Bir sevgiyi başlatan neydi yalnız atan bir yürekte.. Neydi, sakin bir çayken deli bozuk ırmağa çeviren? Yükseklerinde özlemin ; eriyen arzular mıydı ,magmada biriken kızgın lavlardan mıydı yoksa hepsinin nedeni... Neydi ? Kim cevap verebilir ki bu basit soruya. Belkilerle başlayan cevapların ardılı yine soru işareti değil mi..
Ve neden düşünün, neden birden değişiverir insan başka bir yalnızlıkla ısındığında, rüzgarın alıcılığında kaybolan düşleri..
Sevmek; ne güç şey oysa ölesiye değil ama öylesine sevmek.. Sadece insan olduğu için birini sevmek sıfatsız, çünküsüz, eğersiz . Belki insanların, duyguyu yok olan dinozorlar gibi görmeye başladığı günümüzde yok bu saydıklarım; hepimiz birilerini bir şeylerden dolayı sevmedeyiz kim bilir ama hala ismi yoksa o bir şeylerin umut var sayılmaz mı bizler için..
Kaçımızın içi yanmıyor, yüreğinde fırtınalar kopmuyor bir sevda sahnesine beyaz perdenin önünde şahit olurken ve ah keşke dökülmüyor dudaklarından özlemle .. Hepimiz aslında gerçek sevgiye sevdalı değil miyiz ve tüm sevdalarda ki gibi çekingen ..
Bir başka birinin gözlerinin içindeki ışıkla yeniden yaratılmayı düşlediniz mi hiç , un ufak olmuş hayallerinizi uzak bir buluta teslim edip yenilerini alabilir misiniz taksitle (mobilya, beyaz eşya kampanyaları gibi) alsanız bile taksitlendirilmiş, yarını ipotekli düşlenize yeni kılıflar aramak çok çok uzun sürmez mi ?Siz eskimesinler diye uğraşırken, yaşlanan gün gibi geceye dönmez mi taksitlendirilmiş hayalleriniz.
Yaşamaya çalışırken yaşam çalmıyor mu bizlerden yaşamlarımızı ve sevmek ne zor şey değil mi ya da ne kadar da kolay...
Ufkun karanlığına tutunan yıldızlar gibi sevebilmek birilerini (ne komik düşünün; gece, güzel olmazdı saçlarına takılmasa yıldızlar ve yıldızlar parlayamazdı gecenin kara saçlarına toka olmasalar.. Gece ve yıldız olmak zor mu biz insanların birbirini sevmesi kadar)
Neden yaşamaya çalışırken unutuyoruz beslemeyi yüreklerimizi o yürekler ki yumruğumuz kadar neden düşünün bir saniye düşünün ego bahçelerimizde açan narsit çiçekleri sevdiğimiz kadar sevmiyoruz aslında kendiliğimizi .. Unuttuk mu yoksa gülümsemek gibi kulak vermeyi sesimize renk veren kalplerimizi dinlemeyi ..
Bunca kirliyken dünya, yakınırken kirli sokaklarından mahallelerimizin; içimizde kirlenenleri görmemizi engelleyen hangi oyunun ebeliği oysa oyun oynamayalı ne çok oldu değil mi?
Sadece bir düşünün bu sabah kendinizi daha iyi hissetmek için duş almaktan, tıraş olmaktan, hoş bir esans sürmekten ,makyaj yapmaktan başka ne yaptınız
Aynaya baktığınızda nereden tanıdığınızı hatırlamağınız yüz hangi kumpanyanın küflü sandığından gelip yerleşti insan sıfatınıza ? fırlatıp atın artık biriktirdiğiniz asla siz olmamış maskeleri ve şimdi tekrar bakın o sırlı cama inananın çok daha iyi hissedeceksiniz kendinizi; bir zaman en sevdiğiniz oyunu oynarken taşıdığınız minik yüreğinizde ki mutluluk gibi... Ve son bir şey daha eğer; sevdiğinizi düşündüğünüz bir insan varsa hayatlarınızda bir kez deneyin ölesiye değil ama öylesine de olsa yüreğinizden söyleyin sevginizi ama bahçesinde oyun oynayan hatıranızda ki çocuk gibi..