Çin Bambu Ağacı

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 07 Haz 2007 18:46:02
Dünyaca Ünlü Bir Avukat ve Kaybettiği Tek Dava

Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı.
Ama karısının cesedi ortada yoktu.

Durusma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde
oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna etmeye
uğraşıyordu: "Sayın jüri üyeleri, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten
inanıyorum. Buna az sonra sizler de inanacaksınız. Neden mi? Bakın, şimdi
3' kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karısı bu
kapıdan içeri girecek... 1, 2, 3..."

Bütün jüri kapıya döndü. Kimse girmedi içeri. Avukat bir savunma dahisiydi, öldürücü hamlesini yaptı: "Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz. Çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya baktınız. işte kararı buna göre vermenizi talep ediyorum."

Jüri, ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi ve dava bu sekilde sonuçlandı.

Mahkeme çıkışında avukat, bayan jüri başkanına yaklaştı: "3'e kadar
saydigimda siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız. Neden böyle bir
karara imza attınız?"

"Doğru" dedi jüri başkanı; "Ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya
bakmiyordu!.."

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 07 Haz 2007 19:19:58
En İyi Temizlik Maddesi

      Kolanın zararlı olduğunu biliyorduk.Ama bu kadar zararlı olduğunu tahmin bile edemezdik.
                   Eğer inanmıyorsanız deneyebilirsiniz.

TUVALETİ TEMİZLEMEK İÇİN:
Bir kutu kolayı klozetin içine dökünüz. Bir saat kadar bekleyiniz ve
sifonu çekiniz. Koladaki sitrik asit hela başındaki lekeleri yok
edecektir.
KROM TAMPONLARDAKI PAS LEKELERINI YOK ETMEK İÇİN :
Arabanın tamponunu Coca Cola''ya batırılmış bir sigara paketinin
içindeki alüminyum folyosuyla iyice ovunuz. Tertemiz olacaktır.
AKÜ KUTUP BAŞLARINDA ÇAPAĞI TEMİZLEMEK İÇİN :
Bir kutu kolayı kutup başlarına dokun ve bütün
çapak yok olsun.
PASLANMIŞ BİR CiVATAYI SÖKMEK İÇİN :
Coca-Colaya batırılmış bir bezi bir kaç dakika paslı
cıvatayı
uygulayınız. Bir kaç dakika sonra rahatlıkla dönecek
ve çıkacaktır.
ELBİSENİZDEKİ YAĞ LEKESİNİ ÇIKARMAK İÇİN :
Bir kutu kolayı lekeli giyeceklerin üstüne boşaltın,
Deterjanı
ekleyin ve her zaman yıkadığınız gibi yıkayın. Coca-
cola yağ
lekelerinin yok olmasına yardım edecektir.
Ayrıca ;  Araba ön camlarındaki her türlü kuş pisliği yapışan sinekler veya ağaçlardan dökülen toz , polen, yapışkan maddelerin çıkarılmasıen iyi madde COCA COLA + PEPSI ''dir.
* * *
        Peki nedir bu Cola''nin bu kadar etkileyici temizliklerde bile kullanılabilmesinin sebebi? Coca-Cola ve Pepsi''nin ortalama pH değeri 3.4 tur. Bu asidi de dişleri ve kemikleri eritmek için yeterlidir. Temizliklerde bu kadar etkili olmasının sebebi budur. Aslına bakarsanız Cola ile dünyada kimsenin tavsiye edemeyeceği KARBONDİOKSİT içiyoruz. Hani şu dışarı atmak için devamlı nefes alıp verdiğimiz, atmak için uğraştığımız KARBONDİOKSİT...! 
       2001 yılında Delhi Üniversitesinde "kim daha fazla Coca-Cola içecek",diye bir yarışma yapıldığında, sekiz litre Coca-Cola içerek kazanan ve 10 dakika içerisinde herkesin gözü önünde ölen kişinin haberini duymuşsunuzdur . Neden öldü? Çünkü çok fazla karbondioksit almıştı ve kanında yeterli oksijen yoktu.
        Başka bir örnek: Kırılmış dişinizi bir şişe Coca Cola''in iine koyun ve 10 gün sonra bakın... Diş 10 günde büyükoranda erir. Halbuki dişler ve kemikler ölümden sonra bile en fazla dayanabilen organlarımızdır ...

Alıntıdır
Ben daha denemedim arkadaşlar. Ama deneyeceğim...

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 07 Haz 2007 20:37:34
Aile ilişkisi, Çin bambu ağacına benzer
 
Çin bambu ağacı ekildikten sonra 4 yıl boyunca iyi bir bakım yapıldığı halde filizlenmez. 5’inci yılda ise inanılmaz bir büyüklüğe ulaşır. Aile yaşantısı içindeki ilişkiler de Çin bambu ağacına benzer.
Aileniz üzerindeki uzman kişi sizsiniz, ailenizle ilgili yapmanız gerekenleri ve yapılmaması gereken davranışları en iyi siz bilirsiniz.

Aile yaşantısı içerisindeki çok şey, Çin bambu ağacı gibidir. Siz çalışırsınız, zaman ve çaba yatırımında bulunursunuz, gelişimi besleyecek mümkün olan her şeyi yaparsınız ve bazen haftalar, aylar boyunca hiçbir şey göremezsiniz.

Çin bambu ağacının tohumu ekildikten sonra hiçbir şey göremezsiniz. Dört yıl boyunca, çiçek soğanından gelen küçük bir parça dışında kesinlikle hiçbir şey göremezsiniz. Bu dört yıl boyunca, gelişen her şey toprak altında olmaktadır. Lifli kök yapısı derin ve geniş bir şekilde toprağa yayılacaktır. Ancak daha sonra beşinci yılda Çin bambu ağacı yirmi beş metre kadar uzayacaktır!

Ailenizle ilgilenmek için onlara vakit ayırmalısınız. Evliliğinizin ilk yıllarında baş başa geçirdiğiniz özel zamanların yerini hiçbir şey tutamaz.

Zaman zaman çocuklardan, telefonlardan, işten, evden, diğer insanlardan ve sizi oyalayabilecek ya da rahatsız edebilecek her şeyden uzak zaman geçirmek gerekir. Teke tek zamanlarını değerlendiren, haftanın belirli günlerinde ne olursa olsun planlarını asla değiştirmeyip; sosyal etkinliklere katılan ve sadece ilişkilerine odaklanmak için birlikte saatler geçiren insanlar mutluluğu yakalamaya daha yakındır. Tepelere çıkıp, kır çiçeklerinin fotoğraflarını çeken, uzun yürüyüşler yapan, evlilik misyonlarını gözden geçirip bir sonraki yılın aile içi planlarını beraber yapan çiftler problemsiz bir evlilik yaşıyorlar.


Anne-babalar da plana uymalı


1. Çocuklarının planlı yaşamasını isteyen anne-babalar da düzenli yaşamalı.

2. Siz de; bütün gününüzü televizyon karşısında geçirmemelisiniz.

3. Çocukların istediği bir program olduğunda onları bırakıp gitmek olmaz.

4. Çocuklarınızın planlarını beraber yapın ve siz de onlara uyun.
 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 08 Haz 2007 08:49:30
              KÖYDE KAR VAR MIYDI?
1991 yılının ocak ayında Gİresun'un bir dağ köyünde çalışmaya başladığımda küçücük lojmanımda yalnızlığa ve sessizliğe alışmaya çalışıyordum ki köye bir dikiş öğretmeni gelmişti. Ona kalacak yer arıyorlardı köyde.Benimle kalmasını önerdim. Önerimi ailesi de kendisi de çok uygun bulmuş ve sevinmişlerdi. Ben de çok mutluydum. Artık evimde farelerin tıkırtısından başka sesler de duyabilecektim. Fadime'yle muhtarın evinden ayrılıp küçük lojmanıma doğru giderken bir ömür boyu sürecek dostluğa doğru yürüdüğümüzü o da ben de bilmiyorduk. O an sadece yalnızlığımı paylaşabileceğim bir sesti benim için.
               Birinci yarıyıl tatili yaklaşıyordu. Dikiş kursu bizden bir hafta önce tatile girmiş, Fadime gitmişti. Yalnız geçen bir hafta içinde ona ne kadar çok alıştığımı ve sevdiğimi farketmiştim. Bu arada tatilin heyecanı da kaplamıştı tüm yüreğimi. Ailemi çok özlemiştim. Bir an önce onlara kavuşmak için can atıyordum. Nihayet cuma günü karneleri dağıttık. Ertesi sabah erkenden ilçeye inip Samsun'a gidecektim. heyecandan uzun süre uyuyamamıştım. Tam uykuya dalmıştım ki saatin sesini duydum. Saat ilk defa bu kadar güzel çalıyordu.....
            Yataktan hızla kalkıp pencereleri açtım.  Kepenkleri ittiğimde gözlerim dolmuş, yüreğim sıkışmış, sevincim yarım kalmıştı gördüğüm manzara karşısında.  Köyün üstünü kar örtmüştü adeta. Beyaz örtüyle kapanan yalnızca köy de değildi. Beni aileme kavuşturacak yollar da kapanmıştı. Yatağın içinde hıçkırarak ağlamaya başladım.
             Birkaç saat sonra  Fadime telefon ettiğinde muhtarın evinde hala ağlamaya devam ediyordum.   İlçeye'de kar yağmış, Fadime yolların kapanıp kapanmadığını öğrenmek için aramıştı. Onunla konuşurken  gözyaşlarım hala akmaya devam ediyordu.  Fadime üzülmememi   beni ilçeye getirmenin bir yolunu bulacaklarını söylüyor,    sözler veriyordu. Telofonu kapattığımda YALNIZCA TESELLİ diye  düşünüyordum...Köye gelebilmek ve köyden ayrılabilmek mümkün değildi çünkü. Tipi olanca hızıyla yağmaya devam ediyordu. Yine de pencerenin önünden ayrılamadım. yüreğimde umuda ve umutsuzluğa dair birçok şey hissederek, saatlerce bekledim beni almaya gelecek birilerini...
          Öğlen olmak üzereydi. Çok uzakta iki kişi görünüyordu. Biraz daha yaklaştıklarında gelenlerin  Fadime'yle babası olduğunu anladım. Bana umut getirmeye çalışıyorlardı onca umutsuzluğun arasından. Evden koşarak çıktım. Olanca hızımla koşmaya başladım yeni karın içinde. Yanlarına geldiğimde ikisine de sarılıp ağlamaya başladım yine. Kendi hayatlarını tehlikeye atarak beni almaya gelmişlerdi, sevdiklerime ulaşabilmem için köprü olmaya gelmişlerdi. Hem de kendi hayatlarını tehlikeye atarak...Kalp hastası Lütfü Amca'nın yalnızca bir dil altı hapına ve sürekli arızalanan emektar jipine güvenerek...Jip köye kadar çıkamamıştı. Aşağı köyde kara saplanmıştı. Lütfü Amca,   Fadime ve ellerinde kürekleriyle bize yardıma gelen köylüler hep birlikte benim umuduma doğru   yürümeye başladık  tehlikelerin içinde...Saatler süren bu yürüyüş sırasında yapılan fedakarlığın büyüklüğünü ancak anlayabiliyordum. Jiple yola koyulduğumuzda ise sevinemiyordum bile.  Yüreğim bu defa  onca insanın hayatını tehlikeye attığım için pişmanlık ve minnet duygularıyla doluydu.... İlçeye gelene kadar  defalarca ölümle  burun buruna gelmiştik. Sessizce ağlıyordum artık. Yapılan iyiliği,benim için ölümü göze alan insanları düşünerek....Bu arada Fadime'm başımı omuzlarına yaslamış annem gibi saçlarımı okşuyor "Tatilini yalnız geçirmene razı olabilir miydim?" diyordu.Ne  Fadime, ne Lütfü amca, ne de köylüler hiç biri razı olamamışlardı buna. Çünkü onlar yolların daha uzun süre açılmayacağını biliyorlardı...
               Birkaç saat sonra Samsun'da anneme, babama, kardeşlerime sarılırken bu sahneyi kendi hayatları pahasına yaratan dostlarımı düşünüyordum. Bu defa annem yaşadıklarımızdan habersiz Fadime'm gibi saçlarımı okşuyor KÖYDE KAR VAR MIYDI???
diye soruyordu. O anda gözlerim buğulandı, boğazım düğümlendi, dilim tutuldu. Yalnızca yüreğim konuştu.
             İyi ki varsın Fadime'm,
             İyi ki varsın Lütfü amca,
             İyi ki varsınız Çlkaya'lılar....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 08 Haz 2007 08:53:50
  Benim unutamayacağım anılarımdan biriydi bu. Hatta en değerli olanı. Umarım sizlerin de
İYİ Kİ VARSIN diyebileceğiniz dostlarınız vardır. Saygılar.
                                BENUSA

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
# 08 Haz 2007 10:54:03
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
              KÖYDE KAR VAR MIYDI?
1991 yılının ocak ayında Gİresun'un bir dağ köyünde çalışmaya başladığımda küçücük lojmanımda yalnızlığa ve sessizliğe alışmaya çalışıyordum ki köye bir dikiş öğretmeni gelmişti. Ona kalacak yer arıyorlardı köyde.Benimle kalmasını önerdim. Önerimi ailesi de kendisi de çok uygun bulmuş ve sevinmişlerdi. Ben de çok mutluydum. Artık evimde farelerin tıkırtısından başka sesler de duyabilecektim. Fadime'yle muhtarın evinden ayrılıp küçük lojmanıma doğru giderken bir ömür boyu sürecek dostluğa doğru yürüdüğümüzü o da ben de bilmiyorduk. O an sadece yalnızlığımı paylaşabileceğim bir sesti benim için.
               Birinci yarıyıl tatili yaklaşıyordu. Dikiş kursu bizden bir hafta önce tatile girmiş, Fadime gitmişti. Yalnız geçen bir hafta içinde ona ne kadar çok alıştığımı ve sevdiğimi farketmiştim. Bu arada tatilin heyecanı da kaplamıştı tüm yüreğimi. Ailemi çok özlemiştim. Bir an önce onlara kavuşmak için can atıyordum. Nihayet cuma günü karneleri dağıttık. Ertesi sabah erkenden ilçeye inip Samsun'a gidecektim. heyecandan uzun süre uyuyamamıştım. Tam uykuya dalmıştım ki saatin sesini duydum. Saat ilk defa bu kadar güzel çalıyordu.....
            Yataktan hızla kalkıp pencereleri açtım.  Kepenkleri ittiğimde gözlerim dolmuş, yüreğim sıkışmış, sevincim yarım kalmıştı gördüğüm manzara karşısında.  Köyün üstünü kar örtmüştü adeta. Beyaz örtüyle kapanan yalnızca köy de değildi. Beni aileme kavuşturacak yollar da kapanmıştı. Yatağın içinde hıçkırarak ağlamaya başladım.
             Birkaç saat sonra  Fadime telefon ettiğinde muhtarın evinde hala ağlamaya devam ediyordum.   İlçeye'de kar yağmış, Fadime yolların kapanıp kapanmadığını öğrenmek için aramıştı. Onunla konuşurken  gözyaşlarım hala akmaya devam ediyordu.  Fadime üzülmememi   beni ilçeye getirmenin bir yolunu bulacaklarını söylüyor,    sözler veriyordu. Telofonu kapattığımda YALNIZCA TESELLİ diye  düşünüyordum...Köye gelebilmek ve köyden ayrılabilmek mümkün değildi çünkü. Tipi olanca hızıyla yağmaya devam ediyordu. Yine de pencerenin önünden ayrılamadım. yüreğimde umuda ve umutsuzluğa dair birçok şey hissederek, saatlerce bekledim beni almaya gelecek birilerini...
          Öğlen olmak üzereydi. Çok uzakta iki kişi görünüyordu. Biraz daha yaklaştıklarında gelenlerin  Fadime'yle babası olduğunu anladım. Bana umut getirmeye çalışıyorlardı onca umutsuzluğun arasından. Evden koşarak çıktım. Olanca hızımla koşmaya başladım yeni karın içinde. Yanlarına geldiğimde ikisine de sarılıp ağlamaya başladım yine. Kendi hayatlarını tehlikeye atarak beni almaya gelmişlerdi, sevdiklerime ulaşabilmem için köprü olmaya gelmişlerdi. Hem de kendi hayatlarını tehlikeye atarak...Kalp hastası Lütfü Amca'nın yalnızca bir dil altı hapına ve sürekli arızalanan emektar jipine güvenerek...Jip köye kadar çıkamamıştı. Aşağı köyde kara saplanmıştı. Lütfü Amca,   Fadime ve ellerinde kürekleriyle bize yardıma gelen köylüler hep birlikte benim umuduma doğru   yürümeye başladık  tehlikelerin içinde...Saatler süren bu yürüyüş sırasında yapılan fedakarlığın büyüklüğünü ancak anlayabiliyordum. Jiple yola koyulduğumuzda ise sevinemiyordum bile.  Yüreğim bu defa  onca insanın hayatını tehlikeye attığım için pişmanlık ve minnet duygularıyla doluydu.... İlçeye gelene kadar  defalarca ölümle  burun buruna gelmiştik. Sessizce ağlıyordum artık. Yapılan iyiliği,benim için ölümü göze alan insanları düşünerek....Bu arada Fadime'm başımı omuzlarına yaslamış annem gibi saçlarımı okşuyor "Tatilini yalnız geçirmene razı olabilir miydim?" diyordu.Ne  Fadime, ne Lütfü amca, ne de köylüler hiç biri razı olamamışlardı buna. Çünkü onlar yolların daha uzun süre açılmayacağını biliyorlardı...
               Birkaç saat sonra Samsun'da anneme, babama, kardeşlerime sarılırken bu sahneyi kendi hayatları pahasına yaratan dostlarımı düşünüyordum. Bu defa annem yaşadıklarımızdan habersiz Fadime'm gibi saçlarımı okşuyor KÖYDE KAR VAR MIYDI???
diye soruyordu. O anda gözlerim buğulandı, boğazım düğümlendi, dilim tutuldu. Yalnızca yüreğim konuştu.
             İyi ki varsın Fadime'm,
             İyi ki varsın Lütfü amca,
             İyi ki varsınız Çlkaya'lılar....

 Hocam hikayeniz beni çok etkiledi.Sizin duygularınızı çok iyi anlıyorum.Bu yıl beniimde başıma geldi hemen hemen aynı şeyler.İlk defa yolların kardan kapandığını elektriğin olmadığını.Telefonun şarjının bitince neler yaşanabileceğini.Dediğiniz gibi bu sorunlar değerli insanların sayesinde atlatılıyor.
  Beni düşünüp 1 saat boyunca o karda aşağı köye kadar indiren değerli öğretmenim(psikolojik danışmanım), size ne kadar teşekkür etsem aazdır.İYİKİ VARSINIZ ÖĞRETMENİM....

Çevrimdışı ayşegülaslanlı

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.591
  • 2.111
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.591
  • 2.111
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 Haz 2007 11:07:48
güzel paylaşımlar var bu konu da benimde bir katkım olsun..

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 08 Haz 2007 23:37:17
İÇLERİNE SAKLAYALIM
İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş... Hep  şikayetçi hep bıkkınmış...

Bir gün melekler, mutluluğu saklamaya karar vermişler.

''Saklayalım, zor bulsunlar. Zor buldukları için belki kıymetini bilirler''

diyerek başlamışlar tartışmaya. Sorun büyükmüş. Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü. Kimisi "Everest'in tepesine saklayalım", kimisi
"AtlasOkyanusu'nun dibine" demiş. Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası, bir hastanenin yeni doğan odası, dondurma külahı, sigara paketi, lale  bahçesi... Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş..

Derken  meleklerden biri "İÇLERİNE SAKLAYALIM" demiş. "Kimsenin aklına gelmez içine bakmak"

İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...

Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor. Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk. Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde......

Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun.

Siz dışını boş verin, içine bakın...

 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 08 Haz 2007 23:39:21
STRES YÖNETİMİ
Profesör öğrencilerine stres yönetimi konusunda ders veriyordu.

Su dolu bir bardağı kaldırıp dinleyicilere sordu, "Sizce bu su dolu bardağın ağırlığı ne kadardır?"

Cevaplar 20 gram ile 500 gram arasında oldu.

Bunun üzerine profesör şöyle dedi: "Gerçek ağırlık fark etmez. Bardağı elinizde ne kadar süreyle tuttuğunuza göre değişir. Eğer bir dakikalığına tutarsam, problem yok. Bir saatliğine tutarsam, sağ kolumda bir ağrı oluşacaktır.Bir gün boyunca tutarsam, ambulans çağırmak zorunda kalırsınız. Ağırlığı aynıdır ama ne kadar uzun tutarsanız o kadar ağır gelir size."

"Eğer sıkıntılarımızı her zaman taşırsak, er ya da geç taşıyamaz duruma geliriz, yükler gittikçe artarak daha ağır gelmeye başlar. Yapmanız gereken bardağı yere bırakıp bir süre dinlenmek ve daha sonra tekrar tutup kaldırmaktır."

Yükümüzü arada bırakmalı tekrar tazelenip dinlendikten sonra yolumuza devam etmeliyiz. İşten eve döndüğünüzde, iş sıkıntınızı dışarıda bırakın. Evinize taşımayın. Yarın tekrar alıp taşıyabilirsiniz.

Dinlenin ve rahatlayın... Düşünelim, öğrenelim ve paylaşalım... Bu anlamlı bir yolculuktur.

 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 08 Haz 2007 23:40:46
KUSURLARIMIZ
Hindistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş.

"Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."

"Neden?..." diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun?..."

Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun."

Sucu söyle demiş.

"Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum."

Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş. 

"Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı."

Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. Allah'ın büyük planında hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin... Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.

 

Çevrimdışı tossty

  • Uzman Üye
  • *****
  • 869
  • 581
  • 869
  • 581
# 09 Haz 2007 09:28:16
BENUSA HOCAM
Bütün yazdıklarınız güzel ama....

Kadir ile ilgili olan beni mahvetti. Ağlamaktan harap oldum.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 09 Haz 2007 09:59:22
 Bu satırları yazmaya başlamadan önce    "Çin  Bambu Ağacı" nın okunma sayısına baktım. Tam olarak 1047 defa açılmış bu sayfa. Ya da okunmuş. İşin ilginç yanı da sadece 47 defa yorum yapılmış. Herhalde en çok okunup da en az yorum yapılan sayfa bu olsa gerek.
          Ama ben ÇİN BAMBU AĞACI nın tohumunu ektim ve ısrarla sulamaya devam edeceğim.
          Yazdıklarımı okuyup yorum yazan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
                                             benusa

Çevrimdışı aladag44

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 184
  • 86
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 184
  • 86
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Haz 2007 12:46:31
Benusa Hocam yazmaya devam et.Ben sizi büyük bir istekle ve kararlılıkla takip  ediyorum.Yazdıklarınızın hepsini büyük bir hayranlıkla okuyorum.Bilgisayarı her açtığımda "Benusa Hocam" bugün ne yazdı acaba diye hemen siteye yöneliyorum.Yüreğinize ve ellerinize sağlık.Saygılar...

Çevrimdışı esrani

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 173
  • 96
  • 173
  • 96
# 09 Haz 2007 13:55:02
Benusa hocam yazdıklarınızın takip edilmesine rağmen pek yorum yapılmamasının bence bir tek sebebi var:
"Söz üstüne söz söylenmez."

Paylaştıklarınız son derece güzel ve etkileyici. Devamını beklediğimizi belirtmek isterim.

Ben de hoşuma giden bir öyküyü paylaşmak isterim:


HAVUÇ YUMURTA KAHVE

Bir baba ile kızı dertleşiyorlarmış.

Kızı hayatında çok sıkıntı yaşadığından ve bunlarla nasıl baş edeceğini bilemediğini söylemiş babasına. Hatta sorunlar ardı arkasına devam ediyormuş hayatında.

Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve "gel, sana bir şey göstereceğim!" diye kızını mutfağa götürmüş.

Baba ünlü bir aşçı imiş. Ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kapatmış.

Masaya 2 tane tabak ve bir tane boş bardak koymuş ve, ilk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Daha sonra artık epey pişmiş olan yumurtayı alıp bir tabağa koymuş. En sonunda da artık suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahveyi de alıp bir bardağa boşaltmış.

Kızına şu soruyu sormuş: "Kızım ne görüyorsun? "
Kızı demiş ki: "Havuç, yumurta ve kahve."
Kızını elinden tutup masaya yaklaştırıp daha yakından bakmasını ve hissetmesini istemiş.

Kızı demiş ki: "Ne görüyorum... Haşlanmış yumuşak bir havuç (Bunu yaparken çatalı havuca batırmış ve yumuşaklığını hissetmiş), artık pişmekten içi katılaşmış bir yumurta (yumurtayı eline almış, hatta bir tarafından masaya vurup, çatlatmış ve içini görmüş) ve bir bardak kahve (Biraz içmiş). ´Hatta tadı oldukça iyi´".

"Baba, bunu niçin bana gösteriyorsun?" diye sormuş.

"Bak demiş, hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler.

Havuç ilk başta sertti, güçlü idi. Ama kaynatılınca yumuşadı hatta güçsüzleşti.

Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi, ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı.

Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu, ama ısıtılınca ne oldu, bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler, ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu "eşsiz tad"´da bir kahve´ye çevirdiler." 

"Kızım sen hangisisin?" diye sormuş adam.

Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? Sen havuç musun, yumurta mısın, yoksa kahve misin?

Siz hangisisiniz arkadaşlar?

Havuç gibi sert bir kişi misiniz, ama sorunlar yaşayınca, yumuşuyor ve güçsüzleşiyor musunuz?

Yumurta gibi, içi yumuşak, her an kırılabilir bir kişi misiniz? Sorunlar karşısında (ölüm, ayrılık, krizler, vs.), güçleniyor ve sertleşiyor musunuz?

Yoksa bir kahve çekirdeği gibi misiniz? Kahve sıcak suyu değiştirir, hatta suyun sıcaklığı en üst dereceye çıktığında, en lezzetli kahve ortamı hazır olur. Lezzet maksimuma ulaşır.

Eğer sen bu kahve çekirdeği gibi isen, çevrende ne kadar sorun olursa olsun, bunları olumluya çevirebilirsin. Çevrene güzel tadlar, duygular katarsın. Kendini ve çevreni daha iyi yapmak için çalışırsın.

Siz hangisisiniz?

Çevrimdışı merve55

  • Uzman Üye
  • *****
  • 261
  • 31
  • 261
  • 31
# 09 Haz 2007 15:28:16
kahve desem nasıl olur?arasıra havuçluğum da olabilir canım.ama olsun o kadarcık da dimi?sadece kahve desem haksızlık etmiş olurum  diye düşündüm.kaybedeceğim ne olursa olsun önemli olan dürüstlüğü yitirmemek.tüm eğitimhane ailesine kahve sıcaklığında selam yollamak geldi içimden.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK