* ARKASI YARIN * -45. Bölüm--Yürü dedim müdüre. Aldım köye götürdüm. Köyde beni bir karşıladılar...
Mümtaz herkese kendini dinletmekten memnun, konuşmasına devam ederken Zülal içeri girdi:
-Amca, başladın mı anlatmaya? Dur beni de bekle. Şimdi yemeği hazırlayıp geliyorum.
-Bunları sen bilmiyo musun kız?
-E amca biliyorum da, hiçbir anlattığın diğerini tutmuyo ya. Onun için son halini merak ediyorum.
-Bak şu cadıya! Gelirken o pastaneden kurabiye istersin sen... Alıcam ifadeni o zaman.
.
-İfade mi! Eyvah!
-Noldu Levent hoca?
-Muhtar yandım ben! Nasıl oldu bu ya!...
-Hoca korkutma adamı da söyle noldu?
-Muhtar, bugün okul çıkışı müfettişlere ifade vermem gerekiyordu. Hay aksi! Nasıl da unuttum...
-Zülal saat kaç?
-Dört buçuk baba.
-Hoca, atla arabaya gidiyoruz.
-Nereye?
-Milli eğitime!
-İyi de muhtar, gidene kadar kapanır her yer.
-Gidip görmeden bilemeyiz hoca. Hadi acele et!
Muhtarla apar topar evden çıkmıştık. Evin kapısında muhtarın hanımı, Yavuz, Zülal, Mümtaz hepsi şaşkın gözlerle bize bakıyordu... Arabaya atladığımız gibi uçarcasına yola çıktık. Mümtaz'ın beni geri çağırmaya çalıştığını görüyordum ama ne diyeceğini anlayıp, dinleyecek zaman yoktu.
.
-Muhtar en çabuk ne zaman varırız?
-Belki bir buçuk, iki saatte gideriz.
-Çok geç olur be muhtar. En iyisi gel dönelim. Ne olacaksa olsun. Alıştım zaten soruşturmalara. Bi eksik bi fazla fark etmez artık. İşin aslı soruşturma bir şey değil de adamlara gelirim demiştim. Sıkıntım sözümü tutamamak.
-Geri dönsek de tutamayacaksın.
-Haklısında bulamayız ki muhtar. Boşa kürek çekiyoruz. Adamlar beni mi bekliyo?
-Görücez bekliyolar mı, beklemiyolar mı?
-Ne yani devam mı ediyoruz? Çok uğraştırıyorum seni be muhtar. Borcumu nasıl ödicem bilemiyorum.
-Bırak borcu şimdi
Sen bi yetiştirelim de hayırlısıyla.
-Yetişeceğim yere de bak. Adamlar beni sorguya çeksinler diye akla karayı seçiyorum.
-Orası öyle ama gene de gidip bakmak lazım.
-Kendi elimle teslim ederim diyosun yani.
Bu söz üzerine muhtar birden bozuldu.
-Yok hoca. Ben seni zorda kalmasın diye yani,
-Muhtar ya, sana da şaka yapılmıyo. Senin ne suçun var? Bugün olmazsa yarın kendi ayağımla gelmeyecek miyim? Bakma sen benim kusuruma.
-Korkutma hoca sen de adamı.
.........................
Yaklaşık saat altı gibi milli eğitimin önündeydik.
-Muhtar sen git istersen, benim ne kadar kalacağım belli değil. Hala gitmedilerse işim uzayabilir.
-Olsun, ben beklerim burda.
-Sağ olasın. Daha fazla gecikmeden gideyim o zaman.
.
Bina içinde merdivenleri çıkarken okula gelen müfettişle karşılaşmam da şans mıydı, şanssızlık mıydı, bunu az sonra öğrenecektim:
-Öğretmenim, artık gelmezsiniz sanıyorduk.
-Hocam özür dilerim, bazı aksaklıklar oldu da.
-Tabi tabi, yola az daha erken çıkamıyoruz değil mi öğretmenim?
-Hocam
İnanın düşündüğünüz gibi değil. Ben tamamen
(Şimdi bunu tamamen unutmuşum desem adam hep kızıcak. )
-Evet, siz tamamen
(Offf ! )
-Ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim. Fakat okulda elimde olmayan bazı sebepler yüzünden...
-Öğretmenim, sebep şu ya da bu! Görevini iyi yapan bir öğretmen asla gideceği yere geç kalmamalı!
-Anlıyorum efendim. Çok haklısınız. ( Off! Keşke yetişemeseydik
)
-Bir şey mi dediniz öğretmenim?
-Aman efendim, ne diyebilirim ki?
-Ne diyebilirim ki
Ne diyebilirim ki ha! Sözlerinizde kinaye seziyorum öğretmenim.
-Yo yo hayır. Kesinlikle böyle bir niyet taşımıyorum. Buna emin olabilirsiniz. Ben bir şey söylemedim anlamında kullanmıştım.
-Ben biliyorum aklınızdan geçeni ama hadi dediğiniz gibi kabul edelim.
( Adam peşin hükümlü. Çoktan kararını vermiş. Ben de geldim kuzu kuzu... Allah kahretsin ya!... )
-Öğretmenim, koridorun ilerisinde bizim teftiş odası var. Oraya geçelim de alalım ifadenizi
Kenara çekilip müfettişe yol verdim. Arkasından odaya doğru yürürken zaten moral olarak çökmüştüm. Ben ve ifade vermek
Neden
Müfettiş kurt politikacılar gibiydi. Durumumu fark etmiş, savunmamı erkenden yıkmıştı. Az sonra beni sorguya çekecek müfettişlerin bulunduğu o odaya giriyorduk.
Odada U şeklinde bir masa vardı. Müfettiş beni U harfinin tam ortasında bırakıp, diğer tarafa geçti. İçeride beni buraya getiren müfettişten başka üç müfettiş daha vardı. Hepsi ellerinde benim hatalarımı içeren birçok dosyayı bulunduruyormuş gibi dikkatle yazılanları inceliyordu. Hiçbiri yüzüme bakmıyordu. Neden sonra beni odaya getiren müfettiş göz ucuyla baktı. Sonra etrafı araştıran gözlerle süzüp, kapının girişinde duran sandalyeyi göstererek, Oturun öğretmenim. dedi. Bu kez itiraz etmedim. Dediğini yapıp sandalyeyi çekip oturdum
Beklemekten sıkılmıştım.
Şu halimi annem görse...
-Eveeet! Öğretmenim anlatın bakalım.
Neyi anlatacaktım ki
Zaten belemekten aptallaşmış gibiydim. Zihnimi hızlıca toparlamaya çalıştım. Yerimde biraz daha doğruldum.
-Neyi anlataym hocam?
Eyvah! İşte bu yanlış cevaptı. Sanki adamı daha da kızdırmaya çalışır gibi
Bildiğin Hababam sınıfı klasiği
Ve müfettiş masasında öne doğru eğildi:
-Öğretmenim, buraya ne için geldiğinizi biliyor musunuz?
Baltayı taşa değil tortul kayalara hatta kayaçlara vurmuştum.
-Özür dilerim hocam, nerden başlayayım diye soracaktım.
Müfettiş eliyle benimle uğraşmaktan bıktığını gösterir tarzda hareketler yaparak arkasına yaslandı:
-Öğretmenim en başından başla.
-Peki hocam...
45. Bölüm Sonu...