Çin Bambu Ağacı

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 14 Haz 2007 23:20:24
Beğeniniz için ben teşekkür ederim Aladağ44 Öğretmenim  :)

İşte bir yaprak daha  :



HER HAYALE GİDEN BİR YOL VARDIR


Bir dagin tepesinde yere düsmek üzere olan bir yaprak içindeki hayalini haykirmis.

" Ben denizlere ulasmak istiyorum.Bir gün denize ulasacagim ve hayalimi yasayacagim."

Yapragin üzerinde bulundugu agacin hemen dibinde yativeren bir kütük boguk bir sesle;

" Ben de "demis.Ben de denize ulasmak istiyorum.

Fakat yaprak ona küçümseyen ve alayci bir ifade ile

" Sen asla denize ulasamazsin.Çünkü beni denize ulastiracak rüzgar simdi çikar gelir.

Bir çirpida orada olurum.Ancak sen agir ve hantalsin.Sonsuza dek burada kalacaksin.

 Gerçekten de bir rüzgar çikmis.

Kuzeyden güneye dogru esen rüzgar bir süre sonra güneyden batiya dogru esmis.

Tam dogru istikamette iken birden güneyde olan denizin tersine dogru havalanmis.

Bir tepeden diger tepeye,bir vadiden diger vadiye sürüklenip durmus.

En son bir çamura saplanip kalmis.

Kütük ise yakinindaki akarsuyun denize gittigini biliyormus.

Kendini sularin kollarina birakmis ve gitmis.

Akarsuyun kenarinda bir çamura saplanip kalmis yapragi görünce ona sunu demis;


"Unutma sevgili yaprak her hayale giden bir yol vardir.


*  *   *   *   *    *    *    *    *     *      *     *


Gelip geçici rüzgarlarla hayale gidilmez.

Ancak sürekli akan sularla gidilir."


*    *     *     *     *      *      *      *     *     * 



Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 15 Haz 2007 08:21:58
Herkese çok teşekkür ediyorum. Ben de yazılan herşeyi evde ailemle okulda öğretmen arkadaşlarımla ve  öğrencilerimle paylaşıyorum. Hayata dair ne güzel bilmediğimiz öyküler varmış meğer....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 15 Haz 2007 09:26:39
12 eylül öncesiydi. Çok güzel insanların yaşadığı bir mahallede oturuyorduk. Büyük bir aileydik komşularımızla. Kapılarımız hep açıktı ya da anahtar vardı üstlerinde. Kimi Demirel'ciydi kimi Ecevit' ci...Ama kimse niye onu seviyorsun demezdi birbirine. Konuşulmazdı bile bunlar. Herkes saygılıydı birbirine. Birkaçtane de kürt aile vardı. Yoksul insanlardı. Öyle diyorum ama aslında yoksul da yoktu bizim mahallede. Çünkü herkes birbirine destekti parasız zamanlarda....Çocuklar her ailenin öz evladı gibiydi. Mahallenin çocukları değildi nerdeyse...Her akşam birilerinin terasında ya da bahçesinde toplanılırdı. Mangal partileri yapılırdı. O KÜRT, BU ALEVİ, BU SAĞCI, BU SOLCU DEMEZDİ KİMSE. Herkes saygılıydı birbirine. Konuşulmazdı bile bu konular....O güzel günleri gölgeleyen tek şey  Kıbrıs  Savaşıydı....Ajans dinlerdi büyükler derin bir sessizlik içinde.....Ama düşman birlikte büyüdüğümüz kardeşlerimiz değildi. Düşman içimizden birileri değildi. Kapılarımızı açık bırakıp gelmesini beklediğimiz komşularımız değildi...Sonra ne oldu da büyü bozuldu???
Herkes kapılarını sıkı sıkı kilitler oldu. Herkes penceresinin önüne barikat kurar oldu. Sonra ne oldu da bozuldu????
         Büyünün bozulduğu günü bugün gibi hatırlıyorum aslında...10Kasımdı. Ağabeyim şiir okudu kürsüde. Öğretmeninin verdiği şiiri.
          ATATÜRKTEN SON MEKTUP
Siz beni anlayamadınız, anlayamayacaksınız çağlarca da..
Hep tutturmuş mayısın 19 u diyorsunuz ve eskimiş sözlerle beni övüyor övüyorsunuz.
Mustafa kemal'i anlamak bu değil.
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil....
............................. ............................. ......
............................. ............................. ......
Demokrasiyi getirmiştim sizlere özgürlüğü.
Görüyorum ki hep aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş.
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek varken.
Hani köylerde ışık , hani kaygısız gülen...
............................. ............................. .
............................. ............................. ...
Kütüphanelerde sabahlayın kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar...
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar...
............................. ............................. ...
............................. ............................. .......
diye devam eden uzun bir şiirdi. Sözleri çok anlamlıydı. O çocuk aklımla bile şiirin iyi temennilerle ve isteklerle dolu olduğunu idrak edebiliyordum. Ama birileri tehlikeli bulmuştu bu şiiri ve o akşam evimizi taradılar....Ağabeyim daha 15 inde bile değildi....Ölüm korkusunu içine saldılar....
Büyükbabam 18 ini doldurduğu için araba alacaktı ablama. "Bizi sen götürürsün istediğimiz yere artık."diyordu. "hem komşularda da araba yok. Herkesin işine yarar." diye düşünüyordu. Ama sonra büyü bozuldu. Birileri bozdu büyüyü. Kardeşi kardeşe düşman etti. Sağcı-Solcu dedi...
Büyükbabam araba alamadı. Kapılarımızı açık bırakıp heran geklebilir diye beklediğimiz komşularımızdan korktu. "Bomba koyarlar." arabaya." dedi. BÜYÜ BOZULDU. Belli ki birileri  Kardeş olmamızı istemiyordu. İşlerine gelmiyordu... Ama niye büyüklerimiz onların oyununa geliyordu anlayamıyordum... Çünkü daha çocuktum. Ama kurşunlara hedef olmadan evine gelebilmeyi amaçlayan bir çocuk olmuştum.....Ne yazık...
Sağcı-solcu konusu kapandı sonra. Alevi sunni başladı... O kapanmadan  Kürt- Türk başladı...O kapanmadan Cumhuriyetçi-şeriatçı başladı....Kardeş kardeşi vurdu. Herkes düşman oldu birbirine....Oysa bizim mahallede hepsi vardı.... Ama kimse kimsenin düşüncesine, milliyetine, inancına saygısızlık yapmazdı....SONUNDA YAPTIRDILAR.....
7. SINIFA GİDERKEN SIRA ARKADAŞIMI ÖLDÜRDÜLER. GÖZLERİMİN ÖNÜNDE....HENÜZ 13 YAŞINDAYDI...BİRLİKTE BEBEKLERİMİZLE OYNUYORDUK DAHA....SEK SEK OYNUYORDUK SOKAKLARDA....
    Sonra kardeşim askere gitti. Siirtin bir mezrasına. 6 ay haber alamadık ondan. İnanmadığımız falcılarda umut aradık aylarca...Annemin gözyaşları dinmedi hiç. Hep ağladı....Unutamam o günleri asla...Kayıp ailelerinin dramını o günlerde anladık...Oysa biz daha düne kadar anahtar bıraktık kapılarımızda. Kürt komşularımız, kürt akrabalarımız için....Ne olmuştu yine???? BÜYÜ BOZULMUŞTU....Şehit haberleri geliyordu birbirinin ardısıra...Teskere alabilenler şanslı ve buruk da olsa mutlu dönüyorlardı yuvalarına. Ama benim kardeşim hala yoktu ortalıkta. Aylarca, aylarca....
6 ay sonra gözlerimizdeki yaşlar hala akmaya devam ederken birgün çıktı geldi....SESSİZCE....Aylarca hiç konuşamadı...Konuşabilseydi anlatacaktı yanında can veren gencecik , umut dolu arkadaşlarının nasıl ŞEHİT OLDUKLARINI....
Aradan yıllar geçti. Hala anlatamıyor onları. Hala düğüm düğüm oluyor sözcükler boğazında.....KİMLERİN OYUNU BU???? Bizim oyunumuz olmadığı kesin oysa....
        ARTIK KAPILARIMIZ SIKI SIKI KİLİTLİ....
ARTIK YÜREKLERİMİZDE KORKU YAŞATIYORUZ...BELKİ DE ARTIK İNSAN OLDUĞUMUZDAN UTANIYORUZ.......

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 15 Haz 2007 09:33:09

Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da
onlarla Sohbet ediyor, ' Nerelisin?' gibi sorular soruyordu.
Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanına
çağırdı ve merakla sordu:
" Adın ne senin evladım?" dedi.
" Ali, komutanım" dedi.
" Nerelisin?"
" Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım..."
" Peki evladım,bu kafanın hali ne?
Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?"
" Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden
yaktığını da bilmiyorum."
" Peki dedi üsteğmen. "Gidebilirisin Kınalı Ali."
O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu.
Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı
da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve
dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.
Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım
istedi.
" Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum.
Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?"
Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi.
" Sen söyle biz yazalım" dediler.
Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin
doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.
" Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada
çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin."
Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını
sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin
kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz
ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir tümcesi ile bitiriyordu.
Tam zarf kapatılırken Ali " iki üç satır daha ekleteceğini" söyleyerek
Mektubun sonuna şunları yazdırdı.
" Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada
komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek
sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakın
kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar
ellerinden öperim anacığım."
Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç
almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz
önceleri birer, birer, sonraları beşer,beşer,
Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor,
onlarında sayıları giderek azalıyordu.
Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı bu durum karşısında
çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine
insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye
göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu.
Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,
komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini
istediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme
gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.
Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır,
bile,bile ölüme gidiyorlardı.
O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan
Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit
olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından
mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile
okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı
mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu.
" Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim.
Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında
cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı
ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme."
Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten
sonra "şimdi ananın sana diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu.
Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından
yazılmıştı şöyle diyordu anası:
" Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime
de yakma demişsin.
Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga
geçmesinler.


Bizde üç işe kına yakarlar;


1 - GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE
2 - KURBANLIK KOÇA, ALLAH'A KURBAN OLSUN DİYE
3 - ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE...


Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun

" Ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken,
hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu... "
(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)

Çevrimdışı esrani

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 173
  • 96
  • 173
  • 96
# 16 Haz 2007 14:25:48
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
BEN FARKLI OLMAYI YADIRGANSAM DA SEVİYORUM

UÇMAKTAN HİÇ VAZGEÇMEYİN
[/color]

Bir zamanlar kocaman bir dağın tepesinde bir kartal yaşarmış. Kartal, yuvasında oturup, dört yumurtasından yavrularının çıkmasını bekliyormuş. Bir gün aniden yer yerinden oynamış, çok şiddetli bir deprem olmuş. Kartalın yumurtalarından biri yuvarlana yuvarlana vadideki tavuk çiftliğine kadar düşmüş. Fakat halen sağlammış. Çiftlikteki en yaşlı tavuk, bu büyük yumurtayı koruması altına almış. Vakti gelince yavru kartal doğmuş. Biraz serpilince çevresindekilerden farklı olduğunu anlamış anlamasına ama herkes ona tavuk gibi davrandığı için sesini çıkaramamış, üstelik yaşlı tavuğu ve kardeşlerini de çok seviyormuş.

Bir gün çiftlikte oyun oynarlarken, gökyüzüne baktığında bir grup kartalın özgürce uçtuklarını görmüş, “Aman Allahım, ne güzel uçuyorlar. Ben de onlar gibi uçmak isterdim, hem de çok isterdim” diye iç geçirmiş. Tavuklar bilgiç bilgiç gülümseyerek, “sen bir tavuksun, tavuklar uçamaz” diye yanıt vermişler yavru kartala. Fakat o günden sonra yavru kartal gözünü gökyüzünden ayırmamış, ne zaman kocaman kanatlarıyla uçan kartalları görse, içini heyecan kaplıyor ve onlar gibi uçmak istediğini söylediğinde de hep aynı yanıtı alıyormuş, “Sen bir tavuksun, bırak artık bu hayalleri.” Aradan zaman geçtikçe kartal, uçma hayallerini kurmaktan vazgeçmiş, kendisine tavuk olduğu söylendiği için, o da bir tavuk gibi yaşamaya karar vermiş. Bir süre sonra ne uçan kartallardan ne de uçmaktan söz etmez olmuş. Hayatını bir tavuk olarak sürdürmüş ve bir tavuk olarak ölmüş. Bu hikaye, ne olduğumuzu düşünürsek, o olabileceğimizi gösteriyor. O halde, hayatınızın herhangi bir zamanında kartal olma hayalleri kurarsanız, mutlaka hayallerinizi takip edin, tavukların sözlerini de sakın dinlemeyin.

Çevrimdışı esrani

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 173
  • 96
  • 173
  • 96
# 16 Haz 2007 14:27:25
YAŞAMA NASIL BAKIYORSUNUZ?

Fransa’da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir.

Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar: “Ne yapıyorsun?"

"Nesin sen, kör mü?” diye öfkeyle bağırır işçi. “Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter.”

Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:

“Ne yapıyorsun?”

İşçi cevap verir: “Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli. Sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi.”

Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler.

“ Ya sen ne yapıyorsun?” diye sorar.

“Görmüyor musun?” der işçi, kollarını gökyüzüne kaldırarak.

“ Bir katedral yapıyorum.”
...
Bu hikayenin enteresan tarafı her üç işçinin de aynı işi yapıyor olmaları....

Görmeyi seçtiğiniz yol sizin tutumunuza bağlıdır.

Bugün hava biraz bulutlu mu yoksa biraz güneşli mi?

Güllerin dikeni mi vardır, dikenli dalların gülleri mi?

Bardağın yarısı boş mudur, yarısı dolu mu?

Yoksa bardak olması gerekenin iki katı büyüklükte midir?

Seçim size ait...


Yazar : Allen KLEYN

Çevrimdışı merve55

  • Uzman Üye
  • *****
  • 261
  • 31
  • 261
  • 31
# 17 Haz 2007 09:20:44
paylaşımınız için teşekkür ederim esrani hocam.ellerinize sağlık.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 17 Haz 2007 20:21:02
ben de merve arkadaşımıza katılıyorum. ellerinize sağlık. çok güzel öyküler esrani öğretmenim. İçimden çok çok yıldız tutmam gerektiğini ve içimdeki kuşların hep uçması gerektiğini hatırlattılar bana...teşekkür ederim.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 17 Haz 2007 22:10:37
       MEVLANADAN ALTIN ÖĞÜTLER
Mümkün mü bu, olsun ruhumuz ilgisiz?
Sen bende ve ben sende doğar, gizleniriz.
Sen ben deyişim anlatabilmek için,
Sen ben aramızda yok ki gerçekte biliriz.

HER NE İSTİYORSAN KENDİNDE ARA.
SENİN CANININ İÇİNDE BİR CAN VAR,
O CANI ARA.
SENİN DAĞININ İÇİNDE BİR HAZİNE VAR,
O HAZİNEYİ ARA.
EĞER YÜRÜYEN DERVİŞİ ARIYORSAN;
ONU SENDEN DIŞARDA DEĞİL ,
KENDİ NEFSİNDE ARA....

Taş yeşermez geçmiş ola nevbahar,
Toprak ol da bak nasıl güller açar.
Taş gibi idin çok gönül kırdın yeter.
Toprak ol üstünde hoş güller biter....

CÖMERTLİKTE VE YARDIM ETMEDE
 AKARSU GİBİ OL.
ŞEVKAT VE MERHAMETTE
GÜNEŞ GİBİ OL.
BAŞKALARININ KUSURUNU ÖRTMEDE
GECE GİBİ OL.
HİDDET VE ASABİYETTE
ÖLÜ GİBİ OL.
TEVAZU VE ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTE
 TOPRAK GİBİ OL.
HOŞGÖRÜLÜKTE
 DENİZ GİBİ OL.
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.....

Testide ne varsa dışına o sızar...

ÜMİTSİZLİK  KÖYÜNE GİTME;
ÜMİTLER VAR...
KARANLIĞA DOĞRU YÜRÜME;
GÜNEŞLER VAR......

Keskin kılıç yumuşak ipeği kesmez...

ÖLÜMÜMÜZDEN SONRA MEZARIMIZI YERDE ARAMAYINIZ!
BİZİM MEZARIMIZ, ARİFLERİN GÖNÜLLERİNDEDİR......

Çevrimdışı esrani

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 173
  • 96
  • 173
  • 96
# 17 Haz 2007 23:48:51
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
      Testide ne varsa dışına o sızar...

ÜMİTSİZLİK  KÖYÜNE GİTME;
ÜMİTLER VAR...
KARANLIĞA DOĞRU YÜRÜME;
GÜNEŞLER VAR......

Paylaştığımız güzellikler ve bindiğimiz umut treni aynı değil mi benusa ve merve öğretmenlerim ;) Beğendiğinize sevindim.

Benusa hocama da Mevlana'nın güzel sözlerini bir kez daha hatırlattığı için teşekkürler.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Haz 2007 00:23:14
esrani öğretmenim. Bindiğimiz umut treninde paylaştığımız güzelliklerle birlikte güneşe  doğru hep beraber yolculuk yapmak ne güzel....Bu trenin hiçbir istasyonda durmadan yoluna devam etmesi  dileğiyle tekrar teşekkür ediyorum size ve bütün umut treni yolcularına....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Haz 2007 05:55:36
  Tilki yeni doğan yavrusunu eğitiyordu.
-Ormanın en vahşi hayvanı bile ürkütmesin seni; ama nerede bir insan görürsen orayı   hemen terk et! dedi yavrusuna.
-Neden? diye sordu yavru.
-Çünkü evlat hiçbir hayvan silah taşımaz. dedi tilki.....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Haz 2007 06:00:21
Bilge fare topladı yavru fareleri ve onlara ormanlar kralını anlattı:
-Ormanlar kralının pençeleri çok serttir,kulakları çok hassastır, gözleri çok keskindir....Onu uzaktan gördüğünüzde bile hemen tanıyacaksınız. Ormanlar kralı kükrediğinde   MİYAAVV!   diye ses çıkarır.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Haz 2007 06:05:14
Okyanus öldü bir gün. Cenazesi çok kalabalıktı. Deniz, dere, nehir, göl, yağmur, bülbülün ağzındaki su....Herkes oradaydı. Defnettiler okyanusu bir kuytuya. GİDELİM dedi dere. HAYDİ... dedi deniz, TAMAM dedi göl. Bülbülün ağzındaki su dile geldi: NERE???? diye sordu. Sustular. MEĞER ÖLEN OKYANUS DEĞİLMİŞ.....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 19 Haz 2007 06:08:50
Çok uyumaktan şikayet etti yavru yılan. Annesi ona akıl verdi:
-Eğer az uyumak istiyorsan akreple dost ol !!!

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK