Hikaye Türündeki Yazılarımız.

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 18 May 2012 08:16:47
kaleminizi özlemişim.ellerinize sağlık

Çevrimdışı hileli994

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.477
  • 5.251
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.477
  • 5.251
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 18 May 2012 11:27:21
Sevda dur! Mutlaka bir yolu olmalı. Mutlaka bir çözümü olmalı... Biz bütün engelleri aşabiliriz. İkimiz birlikte olunca... Sevda gitme....
 Kesinlikle br çözüm yolu olmalı. :'(

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.126
  • 3.437
  • 16.126
# 18 May 2012 15:15:34
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
kaleminizi özlemişim.ellerinize sağlık

Çok teşekkür ederim çomranlılı öğretmenim. Ben de sizi çok özlemiştim. :)

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sevda dur! Mutlaka bir yolu olmalı. Mutlaka bir çözümü olmalı... Biz bütün engelleri aşabiliriz. İkimiz birlikte olunca... Sevda gitme....
 Kesinlikle br çözüm yolu olmalı. :'  (

 :D hileli öğretmenim, sizi hatırınıza bir çözüm yolu buluruz dicem ama yine de söz vermemek lazım. ::) Ne olur ne olmaz. :D

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.126
  • 3.437
  • 16.126
# 22 May 2012 19:05:32
* ARKASI YARIN * -38. Bölüm-


-Keşke, keşke bu dediğini yapabilseydim ama…

.........................

-Sevda, bizim de mutlu olmaya hakkımız var değil mi?

-Evet ama,

-Öyleyse…

-Seninle birlikte olmayı bu dünyadaki her şeyden daha çok istiyorum Levent. Bunu sen de biliyorsun. Ama kendi mutluluğum için kardeşim sayılabilecek birini mutsuz edemem.

-Ya beni… Beni mutsuz etmek önemli değil mi senin için?

-Levent lütfen, bu bir tercih değil... Seni öyle çok seviyorum ki… Ama o senin kadar güçlü değil... Affet beni sevgilim ve ne olur unutmaya çalış.

-Unutmak mı… Neler söylüyorsun? Bu kadar kolay mı? Unuttum deyince unutacak mıyım seni? Peki ya sen, unutacak mısın beni? Hayatından çıkarıp atacak mısın… Sevda, yüzüme bak!… Söyle bu kadar kolay mı!...

-Levent,

............................. ....

- Ama bi dakika, beni bu kadar kolay vazgeçilir yapan yoksa o mu?

-O da kim?

-Şu arkadaşın. Hani tanışmanıza vesile olduğum. Hani ben yokken seni teselli eden. Hani bana teşekkür ettiğin.

-Levent kes artık! Saçmalıyorsun!

-Demek saçmalıyorum… Neden? Ben bu kadar acı çekerken senin bu kadar kolay kabullenmen neden peki?

-Levent… Orhan,

-Evet adı buydu değil mi… Orhan.

-Levent, beni boşu boşuna  kırmaktan vazgeç. Çünkü çünkü Orhan diye biri yok.

-Yok mu!

-Orhan diye biri yok… Orhan, sadece o an aklımdan geçen ilk isimdi…

-Yani bütün o anlattıkların,

-Seni tekrar gördüğüm o gün kendime engel olamadım... Seni üzmek, canını acıtmak istedim. Bana yaptıklarını ödetmek, bana çektirdiklerini sana da yaşatmak istedim… Seni unuttuğumu düşünmeni ve, ve bunları öğrendiğinde, acı çeken o halini gözlerimle görmek... Ama,

Sevda’nın onca şeyden sonra bu hissettikleri neler yaşadığını özetliyor gibiydi. Üstelik bu çaresiz ve pişman hali Levent’i imkansıza doğru itiyordu. Sevda’yı bırakmak istemiyordu. Üzerine anlamsız bir sakinlik çökmüştü. Yenildiğini hissediyordu. Sadece kabullenmekte zorlanıyordu. Ses tonu iyice yavaşlamış, boğuk boğuk konuşmaya başlamıştı.

-İstediklerini gördün mü peki…

-Evet… Nasıl canının yandığını da, nasıl yıkıldığını da gördüm. Ama sana öylesine kırgındım ki, öyle birinin olmadığını bilmeni istemedim. Ama seni öyle görünce... Üzgünüm.

............................. ....


-Üzülme lütfen... Sanırım ne yaparsan yap, sonuna kadar hak etmiştim. Öyle ki çekip vursan herhalde nefsi müdafaa sayılırdı. Üstelik senin yerinde olsam belki ben de öyle davranırdım... Ama bütün bunlar geride kaldı öyle değil mi… Biz, ikimiz…

Levent’in sesi neredeyse duyulmayacak kadar kısık çıkıyordu. Hiç hali kalmamıştı.

-Biz, ikimiz birlikte üstesinden gelebiliriz.

-Levent,

-Sevda, bize bir şans ver.

-Levent,

-Sevda sana yalvarıyorum, gitme. İstediğin diz çöküp yalvarmam mı? Eğer buysa onu da yaparım.

- Levent!... Ceyda eğer bir araya gelirsek kendini öldüreceğini söyledi. Kardeşimin katili olamam. Bunu isteme benden.

-Ne! Nasıl söyler bunu!...

-Levent affet beni... Gitmeliyim, gitmek zorundayım... Beni unut ve kendine yeni bir hayat kur. Senini mutlu olduğunu bilmek tek tesellim olur. Hoşça kal.

..................

-Sevda!... Sevda!

……………........

Ve gitti… Levent tüm çabasına rağmen Sevda’yı durdurmayı başaramamıştı. Sevda’nın arkasından olduğu yere çöküp kaldı. Belki saatlerce… Eve döndüğünde akşam olmuştu. İçeri girip yatağına uzandı. Gözlerini kapattığında ilk defa gözlerinden süzülen yaşlar saçlarını ıslattı. Yutkundu… Sevda şimdi kim bilir neredeydi... Uyumak ve bir daha uyanmamak istiyordu.

-Sevda’yı unutmak mı… Nasıl… Nasıl…


                                                    38. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 24 May 2012 10:28:15
hocam merakımız nezaman bitecek

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.126
  • 3.437
  • 16.126
# 24 May 2012 19:03:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
hocam merakımız nezaman bitecek

Çomranlılı öğretmenim, biraz daha sabır, az kaldı. :D

Çevrimdışı rüzgarın sesi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.193
  • 2.436
  • Müdür Yardımcısı
  • 1.193
  • 2.436
  • Müdür Yardımcısı
# 25 May 2012 01:01:51
içlere dert olan maaş. aynı lafları sıralıyoruz; ama anlatamıyoruz demek ki. yine deneyelim. neye göre çokmuş bu maaş?

ya öğretmenleri basit buluyorlar ya da yaptıkları işi.

ilkinden başlayalım: öğretmenim tabi; o yüzden anlamayanların, anlamak istemeyenlerin seviyesine inip ona göre açıklayacağım. eğitim fakültesi mezunuyum mesela, aldığım öss puanıyla hukuk fakültelerine, iktisat-işletme vb. bölümlere de girebiliyordum. kimse ağzını açıp yorulmasın, köşe bucak üniversitelerden -onları hor da görmüyorum, maksat açıklama- bahsetmiyorum. açıp biraz kılavuzları incelerseniz matematik öğretmenliğı bölümlerinin tıplarla başa baş, türkçe-edebiyat grubu öğretmenliklerininse hukuk, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler vb. bölümlerin puanlarına denk olduğunu görebilirsiniz. sözgelimi ham puanımla ben yüzde birlik dilimdeydim.

sonra mezun oldum, kpss'ye girdim. kendi bölümümde ilk 50 kişi içine girdim, ilk tercihime yerleştim. temmuz'da mezun olup, eylül'de işe başladım. güzel arkadaşlarım, hepinizin bölümüne göre kpss yapılıyor, siz de girin, siz de kazanın. kapı açık... kastı mı yoksa?

çalışıyorum, haftada 38 saat derse girdiğim de oldu. ilk yıl eve kendimi atınca televizyon, radyo ne varsa kapatır, uzanırdım saatlerce. kırk çocukla sekiz ders saati geçirin de ben sizi bir göreyim. bir tek dersle de bitmez, tenefüsü var, nöbeti var, bayramı var, seyranı var, yazılı hazırlaması var, bir dolu seminere, kursa katılması var, planı programı var, yazılıları okuması var, müfettişi var, zorunlu hizmeti var, küçük köyler, ücra yerler var, var da var! yorulma sıkılma oku, çünkü çokça sabra ihtiyacın var. maaşımıza göz diktin ya, sabrımızdan nasiplen. veletler yapsın, etsin, veli sövsün söylensin, mahkemesi var, dilinin ucuna gelenleri yutması var, "hatalıysam ara 147 hattı" var, dünya kadar iftirayla uğraşması var. doğru düzgün okuyup yazamayan, ağır öğrenme düzeyindeki çocuğa çokgenleri, fiilimsileri, ingilizceyi, meridyen hesaplamayı anlatmaya çalışması var.

elindeki sertifikalarla, bitirdiğin bölümle, çalışkanlığın, sabrın, kültürünle, çocuklara olan sevginle, kullandığın yöntemlerle, alanındaki uzmanlığınla, 70 üstü kpds puanınla -dilci falan olmadığın halde-, akademik kariyerinle -yüksek lisans vs.- , en önemlisi vicdanın ve insanlığınla kim sana kalitesiz diyebilir? şuralara nefretini, kıskançlığını kusan kimler seni değerlendirebilir? üstelik beğense de beğenmese de bildiklerinin çoğunu senden (öğretmenlerden) öğrenen hangi nankörler seni sınayabilir? (bu kadar donanıma da gerek yok, sadece işini ve öğrencilerini sevmesi ve elinden gelenin en iyisini yapması da yeterli aslında bir öğretmenin)

öğretmenlik, yedi gün/ yirmi dört saat yapılmaz arkadaşım, öğrenci de kaldıramaz zaten bunu. sen masanda oturup sohbet edebilirsin, nette takılabilirsin iş ortamında. ben gözümün içine bakan ya da gözümü ayırınca tozu dumana katan kırk çocukla -ki bu sayı bazı okullarda 50 olur 60 olur- asla bunları yapamam. regl olurum, moralsiz olurum, kocamla kavgalı olurum, uykusuz olurum, sesim kısılır, yine de duramam. annesi bıkar çocuğundan ben bıkamam.

benim değerimi ancak ben bilirim arkadaşım; ama senin adına da konuşamam. senin yaptığın gibi yapıp sana kafama göre değer biçemem, sınır koyamam. çünkü işim insandır. insanı geliştirmeye çalışmaktır, insana inanmaktır, insanı sevmektir. eminim sen de değerlisin, en az benim kadar donanımlısın, iyi niyetlisin, dene kendine şans ver, yapabilirsin. ben de daha çok kazanayım, sen de. emeğimizin karşılığını alalım. benden kesip sana vermez hiçbir hükümet, bu rüyadan uyan. hepimiz emekçiyiz, kimi tarlada çalışır, kimi fabrikada, kimi yollarda, kimi sınıfta, kimi hastanede, kimi adliyede, kimi kafasında çalışır, kimi elleriyle yaratır arkadaşım. ışık bizimle yanar, buğday bizimle yeşerir, maden bizimle çıkar arkadaşım.

birleşip hep beraber hakkımızı arayacağımıza, güzel günlere ulaşmak yolunda azimle çalışacağımıza, niye hırslarımıza hasetlerimize yenik düşüyoruz arkadaşım! büyük resme baksana. benzine, telefona, internete, elektriğe, vergilere niye en çok parayı biz ödüyoruz diye sorsana! niye sosyal devlet olamadığımızı sorsana! niye kardeş olamadığımızı! niye hep kul tabiatlı olduğumuzu! düzen sen saf kal istiyor arkadaşım, seni küçük sanıp küçük hesaplara itiyor anlasana! büyüsene canım kardeşim, bir parça büyüsene!

ALINTIDIR..

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.126
  • 3.437
  • 16.126
# 26 May 2012 01:16:56
* ARKASI YARIN * -39. Bölüm-

Gün ağardığında, güneşin ilk ışıkları yüzüme vurmaya başlamıştı. Uykusuzluk ve yorgunluk dengemi sarsıyor, yaşadıklarım ağır geliyordu:

-Bu kadarını kaldıramıyorum artık. Hayatımda en değer verdiğim insan ellerimin arasından kayıp gidiyor; suçsuz yere suçlanıyorum, istemediğim bir işi yapıyorum ve ve… Allah kahretsin ya!... Ben de bir can taşıyorum ve bu kadar güçlü değilim... Sevda, sandığın kadar güçlü değilim…  :'(

……………………………….

Artık her şey zor geliyordu. Bu köyde Sevda olmadan yaşamak, onsuz nefes almak, hiçbir şey olmamış gibi devam etmek... Her şey çok zordu. Buna rağmen okul saatleri boyunca da olsa sorumluluğum gereği kendime gelmek için insan üstü bir çaba sarfediyordum...  :-\ Öğrenciler okul bahçesinde toplanmaya başlamışlardı bile... Zihnimi biraz dağıttıktan sonra derin birkaç nefes alıp, bahçeye çıktım. :-\

-Günaydın öğyetmenim.

-Günaydın Rafet.

-Günaydın öğretmenim.

-Günaydın Yusuf. Bakıyorum bugün yine çok yakışıklıyız.

-Teşekkür ederim öğretmenim. :) Öğretmenim, bu gün de o adamlar gelecek mi?

-Hangi adamlar?

-Dün gelmişlerdi ya, onlar.

Ben onları tamamen unutmuştum. Bugün okul çıkışı müfettişlere tekrar ifade vermem gerekiyordu ama çocuklar söylemese hatırlar mıydım bilmiyorum.

-Öğretmenim gelmesinler!

(Bana sormuyorlar ki...)

-Gelecekler mi öğretmenim?

-Bugün geleceklerini sanmıyorum çocuklar.

Heey!  :D

-Hem neden telaşlanıyorsunuz ki... Müfettişler öğrenciler için değil, öğretmen için gelir. Siz bunların düşünmeyin. Hadi bakalım sıra olun ben de arkadaşınızı alıp hemen geliyorum.

...........................

Artık gidip Mehmet'i almalıydım. Bu çocuğa bir şey olmadan şu can sıkıcı durumdan kurtulabilseydim... Neden bu kadar uzadı... Neden hala bi haber çıkmadı... Her geçen dakika sanki kötü bir şey olacak gibi hissediyorum... Umarım yanılıyorumdur.

Bu düşüncelerle Mehmet’in evine doğru ilerlemeye başladım. Yürürken kendi kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Toparlan Levent hadi!... Çok kalmadı, bir ay sonra bu yaşadıklarını ve bu köyü sonsuza kadar hayatından çıkarmak ve bir daha dönmemek üzere çekip gideceksin. Az daha dayanmalısın Levent, biraz daha...

Her ne kadar kendimi iknaya çalışsam da bugün her zamankinden daha tedirgin olduğumu hissediyordum. Sanki biri beni izliyordu. Dönüp arkama baktım, kimse yoktu... Yoksa yine o köpek miydi… Ne zaman böyle düşünsem o köpek kabus gibi karşıma çıkıyordu. Geçen sefer beni az daha öldüreceğini düşününce…

Yavaşça arkamı döndüm ama o da ne…

-Levent hocam!

-Yavuz, sen miydin, ne işin var burda?

-İleriki mahallede babamın bir asker arkadaşı var. Ona gidiyorum.

-Hayırdır.

-Hayır hayır. Muhtarlıkla ilgili bir kağıt mı ne varmış, onu götürüyorum. Sen nereye Levent hocam?

-Benimki malum. Mehmet’i almaya gidiyorum.

-İyi beraber gidelim. Hem de sohbet ederiz.

-Çok sevinirim. Ee anlat bakalım.

-Ne anlatayım hocam işte. Bizim doktor gitti.

Yavuz bilmeden kanayan yarama tuz basıyordu. :-\

-Halbuki burada kalsa ne güzel olurdu. Şimdi ta memleketin öteki ucunda ne yapacak?

-Bi dakika, sen nereye gittiğini biliyor musun?


                                             39. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 28 May 2012 00:42:27
teşekkürler

Çevrimdışı sevooş

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.227
  • 18.478
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.227
  • 18.478
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 29 May 2012 18:56:13
Bir kadın çocuktur aslında…
Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini ister.Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli erkek kadını ;Ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.Yani bir kadının çocukl...uk yapmasına izin vereceksiniz; ama asla onu bir çocuk olarak... görmeyeceksiniz..

Bir kadın güçlüdür aslında...
Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki, erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.

Bir kadın sevgidir aslında...
İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever; ama, tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer alamazsınız. Her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri ”acımak' duygusudur.

Bir kadın yalnızdır aslında...
Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız, onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.

Bir kadın çılgındır aslında...
Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Üreticiliğinin sınırı yoktur ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz üreticiliğini. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz!

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.126
  • 3.437
  • 16.126
# 30 May 2012 23:42:21
* ARKASI YARIN * -40. Bölüm-

-Biliyorum da neye yarar?

-İnanamayacağın kadar çok şeye yarayabilir.

-Hocam hoop! Orda biraz dur. Sen bizim doktoru neden bu kadar merak ediyosun? Başka bi niyetin varsa…

-Hesap sormayan bir sen kalmıştın Yavuz. Artık ekleriz zincirin sonuna. Ama bayağı bir sıra var demedi deme… :-\

-Yok hocam, estağfurullah. Benimki öylesine, laf olsun. Zaten bütün konuştuklarımız boşuna...

-Neden?

-Nedeni, bizim doktorun unutamadığı biri varmış. O yüzden kimseye bakmıyormuş. Beklediği de deyse bari. Var ya, elime geçse bir kaşık suda boğardım. İnsan öyle bir kızı üzer mi. Biri beni böyle sevsin, ömrümü yoluna adardım valla.

-Belki ön yargılı davranıyorsundur... Belki onu üzen kişi de bunu istememiştir. :-\

-Öyle de olsa gitti işte.

-Peki nereye gitti?

-Sorma Levent hocam, buraları bırakıp taa Ardahan’a gitmiş. Hem de gönüllü.

-Ardahan mı?

Benden uzaklaşmak için ta Ardahan’a mı gitmiş... :-\

-Öyle. Canını kim bu kadar yaktıysa Allah da onu…

-Beddua etme Yavuz... Şimdi adamın başına bir şey gelecek, senin de canın sıkılacak.

-Keşke... Nerde o günler. Hem niye canım sıkılsın ki tanımam etmem… Kim bilir kimdir, nerdedir?

Yanındayım Yavuz. Hem de tam yanı başında... :-\

-Hocam neyse benim yolum buradan ayrılıyo. Sana kolay gelsin.

-Sağ olasın.

Yavuz’un anlattıkları canımı daha da sıkmıştı. Demek benden o kadar uzağa gitmişti. Belki de onu bulmalı, söyledikleri ne olursa olsun onu asla bırakmamalıydım. Tıpkı Sevda gibi, Ceyda’nın kendisine aptalca bir zarar vermesi tek korkumdu. Böyle bir olaya neden olursam Sevda beni asla affetmezdi. Tabi ben de...  Yine de her şeyi göze almalı mıydım? Ya gerçekten dediğini yaparsa…

En iyisi kendini öldüreceğine beni öldürsün, sorun toptan çözülsün... O zaman bile bu kadar acı veremez bana.  :-\


Düşünceler beni alıp alıp götürüyordu. Kararsızlık içinde kıvranıyordum. Neyse ki yolun az ilerisinde Mehmet'in evi görünüyordu... Mehmet’in evine gelmiştim gelmesine ya, şu zavallı halime bak ki bahçe kapısından girmem bile suçlanmam için yeterliydi. Zavallı kadın... O da evin kapısından görünmeden çocuğunu yanıma göndermeye çalışıyordu:

-Mehmet, sakın öğretmeninin yanından ayrılma... Öğretmen bey, yavrum sana emanet!

-Merak etmeyin.

………………………………………..

Okula dönerken yol boyunca ne yapacağımı düşünüp durdum. On dakika sonra neyse ki sağ salim okula gelebilmiştik. Bugünkü şüphelerimin boş çıkmasından dolayı rahat bir nefes aldım. Belki de biraz abartıyordum... Okula girince Mehmet’i sınıfa gönderip ders defterini odamdan aldım:

-Günaydın çocuklar!

Sağ oool!

-Siz de sağ olun. Buyrun oturun.

……………………………………………….

İkinci dersin sonunda neredeyse tamamen bitmiştim. Oysa önümde uzun bir gün beni bekliyordu. Yine de sabahki tedirginliğimi biraz da olsa üzerimden atmıştım. Bu da zor geçen günümün tek iyi yanıydı...

Üçüncü derste çocuklarla problem çözmeye çalışırken sanki camın önüğnden bir karartının geçtiğini sandım. Biraz daha dikkatli baktım ama kimse yoktu.

-Cık cık… İyiden iyiye saçmalıyorum artık.

Tekrar derse dönüp konuşmaya başladım:

-Çocuklar, bu problemi kim çözmek istiyor?

Çocuklar benim sıkıntılı halimden habersiz parmak kaldırıp söz almaya çalışıyorlardı. İlginç olan ilk kez Mehmet’in parmağı havadaydı. Sanırım onu kazanmaya başlıyordum... :)

-Gel bakalım Mehmet. Hem soruyu çöz hem de bize nasıl yaptığını anlat olur mu?

-Tamam öğretmenim. :)

Şu yaramaza da bak... Şipşirin bir gülümsemesi vardı… Kendine güvenli hali beni de sevindirmişti... Ama ne olduysa o sırada oldu.

............................

Sınıfın kapısı aniden ve hızla açıldı…


                                                   40. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı efe_muallim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.023
  • 2.055
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.023
  • 2.055
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 30 May 2012 23:56:30
İşin içine Ardahan girdi...(İlk görev yerim,unutamadığım ilklerim) Benim için bu hikaye daha ilgi çekici hale geliyor...  :) Değerli öğretmenim, emeğinize, kaleminize sağlık...Takipteyim...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.126
  • 3.437
  • 16.126
# 31 May 2012 00:14:02
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İşin içine Ardahan girdi...(İlk görev yerim,unutamadığım ilklerim) Benim için bu hikaye daha ilgi çekici hale geliyor...  :) Değerli öğretmenim, emeğinize, kaleminize sağlık...Takipteyim...

Çok teşekkür ederim hocam. Emek vermek bir şey değil de, sizler gibi değerli arkadaşlarımın bunu takdir etmesi gerçekten beni duygulandırıyor. Tekrar teşekkür ederim. :)

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 31 May 2012 08:49:12
İşler Daha Da Karışacağa Benziyor Hadi Hayırlısı..emeğinize Sağlık

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.126
  • 3.437
  • 16.126
# 31 May 2012 16:08:35
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İşler Daha Da Karışacağa Benziyor Hadi Hayırlısı..emeğinize Sağlık

Çok teşekkür ederim çomranlılı öğretmenim. Levent öğretmen bu işten nasıl çıkıcak bakalım. :D İlginiz ve zaman ayırıp okuduğunuz için tekrar teşekkür ederim. :)

Sevgilerimle...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK