Çin Bambu Ağacı

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 18 Ağu 2007 14:28:18
GEREKSİZ KORKULARIMIZ

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaslanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 18 Ağu 2007 14:29:55
HAKLILIK

Sokrat ölüme mahkum edildiğinde eşi:

-Haksız yere öldürülüyorsun diye ağlamaya başlayınca,

Sokrat:

-Ne yani, bir de haklı yere mi öldürülseydim?.

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 18 Ağu 2007 14:31:17
DİYOJEN

Dünya nimetlerine önem vermeyen yasayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek olanaksızdır. Mağrur zengin, filozofa:

-Ben bir serserinin önünde kenara çekilmem.

Bunun üzerine Diyojen kenara çekilerek,gayet sakin su karşılığı verir:

-Ben çekilirim.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 18 Ağu 2007 16:33:54
Bir öğretmen, bir doktor ve bir mühendis golf sahasının kenarında, sahanın boşalmasını beklemektedirler.
Mühendis:
" Bu adamlar ne yapıyor böyle, 15 dakika önce bitirip sahadan çıkmaları gerekirdi."

Doktor: "Bilmiyorum, ama yaptıkları büyük bir terbiyesizlik."

Öğretmen: " Üstelik çok isabetsiz oynuyorlar. Vurdukları hiçbir top deliğe girmiyor. İşte görevli geliyor, onunla konuşalım."

Görevli: "Kusura bakmayın. Sahadakiler, kör itfaiyeciler. Kulübümüzde geçen sene çıkan yangındaki dumandan gözlerini kaybettiler. Bu yüzden istedikleri zaman burada ücretsiz oynamalarına izin veriyoruz.

Öğretmen: "Ne kadar üzücü, eğer çocukları varsa onlara ücretsiz ders verebilirim."

Doktor: "Çok güzel bir fikir, ben de hastanedeki doktor arkadaşlarla konuşup onlar için bir şeyler yapabilir miyiz diye bakacağım."

Mühendis: "Bu adamlar gündüz değil de, neden geceleri oynamıyorlar?"

Basit bir bakış açısı değişikliği sonuçları olduğu gibi değiştirebiliyor.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 18 Ağu 2007 16:35:20
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir mühendise bir kırmızı top verip bunun hacmini nasıl bulacaklarını sormuşlar.

Matematikçi, bir mezura ile etrafını ölçüp, çevre uzunluğundan hareket ederek formülle yarıçapını hesapladıktan sonra diğer bir formülle yarıçapından hacmini bulacağını söylemiş.

Fizikçi ise topu suya batırıp yer değiştiren suyun hacmini ölçerek topun hacmini bulabileceğini söylemiş.

Top son olarak mühendisin eline verilmiş, mühendis topu şöyle biraz çevirip bakmış ve sonra:

"Bana kırmızı toplar katalogunu bulun" demiş.

Bazen sorunların çözümü yazılı olarak bir yerlerde duruyor olabilir. Bilgiye erişip bakmak öncelikli olabilir.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 18 Ağu 2007 16:37:22
Bir mühendis, bir fizikçi ve bir matematikçi bir oteldedir.

Önce fizikçi uyanır, yangını görür ve yangın hortumunu bulur ve başlar hesap yapmaya. Su basıncı, alevin şiddeti, aradaki mesafe falan derken hesaplara göre minimum miktarda suyu ve minimum enerjiyi hesaplar ve yatağına döner.

Daha sonra matematikçi kalkar kokunun etkisiyle hole koşar. Bir de bakar ki yangın var. Derken çözüm aramaya koyulur. Yangın söndürme hortumunu bulur ve - çözümü buldum diye bağırarak yatağına geri döner.

Derken mühendis burnuna gelen duman kokusuyla uyanır, hole çıkar, bir de bakar ki bir yangın var. Eline geçirdiği bir kovaya su doldurarak yangını söndürmeye çalışır.

Sorunları teori de çözmenin ötesinde uygulama yapmak gerekiyor.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 18 Ağu 2007 16:38:44
Adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür ve kurbağa dile gelir.

- Ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim"

Adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar.

Kurbağa tekrar dile gelir

- Eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım ve seninle evlenmeye hazırım.

Adam kurbağayı cebinden çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek yeniden cebine koyar.

Kurbağa yalvarmaya başlar

- Eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen. Seninle evlenirim.

Adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar

Sonunda kurbağa dayanamaz:

- Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen seninle evleneceğimi söyledim. Neden beni öpmüyorsun?

Sonunda adam konuşur

- Bak, ben bir mühendisim. Kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor.

Gerçekten de evleniyoruz; çocuk yapıyoruz; dünya işlerine karışıyoruz. Bu dünyadaki birçok ilginç şeyi de bu sırada ıskalıyoruz. Dünya tarihi, aşkların, evliliklerin ya da yapılan çocukların tarihi değil, bir şey bulan ve bir şey yapan insanların tarihi. Dünyadaki ilginç şeyleri ıskalamamanız dileğiyle.

Çevrimdışı kardelen34

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 91
  • 19
  • 91
  • 19
# 18 Ağu 2007 17:22:32
Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hfalreiinn hnagi
srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain
yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.
Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.

Bakın nasıl da düzgünce okudunuz. İlginç değil mi?

Çevrimdışı merve55

  • Uzman Üye
  • *****
  • 261
  • 31
  • 261
  • 31
# 19 Ağu 2007 12:57:34
evet aynen öyle.ben de duymuştum

Çevrimdışı ezoss

  • Uzman Üye
  • *****
  • 427
  • 307
  • 427
  • 307
# 19 Ağu 2007 13:07:28
PAPATYANIN HİKAYESİ

Koskoca bir bahçede harikulada çiçekler içinde bir papatya.. Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana.. Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin.. Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş.. Sadece ona değsin makası, Sadece ona gülsün dudakları.. Kıskanıyormuş bahçıvanı, kırmızı güllerden, sarı lalelerden, mor menekşelerden.. zambaklardan... Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş, Bembeyaz yapraklarını...

     Bir gün, aşkı öyle büyümüşki.. Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş.. Eğilivermiş boynu.. Toprağa bakıyormuş artık.. Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş.. Ayaklarını görüyormuş.. Bunada şükür diyormuş.. Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek.. Zaman akıp gidiyormuş.. Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş.. Ne var sanki boynumu kaldırsa.... Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş...

     Ve işte bir gün...Bahçıvan papatyaya doğru yaklaşmış.. İncecik bedenini ellerinin arasına almış.. Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya.. Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı.. Hala göremiyormuş onu, ama bedeni kurtulmuş.. Uzun bir müddet sonra, bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye.. Gelen giden yokmuş.. Kahrından ölecekmiş papatya..

     Ama işte bir sabah... Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış.. Derin bir oh çekmiş.. Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş.. Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş.. Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş.. Başka birisiymiş.. Adamın elinde bir de makas varmış.. Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru....

     Ne güzel açmışsın sen öyle demiş.. Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış.. Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısıymış.. Ama gövden seni taşımıyor demiş. Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış.. Ve bir hamlede bağını gövdesinden ayırmış.. Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini.. O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış.. Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş.. Ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini.. O her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş.. Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, ama onu aslında hep sevmiş....

     Papatya anlamış artık...

     Sevgi, emek istermiş...

     Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini... Teşekkür etmiş ona içinden.. Son yaprağıda kuruduğunda, biliyormuş artık....

     Gerçek sevginin, söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan varolabileceğini...

Çevrimdışı ali2037

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.759
  • 1.326
  • 2.759
  • 1.326
# 19 Ağu 2007 14:58:05
MİLLETÇE KÖTÜMSER MİYİZ? (Gerçek Hikaye)

Büyük gazetelerimizin birinde yönetici semineri veren uzman
Türklerin dünyada en kötümser milletlerden biri olduğunu iddia
etmiş. Peşinden küçük bir test yapmış. Bitişik sözcüklerden
oluşan aşağıdaki cümleyi birkaç saniyeliğine gösterip yöneticilerden
okumalarını istemiş:
"THEGODISNOWHERE"
Katılımcıların hepsi bu cümleyi:
"THE GOD IS NO WHERE"
diye okumuş. Yani "Tanrı hiçbir yerde değildir" seklinde.
Uzman acı aci gülümsemis... "Tam bekledigim gibi" diye mirildanmis.
Bati ülkelerindeki seminerlerde katılımcılar bu cümleyi söyle
okurlarmış:
"THE GOD IS NOW HERE"
Yani: "Tanrı şimdi burada"...

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 22 Ağu 2007 19:10:34
İyimserlik/Karamsarlık

 

 
 
İlk başlarda tanımlayamadığımız ya da anlamakta zorlandığımız konulara çarpıcı bir biçimde yaklaşım yapabildiğimiz takdirde veya girdisini çıktısını bildiğimiz bir şeyin somut bir hale dönüşmesi ile, bizleri iyimserliğe ya da karamsarlığa doğru sürükleyebileceğini düşünebilmek mümkün.

İnsanlara sonsuz bir dinginlik ve barış havası veren, canlılık bahşeden iyimserlik dururken, kötümserliğin seçilmesi için bir sebep olmamalı.

Biraz kolaya kaçıldığını düşünürsek,gerçekten de sorunlara bu şekilde yaklaşım yapıldığını, iyimserliğin estetik yanının unutulduğunu; çünkü bunun insan fıtratına daha zor geldiğini söyleyebiliriz.

İnsanların düşünüp, tartışıp, içinde bulundukları sorunları kendi gayretleriyle halledecekleri, anlaşabilecekleri yerde, olumsuzluğu tercih etmelerinin sebebini herhalde kimse izah edemez ! ..

Bu konuda duyarlı olduğumuz noktalar çeşitli… Yaşam içinde insan, üzerine gelen dalga dalga kışkırtmalara, iyimserlikle-karamsarlık arasında kalan o ince çizgideki badirelere düşmemek için, bir o yana bir bu yana sallanıp elinden geleni yaparken kara kara da düşünüyor.

Bazen kendini frenleyebildiği gibi, yakın dostlarına da öğütler vererek karamsar olmamaları için tembihlerde, nasihatlerde bulunuyor. Bu uyarıyı aslında bilinç altında, biraz da kendisi için yaptığının farkında değil.

Sorunun temelinde yatan esas şey ise; toplumsal olaylarda insan yapısına ters düşen vurmalar, kırmalar, güç gösterileri ile oluşan  şiddet kurgusu… Bu tip olaylar iyimserlik havasını aniden söndürmeye yeterli bir neden. Böylesi görüntülerde iyimserlik yerini, kolay kolay doldurulamayacak boşluk bırakarak karamsarlığa terk ediyor. Boşluk deyip geçmeyin!.. Bu halde korkunç bir acz duygusu ile tükenip gidiyor insan!. İnsanların bu kadar acıklı, beşeriyet çukuruna düşmüş, karamsar, ümitsiz, bedbaht bir halde yaşadıklarını hissedebiliyor musunuz?

Neredeyse tek kutuplu bir düzen oluşacak. İnanın abartmıyorum; durum böylesine vahim! Aslında daha etkin daha rasyonel kararlar alabilmek ve bunu uygulayabilmek bireyin kendi elinde.

Kur’an insanoğluna, bu zaafını göz önünde bulundurarak;

“Ey oğullarım ! Gidin, Yusuf’u ve kardeşini arayın. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, doğrusu kafirlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez.” (Yusuf Suresi/87) demektedir.

Her vesile ile vurguladığım gibi, elimizde olmayan nedenlerle bencillik gibi şeyleri, özellikle de beğenmediklerimizi değiştiremeyeceğimize göre; hayata iyimser gözle bakabilmenin en mantıklı, en akıllı yolu, olumsuzlukları baştan kabullenmek ve ümitsizliğe de düşmemek olmalı.

Çevrimdışı *kumul*

  • Aktif Üye
  • **
  • 58
  • 1
  • 58
  • 1
# 22 Ağu 2007 20:28:36
Ne güzel hikayeler var.sağolsun herkes.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.530
  • 7.534
  • 14.530
# 26 Ağu 2007 01:45:12
Benusa Öğretmenim, Çin Bambu'nun hışırtısı duyulmuyor mu oralardan ?  :)


İhtiyar Balıkçı

İhtiyar balıkçı, Karayibler'de 85 gün olta salladıktan ve eve eli boş döndükten sonra bir gün iyice açılıp 'büyük balık'ı yakalar.

Lâkin kıyıya dönerken, yedeğine aldığı, teknesinden yarım metre daha büyük olan bu kılıç, yol boyu kan kokusuna gelen canavar köpekbalıklarınca didik didik edilir. Bu korkunç mücadeleden elinde kala kala dev balığın iskeleti kalmıştır.

Kan revan içinde, uykusuz ve bitkin sahile yanaşırken 'Beni adamakıllı yendiler... Hem de ne yeniş.' diye geçirir içinden. Sonra silkinir ve yüksek sesle şunu söyler:

'Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar...'

Hayat yolculuğumuz da öyle değil midir?

Kimi için güzel bir kadındır 'büyük balık', kimi için
zengin bir damat... İyi bir hayat... Hayırlı evlat...
Ya da müstakil ev, son model araba, sınırsız servet...

Kimi, 'büyük balık'ı hiç göremeden ölür. Kimi, bir kez tuttu mu, bir daha açılmaz hiç... Onunla gömülür.

Kimi ise; yaşam denilen, şakaya gelmez deryanın dalgalarında yalpalana yalpalana arar büyük balığı bir ömür boyu...

Açıldıkça bulma şansıyla birlikte artar, yitirme ihtimali...

Zor bulanlar, çabuk yitirir bazen...

Acımasızca yağmalanır ve sonuçta elde bir kılçıkla kalakalırlar.

Yenilgi değildir onlarınki aslında...
Olsa olsa biraz fazla açılmışlardır.

Ama insanlık, kısmen de, onların fazla açılması sayesinde ilerler.


***

Ünlü romanın esin kaynağı olan Kübalı balıkçı Gregorio Fuentes 104 yaşında ölmüştü.

'Ensesinde derin kırışıklıklar olan sıska adam, '
Küba'da dünyaya veda etmeden önce, Ankara'da hafızama son bir ağ atıp geçmişti.

Bir şişe rom karşılığı çektirdiği son fotoğraflarına
bakarken, 'Keşke bu fırtınalı yolculuğun sonunda
hepimiz aynı şeyi yüksek sesle söyleyebilsek'
dedim kendi kendime:

'Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar...'

Can Dündar

 

Çevrimdışı ezoss

  • Uzman Üye
  • *****
  • 427
  • 307
  • 427
  • 307
# 26 Ağu 2007 11:37:48
EVLİYA


Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca, kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler. Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından ayrıldığında, sokağın köşesinde simit satan 6 - 7 yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. Çocuk son derece masum gözlerle kendisine bakıyor ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.

    Adam, o yaştaki çocukların tamamen günahsız olduğunu düşünerek yoluna devam ederken, aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki eski tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı. Ve bu "E" mutlaka evliyanın "E" si olmalıydı... Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra;

    - "Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler," dedi. "İyileşmem için bana dua eder misin?"

    Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu. Kafasını olur der gibi sallarken;

    - "Bende sık sık hastalanıyorum," diye karşılık verdi. "Ama dedem, Allah'a inananların ölünce yıldızlara uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor. Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan."

    Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun soğuktan moraran yanaklarına bir öpücük kondururken ;

    - "Deden çok doğru söylemiş," dedi. "Ama ben yine de yardım istiyorum senden."

    Çocuk, duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu gösterek ;

    - "Size dua edeceğim" diye cevap verdi. "Ama eğer iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız , tamam mı?"

    Bu sefer adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına hükmetmişti. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını elleriyle örtmeye çalışırken ;

    - "Uçan balon almanıza gerek yok," diye devam etti. "Normalinden 10 tane istemiştim. "

    Adam elini uzatarak çocukla tokalaştı. Anlaşma nihayet yapılmış, ayrıntılara geçilmişti. Buna göre hastalıktan kurtulması halinde 6 ay sonraki ramazan bayramında çocukla buluşacak ve her hangi bir sebeple gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı.

    Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kâğıda yazdıktan sonra, başını okşayarak onunla vedalaştı.

    Aradan soğuk bir kış geçip ramazana ulaşıldığında , adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Hayata tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple çekerek randevü yerine gitti. küçüklerin cıvıl cıvıl kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler, çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki bakkala sorduğunda , dükkân sahibi ;

    - "Ciğerleri hastaydı yavrucağın," dedi. "Geçen hafta aniden ölüverdi."

    Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü. Ve koşar adımlarla orayı terkederken , önüne çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;

    - "Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum," dedi. "Çabuk ol, gecikmeden ulaşmalı yerine."

    Adam, satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp ;

    - "Ne yaptığınızı anlayamadım." dedi. "Neden bıraktınız onları öyle?"

    Adam, nazlı nazlı yükselmekte olan balonları buğulu gözlerle takip ederken ;

    - "Onları bekleyen küçücük bir dostum var," diye mırıldandı. "Hem de evliya gibi bir dost.

    Balonları adresine postaladım sadece."

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK