süper... 23nisan çalışmaları nedeniyle bakamamıştım,yazılarınızı özlemiş, Levent hocayı merak etmiştim.Teşekkürler hocam
Çok incesiniz, çok teşekkür ederim hocam. Ben de sizi özlemiştim.
Sevgilerimle...
* ARKASI YARIN * -36. Bölüm- Müfettişler ayrılırken öğle tatili de olmuştu. Müfettişlerin okuldan ayrıldığını gören çocuklar birer birer sınıfa koşuyorlardı:
............................
-Öğretmeniim! O adamlar kim öğretmenim?
-Niye gelmişler öğretmenim?
-Öğretmenim, size mi kızmışlar?
Çocuklar oldukça endişeli ve korkmuş görünüyordu...
Levent, çocukları rahatlatmak istedi.
-Merak etmeyin çocuklar, her şey yolunda. En azından sizinle ilgili bi sıkıntı yok...
Eeee, ne duruyoruz, gidip oynayalım mı biraz...
Heeey!!!
-Çift kale maç yapıyoruz. Abanmak, faul yapmak yok, teknik oynicaz. Anlaştık mı
-Öğretmenim kızlar da oynicak mı?
-Kızlar olmadan olur mu
Kızlarımı bırakmam. Hepimiz oynicaz.
-Aaaaaaaa!!! Ama öğretmeniiim
-İtiraz etmek yok beyler. Oyun bozanlık yapmıyoruz. Hadi başlayalım.
.............................
Çocuklarla oynadığımız sıkı maç, onların telaşını da, korkusunu da unutturmaya yetmişti. Öğleden sonra kurduğum iki cümleden birinde düşünceye dalsam da bugünü bitirmeyi başarmıştım. Okul çıkışı Mehmeti alıp evine götürmek bile nerdeyse bir ömür sürdü. Çocuğu evinin kapısından bırakıp, uzaklaştım. Neredeyse yirmi metrelik mesafeden Mehmet içeri girene kadar bekledim. Neyse ki kazasız, belasız evine ulaştırabilmiştim. Döndüğümde okul bahçesi bomboştu. Evime girip sadece ceketimi çıkardım. Kravatımı gevşetip yatağıma uzandım. Kendimi öylesine bitmiş hissediyordum ki nefes almak bile zor geliyordu.
Gözlerimi kapattım.
.
Tak tak tak!
Noluyo böyle... İpi çekip girmediğine göre yabancı galiba.
......................
-Selamün Aleyküm hoca.
.......................
-Aleyküm Selam Mümtaz da, abi ne işin var burada?
-Seninle bi konuşalım diye geldim hoca.
-Konuşalım konuşmasına da, gelsene içeri.
-Yok hoca, sen gel dışarı
-Yapma Mümtaz, son günlerde ne zaman sokağa adımımı atsam hayra alamet değil. Başıma bir şey gelmeden içeri giremiyorum. Bazen başıma ne geldiğini de hatırlamıyorum ya, o da ayrı mesele.
-Gel hele gel. Bunlar öyle konuşulacak şeyler değil.
-Durum o kadar ciddi yani... Üzerime bir şey alıp geliyorum...
...............
İçeriden ceketimi alıp hemen çıktım. Mümtaz yürürken ben de yanında ilerliyordum. Uzunca bi süre o anlatmadı ben de sormadım... Epey yürüdükten sonra:
-Hoca oturalım şöyle.
-Buraya mı? Yere mi oturucaz Mümtaz?
-Hoca de otur hadi. Merak etme üşümezsin. Anlatacaklarımdan sonra ateşin bile çıkacak.
-Ağzından bal damlıyo Mümtaz... İyi, oturduk bakalım... Hadi anlat... Nasıl olsa korkunun ecele faydası yok...
-Gelirken köy meydanında bizim müfettişleri gördüm hoca. Her gördüklerine seni soruyolardı.
-Ne soruyorlar ki?
-Ne olacak... Nasıldır, ne şekildir, memnun musunuz, var mı bi vukuatı falan işte
-Bayağı bayağı soruşturma geçiriyorum desene. Zaten bana inanacaklarını düşünmemiştim ama demek ki bir ümit kalıyor insanın içinde... Hala köydeler mi?
-Ben gelirken kahvenin ordalardı. Akşama doğru muhtarın oraya geçip konuşacaklarmış.
-Yazık muhtara, hiç derdi yokmuş gibi bir de benimle uğraşıyo adamcağız.
-Olsun, iyidir abim. Senin için bir şeyler yapmaya çalışır.
-Abin mi? O da mı benim için uğraşıyo? Yorma insanları Mümtaz, gerek yok, sağ ol.
-Benim dememe gerek yok ki, o zaten seni evladı bilmiş. Ben yok desem de bırakmaz.
-Sağ olsun da, bi dakika ya
Abin kim senin? Yoo, sakın muhtar deme.
-İyi demem o vakit. Zaten biliyomuşun baksana.
-Tabi ya, neden şimdiye kadar anlamadım ki
Demek muhtarın kardeşisin.
-Hoca, bırak benim şecereyi de, söyle bakalım müfettişlere her bi şeyi iyice anlattın mı?
-Ne bileyim, hemen hemen anlattım işte.
-Nasıl yani anlatmadığın da kaldı mı?
-Mümtaz, sende mi sorguya çekiyosun?
-Çekiyorum desem nolcak!
Sen de hele, her bi şeyi anlattın mı, anlatmadın mı!
-Abi dövseydin!
-İyice cevap vermezsen onu da düşünürüz.
-Mümtaz anlattım dedim ya işte. Nerdeyse hepsini anlattım.
-Haa, nerdeyse, demek az buçuk eksiğin var. De bakim onlar neymiş ?
-Mümtaz, seni anlamıyorum biliyo musun?
-Niye ki?
-Ya bana yardım mı ediyosun, ağzımdan laf mı alıyosun belli değil.
-Şimdi sen benim ne ettiğimi anlamıyo musun?
- Yani
Mümtaz, yoksa sen karşı tarafın ajanı mısın ha, ne dersin...
-Hoca git işine! Ne ajanı, ne diyon sen?
-Kızma abi hemen. Kafam bozuk sana takılıyorum işte.
-Git kendine başka eğlence bul Levent hoca
Şimdi onu bunu boş ver de, ne var ne yok anlat hele.
-Olmaz Mümtaz. Bunu kimseye anlatmayacağıma söz verdim, kusura bakma.
-Söylemiyecen mi?
-Dedim ya Mümtaz söz verdim. Ama zamanı gelsin, o zaman her şeyi tek tek anlatırım.
-İnat ediyon hoca... Müfettişler hala köyde, Kamil, Hasan, Salih desen hepsi peşinde. Başına bi hal gelecek, benden söylemesi. Dediydi dersin.
-Durum senin anlattığın taraftan bakınca aslında bayağı bir kötü görünüyor. Ama bi haber bekliyorum. O gelmeden benim de elim kolum bağlı. Yani yapabileceğim bir şey yok.
-Öyle olsun. Ben bi iki gün buralardayım. Bi ihtiyacın olursa haber et, gelirim.
-Sağ olasın.
-İstersen burada kalayım.
-Yok artık. Beni köylünün diline mi düşürüceksin?
-Sen bilirsin, gideyim o vakit.
-Tamam. Beni düşündüğün için sağ ol.
-Seni ne düşünücem, ben çocukları düşünüyorum.
-Hangi çocukları?
-Hangi çocukları mı, talebe talebe. Sana bir şey olursa kaç ay...
-Hıı, şu mesele. Nerden baksan iki ay öğretmensiz kalırlar değil mi Mümtaz.
-He ya. Yazık günah bebelere.
- Mümtaz, senin yüzünden ölüp gidicem şuracıkta, sen hala bebeler nolucak diyosun. Bana bişey olsa hiç vicdanın sızlamayacak mı
-De git hoca sende, cahil buldun beni eğleniyon.
-Estağfurullah olur mu hiç? Kusuruma bakma. Benimkisi can sıkıntısı. Yoksa biliyorum beni sevdiğini.
-Tövbe de hoca. Benim kimseyi sevdiğim yok. Aha o bebeler olmasa,
-Valla sen varken benim düşmana ihtiyacım yok Mümtaz. Napalım canın sağ olsun.
-Hadi hoca hadi, kal sağlıcakla.
-Güle güle.
-Levent hoca!
-Efendim,
-Dikkatli ol... Ters bişeyden şüphelendin miydi hemen haber et.
-Tamam tamam ederim.
-Kapını da iyi kilitle.
-Bu kapıyı mı
Tamam... Tamam bakma öyle kilitlerim.
Mümtazın ardından Levent gülümsedi:
-Sahiden merak ediyo adamcağız. İyi de bu kapının kilidi yok ki. Söylesem endişelenir. Ama haklı. Yarın bu işle ilgileneyim. Hoş adamların niyeti beni bulmaksa kilitten ne olacak. Uğraştırmaya değmez.
Ha bir dakika önce, ha iki dakika sonra...
Tak! Tak! Tak!
-Hay aksi, galiba Mümtaz geri döndü. Kesin, kapının kilidini hatırladı.
Şimdi kurtul elinden kurtulabilirsen. Geldim!
-Merhaba Levent.
-Sevda
.
36. Bölüm Sonu...