Çin Bambu Ağacı

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 22 Eyl 2007 15:27:07
Her taraf bembeyaz.
Hala da bir şeye aldırmaksızın süzülüyor kar taneleri, beyazlığa beyazlık katmak istercesine.
Hava tertemiz.
Vücudum yenilendi sanki.
Beyazlar içinde, ellerimde eldiven, üzerimde mont, yürüyüşlerin en keyiflisini yapıyorum.
Bayağı yürümüşüm.
Bir yerlerde oturmak istiyorum.
Kapalı yer değil isteğim.
Açıkta, doğanın mucizesiyle baş başa olmak istiyorum kısa bir süre.
Sevimli bir çocuk parkı tam karşımda duruyor.
Etraf sessiz.
Açlığını gidermek için sağda solda dolaşan kediler ve köpekler bugünlük kavgalarına ara vermişler. Ekmek kavgasına dalmışlar bu soğuk havada.
Bir tek onların pati sesleri var.
Kartpostal gibi duran ağacın altında bir bank bana “gel” demelerde.
Hayır diyemiyorum. Üzerini temizliyor ve oturuyorum.
Yorulmuş muyum ne? İyi geldi bu mola.
Gözlerimi kapatıyorum, kollarımı kavuşturuyorum göğsümün üzerinde, yalnız romantizmi yaşamak üzere.
Sessizliği bozan bir tıkırtı gözlerimi açmama neden oluyor.
Tek deli ben değilmişim meğer.
Karşı bank’ a biri geldi.
Ama
Nereden geldi?
Neden geldi?
Oldu mu ya?
Uzun saçlı, makyajsız, üzerindeki paltoyu bile taşımakta zorlanan ufak tefek bir şey oturdu o bank’ a, hüzünlü hüzünlü.
Yoksa sen misin?
Hayır, değilsin elbet.
Aman, iyi ki değilsin.
Ya olsaydın?
Hay Allah ne de güzel unutmuştum seni oysa ki.
Şurada iki dakika kendimle oturup kalkıp gidecektim yoluma.
Burada da mı buldun beni?
Bak, hemen her taraf sen kokmaya başladı.
Her kadın senin saçların gibi uzun saçlı.
Her kadın senin gibi makyajsız.
Hatta her kadın minnacık ve paltolarının içinde kaybolmuş.
Hepsinin yüzünde hüzün.
Oldu mu ya?
Oysa kalbim ne güzel sakindi.
Zaten hava soğuk hiç kıpırdayacak hali de yoktu.
Ama yanmaya başladı şimdi durup dururken.
Yine o günlerdeki gibi atmaya, kabarmaya başladı.
Tıpkı volkan gibi.
Ya delirirse? Lavlarını akıtırsa sevgimin merkezine?
Yine perişan ederse tüm ruhumu?
Oldu mu ya?
Ben...Ben...
Diyorum ya
Seni unutmuştum aslında.
Bu kar kıyamette nasıl olur da sen gelirsin aklıma?
Sakince yürüyordum.
İşlerim vardı onları bitirecektim.
Tüm suçum şu beyazın büyüsüne kapılıp sessiz bir ağaç altı aramaktı.
Demek suçlar gerçekten suçmuş.
Baksana hemen cezam kesiliverdi.
Hemen geliverdin aklıma, sonra yüreğime aktın.
Şimdi neredesin?
Evlendin mi?
Çok isterdin aile kurmayı. Hatta “hemen çocuğum olsun” derdin.
Oldu mu?
Kaç tane?
Kocan seviyor mu seni?
Tutkuyla sarıyor mu, hiç bırakmamacasına, ha?
Hani aşkımın seni sardığı gibi.
Eminim benim gibi serseri değildir.
Gönül serserisi yani.
Sen serserileri sevmezdin.
Oysa bir bilsen;
O serserinin yüreği hala seninle atıyor...
Adı üstünde serseri işte.
Neyse
Hala öyle kahkahalar atıyor musun?
Ta uzaklardan duyup kulaklarıma hapsettiğim.
Göz bebeklerinden hayat fışkırıyor mu yine?
İçinde sonsuz hayatı bulduğum.
Oturduğun yerde duramayıp bir diğer koltuğa geçiyor musun?
Sevgimden kaçmak ister gibi.
Dans etmeyi çok severdin.
Çılgın gibi dans ediyor musun?
Tek başına.
O eteğin duruyor mu? Hani siyahlı beyazlı. Yazlık.
Ne kadar yakışıyordu. Hanım hanımcık oluyordun.
O uzun lepiska saçlarını kurşun kalemle topluyor musun hala?
Yahu bir türlü anlayamazdım nasıl tutturduğunu.
Ama o sendin işte. Yapıyordun.
...
Bazen ödüm kopuyor.
Şarkılardaki gibi biri çıkacak karşıma, seni tanıyan.
Tüm bu sorularımı cevaplayacak.
Gerçekten seni bir başkasının sardığını !
Mutlu olduğunu !
Hatta çocuklarının bile adını söyleyecek !
Benim adımı ağzına bile almadığını, unuttuğunu söyleyecek başını öne eğerek.
Ödüm kopuyor...
...
Ah ! kar
Ah ! ağaç
Ah ! oturduğum bank
Ah ! karşımda oturan hüzünlü kadın
Oldu mu ya?

olmuş...

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 23 Eyl 2007 13:35:51
TEMEL’İN  TORUNU
(Hasan PULUR – Milliyet Gazetesi, Olaylar ve İnsanlar)

   Geçen akşam bir arkadaş telefon etti, torunu ilkokuldaymış, öğretmen öyle bir ödev vermiş ki, bizimkinin aklı ermemiş, biz de içinden çıkamadık.
   Çocuğun anası, babası işteymiş, gelince de yardım edeceklerini umuyor, torun sevgisi bir başka, “Ne yapacağımı bilmiyorum!” diyor, çocuk ağayıp sızlanıyormuş, öğretmen, yarın bunu sorarsa, ne yaparım diyormuş...
   Dayanamadık,”Bir daha sor bakalım” dedik, “Belki çözeriz!”
   Ne mümkün.

   AKLIMIZA M. Reşat SÜMERKAN’ ın  “Temel Ağa’nın mektupları” geldi, rahmetli Gündağ Kayaoğlu yayımlamıştı.
   “Temel Ağa” ya da torunu böyle bir soru sormuş, o da Rize’den Eskişehir’e yerleşen arkadaşı Niyazi’ ye mektup yazıp, anlatmış...
   bakın ne tatlı tatlı  anlatıyor:

   “ YAHU, bu uşakcuklar bi kariş boydalar. Daha oyin oynamasuni bile beceremiyler. Hani utanmasalar emzuk emecekler. Onlara oyle sorilar sorayiler ki; efendi, ayip değil ya, ben çözemeyrum. Geçen akşam geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da ağlayi. Zaten dertlerini hep bağa açar. Dedi ki: Ha bunlari anliyamadum. O yüzden de yapamadum. Yarin öğretmen beni dövecek. Dedum Ki: Ağlama uağum, bunun içun öğretmen adam dövmez. Şimdu oni çözeruk...
   
   Ne mümkün Niyazi kardaşum. Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmişlar. Tiren otobostan üzte bi daha hızlı gidiy. Otobos iki yerde on beşer dakka  istirahat vermiş. Tiren da bir yerde durmiş 20 dakka su almiş. Otobos saatte 60 kilometre gidiymiş. Tiren beş saat sonra gideceği yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmış.

   Oğraştum yapamadum. Uşak ağlar. Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyorum oğa ki: Damat senun tanıduğun tahsilli bi otobos şoförü var ise oğa soralum, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben uşağu şoförler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yaruş etmiş bi şoför vardur da bize nasihat verur.   

   Ha, biz bi yandan da uşağa tireni tarif edeyruk. Tiren görmemiş ki...Ne anasi görmüş, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum’ dan Sivas’ a gittiydum. Neysa kardaşum, o gece çok kızdım. Diyeceksun ki niye? UŞAK DAHA İNCİR AĞACUNDAN DUTİ AYIRAMAY; MEZGİTİ GÖSTERİYRUM, HAMSİ DİY; EFENDUM, YUMURTANIN FABRİKADA YAPILDIĞINI SANAY. BİZ GELDUK ARABA YARIŞTIRİRUK. Yani efendi otobos zamanında varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolcu mi pekliysun?  Eğer varacağı saat önemliysa, edersun yazıhaneye bi telefon, derler saa otobosun ineceği zamani, Bu kadarlik mesele içun sabiyi sübyani niye telef edersun? Uşacuklarda şarkı yok, türki yok, oyun yok; dayamiş oğa matematiği, Matematiği öğrenen, milleti soymanin hesabıni  daha iyi yapayi.”

   Temel Ağa’nın bu mektubu, bu günlerde analara, babalara, ninelere, dedelere, çok lazım olur.
   BELKİ,    ÖĞRETMENLER DE BİRAZ GÜLÜP, İNSAFA GELİRLER......       
   
 

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 24 Eyl 2007 17:45:00
              Sevgi Ve Emek
Biriktiği gözlenemeyen iki şey vardır:
Biri sevgi, diğeri emek.
Ne kadarını   hiç bilemez, ölçemezsin sevdaların. Bazen tırnak kadar görünür de dünyalar kadardır. Bazen dünyalar kadar görünür de kesilip atılacak, tırnak kadardır. Ararken ölçüsünü, yitirip gidersin.
Bittiğini sanırsın da birikmiş kocaman olmuştur kafanda. Yüreğin bağımsız olduğunda bir gün döküverirsin ortalığa. Duyan olsa da olmasa da.
Günübirlik tükettiğini sanırsın emeğini.
Kiralamış da olsa başkası, sende kalır zerreleri.
Toplayamazsın ilk anda. Toplayamazsın da o kendiliğinden çıkıverir ortaya....
 

Çevrimdışı esrani

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 173
  • 96
  • 173
  • 96
# 24 Eyl 2007 17:55:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
   Temel Ağa’nın bu mektubu, bu günlerde analara, babalara, ninelere, dedelere, çok lazım olur.
   BELKİ,    ÖĞRETMENLER DE BİRAZ GÜLÜP, İNSAFA GELİRLER......      
   
 

Çok yaşa benusa öğretmenim. Çok güldüm gerçekten. Ve de çok düşündüm. Umarım çocuklarımızı "bilgi küpü" yaparken, onların şarkı, türkü, oyun ihtiyaçlarını hiç unutmayız.
Sevgiler..

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 24 Eyl 2007 18:05:20
SEVGİNİN GÜCÜ

Mavisi yeşiline karışmış, uzun uzun ağaçların
gölgelerini cömertçe sunduğu, türlü türlü böceklerin,
çiçeklerin yaşadığı, insanoğlunun pek az uğradığı
ormanlardan birinde güzel bir göl vardı.
Suyu berrak mı berrak, serin mi serin... Gölün kıyısında
hayat bulmuş boynu bükük papatya, yanıbaşında
o eşsiz büyülü suyun içinde açmış olan, en az kendi
kadar yalnız görünen nilüfer çiçeğine sevdalanmıştı.
Onun görkemli görüntüsünü, saf, masum,
asaletli halini hayranlıkla seyrediyordu her gün.
Nilüfer çiçeği de kayıtsız değildi sevgili
papatyasına karşın. Birbirlerine sevgiyle bakıyorlar,
şarkılar söylüyorlardı birlikte. Yalnızlıklarını
unutuyorlardı şu koskoca orman içinde...
Tanrım, diyordu papatya içinden kimi kez.
Bu güzelliğin yanında benim yerim nedir ki?
O suyun içinde yaşar bense toprakta...
Elimi uzatsam tutamam bile onu... Oysa
öylesine istiyorum ki onun yanında olmayı...

- Ey güzel çiçeğim, ey benim nilüferim
seviyorum seni... Lâkin öylesine çaresizim ki...
Sana nasıl ulaşacağımı bile bilmiyorum...
Evet, orada olduğunu bilmek, sesini duymak,
güzelliğini görmek bile yetiyor bana ama
istiyorum ki elini tutayım, güzelliğine dokunayım.
Gel gör ki ben bir papatyayım, sen ise bir nilüfer...
Ayrı dünyalarda yaşayan iki ayrı çiçek...
Nilüfer, karşılıksız bırakmadı papatyanın sözlerini:
- Papatyaların en tatlısı, kemandan çıkan müzik aynı
ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır. Sen başkasın,
ben başkayım, sen ordasın, ben buradayım diye yerinme.
Gönül sesine kulak ver yalnız... Bir şeyi istiyorsan
yürekten iste....Sevgi, aşk, ne büründüğün kıyafeti,
ne makamı, ne mesafeleri ne de başka bir şeyi dinler...
Onun fermanı okunmaya başladımı her şey susar.
Her şey çaresiz kalır... Sevgi söz konusu olduğunda
kişi kendi dışındaki güçlerin insafına kalmaz.
Çünkü; kendisi de güçlü bir varlık haline gelir.
Ruhunun derinliklerinden gelen bu ezgi güçlenmeye
başladıkça kayıtsız kalamaz buna tüm evren...
Sen ki benim güzelliğime, aşkınla güzellik katmakta,
yalnızlığımı örtbas etmektesin. Benim ve kendinin
varolduğumu ispatlamaktasın dünyaya.

Şimdi kapat gözlerini sımsıkı...
Sıyrıl tüm düşüncelerinden...
Yalnızca ama yalnızca beni düşle...
Yanımda olduğunu, gölün sularında
elimi tuttuğunu hayal et... İste beni...
Göreceksin ki sevginin aşamayacağı engel yoktur!
Papatya, nilüferin dediğini yaptı. Yalnızca ama
yalnızca onun hayalini doldurdu tüm benliğine.
Kendini güzeller güzeli çiçeğinin
yanında farzetti. İstedi... İstedi...
- Aç gözlerini!, dedi nilüfer.
Paptya şaşkınlık içindeydi gözlerini açtığında.
Sevgili çiçeğinin yanında,
gölün suları içinde bir nilüfer çiçeğiydi artık o da...
Sevmek...
İstemek...
Hayal etmek...
İnanmak...
Olmayacak şey yoktur!
Eğer ki; bu duygulara sahipseniz...




Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 24 Eyl 2007 18:08:06
Mutsuz olduğum ve yalnız kalmak istediğim zamanlarda bir yer var hep oraya giderim. Yazın yeşille süslenip, kuş cıvıltılarıyla şenlenen bu yer, kışın beyazın sonsuz huzuruyla örtünür. Bahar ise bir başkadır buralarda. Ama bir şey var ki o bambaşkadır. Kambur bedeni, garip yıllanmış giysileri, üstün yaşama sevinciyle bir adam yaşar küçük bir kulübede. Çevremdeki bir çok insanla paylaşamadığım bir çok şeyi o adamla paylaşır, dertleşir ve rahatladığıma inanırım.
   Ruhumun yıkıldığı, hayatımın anlamını yitirdiğime inandığım, çevremdeki her şeyin anlamını yitirdiğine inandığım, çevremdeki her şeyin anlamsız geldiği bir gün kendimi yine onun yanında buldum. Bu seferki bir başkaydı. Bir yaşama yılgınlığı, hayattan ve insanlardan bıkmışlık, belki de isyan. Bu halim onu çok şaşırtmıştı. Bende artık mutsuzluklarımı isyana dönüştürmüştüm. Bende artık savaşma gücümü yitirmiş hayatın içinde kaybolup gitmiştim. Bir süre beni dinledikten sonra elimi tuttu ve bana;
   “Hayattan sıkıldın ve onu değiştirmek içinde bir şey yapamıyorsun. Geçmişin seni fazlasıyla etkiliyor ve gelecek kaygıların hayattan bıkmana neden oluyor.. Belki de artık ölümün eşiğine geldiğine inanıyorsun yani ölmek istiyorsun. Ha varım ha yokum ne fark eder ki düşüncesindesin...” dediğinde ona şüpheyle bakmadan edemedim. Çünkü beynimden geçenleri okumaya başlamıştı. İçimden ölümün belki de en güzel kurtuluş yolu olduğunu düşünüyordum.
   Tekrar konuşmaya başladı.
   “Evet, ölüm senin için bir kurtuluş yolu olabilir. Yaşamına son vermek isteyebilirsin. Ama ne için? Ölmüş bir geçmiş için mi? Ya da şu an hayal olan bir gelecek için mi? Dediğinde ise sadece bu sorunun cevabı dolaşmaya başlamıştı beynimde. Geçmiş için mi? Gelecek için mi? Evet bu soruya bile cevap bulamıyorum ölmeyi düşünürken. Ben cevapsız kalan soruları düşünürken o biranda ayağa kalktı ve beni elimden tutup kaldırdı.
   “Şimdi seninle bir yere gideceğiz. Gideceğimiz yeri söylemiyorum. Yalnız yaklaştığımızda gözlerini bağlamak istiyorum. Çünkü nereye gittiğimizi görmeni istemiyorum“ dedi.
   Beraberce ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladık. Rüzgarın artan esintisi ve ormanın yavaş yavaş seyrekleşmesi denize doğru gittiğimiz hissini doğurdu içimde. Bir ağacın önünde durduk ve gözlerimi bağladı. Biraz korku biraz heyecan yaşıyorduk ama merakım ağır basıyordu. Sormama izin vermeyeceği için ise kendimi ona bıraktım ve onun yardımıyla yürümeye devam ettim. Bir yere geldik ve durduk.
“Şimdi bağı çözeceğim ama gözlerini aç diyene kadar
açmayacaksın ve elimi tutmanı istiyorum” dedi. Gözlerimi açtığımda yüksek bir yerdeydim, metrelerce aşağıda kalan deniz korkunç görünüyordu. Evet burası bir uçurumdu. Ölümün eşiğinde olan ruhumun şimdi bedenimle beraber bir uçurumun eşiğinde duruyordu ve ölüm çok yakındı, ve konuşmaya başladı;
   “Evet her şey bir adım, Ölmek mi? Her şeye rağmen yaşamak mı? Bir adımla ölümü seçebilirsin. Uçurum korkunç mu geldi? Belki bir adımla bir arabanın altında da kalabilirsin. Ya da bir adımla birçok can alan tren raylarının altında. Ya da bir hareketle ilaç kutusuna sarılıp hepsini içmek de isteyebilirsin. Ama kendini gökyüzüne bırakıp bu taptığın mavilikte ölmek belki de daha çok hoşuna gider ne dersin? Şimdi elini bırakıyorum ve sen seç ama adımını atmadan önce geçmiş için mi? Gelecek için mi? Sorusunun yanıtını vermeni istiyorum.”
Düşündüğüm şey sadece o anım oldu. O an soluduğum hava, kokusunu duyduğum deniz, esintisiyle tenimi okşayan ılık rüzgar. Ne geçmiş, ne gelecek her şey anını keyifle geçirmek dedim ve bir adım attım. O an bana sımsıkı sarıldı ve;
   “İşte evlat” dedi. “Geçmiş ölmüş gelecek ise sadece bir hayal, şimdi ise yaşanan an ve gerçek. Ölmüş bir geçmişle hayal bir gelecek düşüncesiyle yaşanan anın gerçeğini yitirmek ve onu öldürmek ise kendine verdiğin en büyük ceza olsa gerek. Artık her anın keyfini çıkart ve sonra da geçmişte bırak...”
   Bu ondan aldığım en büyük miras olmuştu. Ve aylar sonra bir gün onu ziyarete gittiğimde onu en sevdiği, gökyüzünü en rahat görebildiği yerde yatarken buldum. Ama ölmüştü. Anlaşılan öldüğün anın bile keyfini çıkarmıştın bay yaşama sevinci... Hoşça kal...

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 24 Eyl 2007 22:13:29
ANLAR

Çevrimdışı gülin

  • Üye
  • *
  • 40
  • 5
  • 40
  • 5
# 25 Eyl 2007 01:02:40
Arkadaşlar merhaba,tatilde çok iyi bir çin bambu ağacı okuyucusuydum.Ama okul açılınca herşey bitti.Üstelik birde 1. sınıf okutuyorum.52. sayfaya gelmişsiniz.V e benim okumadığım 12 sayfa demek bu.Ama ilk boşluğumda söz okuyacağım.Siz yazmaktan yorulmadıkça bilin ki yazdıklarınızı merakla takip eden biri var.Şimdi bu merakla hafta sonuna kadar nasıl bekleyeceğim bakalım.Elleriniz dert görmesin.Sevgiler...

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 25 Eyl 2007 15:00:18
YAŞAM İLKESİ

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 25 Eyl 2007 15:05:40
DOST

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 25 Eyl 2007 15:16:11
ZAMAN

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 25 Eyl 2007 15:17:35
DÜĞÜM

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 25 Eyl 2007 15:21:11
BİLMEK

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Eyl 2007 17:13:23
Teşekkürler benusa hocam, özellikle zaman ve düğüm başlıklılar çok anlamlı.

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 25 Eyl 2007 17:31:35
DAHA İYİ YAŞAMANIN YEDİ ALTIN ÖĞÜDÜ....
1 İnsanlar arasındaki ilişkilerinizde olduğu gibi hayatınızda da "esnek" olun. İnsanların huyları ve gariplikleri vardır ve içinde bulunulan durumlar da değişik olabilir. Başarıya ulaşmış bir insan, her ne durum içinde bulunursa bulunsun uyum göstermeyi bilmeli, ard niyetli olmadan gönlünün içi "dürüst" olmalı ve kendini daima rahat hissedebilmelidir.Tutamayacağ ınız sözleri vermeyin. Size duyulan güvenin artmasını sağlayın.
2 Konuştuğunuz kimselerin adını sık sık tekrarlayın. Bir insanı övmek ve ona değer vermek, onun en iyi tarafını ortaya çıkarmak demektir. İlişki kurduğunuz insanın değerini ve özelliklerini bilmek ve ona iltifat etmek çok önemlidir.
3 Bir tartışmaya herkes kendine göre fikirleri ile katılır: başkalarının farklı olmalarına izin verin (sizden daha kötü olduklarını düşünmek doğru değildir). Yapıcı olmayan bir rekabete katılmayın ayrıca alışılagelmiş bayağı eleştirilerden kaçının: eğer onları düzeltmeye yardımcı olamıyorsanız, hataları belirtmek ilişkiyi düzeltmez.Yine de yararlı olan kuşkuya da yer verin: Düşüncelerinizde her zaman ve mutlaka haklı olduğunuzu sanmak doğru değildir.
4 Başkalarına yardım etmek istediğiniz zaman kendinizi unutun. Herkesi sorunlarınızla sıkmayın, unutmayin ki onların da sorunları vardır.Bir satıcının en güzel huyu "dinlemeyi bilmek"tir.
5 Günlerinizin faal olmasını temin edin, ufuklarınızı genişletin, yeni kişilerle tanışın.İnsanlar pozitif olma eğilimindedir ve ilerlemek isterler. Aynı yerde durmak imkansızdır, eğer ileriye gidilemezse geriye doğru gidilecektir.Konuşma tarzınız coşkulu ve her zaman neşeli olarak daima en iyi yönünüzü göstermeye çalışın.
6 Hayatınız için istediğiniz her şey başkalarını da ilgilendirmelidir. İyi bir insan ilişkisi size saygı, sevgi ve sempati kazandıracaktır.Eşyalar size herhangi bir şey kazandırmaz. Bu cümle üzerinde durmanızı isteriz: "İnsan hiç bir şeye sahip değildir; aldığı herhangi bir nesnenin geçici bekçisi"dir.
7 Eğer bir gülümseme istiyorsanız, gülümsemeyi öğrenin. Gülümseme hem kalbe iyi gelir, hem ruhu zarif kılar..



 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK