Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı carkin

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 257
  • 4.041
  • Öğretmen Adayı
  • 257
  • 4.041
  • Öğretmen Adayı
# 05 Eki 2013 20:18:15
..........

Çevrimdışı olympus

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 703
  • 1.417
  • 703
  • 1.417
# 05 Eki 2013 20:37:33
arkadaşlar özel sağlık sigortası yaptıran var mı?
varsa kısaca bizi bilgilendirebilir mi?
artıları eksileri vs.

Çevrimdışı Asİ Mavİ

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.019
  • 8.340
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 4.019
  • 8.340
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 05 Eki 2013 21:13:26
Onkoloji alanında 30 yıldır çalışan bir bilim adamı ve aynı zamanda bir tıp doktoru olan Prof. Dr. Vincent Castronovo, kaderin bir cilvesi ile 2011 yılında gırtlak kanserine yakalandı ve kendi uyguladığı tedavi yaklaşımı ile bu hastalıktan tamamen kurtuldu. Prof. Dr. Vincent Castronovo kanser ve beslenme ilişkisi konusunda çalışan dünyaca ünlü Belçikalı bir bilim adamı ve tıp doktorudur. Bu yazıyı kendisi ile 12 Nisan 2012 de Belçika RTL radyosunda yapılan söyleşiden derledik. Kansere yakalandım Meslek hayatımı kansere karşı savaşmaya adadım. Bilhassa ölümlere sebep olan metastazların oluşmasını sağlayan mekanizmaların deşifre edilmesi üzerinde uzun yıllar çalıştım. 15 yıldan fazla bir süredir, bilim ve tıp dünyasında fazla üzerine gidilmeyen beslenmenin kötü huylu tümörlerin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde oynadığı anahtar rol üzerine yoğunlaştım. Geçtiğimiz yıl, 2011 yılı Şubat ayında ben de reflüye bağlı olarak gırtlak kanseri teşhis edildi. Sonunda 30 yılı aşkın bir süredir mücadele ettiğim bu kötü hastalık beni kendi evimde yakaladı. Hem doktor hem hasta olmak Liege Üniversitesi Hastanesinden uzman bir doktor ekibi ve kendi geliştirdiğim tedavi stratejimle bu hastalıktan tamamen kurtuldum. Hastalıkla geçirdiğim bu serüvenli yolculuktan sonra, eskisinden çok daha sağlıklı bir hayata kavuştum. Ben her iki tarafı da gördüm. Hem doktor hem hasta. Tabii benim meslekten olmam ve bu konu üzerine zaten çalışıyor olmam bu hastalığı daha iyi anlamamı ve adımlarımı ona göre atmamı sağladı. Benim tedavi yaklaşımım 4 unsurdan oluşuyor: Beslenme, Egzersiz, Sevgi ve Dostluk Reflü deyip geçmeyin Bende senelerdir reflü sorunu vardı. Bunu çok önemsemedim çeşitli ilaçlarla antibiyotiklerle bunu geçiştirdim. Ancak sürekli olarak yukarı çıkan bu asit gırtlak dokusunu tahriş ediyor ve enfeksiyonlar oluşturuyor. Buradaki enfeksiyonları önlemek için aldığım antibiyotiklerle beraber gırtlak dokusundaki bağışıklık mekanizması duyarsızlaştı ve oluşabilecek bozuk genetiklik hücreleri yok edemedi. Ben kanser olduğumu son safha da öğrendim. Kanserin beslenme ilişkisi Uzun süre kanserin kalıtsal olduğu düşünüldü. Ancak kanser kalıtsal değil, çevresel etkenlere dayanan bir hastalık. Akciğer kanserinin %90 sebebi sigaradır. Bunu herkes biliyor. Mevcut kanserlerin %40 sebebi ise doğrudan beslenme ile ilişkili. Bazı kanser türlerinde bu oran çok daha yüksek, örneğin benim uzmanlık alanım olan barsak ve mide kanserlerinin %54ünün sebebi beslenme ile ilişkili. Araştırmalarımız sırasında biz şüphelendik acaba bu kansere yakalanan hastaların beslenmelerinde herhangi bir şey var mı? Daha sonra bunu bizim kanser araştırma merkezimizde inceledik. Gördük ki analiz etiğimiz hastaların tamamına yakınında bir beslenme bozukluğu var. Araştırmayı derinleştirdiğimizde bulgularımız şaşırtıcı idi. Vakaların tamamında beslenme ile kanser arasında istatistiksel olarak göze batan doğrudan nedensel bir ilişki var. Beslenme ile kanser ilişkisini şu şekilde izah edebiliriz. Beslenme bozukluğu bağışıklık sisteminin düzgün çalışmamasına yol açıyor, vücudu koruyan hücrelerin üremesi yeterli hammadde olmadığı için yavaşlıyor. Vücutta zaman zaman dış etkenlerle oluşan bozuk genetiklik hücreler yok sekteye uğramış bu bağışıklık sistemi tarafından yok edilemiyor. Şeker zehirli Çağımızdaki en büyük tehlike şeker. Bundan 100 sene önce yılda 1kg şeker tüketirken şu an sizin tüketiminiz 72kg oldu. İnsan vücudu buna alışkın değil vücuda giren bu kadar şekere karşı ne yapacağını bilmiyor. Vücutta iç iltihaplanma oluşturuyor. Bizi bugün meşgul eden pek çok hastalığın sebebi bu iltihaplanmadır. Obezitenin tıptaki adı iltihaplanmadır ve sebebi şekerdir. MS hastalığı bir iltihaplanma hastalığıdır. Beynin bazı bölgeleri iltihaplanma yüzünden dopamin üretemez hale gelir. MS hastalığının sebebi bu dopamin üretememedir. Kanserinde gelişmesi için ortamı hazırlayan bu iltihaplanmadır. Yetersiz beslenen zenginler Yetersiz beslenme yiyeceğin az olduğu fakir ülkelerin sorunu değil. Günümüzde zengin saydığımız batı ülkelerinde bir yetersiz beslenme söz konusu. Tükettiğimiz besinlerin çoğu endüstride işlenip rafine ediliyor ve faydalı her şeyden arındırılıyor. Örneğin ekmek buğdayın en faydalı olan kabuğu atılarak yapılıyor. B12, protein ve demir gidiyor geriye saf nişasta yani şeker kalıyor. İlginçtir ki gıda endüstrisinin diğer bir kolu da bu artıkları alıp bunlardan vitamin destek ürünleri yapıp bize ayrıca satıyor. Palmiye yağı zehirli Bize hayvansal yağların kötülüğünden bitkisel yağların iyiliğinden bahsedilir. Oysa bitkisel bir yağ olan palmiye yağı toksik bir yağ. Maalesef palmiye yağı gıda endüstrisinde en çok kullanılan yağdır. Bugün süpermarket raflarında gördüğünüz ve üzerinde "bitkisel yağ" yazan yiyeceklerin neredeyse tamamında palmiye yağı kullanılır. Çünkü diğer yağlara göre sıcaklığa çok dayanıklıdır. Gıdalar işlenirken uygulanan yüksek ısılı işlemlere dayanıklıdır. Bu yağ ayrıca uzun süre yapısı bozulmadan durabilir. Bu şekilde hem yiyeceklerin raf ömrü uzatılmış olur hem de fabrikada yağı depolama ve üretme maliyeti düşürülür. Son zamanlarda gıda şirketleri yaşanan ekonomik kriz yüzünden karlılıklarını koruyabilmek için maliyet düşürmeyi iyice ön plana aldılar. Örneğin diğer yağların yerine palmiye yağı kullanılması onların karlı kalabilmesine yardım ediyor. Bu yüzden daha çok şirket bu yağı kullanmaya başladı. Ben herkesi uyarıyorum bu yağ toksiktir, kanserojendir lütfen palmiye yağı bulunduran yiyeceklerden uzak durun. Henüz bu yağın kullanımı yasaklanmadı, ancak yaptığımız baskılarla Avrupa Birliği geçtiğimiz günlerde palmiye yağı bulunan gıdaların üzerinde bunun açıkça yazılması için bir yasa çıkardı. Bundan önce sadece bitkisel yağ yazıyorlardı. Bitkisel yağ dedikleri ise çoğu zaman bu palmiye yağıdır. Kanseri nasıl yendim? Önce tıbba güvendim. Ancak bununla bırakmadım beslenmemi planladım ve besin destekleri kullandım. Kemoterapi sırasında probiotikler kullandım. İnsanın barsağında bizim için vazgeçilmez olan bakteriler vardır. Bu bakterilerin bizim için hayati önemi vardır. Bunlar olmadan bazı besinleri hazmedemeyiz. Ayrıca gerekli bazı enzim ve vitaminlerin üretilmesini sağlarlar. İlginç bir nokta şu, geçtiğimiz günlerde aslında beynimiz ile barsakta yaşayan bu bakteriler arasında karşılıklı bir iletişim olduğu bulundu. Kemoterapi sırasında maalesef barsaklardaki bu bakteriler ölüyor. Bu yüzden onları yenilemek için probiotik kullandım. Probiotikler bu bakterilerin uyur halde bulunduğu kültürüdür. Bunlar barsağa yerleşir ve azalan veya yok olan barsak florasını yeniler. Bunun yanı sıra vitamin hapları aldım. Mineraller aldım. Omega-3 yağlarını düzenli olarak beslenmeme dâhil ettim. Yeteri kadar protein aldım. Kızartmaları kestim. Hepsinden önemlisi ise şeker almayı kestim. Doktorlarım çok açık fikirli idi benim getirdiğim önerileri her zaman değerlendirmeye aldılar. Böyle bir şansım oldu. İletişimim diğer hastalara göre çok daha kolay oldu. Çiğnemenin önemi Memelilerin beslenmesinin ilk ve en önemli aşaması çiğnemedir. Maalesef sosyal yaşam biçimimiz ve değişen ve rafine olan gıdalar bizleri çiğneme davranışından uzaklaştırdı. Çiğnemek bizler için biyomekanik bir olaydır ve vücutta bazı sistemleri harekete geçirir. Bunun yansıra parçalanan gıdalar kolayca hazmedilir. Barsaklarda oluşan gazların sebebi iyi çiğnememedir. Önerdiğimiz kanser tedavisi Biz merkezimizde hastalara bir kan testi yaparak hangi vitamin, mineral ve yağların eksik olduğunu tespit ediyoruz. Buna göre hastaya uygun bir beslenme planı oluşturuyoruz. Çünkü zaten bir kere yetersiz ve yanlış beslenme yüzünden insan hasta olmuş. Hastalığın tedavi sürecinde bu yanlış mutlaka giderilmeli ve vücutta eksik olan ne varsa beslenme ile yerine konulmalı. Aksi halde bir iyileşmeden söz edemeyiz. Yiyecekleri çiğneyin ve strese kapılmadan yavaş yavaş yiyin. Yemek yemeyi aceleye getirmeyin yemek için kendinize zaman ayırın. Yağlı balıkları tüketmeyi ihmal etmeyin. Ton balığı tüketin, bu balığın içinde yüksek miktarda vücut için dışardan alınması şart olan yağ asitleri bulunur. Bu yağ asitlerini vücudumuzun çalışması için gereklidir. Ancak vücutta üretemeyiz dışardan alınması gerekir. Haftada en az 3 kez yağlı balıkları tüketin. Şekerden uzak durun. Şekeri ve türevlerini (nişastalar, karbonhidratlar) hayatınızdan çıkarmaya çalışın. Hızlı şekerleri kesinlikle tüketmeyin. Brokoli tüketin. Bunun içinde kanserin metastaz yapmasını önleyen bir madde var. Yağları pişirmeyin. Yakmayın. Üzerinden duman çıkan bir yağ toksiktir. Sıcaklık yağların kimyasal yapısını değiştirip onları zehirli hale getirir. Yağı mümkünse pişmenin son aşamasında ekleyin. Brokoli ve diğer sebzeleri tüketirken bunları suda kaynatmayın. İçinde faydalı olan her şeyi suyuyla atarsınız. Tüketirken bunu ağır buharda pişirin. Yağını da sonradan ekleyin üstüne. Kanınızdaki bakırı azaltın. Bunun için ıspanak tüketin. Kızartmalardan uzak durun. Palmiye yağı ve ay çiçek yağını kullanmayın. Gülün. Profesör Dr. Vincent Castronovo kimdir Profesör Vincent Castronovo, Belçika'da Liege Üniversitesi Onkoloji Araştırma Merkezinin yöneticisi ve aynı üniversitenin tıp fakültesi bölüm başkanı. Pek çok ödül almış bir bilim adamı. Saygın uluslararası tıp ve bilim dergilerinde yayınlanmış iki yüzden fazla makalesi bulunuyor. Klinik onkoloji alanında çalışma yapan bir bilim adamı olmasının yansıra, kendisi aynı zamanda bir tıp doktoru ve cerrah. Amerika'da ulusal kanser araştırma enstitüsünde uzun yıllar çalışmış ve 1992 yılında ilk Metastaz Araştırma Laboratuvarını kurmuştur.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Eki 2013 07:02:08
Kekiğin Faydaları Nelerdir?
Latincesi Thymus Sp. olan kekik güneşli bayırlarda ve orman kıyılarında yetişir. Bu küçük bitki, temmuz-eylül döneminde çiçeklenir ve çevresine çok etkili aromatik bir koku yayar. Kekiğin içerdiği bu uçucu eterli yağ, kramp çözücü ve dezenfekte edici etkilere sahiptir. Bu nedenle de, genellikle solunum yolları hastalıklarına karşı kullanılır. Bronşit ve astım hastalıklarında da çok rahatlatıcıdır. Ayrıca, sindirim sistemini uyarır ve iştahı açar; öncelikle baharat olarak kullanılmasının başlıca nedeni bu özelliğidir. Ama kekik tiroit bezini uyarabilir. Bu nedenle, aşırı dozajlarda dikkatli olmak gerekir!

Toplama: Şifalı bitki olarak, öncelikle çiçekli sürgünler olmak üzere, bitkinin tümü kullanılır.

Sabahları kahve yerine içilecek bir bardak kekik çayı mucizeler yaratabilir. Kişi kendini tazelenmiş hisseder, midesi güçlenir, rahatsız edici sabah öksürüğü yok olur ve gün boyu süren bir enerji kazanılır. Yarım tatlı kaşığı kekik, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Kekik çayı soğutulmadan yudumlanarak içilmelidir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.998
  • 228.785
  • 28.998
  • 228.785
# 06 Eki 2013 17:27:30
Can Boğazdan Çıkıyor! (Gıda Terörü)

Dr. Ayşe kardeşimiz; gıda terörürüyle ilgili, yine çok faydalı, farkındalığımızı artıracak bir yazı kaleme almış. Buyrun beraber okuyalım….

Can Boğazdan Çıkıyor! (Gıda Terörü)

“Türkiye’de “hiç yemedim” diyen, bir büyük domuz götürmüştür. “

Pediatri profesörü bir hocamın sözüydü bu. Mamüllerinde domuz ürünü kullandığını tespit ettiği pastaneleri, gıda işletmelerini, dava açıp kapattıran da o hocamdı. Dini hassasiyetleri olmadığını söylemesine rağmen, domuz konusunda çoğu müslümandan daha fazla hassasiyet göstermesinin sebebini sormuştuk, anlatmıştı uzun uzun… Cahide ablanın ricası üzerine bu konuyu bir kez de ben anlatmak istedim.

Gıda sektörü bütün ahlaksızlığıyla, her gün bizim ve çocuklarımızın bedenine tecavüz ediyor. Biliyorsunuz, hazır yoğurtlarda, hazır dondurmalarda, pastanelerde, jölelerde, kremalarda, market ürünlerinin bir çoğunda “kıvam artırıcılar” adıyla domuz mamülleri kullanılıyor. Artık ‘neyin içinde var, neyin içinde yok’, net olarak bilmek neredeyse imkânsız. Haliyle bunları kullanan adamlara “kullanıyor musunuz” diye sorup, doğru yanıt vereceklerine güvenmek de mümkün değil. Tadı bozuk, kendi bozuk olmasına rağmen; uzun süre hiç ekşimeyen, çürümeyen, küflenmeyen, kıvamından dahi bir şey kaybetmeyen yiyeceklerimiz var artık. Peki, bu nasıl oluyor? Cevap: Kıvam artırıcılar, katkı maddeleri… Nedir onlar diye sorsak, “E” ile başlayan anlamayacağımız ve nereden/nasıl elde edildikleri bilinmeyen sayılar işitiyoruz.

İnsan yiyip içtikleriyle, büyür, yaşar, inşa olur. Yiyeceklerimizin sıhhati, bizim hem beden hem de ruh sıhhatimizin belirleyicilerindendir. Yaratılanlar içinde, bize helal olanların sayısını bir düşünün. Milyonlarca çeşit helal nimetin yanında, tek domuzun haram kılınmasının sebebini hiç merak ettiniz mi? Pislik içinde yaşadığı için gibi açıklamaları mutlaka duymuşsunuzdur, köyde bulunmuşluğunuz varsa, yediğimiz birçok hayvanın bir şekilde kendi pisliğine bulaşarak yaşadığını bilirsiniz. Peki, diğer hayvanlar değil de domuz neden haram?

Kardeşlerim, domuz genetik olarak insana en yakın hayvandır. Organ nakli tartışmalarında, domuzdan alınan kalp kapakçıklarının insana nakledilebildiğini de duymuşsunuzdur. Bu genetik yakınlık sebebiyle tıp alanında domuzlar üzerinde çok araştırma yapılıyor. İmmun hastalıkların, otoimmun hastalıkların (Multipl Skleroz, Romatoid Artrit, Behçet, Lupus, Sjögren, Ankilozan Spondilit vs.) ve kanserlerin en önemli sebeplerinden biri yiyip içtiğimiz ürünler. Bu tür hastalıklar batı toplumunun hastalıklarıdır. Bizde görülme oranları eskiden çok düşüktü, artık her geçen gün artıyor. Vücudumuz kendinden olmayan, maddelere karşı antikor üretir. Domuz kaynaklı yağlara, proteinlere karşı da üretiyor, ancak genetik yapımızın benzerliği sebebiyle, ürettiğimiz antikorlar domuzla bizim hücrelerimizi karıştırıyor ve kendi bedenimize saldırmaya başlıyor. Sonuç: Otoimmun hastalık. Başka bir mekanizmayla da bu ürünler, genetik yapımızda değişikliklere neden olarak, kanserlere sebep oluyor.

Domuzun etkisi sadece bedene değil, haramlara karşı hassasiyetini kaybetmenin neticesinde ruhumuz da hastalanıyor. “İnsan eliyle yeryüzünde düzen bozuldu” sözünü hatırlayın, biz bu bozgunu önce çocuklarımızın bedeninde, ruhunda yapıyoruz. Bu tür hazır gıdalardan uzaklaşılmadığı sürece, yoğurdumuzu, pastamızı, dondurmamızı kendimiz yapmadığımız sürece de bu bozgun ve tecavüz, kendi rızamızla devam edecek. Bozulmayan yoğurttan, akıcı kıvamda duran, buzlanmayan dondurmadan, İslami usullere göre hazırlanmayan şarküteri ürünlerinden ve böyle örneklerden Allah rızası için uzak durmak takvadandır. Çocuklarımızın canı bize emanet ve imtihanken onları bu gıdalardan korumak her ailenin vazifesidir. Kolayımıza geldiğinden araştırmadığımız hatta bile bile yediğimiz haramlardan ne varsa, emanete ihanet demek…

Çocuklarımız derken, bahsetmek istediğim bir konu da obezite. Hastaneye sürekli kilolarından ötürü koşamayan, hareket edemeyen, rahat nefes alamayan, 10-11 yaşında olmasına rağmen 90 yaşında birinin kalbine, damarlarına sahip, kalp krizi geçiren çocuklar geliyor. Hepimizi kahrediyor bu durum. Allah’ın yeryüzündeki halifeleri olsunlar diye, her biri ‘bir cihan parçası’ olarak yaratılan, bize emanet edilen çocuklarımızı 10 yılda bu hale getiren nedir? ‘Abur cubur’ diye sevimli bir kelimeyle andığımız bu gıdalarda ne var ki, çocuklarımız bu hale düşüyor?

Çikolataların çikolata olmadığını biliyor muydunuz? İçeriklerini bir okuyun lütfen, hemen hepsinin kakao oranı %15-20i geçmiyor, kalan %80 lerini ne idüğü belirsiz çerçöp oluşturuyor.

Şekerli vanilin diye bildiğimiz pasta malzemeleri, vanilyalı ürünlerin hemen hepsi, bisküviler, dondurmalar, kremalar hani… Vanilya değil. Bizim vücudumuz doğal olarak morfin benzeri bir madde salgılar, yaşamın devamı için gereklidir bu madde. Vanilin denen madde ise bizim vücudumuzda üretilen bu maddenin reseptörlerine bağlanarak, morfin benzeri etki oluşturuyor. Bir düşünün, her gün yemeden duramadığınız hazır gıdalar var mı? Bırakamadığınız? Bilin ki kalorisi çok yüksek olan o sağlıksız gıdalara siz ve çocuklarınız, uyuşturucu bağımlıları gibi bağımlısınız.

Kola gibi gazlı içecekler, fastfood sektörünün en büyük silahı. Yemeğin yanında gazlı bir içecek içerseniz, gazla dolduğu için mideniz hızlı boşalır, tokluk hissi oluşmaz, doyduğunuzu fark etmezsiniz, ne kadar yediğinizi anlamazsınız. Yanında kolayla sunulan o menülerin içerdiği katkı maddeleri, kullanılan yağlar da fastfood bağımlılığınızı başlatır. Aradan 2-3 saat geçmeden, tekrar acıkır, bir hamburger-kola menüsü daha almak isteği taşırsınız. Sonuçta sizi ve çocuğunuzu bu gıdalara bağımlı yaparlar. Evde bir çorba kaynatacak, köfte yoğurup, pişirecek vakti olmayan kadınlar da sistemin gönüllü anneleri olarak kullanılır.

Çocuklar üzerinden yürütülen bu gıda terörü, sizi ve çocuklarınızı obez yapar. Sonra sistem şişmanlar için kıyafetler hazırlatır, satar. Hemen ardından size “çok şişman” olduğunuzu söyleyip, diyet yapmayı önerir, diyet sektörünü harekete geçirir. Yağsız, tuzsuz, lezzetsiz, sağlıksız diyet ürünlerini fahiş fiyatla evinize sokar. Ne oldukları belirsiz bu ürünlerin çoğu kilo vermenizden ziyade, kişisel olarak azap çekmeniz içindir. Diyet kitaplarını, spor aletlerini, zayıflama haplarını da almanız gerekir. Tabi arada, obeziteden, diyabetten, kanserden ölmezseniz, paranızın son damlasına kadar sizi sömürürler.

Ne olur, evinize bu ürünleri sokmayın, çocuklarınıza yedirmeyin. Cahide ablanın birçok ev yapımı tarifi var, onlara başvurun, çocuklarınızı seviyorsanız, onlar için alternatifleri sizler üretin ki başkaları onların canına-ruhuna tecavüz etmesin, sağlıklarına kastetmesin. Marketlerdekilerde gözleri kalmasın istiyorsanız, evinizde kendi ellerinizle yapın. İçinde margarin kullanılmamış, katkı maddesi görmemiş, ev kurabiyesi, bütün bisküvilerden, çikolatalardan sağlıklıdır. GDO lu gıdalardan uzak durun, genetiğiyle oynanmış her ürün bir bozgundur. Her zaman kaçınmak ne ölçüde mümkün olur, bu bizlere bağlı ama unutmayalım “sakınanlar ancak korunanlardır.”

Hastanede kim “kanser” kelimesini duysa korkuyor ama asıl olarak obezite bu çağın en büyük hastalığı. Doktorlar olarak kanserlerin birçoğunu tedavi edebiliyoruz, birçok hastalığın iyileşme imkânı var bugün. Ama obezite karşısında çaresiziz. İrade insana verilmiş en büyük nimet, iradenizi devredışı bırakmalarına izin vermeyin. Bağımlılık ve sarhoşluk yapan her şey sıhhatinize zararlıdır. Bilinçli ve duyarlı bir insan bu oyuna gelmez kardeşim. Peygamberimizin sünnetini hatırlayalım, sahabenin sofralarına bakalım. Doymadan kalkmak, midemizin üçte birinin su, üçte birinin hava, üçte birinin yemek için olduğunu hatırlayalım. Helal dairesi bize yeterlidir. Allah’a emanet olun.

Dr. Ayşe Ebrar

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 Eki 2013 06:53:05
Sideritis bitkilerinin çiçek durumları yada yaprakları olarak bilinir.
Bileşiminde uçucu yağ tanen ve acı maddeler vardır. Dağ çayı, yayla çayı, yabani nane gibi adlarla adlandırılır.

Dağ Nanesinin Faydaları
Dağ nanesi, uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici olarak kullanılır. Bugün olduğu kadar eskiden de aktar dükkanlarında özellikle midevi amaçlar için aranırdı.

Mide ve bağırsak bozukluklarında, bir miktar dağ nanesi kalaylı bir tencerede kekik ile beraber kaynatılır ve elde edilen su hastaya içirilir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.998
  • 228.785
  • 28.998
  • 228.785
# 07 Eki 2013 18:03:09
Çine gitmiş olanlar iyi bilir, özellikle yaşlı Çinliler yanlarında sürekli bardak tipi termoslarda sıcak su, çay taşırlar. Kışın soğuk günlerde, hatta bunaltıcı yaz sıcaklarında bile hep sıcak su içerler. Çin restoranlarına gittiğinizde de masanıza ilk gelen bu hafif çayımsı sıcak su'dur. Peki Çinliler neden sürekli sıcak su içer? Vücudumuz için gerekli olan şeylerin %99'unu midemiz sayesinde alıyoruz. Yediklerimiz bizi fiziksel ve ruhsal olarak o kadar çok etkiliyor ki acı yememiz bizi daha agresif, tatlı yememiz ise bizi daha mutlu yapıyor. Hatta bu yüzden bilim adamları midemiz için 2.ci beynimiz diyorlar. Midemize en iyi gelen şey ise sıcak su. Peki sıcak su bizim için neden iyi? İşte binlerce yıldır bunun farkında olan Çinliler de her fırsatta sıcak su içiyor. Midemiz vücudumuzun için bir nevi "fırın" işlevi görüyor. Midemiz yediklerimizi bakteri ve enzimlerle eritmek için ilk önce uygun ısıya getiriyor, yani tekrar ısıtıyor. Soğuk su içmek ise midemizin daha fazla enerji harcamasına neden oluyor. Ve yanında alınan diğer besinlerin sindirimini de zorlaştırıyor. Özellikle yağlar soğuk suda çok daha zor çözünüyor. Çinliler ise yemekten önce ve sonra sıcak su içerek midelerinin extra efor sarfetmesini engelliyor. Çinliler soğuk içecekler içtiğiniz veya soğuk besinler yediğiniz zaman içsel organların daha fazla büzüldüğüne, mevcut problemleri daha da kötüleştirdiğine inanıyor. Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı SICAK suda yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir. Sıcak su sistemimizi temizler. SICAK SUYUN Faydaları : 1 – Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur. 2 – ıç organları ve kaburga kafesinin etrafındaki kasları gevşetir,daha derin nefes almanızı sağlar. 3 - Mide asidi etkilerini rahatlatır ve asit reflu semptomlarını rahatlatır. 4 – Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur. 5 – Kabızlığı giderir. 6 – Kilo verme : yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır. Nefes tekniği ilebirleştirilirse, yağ yakmak için hiper – oksijenlenme sağlar. 7 – Soğuk algınlığı, gripin süresini kısaltır, zatürreyi önler. NE KADAR ıÇMELı? NE KADAR SICAK OLMALI? NE KADAR SIK ıÇMELı Günce 3 kez 1 fincan için, kahve sıcaklığında. Daha fazlası daha iyidir. Denemeye ne dersiniz? Sabah kalktığınızda siz de güne sıcak su içerek başlamayı deneyin ve vücudunuzun nasıl tepki verdiğini kendiniz deneyimleyin. Eğer sıcak suyun tadı hoşunuza gitmiyorsa İçine biraz zencefil, limon, portakal yada kivi dilimi katarak suyunuzu tadlandırabilirsiniz. Yada direkt Çin usülü yeşil çay içebilirsiniz.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 Eki 2013 06:48:22
Badem yağı, amygdalus communis türünün acı veya tatlı varyeterlerinin olgun tohumlarında soğukta sıkılmasıyla elde edilen bir yağdır. Badem acı yağı 8m. yükseklikte bir bitkidir. Badem yağı soluk sarı renkli, hafif kokulu ve ceviz tadında bir drogdur.
Badem Yağının Kullanımı, Badem Yağı Nasıl Kullanılır?
İçerden özellikle bebekler için müshil olarak kullanılır. Dışardan ise yumuşatıcı,yara tedavi edici, yanık iyileştirici, saç gürleştirici olarak bilinir. Orta çağda ünlü Ibn Sina yolculukta susuzluğu giderici olarak kullandı.
Yine 16.yy de Türk hekimi Nidai de 17.yy de Salih bin Nasrullah yağın yüzdeki çillere sürüleceğini, sıcak badem yağının kulak ağrısında kulağa damlatılacağını, saçları gürleştirmesi için başa sürüleceğini bildiler. Eski aktarlar badem yağı elde etmek için bademleri değirmen taşında ezerler ve çıkan yağı tenekelere doldururlardı.
Dışarıdan deriyi yağlayıcı, yanıkları yumuşatıcı, saçları gürleştirici olarak sürülür. Saç bakımında badem yağının etkisi önemli derecede görülmüştür.
Çocuklara, bebeklere müshil etki için yalatılır.
Bir miktar yağ, bal ile karıştırılır ve bu karışımdan bebeğe müshil olarak 1 kahve kaşığı verilir.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Eki 2013 06:54:16
Sarımsak:
Bağışıklığı güçlendirir, yüksek tansiyona gelir ve düşmesini sağlar, kanser risklerini azaltıcı özelliğe sahiptir, ayrıca lezzetli bir besindir de. Dünyada hemen hemen her kültürde sağlık yararlarından faydalanılır. Araştırmalara göre soğan, kolorektal kanseri başta olmak üzere çeşitli kanserlerin tedavisinde kullanılır ve riskini azaltır. Kan basıncını azaltır yüksek tansiyonu düşürür. %70 aktif bitki kimyasalları içerir. Arter tıkanıklıklarını yavaşlatarak kalp ve damar hastalıklarına iyi gelir ve kalp hızını dengeler. Kolesterolü düşürür, homosistein düzeylerini düşürür ve plak birikimini engeller.

Kediotu
Sakinlik verici özelliği ile uykusuzluğa iyi geliyor.Uyku sorunları için en popüler alternatif tıp çözümüdür. Huzursuzluk, bunalım, anksiyete ve uykusuzluk için tedavi edici özelliklere sahiptir. Uyku ilaçlarına gerek duymadan uyku kalitenizi artırabilirsiniz. Kökündeki bazı bileşiklerin uyku ilaçlarındaki maddelerle aynı olduğu görülmüştür. Menstrüel adet kramplarına, spazm ve ağrılara iyi gelir, kas gevşeticidir.

Kırmızı Soğan:
İçeriğinde doktorların tavsiye ettiği flavonoid barındırır. Sağlıklı ve zinde kalmak için tavsiye edilir. Kırmızı soğan ve flavonoid bakımından zengin diğer besinler, elma, soğan, siyah çay, sarımsak, biber, çilek, üzüm ve domatestir. Mevsimsel alerji belirtilerini ve riskini önler, histamin salınımını durdurur, vücudun hapşırma gibi alerjik reaksiyonlara neden olan kimyasalları engeller. Kan basıncına iyi gelir, kanser riskini düşürür, Alzheimer hastalığı için güçlü bir antioksidandır.

Çevrimdışı mavi ada ılgını

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.970
  • 8.709
  • 1.970
  • 8.709
# 11 Eki 2013 16:33:38
Sinüzit İçin Kavrulmuş Arpa Unu Her Sabah Aç Karnına 1 Yemek Kaşığı Yenir Yarım Saat Sonra Kahvaltı Edilir Daha Sonra Vücudunuzda Çıkacak İfrazat İçin Bir Kaç Çarşaf Hazırlanır Ciddi Söylüyorum Arkadaşım Denedi  Artık Mendil Yetmez Olmuştu Şimdi Turp Gibi

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Eki 2013 07:04:29
 KALSİYUMUN ÖNEMİ                                                                            Sağlıklı bir yaşam için kalsiyum son derece önemli bir mineraldir. İnsanlar kalsiyumun sadece kemikler ve dişler için gerekli olduğunu düşünürler.
Gerçekte kalsiyum vücudumuzun en çok ihtiyaç duyduğu ve en çok kullanıldığı minerallerdir. Birçok organımızın sağlıklı ve düzenli çalışabilmesi için kalsiyum gerekir.
Kalsiyuma en çok ihtiyaç duyan organ ve sistemlerin başında sinir sistemi, kaslar, kalp ve kan dokusu gelir. Vücudun elektrolit dengesini de kalsiyum sağlar. Solunum sistemi içinde kalsiyum gerekir. Bütün organ ve sistemler ihtiyaç duydukları kalsiyumu kemiklerden alırlar. İnsan vücudunda bulunan kalsiyumun yüzde 99′u iskelet sisteminde depolanmış, kullanıma hazır durumda tutulur.
Hamilelik ve lohusalıkta annenin kalsiyum ihtiyacı artar. Çünkü, hem kendisi, hem de bebeği kalsiyum harcar. Anne, gerekli kalsiyumu karşılayamazsa kemik ve dişlerde ortaya sorunlar çıkar. Sağlıklı beslenmeyen, diyet ve rejim yapanlarda kansızlık ve kalsiyum yetersizliği sık sık görülür.
Bir kadın menopozdan önce ne kadar çok kalsiyum depo ederse osteoporoz‘a kemik erimesine yakalanma ihtimali o kadar azalır. Şu halde her kadın menopoz dönemine gelmeden kaliteli kemiklere sahip olmak için çalışmalıdır.
Kaliteli kemik, kalsiyum ve fosforu zengin kemiktir. Mineral ve vitamin azaldıkça kemik boşalmaya, gözenekler oluşmaya başlar. İçi boşaldıkça görevini göremez ve kırılması kolaylaşır. Alkol, sigara ve hareketsizlik kemik erimesini hızlandırır. Yürüme, yüzme ve beden hareketleri erimeyi yavaşlatır. Kalsiyum içeren besinler süt, yoğurt, peynir gibi süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, ceviz ve fındık gibi kabuklu yemişlerdir. Kepekli tahıl ürünleri de önerilir ancak, bütün bunların işe yaraması için güneşlenmek gerekir.
Anneleri kalça kırığı geçirenler, uzun süre kortizon ya da guatr ilaçları kullananlar ile zayıf, beyaz tenli, ince kemikli, minyon yapılılar kemik erimesine karşı dikkatli olmalılar.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.998
  • 228.785
  • 28.998
  • 228.785
# 12 Eki 2013 07:40:29
KİVİ C vitamini deposudur, bir adet kivide günlük alınması gereken C vitamini ihtiyacından fazlası vardır. Kivi DNA’yı korur. Antioksidan özelliği vardır. Kan şekeri kontrolü için yararlıdır. Kolon kanserinin engellenmesine yardımcı olur, astıma karşı koruma sağlar. Kan inceltici özelliğiyle kan pıhtılaşması riskini önemli ölçüde düşürür ve kandaki yağ miktarını azaltır.

KAVUN Antioksidan özelliği vardır. Endişe ve uykusuzluğa iyi gelir. Bağırsak ve cilt kanserine karşı Amerikan Kanser Topluluğu’nca tavsiye edilmiştir.


İNCİR Bağırsakları çalıştırır, enerji verir. Yüksek kan basıncını düşürür, Kemik yoğunluğunu artırır ÜZÜM: Böbreklerin çalışmasına yardımcı olur, kalp atışını düzenler, karaciğeri temizler. Siyah üzüm, kabukları ve çekirdekleriyle yenirse hücre yenileyicidir. Sindirimi kolaylaştırır, kansızlığı giderir. Özellikle bebeklerin gelişimi için çok faydalıdır. Ancak kalorisi yüksek olan üzümün bir günde 15-20 adetten fazla tüketilmemesi

KİRAZ Güçlü bir ağrı kesicidir. 20 kirazda 12- 25 miligram arası “antosiyanin” maddesi bulunur ve bu maddenin ağrı kesici etkisi, aspirinden on kat daha fazladır. Kolesterolü ve kan şekerini düşürür. İhtiva ettiği “flavanoidler” vücuttaki zehri temizler, antioksidan etki yapar. Kabızlığı giderir, nikotinin vücuttan atılmasına yardımcı olur. Böbreklerin taş ve kum yapmasını önler ve varsa zamanla döker. Safra kesesi taşının dökülmesineluğunu artırır ÜZÜM: Böbreklerin çalışmasına yardımcı olur, kalp atışını düzenler, karaciğeri temizler. Siyah üzüm, kabukları ve çekirdekleriyle yenirse hücre yenileyicidir. Sindirimi kolaylaştırır, kansızlığı giderir. Özellikle bebeklerin gelişimi için çok faydalıdır. Ancak kalorisi yüksek olan üzümün bir günde 15-20 adetten fazla tüketilmemesi


ÇİLEK Strese iyi gelir, sakinleştirici etkisi vardır. Sigaranın etkilerini azaltır. Sigara içilen bir odadayken gün boyunca ağza iki çilek atılması önerilir. Çocuk felci ve ağız-deri yaralarına yol açan virüsleri öldürücü etkisi vardır. Kansere yakalanma riskini azaltır, mide ve bağırsak zayıflıklarını giderir. Safra kesesi hastalıklarına iyi gelir. Yüksek ateşi düşürür. Dişlere ve diş etlerine iyi gelir, diş taşlarının oluşmasını

ARMUT Kalp-damar sağlığı, alçak kan basıncı ve fiziksel performansa iyi gelen vitaminleri barındırır. Yüksek tansiyonu olanlar ve böbreklerinde sorun yaşayanlar için faydalıdır. Kansızlık ve kabızlığa iyi gelir.

ŞEFTALİ Kalp rahatsızlıklarına ve kansere karşı korur. Sindirim sistemini çalıştırır, hazmı kolaylaştırır. Böbreklerin ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlar, İdrar söktürür.

ELMA Kanı ve böbrekleri temizler, cilde parlaklık ve güzellik verir. Soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelir, kolesterolü düşürür. Sindirim rahatsızlıklarının kontrol edilmesine yardım eder. Baş ağrısına iyi gelir, yüksek tansiyonu düşürür. Kan şekerini kontrol altında tutar. Romatizmaya ve gut hastalığına ve uykusuzluğa iyi gelir. Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar.


PORTAKAL Soğuk algınlığı ve gripten korunmaya yardım eder. İçerdiği C vitamini ve folik asit sayesinde öksürüğü azaltır, kalp hastalığı ve felçten korur. Ezik ve çürüklerin daha çabuk iyileşmesini sağlar. Mide ve pankreas kanserini önleyici etkisi vardır. Tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur, ihtiva ettiği potasyumla cildin kurumasını ve kırışmasını önler. Bağırsak gazlarını söker, parazitlerinin dökülmesini ve karaciğerin düzenli çalışmasını
sağlar.

KARPUZ Böbrekleri temizler. Astım, damar tıkanıklığı, diyabet, kolon kanseri ve kireçlenme gibi hastalıklara iyi gelir. Tatlı ve sulu karpuz, en önemli antioksidanlarla doludur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Karpuz çekirdeklerindeki “Cucurbocitrin” maddesi kan basıncını düşürmeye ve düzenlemeye yardımcı olur.

Çevrimdışı öğretmen0366

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.716
  • 5.229
  • Müdür Yardımcısı
  • 3.716
  • 5.229
  • Müdür Yardımcısı
# 12 Eki 2013 10:14:52
Vertigom yine nüksetti başdönmesi kısaca....
Ne yapacağım bilmiyorum hafif hafif oluyor

Çevrimdışı voltran

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.390
  • 5.294
  • Müdür Yetkili
  • 2.390
  • 5.294
  • Müdür Yetkili
# 12 Eki 2013 10:57:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Vertigom yine nüksetti başdönmesi kısaca....
Ne yapacağım bilmiyorum hafif hafif oluyor
vertigo iyileşmezki zaten ilaçlarınıza devam edeceksiniz. ve moraliniz hep yüksek olacak. vertigo bende de var ama 5 yıldır hissetmiyorum.

Çevrimdışı öğretmen0366

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.716
  • 5.229
  • Müdür Yardımcısı
  • 3.716
  • 5.229
  • Müdür Yardımcısı
# 12 Eki 2013 11:12:44
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
vertigo iyileşmezki zaten ilaçlarınıza devam edeceksiniz. ve moraliniz hep yüksek olacak. vertigo bende de var ama 5 yıldır hissetmiyorum.

2 yıl önce ilk kez olmuştu çok ağır bi şeydi başdönmesi... Pozisyonel vertigo demişti doktor.

siz hangi ilacı kullanıyorsunz hocam

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK