* ARKASI YARIN * -21. Bölüm- .............................
.............
Tak! Tak! Tak!
.............................
.............
-Hocam yettik!...
Ne dediğini anlamadığım sesler duyuyordum. Duyduklarım hayal mi, gerçek mi anlayamamıştım. Bir anda üzerimde bir hafiflik hissettim... Öldüm mü yoksa...
-Hocam! Hocam iyi misin!!!
Gözlerimi açtım:
-Yavuz...
Yavuz'la birlikte birkaç genç daha etrafımda toplanmıştı.
-Hocam bir şeyin yok ya!
-Yavuz... Yavuz ben yaşıyorum değil mi...
-Elbette hocam. Çok şükür... Yüzün gözündeki birkaç sıyrığı da saymazsak turp gibisin bile diyebilirim... Hadi kalkın... Ben kalkmanıza yardım edeyim.
Sonra kollarımdan tutup beni yavaşça ayağa kaldırdı.
Şaşkınlığımı henüz üzerimden atamamıştım. Daha yeni yeni olanları anlamaya çalışıyordum.
-Nasıl geldiniz? Kim haber verdi?
-Hocam biz zaten sana geliyorduk. Hasan hocanın yolunu kesecekmiş diye duyduk. Onu haber edelim derken birde baktık köpek seni alaşağı etmiş. Verilmiş sadakan varmış hocam. Bu köpeğin elinden sağ kurtulacak adam tanımıyorum ben.
-Köpek, köpek nerde?
-Biz havaya ateş açınca korkup kaçtı. Ama buluruz. Gelin önce üstünüzü başınızı toparlayalım. Gömleğinizin kolunu da yırtmış. Ufak bi çiziğiniz de burda var ama önemli bişey değil.
Yavuz'un dediği ufak çiziğe doğru göz ucuyla baktım.
-Allah kahretsin... Yavuz nerden baksan sekiz on santimlik yara var orda.
-Olsun hocam, sen o kadarla kurtuldun ya çok şükür... Şimdi gideriz sağlık ocağına dikerler.
-Dikerler mi...
Birilerinin vücuduma iğne batırması fikri tüylerimi diken diken etmişti.
-Yavuz, aslında o kadar da abartılacak bir yara sayılmaz. Muhtemelen kendi kendine kapanacaktır. En iyisi bırakalım böyle kalsın.
-Olmaz hocam. Yoksa orda kocaman bir iz kalır. Hem Sevda doktorun eli çok hafiftir. Haberin bile olmadan dikiverir yarayı.
Ya hala diker diyo... Elbise söküğü mü bu...Tabi sana batırmayacaklar o kocaman iğneyi... İçime bişeyler oluyo. O kadar köpeğin altında ölümle burun buruna bayılmadım, şimdi doktorun yanında küt diye bayılıcam. Ama...
-Bi dakka bi dakka, doktorun adı ne?
-Sevda doktor.
-Yok artık, bi de bayan mı? Hayatta olmaz. Hadi Yavuz hoşça kal. Ben bi eve kadar geçeyim.
-Hocam şaka mı yapıyosun?
-Ne! Oradan bakınca şaka yapıyormuş gibi mi görünüyorum...
-Hayır da... Hocam olmaz. Bak yara hala kanıyo. Maazallah mikrop falan kapar. Hem söylemiş gibi olmayayım ama daha sizi ne bekliyor bi bilseniz ooo!!!...
-Ne bekliyormuş?
-Şey işte.
-Ney?
-Hocam, e köpek ısırdı, çizdi, yaraladı.
-Yani,
-Hocam aşı olmak lazım.
-Hayır hayır, olmaz. Sapasağlam köpekti o. Aşıya falan gerek yok.
-Hocam yoksa?
-Yoksa ne!
-Yoksa siz korkuyo musunuz?..
-Kim... Ben mi... Yok canım neden korkayım ama gerek yok.
-Tabi tabi. Öyledir de gene de bir baktırmak lazım. En iyisi önce bize gidelim, bir de babam görsün. Ondan sonra da olmazsa sağlık ocağına gideriz.
-Sağlık ocağı bu saatte açık mıdır?
-Yok hocam nerdeee, çoktan kapanmıştır.
-Oh
Çok şükür
-Ama Sevda Hanım sağlık ocağının lojmanında kalıyor. Bizi kırmaz açar ocağı.
Tamam be tamam!
Pes! Pes! Pes!... Gidicez artık. O koca koca iğneler, hem de iplikli. Zaten doktor da bayanmış. Büsbütün rezil olucam.
Az sonra muhtarın evinin önündeydik.
Tak! Tak! Tak!
-Yavuz yavaş ol biraz, herkesi korkutacaksın.
-Yok hocam, onlar alışkın. Ben hep böyle çalarım.
-Desene herkes yüreği ağzında geziyor.
O sırada kapı yavaşça açıldı
Açılmasıyla birliktede, kendime verdiğim bütün sözlere rağmen içimi anlatılmaz bir heyecan sardı... Kapıda tüm güzelliğiyle Zülâl duruyordu.
-Levent Hocam! Hocam ne oldu size!
Bi taraftan da içeri sesleniyordu:
-Baba! Babacığım koş! Levent öğretmene bir şey olmuş.
O kadar telaşlıydı ki araya girip bir şey söylemek çok zordu:
-Zülâl, korkma lütfen
Ben iyiyim, bir şeyim yok.
-Ama ama siz, yaranız kanıyor!
-Önemli bir şey değil gerçekten
Lütfen korkma
Bu sözlerimden sonra başını kaldırıp yüzüme baktı. Gözlerindeki o telaş... O sırada ev halkının koşarak gelme seslerini duyuyordum. Ardından bir sürü şaşkınlık ve acıma sözleri, tembihler, koşuşturma veeeee
-Hocam, Sevda Hanıma haber verdik. Sağlık ocağını açıyo şimdi. Siz hastayı getirin dedi.
-Aman ne iyi yapmışsın... Bakın buna hiç gerek yok
Gerçekten önemli bir şey değil. Muhtar bari sen anla
-Hadi hoca hadi. Bırakta ne kadar önemli olup olmadığına doktor hanım karar versin.
Birden sağ koluma muhtar, sol koluma Yavuz giriverdi. Muhtarın hanımından yardım istesem diye düşünürken neredeyse kapıdan çıkmak üzereydik. Son bir ümit:
-Teyzeciğim bari sen yardım et
-Çocuğum olur mu hiç
Hadi gidinde neymiş bakalım.
.............................
.......
Az sonra sağlık ocağındaydık. İçeriden doktorun sesi geliyordu:
-Hemşire hanım, hastaya bir sakinleştirici yapar mısınız? Ben hemen geliyorum:
Allah kahretsin ya!...
-Geçmiş olsun hocam. Ben Nesrin hemşire. İzin verirseniz şu yaranızı temizleyip, bi sakinleştirici yapıcam.
-Hemşire hanım sakinleştiriciye gerek olduğunu sanmıyorum. Sadece pansuman yapmanız yeterli.
-Anlaşılan hastamız biraz gergin. Yavuzcuğum biraz yardım eder misin?
-Bi dakika lütfen, ne yardımı, iğneyi zorla mı yapıcaksınız? Yavuz bırak beni Allah aşkına.
Ben çırpınırken içeriye giren doktorun sesinini duyuyordum!...
-Nesrin Hanım bi sorun mu var?...
..................
-Sevda !!!
21. Bölüm Sonu...