
Tebessüm eder aynadaki suretine
Şaşkınlığını delilik sayar
Şaşırır çünkü hayat içerisinde sorular
Sorularda edinilen cevaplar
Her biri yeni bir çelişkiyi barındırır
Yeni bir savaşın çığlıklarını haykırır...
Sadece kendi sesini duyarak
Ve şaşkın tebessümlerle yaşayarak
Geçiyor zaman
Durmaksızın akarak...

"Sorgulmamı, sorular sormamın, özeleştiri yapmamın cesaretini veren, eleştirilerinde geçmişimle hesaplaşmamı sağlayan bütün değerli öğretmenlerime, herkese..."
Saygılarımla...

Çevrimdışı okulönceci26

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
# 28 May 2012 09:02:03
boran_12 öğretmenim kaleminize ve yüreğinize sağlık...

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2012 09:03:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
boran_12 öğretmenim kaleminize ve yüreğinize sağlık...
Bilge öğretmenim, destkelerinize cesaretlendirici sözlerinize ben teşekkür ederim :)

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 29 May 2012 09:04:09
Tatil, Yarım Gün Mesai,( Zamanında)İş Bulma Garantisi; Bunda Ne Var ki? – 1

İtiraf ediyordu kendisine. Başlangıçta kendisinin de başlıktaki gibi düşünebildiğini. Yani yarım gün çalıştığını, hafta sonlarını, karne tatilini, yazın üç ay(!) sürecek olan dinlenmeyi düşlememiş değildi. Ama bir hakikat daha vardı ki, çocukları sevdiğiydi. Öyle ki yaşamak diyordu diyor da halen, bir çocuğun yılmak bilmez inadı ve inancıyla…

Hukuk fakültesini düşlerken ortaokul lise yıllarında, avukat olarak karşı çıkmak varken haksızlıklara, biraz sınav sisteminde onbir yılı üç saate sığdıramayacağı gerçeği, başlangıçtaki başlığın cazibesi ve çocuk sevgisi karar verdi sınıf öğretmeni olmaya. Haksızlıklara mahkemelerde karşı çıkmaktansa, yalanı yok sayamayacağı gerçekleri unutmaya unutturmaya çalışmaktansa, umut olmak için filizlenecek olan yarınlara…

Üniversite yıllarında ilk deneyiminde sadece gözlemlemişti minikleri. Gözlerindeki yaşam sevincini. Gözlemledikçe yüreklerindeki sevgiyi, kavradıkça işin ciddiyetini, artık düşünmüyordu başlardaki başlıktaki gibi. Artık daha fazla kaygı ile yaklaşıyordu, vicdanı daha fazla kendisini kuşatıyordu. Öyle ki bir iftar sofrasından sonra başlamıştı polis olan arkadaşının babası ile tatlı bir tartışmaya. Zor diyordu suçlunun peşinde koşmak, gecesini gündüzünü karıştırarak yaşamak. Dinledi karşısındaki haklı serzenişi. Sonunda kabul etti polis olmanın zorluğunu, fakat “ama” diyerek anlattı ne hissettiğini. Evet diyordu kendisine şaşarak, yarım gün çalışacağını, hafta sonlarını kendisine ayıracağını, tatillerde yatacağını söylüyordu. Ama diyordu yinede zordu mesleği, öğretmenlik daha büyük sorumluluk istiyor diyordu. Öyle ki artık daha iyi kavrıyordu, polisin peşinden koşan suçlunun da adaleti sağlayan hakimin savcının da sorumlusu olmakla yargılanacağını biliyordu. Çünkü çocuğuna kızan her bir yetişkinin “seni yetiştiren öğretmenin…” dediğini duyuyordu. Kısacası mezun olmadan anlamıştı ki öğretmenlik bir vicdan işiydi. Dünyanın değerlerin miras değil, geleceğe aktarılması gereken bir emanet olduğunu hissetmekteydi…

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 29 May 2012 09:08:06
Tatil, Yarım Gün Mesai,( Zamanında)İş Bulma Garantisi; Bunda Ne Var ki? – 2

Sonunda mezun olmuştu üniversiteden. Kendince hazırdı mesleğin sorumluluklarını kaldırmaya. Öyle ki onbir yılda öğrendiklerini üç saatlik sınavda olabildiğince çok hatırlamış (ki kullanmadığı bilgileri hafızasında tutması zor olmuştu), devlet üniversitesinde dört yıl boyunca hasretliği, sıkıntıyı mesleğin sorumluluğunu kavramıştı. Ve bu kavrayışın kavrandığından olsa gerek diplomasını (geçici mezuniyet belgesi adı altında almıştı). Heyecanına yenik düşmeden başlamak istiyordu mesleğine, biran önce kavuşmak minik yüreklere. Ama olmamıştı, atanması yapılmamıştı. Onbir yılın üç saate sığdırması misali, dört yılı sığdırmalıydı, dört yıllık birikimi hislerini sığdırmalıydı iki oturuma. Yani henüz olmamıştı kabul görmüyordu yetkililerce, olmasına rağmen elinde diploma…

Ne yapacağını bilemez bir şekilde mağlup çıktığı KPSS’nin ardından tilki misali dönüp dolaştı geldi doğduğu şehre. Başlangıçta kabul görüyordu beklemeyi, ama sonunda başlamıştı iş aramaya. Öyleki bir daha ki sınava kadar bi yılı vardı. Ve bu defa dört artı bir yılın stresi ile hazırlanmalıydı. Elinde diploması kalmıştı evinde. İçtiği sigaranın parasını dahi istemek ailesinden, ki ailesi şikayet dahi etmiyorken çıktı başkentin sokaklarında iş aramaya. En sonunda doldururken CV’yi sinemanın müdür yardımcısı okurken yazdıklarını, tuhaf karşılamıştı bir öğretmenin sinemada büfeci olarak işe girmek iseğini. Bu söylendiğinde yüzüne tebessüm etti biraz hüzünle, tebessüm etti Demek henüz olamamışım dedi…

Haftada birgün izin, sabah dokuzda uyanış, yarım saatte evden çıkış, büfeden dönüşte gece yarısı evde çay içerken sordu ailesine, görüşemediğim herkes nasıl diye. Ve bu koşuşturma devam etti bir süre.
Sonunda başvurusuna cevap gelmişti. Kazanamadığı için KPSS’yi ücretli olarak başladı okula. Ve o ilk heyecanlı anında girdi dördüncü sınıfın kapısından, adım attı mesleğin başlığı unutturan koşuşturmasına.

Öğleden sonra başlayan dersler bitiyordu akşam altıda. Yani yarım gün çalışıyordu, haklıydılar bir bakıma. Ama KPSS kursunu katmamıştı hesaba. Akşama kadar öğretmenliği tadarken, akşam dershanede öğrenciliği yaşayacağını hiç tahmin etmemişti. Hafta sonları tatilini pek hissedemedi. Hızlanan kursla yetişebilmek için yılların birikimini hatırlamaya, hafta sonlarında son bulmuyordu koşuşturma…

Hesaba katmadığı kursun dışında e-okul dediler zümreleri, zümre öğretmenler toplantısında. Aylık raporları o zamanlar hazırlayan kulüp öğretmenine teşekkür ederken, şaşırmıştı evrak yoğunluğuna. Planlar arasında defterler, her çocukla ayrı ayrı ilgilenme çabası, en zoru ise yarın ne yapabilirim kaygısı. Teneffüste öğretmenler odasında gözlerini kapıya dikmesi, bu teneffüs sorunsuz geçti şükürler olsun diye iç geçirmesi. Düşe bir çocuğun önce sakinleştirilmesi, sonra yarasının kontrol edilmesi, veli telefonlarına gerekirse bilgi verilmesi. Belki de en zor olanlardan biri sınav sorusu hazırlama kaygısı, unutturmuştu kendisine kendi sınav stresini. Öğrettiklerini ölçmeli, zorluğu belirlemeli, konu dağılımlarına dikkat etmeli. Bunların hepsinden sonra sınav kâğıtlarını okumanın kendine has stresi. Bu soruyu nasıl kaçırmış, neden bu konuyu kimse anlamamış gerekirse istatistik tutulması, konu tekrarına gidilmesi. Yani başlangıçtaki başlığı unutmuştu çoktan. Anlamıştı artık okulda kalan zamanın çok ötesinde bir özveri gerektiğini. Öğrenmişti bir de öğrencisiz okulda var olan seminerleri, tatilin üç ay(!) değil temmuz ile eylülün birleri arasında bittiğini…

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 31 May 2012 10:56:00
Düşünmek birtek insanlığa has sanılıyor ve sanırım bu bir gerçek. Ama bu gerçeği kabullenmeyenleri, bu gerçeği çarpıtan, yok sayan, düşünmeyi zorlu bir eylem kabul göenleri gördükçe Yani demem o ki bu zorlu eylemi düşünüp de düşünmekten sorgulamaktan uzak duranları, kendi benliğindeki düşünceleri hiçe sayanları, düşünmeyi mutlak doğru misali empoze etmeye kalkışanlarla karşılaşınca derin düşüncelere dalıyorum.
Öyleki bir gün bu derinlik içerisinde kaybolacağımı hissediyorum ama yine de korkmuyorum korkutmuyor beni bu düşünce.Çünkü farklılıkları farklı açıdan düşünmesem düşünme çabası içine girmesem nedir beni diğer canlılardan ayıran özelliğim diye düşünüyorum...
Farklılıkların farkında olabilmek, farkındalıklar yaratabilmek düşüncesi ile...
Saygılarımla...

Çevrimdışı viranşehir

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 341
  • 1.151
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 341
  • 1.151
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 31 May 2012 16:02:51
Boran _12 ve füsun hocam çok güzel paylaşımlar.Çok teşekkürler

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK