Çin Bambu Ağacı

Çevrimdışı en_alttaki

  • Uzman Üye
  • *****
  • 567
  • 543
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 567
  • 543
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 16:48:51
   
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Paylaşmaya devam o zaman... ;)

ÇAMURLU AYAKKABILAR
       
Fakir bir ailenin ortanca çocuğuydu. İlkokulu, tek sınıflı bir köy okulunda bitirmişti. Ortaokula devam edebilmek için köyünden kilometrelerce uzaklıktaki ilçeye gitmesi gerekiyordu. Okumaya olan sevgisinden dolayı her gün bu yolu gidip gelmek ona zor gelmiyordu.

Ondan bir yaş büyük olan abisi okumamıştı. İlçede bir lokantada çalışıyordu. Ara sıra geliyordu eve.

Son gelişinde kardeşinin ayağındaki delik ayakkabıları görünce: “Al kardeşim, sen okuyorsun. Sen bunları giy! Hiç olmazsa sen kurtar kendini!” dedi ve kendi ayağında olan ve yeni aldığı botları ona verdi. Çok sevinmişti botlar için. Çünkü kış gelmişti. Biraz büyüktü botlar ama razıydı buna…

Bir gün yine okula gitmek için evden çıkmıştı. Hava yağmurluydu. Ayağında abisinin verdiği botlar vardı. Bin bir zorlukla okula ulaşmıştı; ama ders başladığı için ayakkabılarındaki çamurları yıkayacak vakti kalmamıştı. Dersi de kaçırmak istemiyordu… Öğretmeninden özür dileyerek sınıfa girmiş, sessizce sırasına oturmuştu.

Öğretmen onun çamurlu ayakkabılarla sınıfa girdiğini görünce, ayakkabılarındaki çamurların sebebini sormadan: “Tahtaya gel.” dedi. O, ürkek adımlarla tahtaya yaklaştı. Kıpkırmızı bir yüzle, korku dolu, şaşkın bakışlarla öğretmeni süzüyor; onun söyleyeceklerini bekliyordu. Öğretmen ona sert bir üslupla: “Ne bu pislik?” dedi. Bu sözü duyunca tahtada iyice ezilmiş, sınıfın karşısında rezil olduğunu hissetmişti.

Bir an gözünün önünden sınıfa gelmek ve dersi dinleyebilmek için çektiği sıkıntılar geçiverdi. Bir takım elbisesi vardı. Tam üç yıldır her gün aynı elbiseyle okula gidip geliyordu. Allah’tan hafta sonları okul yoktu da annesi bu elbiseyi yıkayıp kömürlü ütüyle ütüleyebiliyordu. Temizliğine çok dikkat ediyordu. Babası, okul masraflarını karşılayabilmek için ev halkının rızkı olan yumurtaları satıyor, ineklerinden sağdıkları sütleri içmeyip satarak parasını ona veriyordu. Annesi de akşama kadar tarlalarda çalışıyor, saçını süpürge ediyor, çocuklarının masraflarını karşılamak için fedakârlık yapıyordu. Bütün aile onun okuması için ellerinden gelen her türlü fedakârlığı yapıyordu. Çünkü o okuyacak, ailenin bütün hayallerini gerçekleştirecekti. Bütün bunları aklından geçirirken öğretmeninin söylediği bu sözler onu çok üzmüş, yıkmıştı. Gözleri dolmuştu. Arkadaşlarından utanmasa hıçkıra hıçkıra ağlayacaktı, kendisini zor tutuyordu.

Daha şoku üzerinden atamamıştı ki öğretmen ona bir soru daha sordu: “Yayla nedir?” Aslında cevabını biliyordu bu sorunun; ama cevabı söyleyecek hâli kalmamıştı. Öğretmenin sorusunu bile zor duymuştu. Yüzüne dik dik bakmakta olan öğretmen ondan sorusunun cevabını bekliyordu. Ama söyleyemedi işte. Biraz kırgındı. Sınıfa da rezil olmuş, onuru kırılmıştı. Birden öğretmen setleşti ve ona: “Otur yerine, sıfır verdim sana!” dedi. Sanki sırtında tonlarca ağırlık taşıyormuşçasına zorlukla yerine oturabildi. “Ben öğretmen olsam, kimseye böyle davranmam.” diyordu içinden…

Yıllar birbirini kovaladı. Üniversiteyi iyi bir dereceyle bitirmişti. Genç bir öğretmendi artık. Mesleğinde kısa sürede başarılı oldu. Öğrencileri onu çok sevdi. Ödüller aldı.

Bir gün parkta otururken yaşlı bir adam gördü. Bu adam, dikkatini çekmişti. Bir yeden tanıyorum; ama nereden, diye düşünüyordu. Biraz dikkatle bakıp hafızasını da azıcık zorlayınca o kişinin orta okuldaki öğretmeni olduğunu fark etti. Bir anda yıllar önce yaşadığı ve hayatı boyunca unutmadığı ve kendisinde çok büyük izler bırakan acı olay gözünün önünden geçse de aldırmadı. Gidip öğretmeninin elini öpüp hâlini hatırını sormayı düşündü. Ona da bu yakışırdı. Yaklaştı. Öğretmenine kendisini tanıttı. Öğretmeni onu görünce çok sevinmişti. Kimsenin yüzüne bakmadığı bir yaşta genç bir insan: “Ben sizin eski bir öğrencinizim!” diye elini öpüyordu. Öğretmen sordu: “Ne iş yapıyorsun?” “Ben de öğretmen oldum, hocam!” diye cevapladı soruyu. “Ya...!” dedi öğretmeni. “Nasıl oldu da bu zor mesleği seçtin?” Öğretmeninin bu sorusu karşısında kafasını biraz kaldırdı, gökyüzüne baktı, sonra etrafını süzdü, gözleri doldu, kısa bir iç çekişten sonra tane tane ve yumuşak bir tonda:

“Çamurlu ayakkabılar hocam!” dedi. “Çamurlu ayakkabılar...!”




Belkide haksız yere yediğimiz bir tokatla...

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 24 Haz 2007 17:26:35
Güzel paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim arkadaşlar  :)



Bir Bardak Süt


Howard, yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu. O gün hiç bir şey satamamıştı ve karnı da çok açtı.

Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek bir şeyler istemeye karar verdi. Kapıyı açan sevimli genç bayanı gürünce utandı.Yiyecek bir şeyler yerine "Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?" diyebildi yalnızca…

Genç bayan çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona.çocuk sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra" çok teşekkür ederim,borcum ne kadar?"diye sordu genç bayana.

Genç bayan,"Borcunuz yok" diyerek yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti; "Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklemememizi öğretti bize" dedi. Çocuk "O halde çok teşekkürler, yürekten tesekkür ederim size" dedi.

Howard Kelly evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil, ruhsal olarak da göreceğini hissediyordu.

Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Yöredeki doktorlar çaresiz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük kente gönderdiler.

Dr. Howard Kelly konsültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı.

Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavustu.Dr.Kelly denetlemesi için önüne getirilen faturaya söyle bir baktı ve içine bir şeyler yazarak zarfın içine koydu ve hasta bayanın odasına gönderdi.

Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline. Açmaya korkuyordu... Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yasamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu. Sonunda zarfı açti ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kağıtta şunlar yazılıydı "

" Hastane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir."...



Çevrimdışı aladag44

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 184
  • 86
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 184
  • 86
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 17:47:18
“Kenya’da iki Türk, Kenyatta Üniversitesi’nin İngiliz Edebiyatı bölümünün ilk öğrencileriydi. Ve onlardan başka beyaz yoktu bölümlerinde. Kenya’lı arkadaşları onlara çok soğuk davranıyorlardı. Çünkü…”



   KÖLE ÇANI MEYDANI   Mombasa’nın ortasında bir meydan var. İsmi de “Köle Çanı Meydanı”.Çan çalındığı anda bütün köleler orada toplanıp önce sıkış tepiş bir mahzene dolduruluyor. Ölenleri bırakıp sağ olanları satmak için Avrupa’ya ve Amerika’ya götürüyorlardı.
   Kenya'nın en önemli devlet üniversitelerinden biri olan "Kenyatta Üniversitesi"nde Erkan CÜCE ve Ahmet BOZDEMİR isimli iki Türk öğrencinin başlarından geçen bir hadiseyi aktarmak istiyorum... Onlar başlarından geçenleri şöyle anlattılar:
"biz Kenyatta Üniversitesi'nin İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okuyan ilk beyaz öğrencileriyiz. Üniversiteye ilk başladığımız yıl Afrikalı kardeşler bizlere karşı çok soğuk davranıyorlardı. Selamlarımızı dahi almıyorlardı. Artık o kadar üzülmüştük ki, neden Kenyalı kardeşler bizim selamımızı almıyor ve neden yanımızdan geçerken kaşlarını çatarak geçiyorlar, en azından sınıf arkadaşlarımız keşke böyle davranmasalar, diye serzenişte bulunuyorduk. Hatta bize o soğuk tavırlarıyla “Siz buraya niçin geldiniz? Diye soranlar dahi olmuştu.
   Birinci sınıfın II. Döneminin sonlarına doğruydu. 100–150 kişilik bir amfide edebiyat dersine girmiştik. Dr. Dege isimli hocamız, Afrika edebiyatını anlatıyordu. Beyaz adamın Afrikalı kardeşleri nasıl 2. sınıf insanlar olarak gördüklerini, yapılan zulümleri, nasıl sömürdüklerini anlatmaya başladı. Anlatırken de ağlıyordu. Ama dikkatimizi çeken bir husus oldu. Bunları anlatırken ‘İngiliz, Fransız, Alman’ diye bahsetmiyordu. Bu zulümleri yapan “Beyaz Adam’dı” diyerek bahsediyordu. Sınıftaki tek beyazlar bizlerdik. Ben şöyle bir sınıfa baktım. Sınıfın da çok etkilenmiş olduğunu gördüm. ‘Beyaz Adam’ dedikçe ben ve arkadaşım birden ren değiştirdik. Birbirimizle ne yapsak da bu durumdan kurtulsak diye fısıldaşmaya başladık. Artık bizimle hiç konuşmazlar herhalde diye düşündük bir an. Sandalyelerimizden aşağıya doğru kaydık. En önde oturuyorduk, cesaretimizi toplayarak ayağa kalktık ve “Hocam bir şey arz etmek istiyoruz. Bu anlattığınız şeylerin bazı milletler tarafından yapıldığı doğrudur; fakat biz Türkler de beyazız. Biz tarihimiz boyunca ne hiçbir milleti sömürdük ne de nede hiçbir Milet tarafından sömürüldük.”dedim. Hocamız, “Zaten ben de o konuya değinecektim. Dersimizin bir bölümünde Osmanlı’nın Kenya’ya yaptığı yardımdan bahsedecektim. Evet, Türkler hiç zulmetmediler. Osmanlı, şimdiki süper güçlerin yaptığı gibi değil, tam 600 yıl dünyayı adaletle yönetti. Ben Avrupa’yı gezdiğimde Türklerin çok çalışkan bir millet olduğunu gördüm. Onlar bizleri Avrupalıların 2. sınıf insan olarak gördüğü gibi değil eşit olarak görüyorlar. Hatta Osmanlılar Kenya’nın yardım istemesi üzerine gelip Portekizlilere karşı savaş açtılar. Şimdi ayağa kalkıp arkadaşlarınızı alkışlamanızı istiyorum.”dedi. Bütün sınıf ayağa kalkıp bizi alkışlamaya başladı. Artık sandalyemizde düzgünce oturabiliyorduk. Ders bittiğinde bir grup öğrenci etrafımızı çevirdi.% 90’ı Hıristiyan’dı. Bize “Siz Müslüman’sınız, demek ki sizin o arkadaşça davranışlarınız art niyetinizden değil, sizin Müslümanlığınızdan kaynaklanıyormuş. Kusura bakmayın, özür dileriz.”dediler. O günden sonra arkadaşlarımızla aramız düzeldi ve çok güzel arkadaşlıklar kurduk.”



ALINTIDIR.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 24 Haz 2007 17:55:32
Şanlı ve göğüs kabartan bir tarihe sahip yegane milletten bir "Beyaz Adam" olarak,
" Ne mutlu Türk'üm diyene"...

Anlamlı paylaşımınız için çok teşekkürler Aladağ44 Öğretmenim  :)




Ulu bir çınar ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş.
Bahar ilerledikçe bitki çınar ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve günesin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse çınar ağacıyla aynı boya gelmiş.

Bir gün dayanamayıp sormuş çınara:
"Sen kaç ayda bu hale geldin agaç?"

"82 yılda" demiş çınar.

"82 yılda mı?" diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

"Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak!"...

"Doğru" demiş agaç, "doğru"...

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.

Sormuş endişeyle çınara:
"Neler oluyor bana ağaç?"
"Ölüyorsun" demiş çınar...
"Niçin?"

"Benim seksen iki yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için"...



Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 24 Haz 2007 17:56:33
değerli arkadaşlarım. Yazdığınız her öyküyü okuduktan  sonra( başka türlü ifade edemeyeceğim) inanın tüylerim diken diken oluyor. hepinizin ellerine sağlık.
Çin bambu ağacı önceleri sadece ders veren, okuduğum yüzlerce   öyküyden biriydi.    Ama sizlerin katkıları ve paylaşımlarıyla bu forum sayfasında çok anlam buldu benim  dünyamda.
sudee, en-alttaki, hümeyra7, esrani, mavado öğretmenlerim. Hepinize çok teşekkür ederim.
aladağ44 öğretmenim. Çin bambu ağacının 27 metreye ulaşabileceği inancınızla beni motive edip   desteklediğiniz için ve yazmaya devam etmeme vesile olduğunuz için özellikle teşekkür ediyorum size ve sude  öğretmenime. Hepinizin paylaşımları o kadar güzel ki, okumadığım, bilmediğim ne çok şey varmış meğer. Hepiniz sağolun öykü dostlarım benim...

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 24 Haz 2007 18:06:21
"Umut treni" nden sonra, "Öykü dostları" da çok yakıştı hepimize. Paylaşımlarınız ve duyarlı yüreğinizin yellerini estirip, bizi de bu yele ortak edip, yeni ufuklara, yeni bakış açılarına bizleri de ortak ettiğiniz için ben size ve arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum Benusa Öğretmenim :)

Dilerim, "öykü dostluğumuz" anlamlı paylaşımlarla, Çin Bambu Ağacı'nda salan köklerini, her anlamda hayatımızın içine de yansıtır...

Bu öykü de tüm "öykü dostlar"ına armağınımız olsun:



İŞTE ÖYLE BİRİ


Sizi sizin kadar tanıyan biri.. Kendini ve hayatı çok iyi tanıyan biri...
Sizi hep düşünen, ama sizin onu düşünüp düşünmediğinizi önemsemeyen biri...

Size sizi anlatabilen, sizi başkalarına anlatmayı çok seven, bunu yaparken gözlerinin içi parlayan biri... Sizin için her şeyi yapmaya, her şeyi başarabilmeye hazır biri..

Ne söylediğini bilen, söylediğini her şeyin arkasında duran, verdiği sözü tutan, randevularına geçikmeyen biri... Nerede nasıl davranacağını kiminle nasıl konuşacağını ortama uymasını bilen biri... Çoçukla çoçuk gençle genç yaşlıyla yaşlı olabilen bunu yapmaktan keyif alan biri...

     Gülünecek yerde çekinmeden gülebileni ağlanacak yerde gözyaşlarını saklayabilen biri... Bazen kıskanç, bazen huysuz,bazen şımarık,bazen bencil, bazen kaprisli, bazen kavgacı, bazen inatçı, bazen geveze ama hep iyi niyetli biri... Sizi kırmaktan incitmekten korkan, size zarar vermeye kalkanlara bütün benliğiyle karşı koyan biri... Kimseye anlatmadığınız sırlarınızı çekinmeden anlatabileceğiniz, çekinemediğiniz, düşüncesine her zaman ihtiyac duyduğunuz ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğunuz biri...

     Sana ihtiyacım var dediğinizde nerede olursa olsun koşup gelen sıkıntılı anlarınızda yanı başınızda olan ve sizi dinlemekten hiç bıkmayan biri... Birlikte yemek
yemekten, film izlemekten, tiyatroya gitmekten, parkta aylak aylak dolaşmaktan, şarkı söylemekten, müzik dinlemekten hoşlandığını biri...

Romantikliğiyle sizi duygu denizinde ucurabilen, gerçekçiliğiyle ayaklarınızın yere basmasını sağlayabilen biri... Süprizleriyle sizi şaşırtan çılgınlığıyla şoka sokan biri... Her zaman güvendiğiniz, size asla ihanet etmeyeceğini bildiğiniz, sizi yarı yolda bırakmayacağından hep emin oldunuğunuz biri...

Sizinle sonsuza kadar birlikte yaşayacakmış gibi hissettiğiniz, sevmeden edemediğiniz, onun da sizi sevmekten asla vazgeçmeyeceğini bildiğiniz biri...

HAYATINIZDA BÖYLE BİRİ VAR MI ?
VARSA KIYMETİNİ BİLİN...
                                                                                                                                                           alıntıdır

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 24 Haz 2007 18:30:24
YUNUS İÇİN; DÜNYA DOSTUN BAHÇESİDİR....
Halvetlerde meşgul olam
Daim açılır gül olam
Dost bağında bülbül olam
Ötem hey dost deyu deyu...

Mecnun oluban yürüyem
yüce dağları bürüyem
Mum olubam eriyem
Yanam hey dost deyu deyu...

Günler geçe yıl çevrile
üstüme sinlem devrile
Ten çürüye toprak ola
Tozam ey dost deyu deyu...
 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 24 Haz 2007 18:33:17
............................. ......
............................. .......

Sanurlar ki ben deliyem
Ben dost bağı bülbülüyem
Mevlana'nın kemter kuluyem
Kimse baha saymaz bana...

Bülbül oluben öterim
Dost bahçesinde biterim
Gül alırım gül satarım
Bağü ban olmaz bana....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 24 Haz 2007 18:47:34
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Dilerim, "öykü dostluğumuz" anlamlı paylaşımlarla, Çin Bambu Ağacı'nda salan köklerini, her anlamda hayatımızın içine de yansıtır...

   

Ben de sizinle aynı duyguları paylaşıyor ve bunu yürekten diliyorum sudee öğretmenim..

Çevrimdışı humeyra7

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 20:17:21


Yil 1910..

Fransizlar Yeni Buluslari Olan Uçaği Tanitmak Için Tüm Uluslardan Katilimcilari Davet Ederler...

Herkes Böyle Bir Icatin Gerçekleşmiş Olmasi Nedeniyle şaşkin Ve Meraklidir...

Dönemin Osmanli Hükümetine De Katilimci Için Haber Gönderilmiş...

Hükümet Icatlara Oldukça Merakli Olan Ali Riza Paşa Yi Gönderelim O Meraklidir Demişler...ve Derhal Saraya çağirmislar...

Kendisine Fransizlarin Bulusundan Bahsetmişler Ve Osmanli Yi Temsilen Gitmesini Istemişler...

Ali Riza Paşa ''bunu Biz Yapmaliydik'' Demiş Içinden Hayiflanarak...

Yalniz Demişler Paşa Ya Davet 2 Kisilik Yanina 1 Kisi Daha Al Onu Da Sen Belirle Demisler...

Ali Riza Paşa Biraz Düsünmüs Ve Bir Delikanli Var Onu Götüreyim Demiş...

Neyse Ali Riza Paşa Ve Delikanli Paris'in Yolunu Tutmuslar...

Paris'te Otel E Yerlesmisler...ve Buluşun Gösterileceği Gün Kalabalik Meydan Ve Pist Herkes Merakla
Bekliyor..derken Pilot Hazirliklarini Yapiyor...üstüne Mont Giyiyor Birde Gözlük Takiyor...uçak Havalaniyor...

Parendeler Taklalar Manevralar Müthiş Bir Gösteri... Piste Iniyor... Alkişlar Arasinda Iniyor Uçaktan...

Herkes Kiskanç Ama şaşkin .... Bir Yetkili Bir Gönüllü Istiyor..pilotun Arkasinda Ona Eşlik Edebilecek Cesareti Olan..

Bizim Delikanli Atiliyor.. Ben Ben... Tamam, Deniyor Ve Delikanliya Gözlük Ve Mont Veriliyor...

Delikanli Montu Giyiyor Gözlüğü Takiyor.. Kalabaliktan Siyrilmak üzere Iken Ali Riza Paşa Kolundan Tutuyor..

Bosver Sen Binme Birak Baskasi Binsin Diyor...neden Diye Soruyor Delikanli Birsey Mi Hissettiniz.. Yok, Sen Yine De

Binme Evlat Diyor... Derken Baskasi Biniyor Uçaga..uçak Havalaniyor Delikanli öfkeli Pasa Ya ... Parandeler..manevralar.. Derken Uçak Alev Topuna Dönüyor Ve Piste çakiliyor..2 ölü...

Delikanli Pasaya Bakiyor Hayretler Içinde... Pasa Magrur Ve Mutlu Bir Insani Kurtardigi Için...ama Bir Baskasi ölmüstü....

Ama Kurtardiği Bir Insan Degildi....

Bir Ulustu...

çünkü Delikanli mustafa Kemal Atatürk' tü....alıntıdır

--------------------------------

Çevrimdışı gülin

  • Üye
  • *
  • 40
  • 5
  • 40
  • 5
# 24 Haz 2007 20:42:09
Sevgili Benusa Hocam, hergün çin bambu ağacını okuyorum.Az önce siteminizi okudum belki kendinize göre haklısınız ama birde bizim açımızdan bakın.Yazılanlar o kadar güzelki okumaktan yazmaya fırsat bulamıyoruz.En kötüsüde hangisine yorum yazacağımızı şaşırıyoruz.Yani ben kendi adıma bu yüzden yazamadım.Bütün hikayeleriniz için sonsuz teşekkürler.Sevgiler...

Çevrimdışı en_alttaki

  • Uzman Üye
  • *****
  • 567
  • 543
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 567
  • 543
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 21:47:35
KIRLANGICIN AŞKI

Bir kırlangıç, bir adama şık oldu. Ve adamın penceresinin önüne konup ona Ben seni çok seviyorum, lütfen pencereyi açıp beni içeri al da birlikte yaşayalım dedi. Adam
Olmaz alamam... Sen bir kuşsun ve bir kuş bir adama şık olamaz! diye yanıt verdi.
Kırlangıç bir süre sonra tekrar geldi ve Lütfen pencereyi açıp beni içeri al birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş olurum canın da sıkılmaz birlikte yaşar gideriz... dedi.
Adam onu yine geri çevirdi. Zaman geçti, sonbahar geldi. Kırlangıç üçüncü ve son kez pencerenin önüne konup adama tekrar şöyle dedi:
Lütfen beni içeri al... Artık soğuklar da başladı, dışarıda kalamam biliyorsun ben sıcak havalarda yaşayabilirim yalnızca... Beni içeri almazsan sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri al da burada kalayım. Birlikte yemek yer, omzuna konar, seni neşelendirir, sana yarenlik ederim. Hem sen de benim gibi yalnızsın...
Adam, Git derhal başımdan!.. Ben yalnız kalırım dedi ve kuşu kovdu... Kırlangıç da bu yanıt üzerine üzüntülü bir biçimde uçtu ve uzaklara gitti.
Adam kırlangıç uzaklara gittikten sonra düşünmeye başladı. Ben ne aptal, ne kadar akılsız bir adamım, niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim? Ne güzel birlikte kalırdık dedi kendi kendine ve kırlangıcı sıcak ülkelere gönderdiği için çok pişman oldu. Adam pişman olmuştu ama iş işten geçmişti. Sonunda kendi kendine Nasıl olsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir. Ben de onu içeri alırım, birlikte mutlu bir yaşam süreriz dedi. Ve penceresini sonuna dek açıp beklemeye başladı. Yazın gelmesiyle kırlangıçlar da gelmeye başladı. Ama onun kırlangıcı gelmemişti. Adam yazın sonuna dek hiç penceresini kapatmadan pencerenin başında bekledi ama boşuna... Kırlangıç yoktu. Gelen kırlangıçlara sordu ama onun kırlangıcını gören olmamıştı. Sonunda bir bilge kişiye halini danışmak ve ondan bilgi almak için gitti. Bilge kişiye olayı anlattıktan sonra bilge kişinin verdiği yanıt çok kısa olmuştu:
Kırlangıçların ömrü 6 aydır...
Yaşamda kimi fırsatlar vardır, bir kez ele geçer ve değerlendiremezsen uçup gider...
Yaşamda kimi insanlar vardır, bir kez karşına çıkar ve fark edemezsen, değerini bilemezsen, uçup gider... Ve asla geri gelmezler... Dikkatli olun... Farkında olun... Ve bir düşünün... Acaba kaç kırlangıcı kovaladınız pencerenizden bugüne dek?..

Çevrimdışı aladag44

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 184
  • 86
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 184
  • 86
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2007 22:02:27
BURADA YAZAN ARKADAŞLARIN HEPSİNE SESLENİYORUM:

ÇİN BAMBU AĞACI; GÖNÜLLERİ BİR EDEN BULUŞMA NOKTASI OLDU. YAZDIKLARINIZI BEN VE DİĞER ARKADAŞLARIM BÜYÜK BİR HEVESLE OKUYORUZ. HER BİLGİSAYARI AÇMAMDA, ACABA BUGÜN ARKADAŞLAR NELER YAZDI, DİYE MERAK EDİYORUM. FORUM KONULARINDA İLK OLARAK "ÇİN BAMBU AĞACI"NI AÇIYORUM. BU KONU İNANIN UFKUMUZU GENİŞLETTİ. BANA ÇOK ŞEYLER ÖĞRETİYOR. İNANIYORUMKİ DİĞER ARKADAŞLARIMDA BENİM GİBİ DÜŞÜNÜYOR. BELKİ BENUSA,ESRANİ,SUDE,EN_ALTTAKİ VE MAVADO KARDEŞLERİM KADAR KATKIDA BULUNAMIYORUZ.AMA İNANIN BENİM GÖNLÜM SİZLERLE.BAŞTADA BENUSA KARDEŞİME SÖYLEDİĞİM GİBİ "SİZİ HEP OKUYACAĞIM."YAZMAYA DEVAM...SAYGILAR...

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 25 Haz 2007 08:49:02
teşekkür ederim gülin öğretmenim. Paylaşıma sunmanın bir anlamı olmazdı okuyucu bulamadıktan sonra. Okuduğunuz ve duygularımıza ortak olduğunuz için,  alıntı da olsa çoğu, buraya yazılan öyküleri  bizimle paylaştığınız için    herkese tek tek teşekkür ediyorum.
            Site yöneticisi arkadaşlarımıza konuyla ilgili bir öneride bulunmak istiyorum. Dikkate alınırsa çok sevineceğim. Zamanla arka sayfalarda kalacak belki de bu öyküler. Onca güzel öykünün arka sayfalarda kalması çok üzücü olur.Bu nedenle şiirler, makaleler, resimler gibi bölümlerin yanına bir de kısa öyküler bölümü açılıp -aşkın hikayesi, çin bambu ağacı- gibi sayfalardaki öyküleri bir araya getirip bu öykülerin eğitimhanede kalıcı olmasını sağlayabilirlerse yararlı olacağı inancındayım.
Tekrar herkese teşekkürlerimi iletiyorum. saygılar.
                                         benusa

Çevrimdışı humeyra7

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Haz 2007 11:14:10


TAHTA PERDEDEKİ ÇİVİ


Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. " arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak" demiş.

Genç, birinci (ilk) günde tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış.

Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne ***ürmüş. Gence "bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdelerden bir çivi çıkart (sök)" demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış.

Babası ona "aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak" demiş. Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik kapanmayacaktır.  alıntıdır

 


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK