TEMEL’İN TORUNU
(Hasan PULUR – Milliyet Gazetesi, Olaylar ve İnsanlar)
Geçen akşam bir arkadaş telefon etti, torunu ilkokuldaymış, öğretmen öyle bir ödev vermiş ki, bizimkinin aklı ermemiş, biz de içinden çıkamadık.
Çocuğun anası, babası işteymiş, gelince de yardım edeceklerini umuyor, torun sevgisi bir başka, “Ne yapacağımı bilmiyorum!” diyor, çocuk ağayıp sızlanıyormuş, öğretmen, yarın bunu sorarsa, ne yaparım diyormuş...
Dayanamadık,”Bir daha sor bakalım” dedik, “Belki çözeriz!”
Ne mümkün.
AKLIMIZA M. Reşat SÜMERKAN’ ın “Temel Ağa’nın mektupları” geldi, rahmetli Gündağ Kayaoğlu yayımlamıştı.
“Temel Ağa” ya da torunu böyle bir soru sormuş, o da Rize’den Eskişehir’e yerleşen arkadaşı Niyazi’ ye mektup yazıp, anlatmış...
bakın ne tatlı tatlı anlatıyor:
“ YAHU, bu uşakcuklar bi kariş boydalar. Daha oyin oynamasuni bile beceremiyler. Hani utanmasalar emzuk emecekler. Onlara oyle sorilar sorayiler ki; efendi, ayip değil ya, ben çözemeyrum. Geçen akşam geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da ağlayi. Zaten dertlerini hep bağa açar. Dedi ki: Ha bunlari anliyamadum. O yüzden de yapamadum. Yarin öğretmen beni dövecek. Dedum Ki: Ağlama uağum, bunun içun öğretmen adam dövmez. Şimdu oni çözeruk...
Ne mümkün Niyazi kardaşum. Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmişlar. Tiren otobostan üzte bi daha hızlı gidiy. Otobos iki yerde on beşer dakka istirahat vermiş. Tiren da bir yerde durmiş 20 dakka su almiş. Otobos saatte 60 kilometre gidiymiş. Tiren beş saat sonra gideceği yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmış.
Oğraştum yapamadum. Uşak ağlar. Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyorum oğa ki: Damat senun tanıduğun tahsilli bi otobos şoförü var ise oğa soralum, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben uşağu şoförler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yaruş etmiş bi şoför vardur da bize nasihat verur.
Ha, biz bi yandan da uşağa tireni tarif edeyruk. Tiren görmemiş ki...Ne anasi görmüş, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum’ dan Sivas’ a gittiydum. Neysa kardaşum, o gece çok kızdım. Diyeceksun ki niye? UŞAK DAHA İNCİR AĞACUNDAN DUTİ AYIRAMAY; MEZGİTİ GÖSTERİYRUM, HAMSİ DİY; EFENDUM, YUMURTANIN FABRİKADA YAPILDIĞINI SANAY. BİZ GELDUK ARABA YARIŞTIRİRUK. Yani efendi otobos zamanında varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolcu mi pekliysun? Eğer varacağı saat önemliysa, edersun yazıhaneye bi telefon, derler saa otobosun ineceği zamani, Bu kadarlik mesele içun sabiyi sübyani niye telef edersun? Uşacuklarda şarkı yok, türki yok, oyun yok; dayamiş oğa matematiği, Matematiği öğrenen, milleti soymanin hesabıni daha iyi yapayi.”
Temel Ağa’nın bu mektubu, bu günlerde analara, babalara, ninelere, dedelere, çok lazım olur.
BELKİ, ÖĞRETMENLER DE BİRAZ GÜLÜP, İNSAFA GELİRLER......