Hikaye Türündeki Yazılarımız.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 23 Şub 2012 01:05:04
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kardia öğretmenim. Ben günde 3-4 defa girip bakıyorum bir şey paylaştınız mı diye. Sürekli yazıpta sizi rahatsız etmek istemiyorum. Merakla bekliyorum müfettiş Levent'e ne yaptı diye haberiniz olsun ;)

Estağfurullah ESRAY öğretmenim, rahatsızlık ne demek. :o Lütfen böyle düşünmeyin. İstediğiniz kadar yazabilirsiniz.  :D Sahiden arayı fazla açmışım, kusura bakmayın. Sevgilerimle...

* ARKASI YARIN * -16. Bölüm-

Az sonra müfettiş önde ben arkada, müfettişler için ayrılan odaya doğru yürüyorduk. Odaya girdiğimizde içimdeki sıkıntı katlamaya başlamıştı.  :-\
 
-Geç bakalım delikanlı, otur şuraya.

Dediği yere oturdum. Serkan kapının önüne kadar gelmiş, aralıklarla geçerek beni görmeye çalışıyordu. Yazıkki benim gördüğümü müfettişte görmüştü.

-Arkadaşın galiba, onu da çağır.
-Hayır hocam, tanımıyorum. Biz sadece dışarıda karşılaşmıştık.

Elimle Serkan’a uzaklaşmasını işaret ediyordum. Şşşt çekil ordan! Hadi çekil!

............................. ..

Müfettiş toplantıda anlattığı kâğıtları tekrar incelerken bir yandan da bana ne söyleyeceğini toparlar gibiydi. Arkasına doğru yaslandı:

-Öğretmenim adınız neydi?

Kendi ayağımla gidip kendimi ihbar ediyor gibiydim.  :-\

-Adım Arda Levent Kurtoğlu hocam.

-Güzeeel. Demek solunum konusunu dokunsal öğrencilere nasıl anlatılacağını merak ediyorsun. Üstelik bunu da uygulamalı olarak anlatmamı istiyorsun öyle mi?

Müfettişin sinirli olduğu bu ağır ağır konuşmasından gayet net anlaşılabiliyordu.

-Ne desem bilmem ki....
-Öğrenmek istemiyor musun?
-Hocam, emin değilim…
......................

Müfettiş yavaş yavaş ayağa kalktı. Masasının arka tarafından benim olduğum tarafa geçerken bir taraftan da konuşuyordu:

-Öğretmenim, solunum ağız ve burun yoluyla alınan havanın....

Müfettiş benim olduğum tarafa yaklaştıkça boğazımda bir kuruluk hissediyordum. Yaklaştı yaklaştı artık tamamen oturduğum sandalyenin arkasından konuşmasına devam ediyordu:

-Önce yutak, sonra soluk borusuna ilerlemesi....

En iyisi ayağa kalkmak, böylece tepemde neler yaptığını görebilirim diye düşündüm. Tam ayağa kalkıyordum ki omzumdan bastırıp geri oturttu...

Galiba kalbim durdu....

-Öğretmenim burası önemli. Çocuğun anlaması için bu durumu hissetmesi lazım. Bunu da şöyle gösteriyoruz:

Hih! Şimdi gırtlağıma sarılıp, hiç olmazsa hırpalayacak. Belki de Serkan'ı dinlemeliydim. Adam müfettiş, napıyosun kardeşim, diyecek halim yok ya...  :-\


Elimde olmadan derin derin nefes almaya başlamıştım.

Sonra ses birden kesildi.
............................. ..

Sanki odada yalnızdım... Yavaşça arkamı döndüm.


                                                     16. Bölüm Sonu...  

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 23 Şub 2012 18:36:14
* ARKASI YARIN * -17. Bölüm-

Odada benden başka kimse yoktu...Tuhaf tuhaf etrafıma bakınıyordum. O sırada bir insan akciğer maketiyle müfettiş içeri girdi. Birden ayağa kalktım. Şaşkınlığım yüzümden okunuyor olmalıydı.

-Öğretmenim, beklettim mi?
-Hocam, siz maketi almaya mı gitmiştiniz? :o
-Siz ne düşünmüştünüz öğretmenim?

Hazır arkama dolaşmışken bir an için boğazımı…Yuh sana Levent yuh!... Adam gırtlağına sarılıp, uygulamalı gösterecek öyle mi? Yok devenin…

-Yani siz zahmet etmeseydiniz, ben bulunduğu yerden alırdım.

-Tamam delikanlı tamam, otur da seninle konuşalım biraz.

Belli ki müfettiş her şeyi anlamıştı. :-\

-Öğretmenim, genelde yeni öğretmenlere bizi pek överek anlatmazlar.
-Yok hocam, estağfurullah.
-Dur kesme sözümü.
-Özür dilerim hocam.
-Kesme sözümü diyorum, gene kesiyorsun. >:(

-Öz. ü..Tamam sustum.

-Ne yapıyorsak, ne anlatıyorsak size yararı olsun diye yapıyor, size yararı olsun diye anlatıyoruz... Eleştiriyorsak daha doğrusunu öğrenin diye eleştiriyoruz. Sizlere öğrencilere nasıl davranmanız gerektiğini öğretmeye çalışıyoruz. Çocuklara yanlış davranmak, geleceklerini olumsuz etkiler. Her hareketinize, her sözünüze dikkat etmeniz gerekir. Örnek verecek olursak, öğrencilerle asla yüksek bir ses tonuyla konuşulmaz, kati suretle bağırılmaz ve asla yıpratıcı eleştiri yapılamaz. Öğrencilere daha kolay ulaşmak için, onların da birer birey olduğu unutulmamalı, anlattıkları sonuna kadar dinlenmelidir.

-Hocam haklısınız ama…

Müfettiş sözünün kesilmesinden son derece rahatsız olmuştu. Eleştirel bir ifadeyle:

-Öğretmenim! ... Ne diyorduk, öğrencileri asla küçük çocuklar şeklinde nitelendirmeyip, onlara ve fikirlerine saygı duyduğunuzu göstermeniz mecburidir. Öncelik insandır.

-Hocam fakat,

-Öğretmenim!... >:( İşte böyle dinlemeyi beceremiyorsunuz! İki lafın birini kesiyorsunuz, saygısızlık yapıyorsunuz sonra eleştirince de hemen alınıyorsunuz canım! Olmaz ki böyle.
-Aman hocam… Hocam çok özür dilerim, inanın saygısızlık yapmak gibi bir niyetim yoktu.
-Bir de olsaydı. Neyse neyse bir daha da bildiğiniz şeyleri sormayın! Çocuk mu kandırıyorsunuz!...
-Estağfurullah hocam.
- Tamam öğretmenim tamam çıkabilirsiniz!
………………………………

Kapıdan epey bi fırçalanmış olarak çıkmıştım. Of! Herhalde etrafıma ışık saçıyorumdur. Yemin ederim tertemiz oldum... O sırada Serkan koşar adımlarla yanıma geldi.

-Ne oldu ha ne oldu, ne dedi?
-Ne bileyim işte, söyledi bir şeyler.
-Ne söyledi?
 
-Kısaca anlattıklarında yerden göğe kadar haklı.
-Ne anlattı ki?
-Çocuklara nasıl davranmamız gerektiğini, önceliğin insan olduğunu falan…
-Eee…
-Ee’si şu. Anlattıkları doğru ama bunları bana uygulamadı. Anlayacağın biraz kızdı, azarladı.
-Hadi ya, o kadar kötü demek.
-Sanırım kendisi de yaptığının farkında değil. En azından isteyerek yapmadığını biliyorum. Bu da işin iyi tarafı.
-Başka…

-Başka, başka bu kadar. Daha ne anlatmamı istiyorsun ki?

-Hepsini anlat işte.

-Yok anlatılacak bir şey... Ben de hatalıydım, bunu mu söyletmeye çalışıyorsun?
-Hakkında işlem falan yapacak mı?
-İşlem mi?… Bilmiyorum… Sanmıyorum… Yapmaz herhalde… Gerçekten bilmiyorum...

-Ah abicim ya, o kadar yapma dedim, dinlemedin. O kadar sorma dedim, sordun. Şimdi arkandan gelir sarı zarfın, açar açar okursun…

-Serkan kes!... Yeter artık! Zarf gelirse senin dediğin gibi açar açar okurum. Daha ne yapmamı istiyorsan söyle yapim! Gidip köprüden mi atlayayım, kendimi arabanın önüne mi atayım? Bu seni rahatlatır mı?

-Yok abi ya, ileri gittim galiba. Sonuçta olan oldu. Sen bana bakma… Yine de yapmasan iyiydi.

-Of be Serkan!

-Belki de bir şey olmaz…

-Serkan, bırak ne olacaksa olsun! Müfettişe seni tanımadığımı söyledim. Adını falan da vermedim. Rahat ol biraz. Hem artık köye dönmemiz lazım yoksa burada kalıcaz. :-\
.....................

Yol, köye ilk gelişimden bile uzun sürmüştü. :-\

-Levent, senin köye geldik, ben buradan devam edeyim. Malum yarın okul var. İyisin değil mi?

-İyiyim, sağ ol. Sen işine bak kardeşim. Görüşürüz.
.......................
Serkan’dan ayrılıp eve doğru yürümeye başladım. Hava kararmak üzereydi. Boş araziden geçmek zorunda kalmıştım ama neyse ki kimseyle karşılaşmadan eve dönebilmiştim. Öylesine yorgundum ki, üzerimden tır geçmiş gibiydi...

Bu öğretmenlik mesleği yapılacak gibi değil, bana göre değil... Ya sabır!

                                              17. Bölüm Sonu... :-\

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 26 Şub 2012 00:12:14
* ARKASI YARIN * -18. Bölüm-

Sabah erkenden uyandım. Aslında pek de rahat uyumamıştım. Kahvaltı yapmaya ne iştahım ne de zamanım vardı. Okulun bahçesine gelmeye başlayan çocuklar görüyordum.

Az sonra bahçeye çıktım. Dün yaşadıklarımdan sonra öğretmenlikle ilgili kanaatlerim daha da güçlenmişti. Allah bu işi yapanlara sabır versin ama ben bulduğum ilk fırsatta dönmemek üzere bırakıcam, bırakmalıyım. ???
...................

-Günaydın öğretmenim.
-Günaydın Ali.
-Günaaaaydın öğretmeniiiim.
-Günaydın Sedanur. Ama o kadar uzatmamalısın. Sadece günaydın öğretmenim demelisin. Tamam mı?
-Tamam öğretmeniiiim.
-Olucak olucak. Yarın biraz daha kısaltıyoruz, anlaştık mı? :D
-Anlaştık öğretmeniim.
-Öğretmenim günaydın.
-Günaydın Yusuf, bu ne yakışıklılık böyle?
-Öğretmenim, Yusuf saçını sizin gibi taramış.
-Ama benden yakışıklı olmuş. Yusuf, var mı öyle öğretmenini geçmek, ayıp olmuyor mu?... Bak bir de gülüyor afacan. :) Hadi koşun bakalım sıra oluyoruz.
-Tamam öğretmenim... Öğretmenim,
-Efendim Yusuf.
-İyi ki geldiniz öğretmenim.

Yüzümde gülümsemeye karışan bir acı hissediyordum... Derse girdikten sonra düşüncelerimi dağıtmaya ve derse konsantre olmaya çalıştım.

-Çocuklar yoklama yapalım. Gelmeyen var mı başkan?
-Öğretmenim Ceren’le Mehmet gelmedi.
-Mehmet mi?.. Çocuklar bu arkadaşlarınızın neden gelmediğini bilen var mı?
-Öğretmenim Ceren hasta olmuş.
-Öyle mi? Peki Mehmet?
-Öğretmenim, ben Mehmet ’in evini biliyorum.
-Eeee. Neden gelmemiş Mehmet?
-Neden gelmediğini bilmiyorum ki.

Bu sözle birlikte bütün sınıf gülmeye başladı.

-Çocuklar çocuklar gülmeyin lütfen. Peki bilen var mı?
-Öğretmenim, Mehmet daha gelmicekmiş.
-Neden?
-Bilmiyorum öğretmenim. Annesi öyle dedi. Artık okula göndermicekmiş.

Hay aksi...Bir bu eksikti.

-Peki çocuklar, anlaşıldı. Bu konuyu daha sonra hallederiz. Hadi dersimize başlayalım. Dördüncü ve beşinci sınıftaki arkadaşlarım Fen ve Teknoloji kitaplarımızı açıyoruz. Konumuz: Canlılar Dünyasını Gezelim Tanıyalım. Bu bölümdeki anahtar kelimeleri ve anlamlarını bularak hazırlık çalışmalarımızı yapıyoruz. Tabi siz bunu yaparken biz çıt bile duymuyoruz. Anlaşıldı mı arkadaşlar?
-Evet öğretmeniiim.
-Güzel. Diğer fen dersimizde birlikte yaptıklarımızı değerlendirip, sorularını çözücez. İki ve üçüncü sınıf öğrencileri için söylüyorum. Ders Hayat Bilgisi. Konu Duygular Nasıl Değişir? Çalışma kitabınızda bu konuyla ilgili boyama çalışması var. Şimdi onu bulmanızı ve sessizce boyayarak, doğru ifadeleri işaretlemenizi istiyorum. Anlaşıldı mı?
-Evet öğretmeniiiim.
-Tabi siz bunu yaparken,
-Siz çıt bile duymayacaksınııız…
-Eveeet… Aslında ben de tam onu diyecektim. :) Durum anlaşıldığına göre birinci sınıftaki kocaman arkadaşlarımla dersimize başlayabiliriz. Nerde kalmıştık?

O sırada ön sırada oturan afacanlardan biri ayağa kalktı:

-Öğletmenim, ‘ç’ sesini öğyeniyoduk.
-Hımm,  bana ‘araba’ der misin?
-Alaba.
-Adını söyler misin?
-Yafet.
-Demek Rafet, peki oturabilirsin Rafet... Öyleyse ‘ç’ sesini biraz daha tanıyalım mı?
-Tanıyalııım!
-O zaman güzel bir hikâye ile başlayalım: Bir gün bizim bu ‘ç’ sesi alfabede öylece beklemekten sıkılıp, kimseye haber vermeden yuvarlağını, noktasını toplayıp sessizce hece kitabından ayrılmış. Sabah uyanan harfler ‘ç’ sesini göremeyince...
............................. .....

Altı dersten sonra hala ayakta durabilir miyim bilmiyordum... Daha şimdiden çok yorulmuştum. :-\

……………

Zırrrrrr!

                                                      
                                                            18. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı pelinsude

  • Aktif Üye
  • **
  • 16
  • 60
  • 16
  • 60
# 27 Şub 2012 14:00:33
Kardia öğretmenim emeğinize sağlık çok beğendim üç günde bütün hikayelerinizi okudum.Hele ilk hikayeniz kah kahalar attım.Yalnız Levent Zülali seviyo galiba neyse devamın'ı dört gözle bekliyorum.

Çevrimdışı ESRAY78

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 154
  • 399
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 154
  • 399
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 27 Şub 2012 15:52:19
Kardia öğretmenim Levent hoca galiba öğretmenliği sizin sayenizde bırakamayacak.

Çevrimdışı ESRAY78

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 154
  • 399
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 154
  • 399
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2012 15:04:13
Kardia öğretmenim görünmüyorsunuz yine

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 01 Mar 2012 15:16:52
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kardia öğretmenim emeğinize sağlık çok beğendim üç günde bütün hikayelerinizi okudum.Hele ilk hikayeniz kah kahalar attım.Yalnız Levent Zülali seviyo galiba neyse devamın'ı dört gözle bekliyorum.

Çok teşekkür ederim pelinsude öğretmenim. Ciddi Aşk'ı yazarken ben de çok gülmüştüm. İnşallah Arkası Yarını da beğenerek okursunuz. Sevgilerimle...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 01 Mar 2012 15:59:00
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kardia öğretmenim Levent hoca galiba öğretmenliği sizin sayenizde bırakamayacak.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kardia öğretmenim görünmüyorsunuz yine

ESRAY öğretmenim, tam da Esray hocam buralarda mı acaba diye düşünüyordum ki, yeni mesajınızı gördüm. Kalp kalbe karşı dedikleri bu olsa gerek. :D Çok teşekkür ederim.
 
Sevgilerimle...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 03 Mar 2012 00:19:53
* ARKASI YARIN * -19. Bölüm-

Çalan zille çocuklar evlerine dağılırken ben de okulun bahçesine doğru yürüdüm. O sırada bahçenin köşesinde bir ağacın dibinde bekleyen genç bir kadın dikkatimi çekti. Belli ki çocuğunun durumunu sormak isteyen velilerden biriydi. İnşallah adını bildiğim öğrencilerden birini sorar. Yanına doğru yaklaştım:

-Hoş geldiniz.

-Hoş bulduk öğretmen bey. Ben Memet’in annesiyim. İznin olursa çocuğu daha okula göndermiyecem.

-Öyle mi?...Neden?

-Öğretmen bey, belki duymuşundur, bu köyde bi Hasan, bir de kardeşleri vardır. Bizim oğlanın da yolunu keser dururlar. Bi kötülük edecekler diye sabahtan akşama yüreğim ağzımda gezerim. Hele bi izin verirsen çocuk gelmesin. Hem senin de başın derde kalmasın öğretmen bey, nolursun…
 
-Anladım... Peki çocuğun eğitimi ne olacak?

-Öğretmen bey, bilirim haklısın. Ama çocuğa bir şey yaparlarsa ben ne yaparım? Babası mapusta. Hayırlısıyla mapustan bi çıksın, o vakit kendi getirir götürür.

-Mehmet'i siz getirip, götürseniz olmaz mı?

-Olmaz olur mu öğretmen bey, olmasına olur da; okuldayken, sınıftayken, tenefüsteyken her yerdeyken ne olacağı belli olmaz ki...

Bu iş benim boyumu çoktan aşmıştı.

-Sizi anlıyorum ama böyle bir izni vermeye yetkim yok.

Kadıncağız suspus olmuş, çaresizce başını öne eğmişti. :-\ Yazık, çok yazık...
 
-Ama size söz veriyorum( verme!!!…), Mehmet okulda olduğu sürece onu korumak için elimden geleni yapacağım.

Kadın birden eğilip, ağlayarak elime sarıldı:

-Allah razı olsun öğretmen bey. Memet dediydi zaten. Öğretmenim bir şey olmasına izin vermez dediydi. Demek bundanmış. Sağ olasın, sağ olasın. Allah razı olsun.

-Aman hanımefendi napıyosunuz. Lütfen ağlamayın, kalkın lütfen. Çok rica ediyorum… Neyse… Bakın, ben muhtarla konuşup, çocuğun polis ya da jandarma tarafından korunup korunamayacağını araştırırım.

-Sağ ol, sağ ol öğretmen bey…Çok sağ ol.

-Rica ederim.

.....................

Başımı belaya sokmak konusunda büyük bir ustalığa sahip olduğumu, mütevazilik yapmadan söyleyebilirdim. Zavallı kadını gönderdikten sonra, bahçede hiç öğrenci kalmayana dek bekleyip eve girdim. Kendimi salonun başındaki çekyatın üzerine usulca bıraktım.

Aldın mı başına belayı, geceleri rahat uyuyabilecek misin bakıcaz artık… Sen polis misin, mafya mı?... Ne sanıyorsun kendini?... Sana ne!.. Bittik oğlum biz…Gözlerimi kapattım... Hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordum… Ama nafile…O sırada:

Tak tak tak! Tak tak tak!

N’oluyo! Kim geldi ki şimdi…

Tak tak tak! Tak tak tak!

Umarım bu davetsiz misafir korktuğum kişi değildir.

-Kim o?
-Hocam açar mısınız?
-Hocam mı…
Hafifçe sendeleyen adımlarla gidip kapıyı açtım.

-Aaaa! Eşyalarım eşyalarım gelmiş! Canım annem ya, bi kamyonet dolusu eşya.

-Hocam bunları ne yapalım?

-Yavuz, nasıl geldi bu eşyalar?

-Köyün öğretmeninin eşyalarını getirdik deyince aldım getirdim arkadaşları.

-Sağ olasın Yavuz. Valla çok makbule geçti. Ben de oyalanacak bir şeyler arıyordum. Hem biraz sohbet ederiz.

-O zaman ben size bi çay yapayım hocam.

-Benim evimde sen mi bana çay yapacaksın, olmaz öyle şey. Sen geç otur, arkadaşlar eşyaları indirince sana kendi elimle bi çay yapıcam. Ama sonra birlikte yerleştiririz tamam mı?

-Tamam hocam, sen nasıl istersen.
…………………………………………………………
Sonunda bütün eşyalarımı yerleştirip evimi, kendime ait çizgiler taşıyan şekle sokmayı başarmıştım. Gitarımı da başucuma koyduktan sonra işimiz bitmişti. :D

-Yavuz sağ olasın. Sen olmasan bu kadar kolay halledemezdim.
-Hocam, sözünü etmeye değmez.
-Sağ ol... Yavuz, kaç yaşındasın sen?
-On yedi.
-En sevdiğim yaşımdı. Tekrar on yedi yaşımda olmak isterdim doğrusu.
-Hocam seni duyanda yaşlı başlı adamsın sanır.
-Ha ha, haklısın. Ama bu köye geleli yaşlandım galiba. Böyle konuşmaları babamdan duyardım ben. Şimdi bu söylediklerimi duysa... :D

-Ne zaman Zülal Ablam okuldan tatile gelse, O da aynı şeyleri söyler durur.

-Zülal okula mı gidiyor?

-Hı hı. Bu sene ikinci sınıfta. Nasipse iki sene sonra öğretmen olacak.

-Öğretmen mi?...Öğretmen mi oluyor?... Bilmiyordum. Peki neden evde? Okulda olması gerekmez mi?

-Ooo, iki güne kalmaz gider. Vizeler bitti diye gelmişti.

-Öyle ya... Vizelerden sonra bir tatil... Ne güzel...

-Zülal ablam bi tanedir.

-Öyle.

-Ney hocam?
............................. ..


                                            19. Bölüm Sonu... :-\

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 04 Mar 2012 00:12:37
* ARKASI YARIN * -20. Bölüm-

-Şeey, yani öyle boş boş durmayalım, birer çay daha içelim diyordum.
-Haaa.... Ben de ne anladım.
-Ne anladın?  
-Ben de... Neyse ya, yanlış anlamışım işte...

Hay dilimi eşek arısı soksun emi!... Şu sözlerimi geri almanın bir yolunu göstersinler her şeye razıyım.   :-\
............................. ....................

-Haaa! Sen yanlış anladııın. Yok be Yavuz, sen bakma bana. Öğretmenliğin verdiği kötü bir alışkanlık. Öğrencilere hı hı demekten, her söylediklerine tabi tabi öyle demekten bazen rastgele konuşuyorum... Sen de, ilahi Yavuz. İki saattir bu çocuk niye böyle dedi diye, düşünüp duruyorum.

-Yok hocam, tabi tabi. Ben anladım zaten.

Yalvarıyorum inanmış ol.
..........................

-Hocam ben artık gideyim.
-Kalsaydın biraz.
-Sağ ol hocam. Yine gelirim ben.
-Tamam, tekrar teşekkür ederim.
-Sözü olmaz hocam. Hadi kal sağlıcakla.
-Güle güle...

Yavuz gittikten sonra kendime kızmaya devam ediyordum. O kadar saçmaladım ki, inşallah inanmıştır.  :-\

.............................

Bi dakika ya... Yani şimdi Zülal üniversitede mi okuyor... Yani, yani bildiğin benim gibi öğretmen mi oluyor... Peki, ben niye bu kadar heyecanlandım... Bu kadar zamandan sonra yoksa yeniden... Yok canım, kafam karıştı herhalde.

......................

Olmaz olmaz, ağır gelir bu bana. Ezilir, altında kalırım... Bu kez bırakmicam kendimi. Üstelik âşık olma fikri bile hırpalanmama neden oluyorken ben hala... Kendini bırakmak yok Levent, anlaşıldı mı?
.........................

Hepsi iyi güzel de...İçinizde bunu kalbime anlatabilecek biri var mı? :-\

Başımdaki onca sıkıntıdan kalbimin haberi yok galiba... Eee şimdi nolucak. Bi taraftan Zülal, bi taraftan korumaya söz verdiğim çocuk… Nasıl koruyacağım ben bu çocuğu…

En iyisi annesine söylediğim gibi önce muhtarla sonra da milli eğitimle görüşeyim… Akşam da oluyor, acaba yarın mı gitsem… Ya yarın bir şey olursa. Allah korusun, küçücük çocuk, ben naparım o zaman. Yok yok, bu durum ihmal kaldıracak gibi değil. Hemen muhtarla görüşmeliyim. Hadi bakalım bu kadar stresin üzerine onca yolu yürü de, aklın başına gelsin Levent!


On dakika sonra köyün yolunu tutmuştum. Hava gitgide kararıyor, tedirginliğim de artıyordu... Aslında bu korkuyu her zaman yaşıyorum ama şimdiye kadar birşey olmadı. Hem o kadar geç sayılmaz. Büyük ihtimalle köpekleri henüz bırakmamışlardır... İki üç dakika sonra bu korkumun bir anlamı olmadığını görücem zaten… Yani…

Nasılda sesleri geliyor… Hızla uzaklaşsam iyi olacak!

............................. ..............

-Hih!... Bu ses de ne?... Bu nefes sesi…

Elimde olmadan ben de derin derin ve sık aralıklarla nefes almaya başlamıştım. Tüm kalbimle yanılmış olmayı dileyerek yavaşça kafamı geriye doğru çevirdim… Allah kahretsin!..

Hır hır hır…

-Bu o köpek!...

Köpek sanki günlerdir bu anı bekliyormuş gibi üzerime atılmaya hazır, gerçek bir katilin gözleriyle bakıyordu...

Yalvarmaya başladığımı hatırlıyorum…

-Yapma ne olur!..Sana ne zararım var!... Sadece geçiyorum!…

Hır hır hır… Hır hır hır...

Hiç kıpırdamıyordum. Köpekle göz göze duruyorduk... Sadece onun hırıltıları ve etraftaki korkunç sessizlik...

-Yapma ne olur!..Yalvarıyorum bırak beni... Biliyorum sana gücüm yetmez... Korkarım bunu sen de biliyorsun...

Biri beni bağlamışçasına olduğum yerde duruyor, bir türlü hareket edemiyordum... Aklımdan şimdiye kadar duyduğum böyle anları anlatan birçok olay geçiyordu ama ne yapılması gerektiği sorusunun cevabı... İşte o yoktu... Yürümek ya da kaçmaya çalışmak doğru muydu, onu da bilmiyordum... Sanırım kaçmaya çalışmam sadece süreci hızlandıracaktı.

-Böyle zamanlarda ne yapılırdı, ne yapılırdı, hatırlayamıyorum… Ölü taklidi miydi yoksa başka bişey mi, yoksa o ayılar için miydi?...

Allah’ım yardım et!

-Yooo!

Galiba düşünecek zaman bitmişti… Hayvan tüm heybetiyle üzerime atlıyordu.

......................

-Ahhh! Yapma lütfen! Lütfen!… Allah kahretsin! Kimse yok mu !!!

......................

Sırt üstü yere düşmüştüm.

.....................

-Kimse yok mu !!! İmdat!... Kahretsin kimse geçmez mi buradan!...

Hayvan olanca ağırlığıyla göğsümün üzerindeydi. Kollarıma ve boğazıma çöküyordu. Kendimi kurtaramıyordum… Sadece yüzümü korumak için başımı sağa sola çevirmeye çalışıyordum...

-Bu kadar güçlü olamazsın… Bu hırlama sesi, kalbim duracak…İmdaaat !!!

Ölü taklidi yapmaya çalışıyordum ama o kadar hızlı nefes alıyordum ki buna kimse inanmazdı. Zaten kalbimin sesi belki bir kilometreden duyuluyordu...

-İmdaaat !!! Kimse yok mu !!! İmdaaat !!!

Son çırpınışlarımı yapıyordum. Ölüyorum.... Böyle mi hem de....

Son bi gayretle kollarımdan birini çekmeye çalıştım ama nafile... İnsan bu şekilde nasıl ölür... Ne kadar acı çeker...Ne kadar sürer...

En son köpeğin dişlerini ve kocaman açtığı ağızını görüyordum... Artık sadece gözlerimi kapattım.

-Allah'ım nasıl olsa ölücem. Canımı alacaksan yalvarıyorum hemen al... Beni parçalayarak öldürmesine izin verme... N'olur...

                                              
                                                            20. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı pelinsude

  • Aktif Üye
  • **
  • 16
  • 60
  • 16
  • 60
# 04 Mar 2012 20:12:59

vah Levent öğretmen vah ne olacak şimdi kim kurtaracak seni?sahibi görse bari seni yazık olacak yoksa sana.acaba diyorum ayımı çıksaydı karşına.Ha hay şaka yaptım  :D

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 06 Mar 2012 00:25:21
* ARKASI YARIN * -21. Bölüm-
............................. .............

Tak! Tak! Tak!
............................. .............

-Hocam yettik!...

Ne dediğini anlamadığım sesler duyuyordum. Duyduklarım hayal mi, gerçek mi anlayamamıştım. Bir anda üzerimde bir hafiflik hissettim... Öldüm mü yoksa...

-Hocam! Hocam iyi misin!!!

Gözlerimi açtım:

-Yavuz...

Yavuz'la birlikte birkaç genç daha etrafımda toplanmıştı.  

-Hocam bir şeyin yok ya!

-Yavuz... Yavuz ben yaşıyorum değil mi...

-Elbette hocam. Çok şükür... Yüzün gözündeki birkaç sıyrığı da saymazsak turp gibisin bile diyebilirim... Hadi kalkın... Ben kalkmanıza yardım edeyim.

Sonra kollarımdan tutup beni yavaşça ayağa kaldırdı.

Şaşkınlığımı henüz üzerimden atamamıştım. Daha yeni yeni olanları anlamaya çalışıyordum.

-Nasıl geldiniz? Kim haber verdi?

-Hocam biz zaten sana geliyorduk. Hasan hocanın yolunu kesecekmiş diye duyduk. Onu haber edelim derken birde baktık köpek seni alaşağı etmiş. Verilmiş sadakan varmış hocam. Bu köpeğin elinden sağ kurtulacak adam tanımıyorum ben.

-Köpek, köpek nerde?

-Biz havaya ateş açınca korkup kaçtı. Ama buluruz. Gelin önce üstünüzü başınızı toparlayalım. Gömleğinizin kolunu da yırtmış. Ufak bi çiziğiniz de burda var ama önemli bişey değil.

Yavuz'un dediği ufak çiziğe doğru göz ucuyla baktım.

-Allah kahretsin... Yavuz nerden baksan sekiz on santimlik yara var orda.

-Olsun hocam, sen o kadarla kurtuldun ya çok şükür... Şimdi gideriz sağlık ocağına dikerler.

-Dikerler mi... :-\

Birilerinin vücuduma iğne batırması fikri tüylerimi diken diken etmişti.

-Yavuz, aslında o kadar da abartılacak bir yara sayılmaz. Muhtemelen kendi kendine kapanacaktır. En iyisi bırakalım böyle kalsın.

-Olmaz hocam. Yoksa orda kocaman bir iz kalır. Hem Sevda doktorun eli çok hafiftir. Haberin bile olmadan dikiverir yarayı.

Ya hala diker diyo... Elbise söküğü mü bu...Tabi sana batırmayacaklar o kocaman iğneyi... İçime bişeyler oluyo. O kadar köpeğin altında ölümle burun buruna bayılmadım, şimdi doktorun yanında küt diye bayılıcam. Ama...

-Bi dakka bi dakka, doktorun adı ne?

-Sevda doktor.

-Yok artık, bi de bayan mı? Hayatta olmaz. Hadi Yavuz hoşça kal. Ben bi eve kadar geçeyim.

-Hocam şaka mı yapıyosun?

-Ne! Oradan bakınca şaka yapıyormuş gibi mi görünüyorum...

-Hayır da... Hocam olmaz. Bak yara hala kanıyo. Maazallah mikrop falan kapar. Hem söylemiş gibi olmayayım ama daha sizi ne bekliyor bi bilseniz ooo!!!...

-Ne bekliyormuş?
-Şey işte.
-Ney?
-Hocam, e köpek ısırdı, çizdi, yaraladı.
-Yani,
-Hocam aşı olmak lazım.
-Hayır hayır, olmaz. Sapasağlam köpekti o. Aşıya falan gerek yok.  :-\
-Hocam yoksa?
-Yoksa ne!
-Yoksa siz korkuyo musunuz?..
-Kim... Ben mi... Yok canım neden korkayım ama gerek yok.  :'(
-Tabi tabi. Öyledir de gene de bir baktırmak lazım. En iyisi önce bize gidelim, bir de babam görsün. Ondan sonra da olmazsa sağlık ocağına gideriz.

-Sağlık ocağı bu saatte açık mıdır?

-Yok hocam nerdeee, çoktan kapanmıştır.

-Oh… Çok şükür…

-Ama Sevda Hanım sağlık ocağının lojmanında kalıyor. Bizi kırmaz açar ocağı.

Tamam be tamam!… Pes! Pes! Pes!... Gidicez artık. O koca koca iğneler, hem de iplikli. Zaten doktor da bayanmış. Büsbütün rezil olucam. :-\

Az sonra muhtarın evinin önündeydik.

Tak! Tak! Tak!

-Yavuz yavaş ol biraz, herkesi korkutacaksın.
-Yok hocam, onlar alışkın. Ben hep böyle çalarım.
-Desene herkes yüreği ağzında geziyor.

O sırada kapı yavaşça açıldı… Açılmasıyla birliktede, kendime verdiğim bütün sözlere rağmen içimi anlatılmaz bir heyecan sardı... Kapıda tüm güzelliğiyle Zülâl duruyordu.

-Levent Hocam! Hocam ne oldu size!

Bi taraftan da içeri sesleniyordu:

-Baba! Babacığım koş! Levent öğretmene bir şey olmuş.

O kadar telaşlıydı ki araya girip bir şey söylemek çok zordu:

-Zülâl, korkma lütfen… Ben iyiyim, bir şeyim yok.

-Ama ama siz, yaranız kanıyor!

-Önemli bir şey değil gerçekten… Lütfen korkma…

Bu sözlerimden sonra başını kaldırıp yüzüme baktı. Gözlerindeki o telaş... O sırada ev halkının koşarak gelme seslerini duyuyordum. Ardından bir sürü şaşkınlık ve acıma sözleri, tembihler, koşuşturma veeeee……

-Hocam, Sevda Hanıma haber verdik. Sağlık ocağını açıyo şimdi. Siz hastayı getirin dedi.
-Aman ne iyi yapmışsın... Bakın buna hiç gerek yok… Gerçekten önemli bir şey değil. Muhtar bari sen anla…
-Hadi hoca hadi. Bırakta ne kadar önemli olup olmadığına doktor hanım karar versin.
Birden sağ koluma muhtar, sol koluma Yavuz giriverdi. Muhtarın hanımından yardım istesem diye düşünürken neredeyse kapıdan çıkmak üzereydik. Son bir ümit:
-Teyzeciğim bari sen yardım et…

-Çocuğum olur mu hiç… Hadi gidinde neymiş bakalım.
............................. .......

Az sonra sağlık ocağındaydık. İçeriden doktorun sesi geliyordu:

-Hemşire hanım, hastaya bir sakinleştirici yapar mısınız? Ben hemen geliyorum:

Allah kahretsin ya!...

-Geçmiş olsun hocam. Ben Nesrin hemşire. İzin verirseniz şu yaranızı temizleyip, bi sakinleştirici yapıcam.

-Hemşire hanım sakinleştiriciye gerek olduğunu sanmıyorum. Sadece pansuman yapmanız yeterli.

-Anlaşılan hastamız biraz gergin. Yavuzcuğum biraz yardım eder misin?

-Bi dakika lütfen, ne yardımı, iğneyi zorla mı yapıcaksınız? Yavuz bırak beni Allah aşkına.

Ben çırpınırken içeriye giren doktorun sesinini duyuyordum!...

-Nesrin Hanım bi sorun mu var?...

..................

-Sevda !!!  

                                                   21. Bölüm Sonu...            

Çevrimdışı hileli994

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.477
  • 5.251
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.477
  • 5.251
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 Mar 2012 12:06:51
Kardia öğretmenim Arkası Yarını okuyorum.Buraya yazdığınız hikayeleri eğitimhane sitesine girdiğiniz sırada mı yazıyorsunuz?Yoksa daha önce yazıp burayamı  kopyalıyor musunuz?

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.127
  • 3.437
  • 16.127
# 08 Mar 2012 00:08:14
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kardia öğretmenim Arkası Yarını okuyorum.Buraya yazdığınız hikayeleri eğitimhane sitesine girdiğiniz sırada mı yazıyorsunuz?Yoksa daha önce yazıp burayamı  kopyalıyor musunuz?

Hileli öğretmenim, yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Yazılarımdan ‘Ciddi Aşk ve ‘Arkası Yarın’ ı daha önce yazıp tamamlamıştım. Yani siteye girdiğim andan başlayarak yazmıyorum ama insanın kendine ettiğini başkası etmezmiş misali yazılarımı önceden tamamlamış olmama rağmen buraya eklerken üzerinde o kadar fazla düzenleme ve değişiklik yapıyorum ki, yeni baştan yazıyorum diyebilirim. Bu da çoğu zaman oldukça uzun zamanımı alıyor. Bilge üye olarak yaptığım değişiklikleri görebiliyor musunuz bilmiyorum ama ben bile ön izlemeler hariç kaç kez değişiklik ve düzenleme yaptığım hakkında fikir sahibi değilim. :D Yine de hatalarım oluyor. :-\

Bunun için de okuyup emek veren tüm arkadaşlarımdan özür diliyorum.
 
Umarım beğenerek okuyorsunuzdur. İlginiz için tekrar teşekkür ederim.

Selamlar, saygılar hocam.

Çevrimdışı pelinsude

  • Aktif Üye
  • **
  • 16
  • 60
  • 16
  • 60
# 08 Mar 2012 14:10:32
Hayır öğretmenim özür dilemene gerek yok şahsen ben çok beğenerek okuyorum hikayenizin devanı bekliyorum.Kardia öğretmenim inşaalah başka hikayelerizde vardır.Kaleminiz hiç tükenmesin sevgiyle kalın.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK