Çin Bambu Ağacı

Çevrimdışı humeyra7

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.399
  • 4.170
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.399
  • 4.170
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 06 Tem 2007 00:43:45

Yaşadığı şehirden bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş.
Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:

- Tiyatro Gelin Kaçırmayın Bu akşam Tiyatro…

Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye.

Oyun bitmiş herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış. Adamsa:

- Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek… demiş.

Seyrettiği oyunun etkisi ile müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun ne iş
olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş.

- İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım…
demiş ve gitmiş.

Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş.
Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış.Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş.

- Tamam seni işe alıyorum

- Fakat benim yatacak yerim yok.

- O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.

İstediği olan tiyatro tutkunu huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür.

- Adın neydi senin buraya yazalım… demiş.

Aldığı cevap ise;

- William William Sheaksper… olmuş.

Bu hikaye hem insanı dehşete düşürücü hem de ilham verici.
Sheaksper tiyatro yaşantısına bu şekilde başlamış. Tam kırk (40) yaşında… Tiyatroyu o yıllarda tanımış ve büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış. Üstelik büyük bir fedakarlık göstermiş mesleği için. Meslek hayatı boyunca sadece üç saat uyuyarak yaşamını sürdürmüş. Sabah erken kalkıp oyun provasını yapıyor oyununu oynuyor ve akşam yeniden oyun yazıyor… Bu böyle sürüp gitmiş. alıntıdır

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 06 Tem 2007 01:14:48
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
arkadaşlar bugünkü yazılarda süperrrrrrrrr Tekbaba öğretmenim "yoksun "u kaç kere okudum  bilmiyorum....harika..
hümeyra öğretmenime aynen katılıyorum. Hepinize çok teşekkür ederim. Hepsi harika....

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 06 Tem 2007 01:16:23
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Yine çok güzel olmuş, ellerinize sağlık Benusa Öğretmenim  :)

Özellikle tepkimizi, sesimizi duyuramadığımız konuları seçmeniz ayrıca teşekkürü hakediyor.Tekrar, ellerinize sağlık  :)


Beğendiğinize çok sevindim sudee öğretmenim. Ben teşekkür ederim size..

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 06 Tem 2007 05:58:19
Benusa öğretmenim

"işte o an" videosu teknik açıdan daha güzel olmuş, fakat benim tercihim ilk video çalışmanız...
O çalışma sizi anlatıyor.
İnsanlara sadece güzellikleri anlatmayı tecih ediyorum. Kötülüklerden bahsederek, kötülüklerin yayılmasına fırsat vermeyelim.

Sirkenin tadının kötü olduğunu söylemenin bir faydası yok, bizim balın tatlı olduğunu anlatmamız gerekiyor.

Çevrimdışı merve55

  • Uzman Üye
  • *****
  • 261
  • 31
  • 261
  • 31
# 06 Tem 2007 10:54:49
benusa hocam bu çalışmanız da çok güzel olmuş.ellerinize sağlık.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 06 Tem 2007 14:14:52
teşekkür ederim turgut kuzan ve merve öğretmeim.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 06 Tem 2007 14:15:51
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 06 Tem 2007 14:18:16
umarım beğenirsiniz son yaptığımı da..

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.530
  • 7.534
  • 14.530
# 06 Tem 2007 21:58:26
Ellerinize sağlık Benusa Öğretmenim, duyguların paylaşıldıkça çoğalıp, mutluluk seline dönüştüğünü hatırlattığınız için...  :)




BİR BAŞKASINA DEVRET


Karım ve iki yaşındaki kızımızla birlikte Oregon'daki Rogue Nehri Vadisinde her yerden uzak, kar kaplı bir kamp yerinde bozuk bir araçla kalakalmıştık. Bu yolculuğa, iki yıllık mecburi hizmetimi tamamlamamı kutlamak için çıkmıştık, ama yeni aldığım tıp derecem, yolculuk için kiraladığımız aracı onarmakta bir işe yaramıyordu.

Bu olayın üzerinden 20 yıl geçti, fakat o günü dün gibi anımsıyorum. Henüz uykudan kalkmıştım ve el yordamıyla elektrik düğmesini bulmaya çalışıyordum, ama elektrik yoktu. Ateşleme tertibatını da denedim, ancak sonuç alamadım. Kamp yaptığımız araçtan çıkarken ağzıma geleni söylüyordum ki bardaktan boşalırcasına yağan yağmur sesimi boğdu.

Karımla beraber akümüzün bittiği ve şu anda bacaklarımın otomobiller hakkındaki bilgimden daha işe
yarar olacağı sonucuna vardık. Birkaç mil ötedeki anayola çıkıp otostop çekmeye karar verdim. Bu arada karım da iki yaşındaki kızımızın yanında kalacaktı.

İki saat sonra burkulmuş bir bilekle ana yola vardım ve bir kereste kamyonunu durdurmayı başardım. Kamyon şoförü beni yol üzerindeki ilk benzincide bırakıp gitti. Benzinliğe girerken, birden bugünün Pazar olduğunu fark etti. Benzinlik kapalıydı. Ama jetonlu bir telefon ve yırtık pırtık bir telefon rehberi
vardı. 20 mil uzaktaki en yakın kasabada bulunan bir araba servisini aradım.

Telefona açan Bob, başımıza gelenleri sabırla dinledi ve ben bulunduğumuz yeri tarif ederken "Tamam, merak etmeyin. Pazarları genelde çalışmam, ama yarım saat sonra orada olurum"dedi. Yardıma gelmesi beni rahatlatmıştı, ama Bob'un yardım önerisinin ne kadara mal olacağı düşüncesi beni kaygılandırıyordu.

Bob, pırıl pırıl kırmızı kurtarıcısı ile geldi ve birlikte kamp yerine gittik. Çekici araçtan indikten
sonra etrafıma bakınırken Bob'un koltuk değneklerine dayanarak dışarı çıkmaya çalıştığını gördüm. Bob'un belden aşağısı tutmuyordu! Bob kamp aracına doğru ilerlerken bir kere daha bu yardımın maliyetini hesaplamaya başladım.

"Yalnızca akü bitmiş. Aküyü bağlantı kablosuyla şarj ederiz ve hemen yola çıkarsınız." Bob aküyü şarj
ederken kızımı da yaptığı numaralarla eğlendirdi. Hatta kulağını arkasından bir çeyreklik çıkarıp ona verdi. Bağlantı kablolarını aracına geri koyarken borcumun ne kadar olduğunu sordum. "Borcun yok" diyerek beni şaşırttı. "Hayır, sana yaptığın işin karşılığını ödemeliyim"diye ısrar ettim.

"Gerek yok" diye yineledi. "Vietnam'dayken, bacaklarımı kaybettiğimde biri bana bundan daha kötü
bir durumdayken yardım etmiş ve sadece benim de başka birine yardım etmemi söylemişti. Bu nedenle bana borcun yok. Ama unutma, eline fırsat geçtiğinde sen de başkasına bir iyilik yap."

Şimdi bu olaydan 20 yıl sonrasına, sık sık tıp öğrencilerine ders verdiğim yoğun muayenehaneme geri
dönelim. Eyalet dışındaki bir okulda okuyan ikinci sınıf öğrencisi Cindy, bu bölgede yaşayan annesiyle
birlikte kalabilmek için bir aylığına benim yanıma geldi. Cindy ile birlikte içki ve uyuşturucu nedeniyle
bedeni harap olmuş bir hastanın muayenesini yeni bitirmiştik. Hemşire odasında olası tedavi seçeneklerini tartışıyorduk ki birden gözlerinin dolduğunu fark ettim. "Bu tür şeylerden söz etmek seni
rahatsız mı ediyor?" diye sordum.
Cindy hıçkırarak "Hayır" dedi. "Ama bu hasta annem de olabilirdi. Onun da böyle bir sorunu var."

Öğle yemeği arasını konferans salonunda Cindy'nin alkolik annesinin acıklı geçmişini tartışarak
geçirdik. Cindy gözyaşları içinde bana içini döküp ailesinin geçmişini dolduran öfkeyi, utancı ve düşmanlık duygusunu anlattı. Cindy'ye annesinin tedavi olabileceğini söyleyerek onu ümitlendirdim ve eğitimli bir danışmanla konuşması için annesine randevu aldık. Cindy'nin ailenin diğer üyelerinden de büyük destek gören annesi tedavi görmeye razı oldu. Birkaç hafta hastaneye gittikten sonra yepyeni ve bambaşka bir insan oldu. Aile çözülmenin eşiğindeyken ilk kez bir ümit ışığı görmüştü. Cindy "Size olan borcumu nasıl ödeyebilirim?" diye sordu.

Geçmişe bakıp karla kaplı kamp alanındaki bozuk kamp aracını ve belden aşağısı tutmayan iyi yürekli,
yardımsever adamı düşünürken Cindy'ye verebileceğim tek yanıt olduğunu anladım: "Sen de bir başkasına bir iyilik yap."

 

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 07 Tem 2007 11:06:51
Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken bir olay okuyor :
- Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor.
- Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler gevelliyor.
- Zaman, yer ya> da kişi kavramı yok.
- Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söyleendiğinde tepki veriyor.
- Son altı aydır onun yanındayım, ne görüünüşü için bir çaba sarfediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor.
- Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor.
- Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor.
- Gömleği salyalarından dolayı sürekli leeke içinde.
- Yürümüyor.
- Uykusu sürekli düzensiz.
- Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkessi uyandırıyor.
- Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazeen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.
Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle bir hastanın bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapmayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar.
Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar.
Fotoğraftaki hasta doktorun altı aylık kızıdır.

Çevrimdışı tekbaba

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.514
  • 499
  • 1.514
  • 499
# 07 Tem 2007 11:12:52
Sizin yazmış olduğunuz bir şiir vardı hatırlarsanız. "Mehmet'in Öğretmenine"yazmış olduğu şiiri bulamadım.Onu bulursanız buraya taşıyın güzel bir SUNU veya SLAYT hazırlayayım, müsaade ederseniz...

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 07 Tem 2007 11:28:13
Çok mutlu olurum tekbaba öğretmenim.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 07 Tem 2007 11:30:56
              MEHMET'İN       ŞİİRİ
Sana çiçek getirdim dikkatini çekmek için.
Her sabah karşıladım,
Bir gülücük görmek için.
Selam durdum en önde.
Bir günaydın bekledim.
Okan'a gülümsedin,sanki beni görmedin.
Seni sevdim öğretmenim.
Yine de sevdim.
Bisikletim olsaydı inan sana verirdim.
Sabah kırağıda geldim,
Buzda karda hep geldim.
Çok üşüdüm öğretmenim,
Üşümüşsün demedin.
Didem hastalanmış, didem dedin,
Şebnem dedin.
Züleyha'yı , Tolga'yı her fırsatta severdin.
Hasta oldum bilerek,
Bunu hiç farketmedin...
Sevgini kazanmayı birtek ben beceremedim.
Kapılarda bekledim,
Tahtayı hep ben sildim.
Bazan ayağa kalktım, kimi zaman eğildim.
Gözümden yaş aktı bazen,
Kendi kendime sildim.
Sana yakın olmayı birtek ben beceremedim.
Yedi binlere kadar yazın dedin,
Parmaklarım tutuldu vazgeçmedim.
Defterine baktın Aytuğ ile Figen'in,
Dokuz yaprak doldurdum,ödevimi görmedin.
Şiir verdin Nalan'a, Zühal'in resmini övdün.
Süreyya'ya güven verdin,
Beni hiç mi sevmedin?
Gücensem de öğretmenim hiç kızmadım,
Renk vermedim.
Arka sıradaki mehmet;
SENİ SEVEN MEHMET'İN....

            MEHMET'E YANITIM
Mehmet'im sana yazmak istedim.
Beni anlaman için.
Anlayıp ta gücenip kırılmaman için.
  Öğretmen olduğumda beni
Evimden, ailemden çok uzak bir okula verdiler.
Altı saat sana yollarda nedir ki dediler.
Türk öğretmeni yorulmaz,
Yorulacaksan şimdiden çek git dediler.
Bırakamadım Mehmet'im, bırakamazdım.
Onca emek, onca umut,
Beni bekleyen onca öğrenciyi unutamazdım.
Ayrıca ekmek aslanın  ağzındayken,
Uzatıp elimi kaptırmadan alamazdım...
Yollarda yoruldum Mehmet'im ,
Yorgun geldim hep karşınıza...
Bitmedi mehmet'im çok var daha.
Dinle beni, dinle de anla.
Okula ilk gittiğimde 1-D senin dediler.
Okumayı öğret dediler, yazmayı da.
Matematikten, örüntü,  çıkarma, toplamayı da.
Türkçeden dilbilgisi-dinleme-anlama,
Bir de dolu dolu soru yanıtlama.
Hayat Bilgisinden,Atatürk'ün hayatıyla başla.
Okulu, aileyi, daha daha neleri.
Rehberlik yap dediler,etüt de.
Resim, müzik, beden hepsini işle.
İşte elli öğrenci,
Performansı, başarısı hepsi senin elinde.
Dahası var Mehmet'im bitmedi hala,
Bir sürü evrak doldur ve sakla.
Böylece Mehmet'im,
Ne sana ayıracak vaktim kaldı,
Ne kızıma , ne eşime, ne ana babama.
Elli öğrencimin birden,
Defterine bakamadım hiç.
Hepsine aynı anda  okuma yaptıramadım.
Hepsine birden dokunamadım.
Çoğunun saçlarını bile okşayamadım.
"Vicdanın rahat mı?" diye ,
Kendimi bile sorgulayamadım...
Sizi doldurdular küçücük bir sınıfa,
Üst üste sıkışa tıkışa,
Performansı, etkinliği, kesip biçme işi.
Oyunlaştır, kalıcı olsun dediler.
Onca kalabalık bir sınıfta,
Nasıl olur bu? diye düşünmediler.
Bir de Avrupa Birliğine jest olsun diye,
Bırak düz yazıyı, el yazısı öğret dediler.
Bileklerin yoruldu biliyorum, sesin çıkmadı.
Parmakların acıdı,çıtın çıkmadı,
Başın ağrıdı, halin kalmadı,
Türk çocuğuna altı saat ders az bile dediler.
Bir senenin içine neler neler yüklediler.
Bana da sen rehbersin,
Yol göster dediler.
Klabalıktınız yordunuz;
Ama çocuktunuz bağırdınız, koştunuz,
Kiminiz derste ıslık bile çaldınız...
Durun-susun arası ders yapmaya çalıştım.
Kiminize ulaştım ama,
Kiminize sesimi bile duyuramadım
Ulaşamadıklarımı kontrol etmeye,
Kendimde hal dahi bulamadım.
İşte bunun için Mehmet'im,
Hepinizin yüreğine aynı anda
Hiç dokunamadım...
İrem geldi ağladı,
Yağmur geldi çağladı,
Sefer geldi dağladı,
Güven de bana kaldı...
Bunlar problemli, kimi zihinsel engelli,
Kaynaştır dediler.
Fatma işitme engelli, özel anlat dediler,
Uğur'un gözleri görmüyor,
Tahtaya yakın oturt dediler.
Semih'se problemli  anne-baba ayrı,
Sen psikoloğu olacaksın öğretmenim dediler.
İşte böyle Mehmet'im,
Onca sorunlu çocuğun,
Onca problemin arasında,
Senin gibi problemsiz bir çocuğa,
Hiç mi hiç zaman ayıramadım...
Biliyorum Mehmet'im,
Kiminiz bu yüzden gücendi hep bana,
İçin için ağladı.
İşte benim yüreğimi de hep bu dağladı.
Seni sevdim Mehmet'im inan ki çok sevdim.
Ama bunu kendi kızıma gösteremediğim gibi,
Sana da hiç gösteremedim...
İyiydin, problemsizdin,
Hiç mi hiç dert vermedin.
Dertlilerle ilgilenmekten,
Gözündeki yaşı bile görmedim.
Senin değerini bildim Mehmet'im,
Seni hep sevdim.
İnan ölünceye kadar da seveceğim.
Bunu şimdi söylüyorum,
 Belki sana   gösteremedim.
Çok akıllı ve bilinçliydin,
Beni anlamanı bekledim.
Yüreğinde bu kadar yaralar açacağımı
Hiç bilemedim.
Beni affet Mehmet'im ne olur affet,
Şu yorgun öğretmenine,
Güzel yüreğinle hakkını helel et....
                                      BENUSA

Şimdiden çok teşekkür ederim. Böyle bir şeyi düşünmüş olmanız beni çok gururlandırdı. Sağolun.

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 07 Tem 2007 11:54:04
 KENDIMIZI GELISTIRMEK (BALTAYI BILEMEK)

--------------------------------
Bir ormanda iki kisi agaç kesiyormus. Birinci adam sabahlari erkenden kalkiyor, agaç kesmeye basliyormus, bir agaç devrilirken hemen digerine geçiyormus. Gün boyu ne dinleniyor ne ögle yemegi için kendine vakit ayiriyormus. Aksamlari da arkadasindan bir kaç saat sonra agaç kesmeyi birakiyormus.

Ikinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya basladiginda eve dönüyormus. Bir hafta boyunca bu tempoda çalistiktan sonra ne kadar agaç kestiklerini saymaya baslamislar.

Sonuç: Ikinci adam çok daha fazla agaç kesmis. Birinci adam öfkelenmis: “Bu nasil olabilir? Ben daha çok çalistim. Senden daha erken ise basladim, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla agaç kestin. Bu isin sirri ne?”

Ikinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş: “

Ortada bir sır yok.. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.

“Kendimizi gelistirmek, baltamizi bilemektir. Kendimize zaman ayirip, yasamimizi objektif bir bakisla gözden geçirmektir. Zayif buldugumuz alanlarimizi gelistirmek için caba göstermektir. Bu, zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir kosuldur. Delhi’deki ünlü tapinakta Sokrat’in su sözü yer alir: “Insan Kendini Tani.” Kendini tanimak, su anda oldugumuz noktayla olmak istedigimiz nokta arasindaki yoldur. Kendini tanimak, kendimizi nasil gördügümüz ile baskalarinin bizi nasil gördügü arasinda fark olmamasi anlamina gelir. Bireysel ve is yasamimizda basarili, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamizi bilemek için kendimize zaman ayirmaliyiz.
 

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 07 Tem 2007 11:55:31
DÜNYAYI DÜZELTMEK İÇİN

--------------------------------
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.

Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı:
- Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim! dedi. Sonra düşündü:
- Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez!
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi:
- Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz! dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu.
Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı:
-Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzeltiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!
 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK