Hikaye Türündeki Yazılarımız.

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Eyl 2011 00:14:17
Kardia Öğretmenim(hemşerim) tebrikler.Siizi kutlarım,bu çalışmalarınızı kitaplaştırırsınız inşallah.Başarılar dilerim...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 09 Eyl 2011 12:50:00
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kardia Öğretmenim(hemşerim) tebrikler.Siizi kutlarım,bu çalışmalarınızı kitaplaştırırsınız inşallah.Başarılar dilerim...

Çok teşekkür ederim hemşerim. Çok büyük moral oldu sağ olasın. :D Hayırlısı diyelim.   :)

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 11 Eyl 2011 19:21:33
CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 26. Bölüm-

-Bakın bi yanlışlık yapıyosunuz. Kimi arıyorsanız o ben değilim.

-Öyle mi? Nerden biliyosun?

-Biliyorum çünkü kimseyle bi alıp veremediğim yok. :-\  Bırakın gideyim.

-Çok konuşuyosun... >:( Muzo şunun ağzını bantlasana.  >:(

-Hayır! Tamam susuyorum.  :-X
……………………….

Mutlaka bi karışıklık olmalıydı. Nereye gittiğimizi bilmemek sıkıntımı katlıyordu. Üstelik bu aşamadan sonra beni sağ bırakacaklarını sanmıyordum... Zengin bile değilim, benden ne istiyorlar..... Annem... Annem buna dayanamaz...

-Arkadaşlar bakın, ben aradığınız kişi değilim. Sizi ihbar etmeyeceğime söz veriyorum.

-Adın Murat değil mi?

-Evet, maalesef Murat. Ama dünyadaki tek Murat ben miyim? :-\

-Kapat çeneni!  >:(

............................. ..

Neredeyse kırk beş dakikadır yoldaydık. Şehrin çok dışına çıkmıştık. Bir sürü ara yoldan sonra geçen araba sayısı da azalmıştı. Son beş, on dakika içinde bir tane taksi dışında hiç araba görmemiştim...  :o

-Geldik işte... Muzo, arabayı görünmeyecek bi yere çek…Hadi sen de in aşağı!...

İnmeye korkuyordum, istedikleri yere gelmiştik. İçimde garip bi ürperti hissediyordum. Dalga dalga bir serinlik her yanımı sarmıştı, üşüyordum. Sanki bi daha hiç ısınamayacaktım. Adam kolumdan tutup zorla dışarı çıkardı. Anlamsızca etrafıma bakınıyordum ki tabancayı sırtıma dayayıp ileri doğru itmeye başladı. Etrafta ev falan da görünmüyordu. Yoksa burda mı öldüreceklerdi!... Ne kadar sessiz....

Nefes almakta zorlanıyordum...Hiç olmassa nedenini bilseydim... Öldürdükten sonra burda bırakırlarsa, beni hiç kimse bulamazdı...

Adam beni hala sürükler gibi itiyordu. Görünürde hiçbir şey yoktu. Sadece ufak, baraka benzeri bi şey vardı. Herhalde oraya gitmiyorduk zira aynı anda dört beş kişiden fazla insan sığmazdı. Ama yine de o yöne doğru ilerliyorduk... :-\

-Tamam dur ve bana dön!

Yüzümü adama döndüğümde beni vuracağını biliyordum. Allah kahretsin! Neden neden…

-Ellerini kaldır ve bana dön! Hemen!…

Karşıya doğru baktım, her yer açık alandı. Muzo denen adam ortada yoktu. Hızlıca dönsem, adamın elindeki tabancayı almaya çalışsam vurulmadan kurtulabilir miydim... Anlamsız bi düşünceydi ama denemeden bilemezdim… Fakat... Fakat bir anda tüm umutlarım yıkılmıştı çünkü diğer adam tabancasıyla karşıdan geliyordu. Yapılacak bi şey olmalıydı ama...  :-\  Yok yok… Belki de stresten düşünemiyordum ama bu benim çaresizliğimi değiştirmiyordu… :-\


-Ellerini kaldır ve bana dön!  >:(

Yavaşça ellerimi havaya kaldırdım. Bu halim kendimi inanılmaz kötü hissetmeme neden oluyordu. Bir süre öylece durdum. Mademki ölücem hiç olmazsa nedenini bilseydim. Yüzümü adama doğru dönerken,

-Bakın, ben sizi tanımıyorum bile.

-Öyle mi?.... Ama biz seni tanıyoruz Murat Olcay.

 :o

............................. .........................

Sözün bittiği yerdeydim...

-Abi, ellerini bağlayalım mı?

-Gerek yok, patron gelmeden içerde hallederiz. Sen tabancayı indirme yeter.

Patron mu?.. Bi de patronları mı vardı. Allah’ım nereye düşmüştüm böyle.  :o

-Hadi yürü!... Gir içeri!

-Buraya mı giricem?  :o

-Gir diyorum sana!

-Ahh!...Tamam sakin olun! giriyorum işte.

Adam cümlemi bitirmeme izin vermeden beni var gücüyle içeri doğru itmişti.

-Otur şu sandalyeye!

-Bakın tekrar söylüyorum. Hala çok geç sayılmaz. Lütfen bırakın gideyim.

-Murat mısın nesin. Kafamı bozma da otur şu sandalyeye!

-Bakın, sizi gerçekten tanımıyorum. Evet adım Murat Olcay. Ama bu da bi isim benzerliği olabilir.

-Yeteeer!..Kes diyorum!  >:(

Adam çok sinirlenmişti. Tabancasını kafama dayadı. Susmuştum... Adamın gösterdiği tuhaf sandalyeye oturdum ya da daha çok düştüm. Bundan sonrası bir hikâyenin devamı gibiydi. Bende ipler kopmuştu. Sanki olayları bi başkası yaşıyor, bense sadece izliyordum...

Muzo denen adamın adı muhtemelen Muzaffer'di ve her ihtimale karşı beni sürekli hedefte tutuyordu. Bu adamları bu kadar kızdıracak ne yapmış olabilirdim.  ???  

Adam olanca gücüyle beni oturttuğu sandalyeye bağlıyordu. Aslında buna gerek yoktu. Zira artık kendimi çok güçsüz hissediyordum. Doğru dürüst düşünemiyordum. Adam ipleri sıktıkça sıkıyordu… Canım acıyordu…

Pes etmek üzereydim. Üzerime anlamsız bir sakinlik oturmuştu. Artık pek bi şey de düşünmüyordum. Ne olacaksa olacaktı...Hoş adamlara kalsa çoktan ölmüştüm ya belli ki patronlarını bekliyorlardı... :-\

Sonuçta ellerine düşmüştüm ve kime hesap vereceğimin fazla da önemi yoktu. Nasıl olsa her şart altında ölecektim... :-\  Sadece ailemi ve bir kez daha o güzel yüzüne bakmadan yanından ayrıldığım için pişmanlık duyduğum Selin'i düşünüyordum...

Aslında ona söylenecek ne çok sözüm vardı. Hepsi şu an boğazıma dizilmişti. En kötüsü ona bunları asla söyleyemeyecektim. Keşke bir kere ‘seni seviyorum’ deseydim. Ne olurdu sanki. Kızar mıydı, bağırır ya da tokatlar mıydı?

Diyelim ki hepsini yaptı. Ne kaybederdim…  :(


Şimdi bunları asla bilmeyecek ve belki bi süre sonra da beni unutacaktı. Zaten son yaşadıklarımızdan sonra, maalesef onun için herhangi biriydim. En çok bu kanıma dokunuyordu... :-\

-Abi, patron geldi!

-Tamam, sen şunun yanında kal!

...........


Evet, sonunda onların beklediği patron, benim de sonum gelmişti. Sanki donmuştum. Hani kesseler bi damla kanım sahiden akmazdı. Yine de bunu yaşayarak öğrenmek istemiyordum. :o Adam gibi vursunlar işte… :(

İçerde Muzo denen adamla yalnız kalmıştık. Bir şans daha...

-Muzo kardeşim, henüz vakit varken beni serbest bırakamaz mısın?

-Bunu neden yapayım?

-Bak belki kurtulursun, vazgeçersin bu işlerden ha! Polise senin lehinde ifade veririm, yardım ettiğini söylerim, olmaz mı?

-Ha hah ha! Demek polise yardım etti diyeceksin...Ha hah ha...Sen önce kendine yardım et!....Geliyolar, sus!

Dağın ardındaki son ümidimi de tüketmiştim. Az sonra içeriye o adamla şu meşhur patronları girdi. Ama bu adam….

-Sen,..Seni bi yerden tanıyorum!

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 20 Eyl 2011 22:34:30
CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 27. Bölüm-

-Güzeeel. Beni tanımana sevindim. Yoksa seni boşuna kaçırdığımızı düşünecektim.

-Evet…Sen... Sen o bankadaki adamsın. Hani şu mesai arkadaşlarına ihanet eden. >:(

-Sözlerine dikkat et delikanlı!

-Niye? Dikkat etsem öldürmeyecek misin?

-Yoo, seni her şekilde öldürücem ama uslu durur, dediklerimi yaparsan belki şeklini seçmene izin verebilirim çünkü seninle ilgili bazı planlarım var.

-Benimle ilgili mi? Nasıl yani, fidye falan mı isteyeceksiniz? Bakın ben zengin falan değilim. O iş yeri de benim değil. Takip ettiğinize göre bunu da biliyor olmalısınız.
 
-Çok konuşuyosun, kapat çeneni de beni dinle!

-Eğer düşündüğünüz ailemden fidye istemekse, benim annem de babam da öğretmen. Bütün hayatları boyunca biriktirdikleri parayı verseler bile işinize yaramaz…

Aahh!....  :o

Adam çeneme öyle bir indirmişti ki, artık hissetmiyordum. Sadece gömleğime damlayan kanı görebiliyordum.

-Neden bunu yapıyosunuz? Bi işinize yaramam…

Adamlardan biri üzerime doğru yürüyordu ki,

-Dur, fazla hırpalama... Sen de beni iyi dinle kahraman çocuk!....Bizim işimiz patronunla.

-Taner Beyden mi fidye isteyeceksiniz? O zaman size önerim, beni derhal öldürmeniz. Zira Taner Bey benim için kılını bile kıpırdatmaz. Belki teşekkür mektubu bile alırsınız….

Yazık ki bu sözüm biraz daha canımın yanmasına neden olacaktı. :o

Aahhh!.... Tamam tamam susuyorum. Lütfen.  :-\

Adam sanki midem üzerinde antrenman yapıyordu. Sandalyeye bağlı olmasam çoktan iki büklüm olmuştum. Karşıda Muzo denilen adamın bana tuhaf bi şekilde baktığını görüyordum. Duvara yaslanmış dayak yeyişimi izliyordu. Çok eğlenmiyordu ama durumdan şikayetçi de görünmüyordu. Zaten canım yanıyordu ve seyirciye ihtiyacım yoktu. Onun o haliyse son derece sinirlerimi bozuyordu. >:(

Patron dedikleri güvenlikçi tam karşıma geçmiş yarım metre uzağımda, yüzüne bakmamı bekliyor gibiydi. Kafamı kaldırdığımda bağlı olduğum sandalyenin kenarını tuttu:

-O gün bankada işimize engel olmasaydın, bugün bunları yaşamak zorunda kalmazdın ve ben de çok zengin bir adam olurdum. O yüzden şimdi dediklerimi yapacaksın. Yoksa hiç acımam, seni büyük bir keyifle öldürürüm… Anladın mı beni!

..........................

-Benden tam olarak ne istiyorsunuz?

-Hah, şöyle, yola gel. Senden, bize kaybettirdiğin tüm parayı fazlasıyla geri vermeni istiyorum.

-Ama anlamıyorsunuz, ben sadece basit bi çalışanım, yani bahsettiğiniz miktarlarda parayı rüyamda bile görmedim…

Bu sözüm de adamların hiç hoşuna gitmemişti.

-Aaahh!...Lütfen yapmayın.

.......................

-Dur!...Öldüreceksin adamı!... Onunla daha işim bitmedi... Muzo! Çöz şunu! Onun beni anlayacağını biliyorum, değil mi Murat...

Patronunun sözüyle Muzo denen adam bana doğru yaklaştı ve ipleri kesmeye başladı. Sonra da yakamdan tutup ayağa kaldırdı.

Ayakta güçlükle duruyordum, bileklerim çok acımıştı. Bu bi aldatmaca olmalıydı. :-\  Şüpheli gözlerle adamlara bakıyordum. Üçünün tam ortasında duruyordum. Patron dedikleri güvenlikçi önümde ileri geri yürüyordu.

Sonra eliyle itip sandalyeye geri oturttu. Hala bi şey anladığımı söyleyemezdim. En kötüsü bu belirsizlikti. Oturmuş öylece güvenlikçinin ileri geri yürüyüşünü izliyordum ki birden bana doğru eğildi. Omzumdan tutuyordu. Bi şey söyleyecekti ama ne…

-Şimdi sana söyleyeceklerimi yaparsan, belki yaşamana izin verebilirim ve belki bu geceyi annenin kollarında geçirebilirsin.

-Bu nasıl olacak? Ne yapmamı istiyorsunuz?

-Çok basit, çalıştığın şirketin kasasını istiyorum.

-Neee?

-Evet, şirketteki herkesin güvenini kazanmışsın. Şirketin tüm girdilerine ulaşabilirsin. Tüm gelirleri, alınan yüklü miktardaki kredileri ve ne varsa hepsini istiyorum.

-Yani, benden hırsızlık yapmamı mı istiyorsunuz?

-Buna hırsızlık demeyelim de hayatın için önerdiğimiz ücret diyelim. Hem böyle daha şık oldu. Seçim senin. Ya sen de bizimle beraber zengin olursun ya da bu genç yaşta tahtalı köyü boylarsın. Sanırım ne demek istediğimi anladın…

-Yoo, hayır bunu yapamam. Taner Beye de, mesai arkadaşlarıma da bunu yapamam…Hayır, olmaz. Kesinlikle olmaz.

-İyi düşün, biz her şeyi planladık. Kimse senin yaptığını anlamayacak. Hatta şirketteki işine bile devam edeceksin ya da….

-Anlıyorum. Ama bunu yapamam. Öleceğimi bilsem bile yapamam. Onlara ihanet etmicem.

-Yanlış cevaplar veriyorsun. Üç yanlış bir doğruyu götürmesin! Senden şüphelenmeyecekler bile. Eğer bunu yaparsan tüm hayatın kurtulur. Ya da şurada ki adamlarım, gördüğün son kişiler olacak...

Adam bayağı ikna edici konuşuyordu. Yediğim dayağa bakarak sözlerinde oldukça ciddi olduğunu anlayabiliyordum.

-Hayır, bunu yapmicam.

Adam kızmıştı, geriye doğru bağırdı:

-Seni sevmiştim evlat, sağlam çocukmuşsun. Ama her bildiğin doğru insana yaşama şansı vermez. Muzo ben çıkınca işini bitirin.


Patronları çıkınca, beni buraya getiren adam yakamdan tutup ayağa kaldırdı. Dizlerimin bağı çözülmüş gibiydi.

-Hadi Muzo! Bitir de gidelim…Acele et yoksa ben öldürücem. >:(

Muzo, karşımda duruyordu. Dua etmeye çalışıyordum ama aklıma Allah'ım yardım et demekten başka hiçbir şey gelmiyordu. :-\ Sadece adama bakıyordum. Adam uzattıkça uzatıyordu ya da bana öyle geliyordu. Bu bekleyiş tahammül edilir gibi değildi.  

-Yeter artık! Vuracaksan vur be adam!

-Öyle olsun. Buraya kadarmış Murat Bey, oyun bitti…

Tak!  Tak!  Tak!!!!

Çevrimdışı muallim66

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 321
  • 982
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 321
  • 982
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 20 Eyl 2011 22:38:25
hocam ben okumaktan yoruldum, siz yazmaktan yorulmadınız :) yazılarınız çok güzel

Çevrimdışı culle

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.215
  • 13.986
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.215
  • 13.986
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 20 Eyl 2011 22:53:25
Yine heyecan tavan yaptı kardia öğretmenim.

Çevrimdışı muallim66

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 321
  • 982
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 321
  • 982
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 20 Eyl 2011 23:05:32
Ahh.. bu yazma aşkı birazcık bende de olsa keşkee

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 21 Eyl 2011 00:00:12
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
hocam ben okumaktan yoruldum, siz yazmaktan yorulmadınız :) yazılarınız çok güzel

 :D Öyle demeyin hocam, ciddi anlamda yoruldum. Hemen hemen bir buçuk saattir yazıp, çizip düzeltiyorum. :) Buna rağmen hatalarım oluyor. Kusura bakmayın.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Yine heyecan tavan yaptı kardia öğretmenim.

Çok teşekkür ederim culle öğretmenim.  :) Sağ olun. Biraz heyecan olsun dedim ama galiba abarttım biraz.  :D Emek verip okuduğunuz için sizlere ve tüm değerli arkadaşlarıma teşekkür ederim.  :)

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.819
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.819
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 Eyl 2011 22:20:27
Her zaman en heyecanlı yerinde bırakmayı nasıl beceriyorsunuz bir türlü anlıyamıyorum  :).Ellerinize sağlık.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 26 Eyl 2011 16:52:05
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Her zaman en heyecanlı yerinde bırakmayı nasıl beceriyorsunuz bir türlü anlıyamıyorum  :).Ellerinize sağlık.

Çok teşekkür ederim 38Fatma öğretmenim. Çok sağ olun.  :D

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 15 Eki 2011 00:26:32
CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 28. Bölüm-

-Naptın sen!!!... Muzo kardeşim doğru adamı vurduğuna emin misin? :o

………………

Muzo, beni birlikte kaçırdıkları adamı vurmuştu. Nasıl bir hesap peşinde olduğunu anlayamamıştım.  :o Belki de kişisel bi şeydi ama yaşıyordum. Silahını tekrar doğrultup beni vurmaması için ondan kurtulmalıydım. Polislerin, bankada, o zor anlarımda geldikleri gibi  şu anda da gelmelerini tüm kalbimle diliyordum ama,

……………………………

-İçeridekiler ellerinizi kaldırıp dışarı çıkın! Etrafınız sarıldı!!!

Ne!!! Bu kadar mı içten dilemiştim...  :D Bu dağ başında beni nasıl buldular?… :o Şaşkındım, son bir ümitle adamı ikna etmeye çalışıyordum.

-Muzo kardeşim, bak polisler de geldi. Buradan kaçabileceğini sanmıyorum. Hem beni öldürmek de hiç bir işine yaramaz. Bırak çıkayım.  :-\

- Belki de haklısın ama buradan beraber çıkıcaz. Anlaşıldı mı?

Adam o kadar rahattı ki, bu rahatlığı ve kendinden emin tavrı beni tekrar endişelendirmeye başlamıştı. Yoksa rehinecilik mi oynayacaktık. Polisin anonsu yankılanıyordu:

-Etrafınız sarıldı! Her yerde keskin nişancılarımız var! Kimseye bi zarar vermeden dışarı çıkın! Tekrar ediyorum…

Fakat adam sanki kendi arkadaşları gelmiş gibi sağı solu topluyordu. Etrafta, tabanca mermi ne varsa alıyordu. Diğer adam yerde baygındı. Neyin peşindeydi. Beni öldürmek istese kırk defa öldürürdü. Belki de bırakacaktı ama polisler gelince pek şansı kalmamıştı. Bütün bu olanlar iki ya da üç dakika içinde oluyordu…

Birden sarsıldığımı hissettim. Muzo sol kolumdan tutup beni kapıya doğru itmeye başlamıştı. Galiba kendisi için siper yapıyordu. Sinir bozucu olan tarafı keyifli görünmesiydi. Acaba polisler kapıda görür görmez ateş açar mıydı… Sanırım en kötüsü polis kurşunuyla ölmek olurdu.

Kapıyı açtı. Dışarısı hala aydınlıktı ama ben pek bi şey göremiyordum. Sadece bize doğru çevrilmiş onlarca tabanca ve tüfek vardı. İşte başlıyorduk… :-\

Polisler bizi görünce tamamen dışarı çıkana kadar beklediler ama ne olduysa ondan sonra oldu. Bir anda herkes silahını indirdi. Ne var, ne oluyordu? Yoksa adam canlı bomba falan mıydı? Polislerden biri bize doğru koşmaya başladı. İlk gelen polis karşımda duruyordu:

-Geçmiş olsun Murat Bey. İyi misiniz? Hey! Buraya bi ambulans gönderin!

Hala neler olduğunu anlayamamıştım. Bi başka polis daha gelip koluma girdi. Beni yanlarında getirdikleri ambulansın arkasına oturttular. Birkaç doktor ya da hemşire pek algılayamıyordum. Birileri bana dört koldan müdahale ediyordu.

-Ben iyiyim. Bi dakka, neler oluyor? Biri bana neler olduğunu anlatabilir mi?
Ama o sırada Muzo'yu gördüm. Belinde tabancasıyla bana doğru geliyordu.

-Yine mi ya yine mi?  

Bi türlü kâbustan uyanamıyordum. Üstelik ağzımı açıp ‘işte o adam, beni kaçıranlardan biri’ diyemiyordum. Aslında diyordum da sesim çıkmıyordu.…
Tam o sırada birkaç polis memuru görüp rahatladım. Ama onlarda Muzo'nun yanındaydı. Sivil kıyafetli bir polis tam yanıma gelip durdu.

-Murat Bey, tekrar geçmiş olun. Büyük bir tehlike atlattınız. Ama maalesef görevimiz gereği size birkaç soru sormam gerekiyor.

İyi de Muzo yanlarındaydı. Ben şimdi ne diyecektim. İşte bu adam desem, adamda beni oracıkta vursa… O düşüncelerle Muzo'ya bakakalmıştım. Yanıma gelen sivil polis durumu fark etmiş olacak ki:

-Kusura bakmayın Murat Bey, karışıklıktan sizi tanıştırmayı unuttum. Bu bey, polis teşkilatımızdan baş komiser Erdem Güney…

İşte şimdi bayılabilirdim.  :o

-Neee! Bu adam baş komiser mi? Ama ama o da beni kaçıranlardan biri.

Oh be! Nihayet söylemiştim. Muzo bana bakıp gülümsüyordu:

-Üzgünüm Murat Bey, banka soygunundan beri güvenlikçi kılığıyla işe giren soyguncuyu takip ediyorduk. Aralarına ancak bu şekilde sızabildik. 8)

-Ne yani hepsi bir oyun muydu? Ama nasıl, adamların bana yaptıkları onca şeye rağmen kılınızı bile kıpırdatmadınız.

-Bunun için sizden özür dilerim Murat Bey, ama soyguncu uzun zamandır sizi takip ediyor, iş yerinize girip çıkıyordu. Bu nedenle sizin de işin içinde olup olmadığınızı öğrenmemiz gerekiyordu.

Şaşırıp kalmıştım.

-Yani o kadar eziyeti bi şüphe yüzünden mi çektim? >:(

-Buna şüphe değil de tedbir diyelim. :)

-Ha, tedbir olsun diye dayak yedim öyle mi? >:(

Tekrar özür dileriz Murat Bey. Ama bizim işimizde olsanız siz de bunun gerekli olduğunu anlardınız.

Şaşkınlıktan kurtulduğuma sevinemiyordum. Erdem baş komiser yanımdan ayrılırken:

-Beni polise vermediğiniz için teşekkür ederim. Ha hah hah! Kusura bakmayın Murat Bey, siz böyle söylerken, gülmemek için kendimi zor tutmuştum. :D

-Ha ha. Komik tabi. >:(  Ben Azrail’le can pazarlığı yaparken demek siz de gülmemek için uğraştınız. Sizin için üzülmemek ne mümkün... Uygun bi zamanda tekrarlayalım...Cık cık… >:(

Nedir bu çektiğim bilmiyorum ki. Bi taraftan Ahmet abi, bi taraftan Erdem baş komiser öbür yandan Selin… Evet Seliiin.

Hala yaşıyordum ve hala bazı şeyleri yapmak için vaktim vardı. Belki de şimdiye kadar kaybettiğim zamanı telafi etmeliydim…
Belki de belki de her şeyi oluruna bırakmalıydım. Hayat o kadar uzun değildi...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 15 Eki 2011 20:47:51
CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 29. Bölüm-

Ama bi dakka, peki güvenlikçi, o nerde? Yoksa yine mi kaçtı?  :-\

-Hey! Erdem baş komiserim, güvenlikçi yani asıl soyguncu nerde?

Erdem baş komiser bana doğru gelirken eliyle ilerideki polis arabasını işaret ederek:

-Telaşlanmayın Murat Bey, adamı yakaladık. Ben tüm olanları her fırsatta merkeze bildiriyordum. Kulübeden çıktığı anda yakaladılar. Yerimizi de böyle buldular zaten. :)

-Anlıyorum, sağ olun. Demek siz haber veriyordunuz. Tabi ya, yoksa burayı nasıl bulacaklardı ki... :o

Rahatlamıştım. Ama Erdem baş komisere kızmamak elimden gelmiyordu. Adamın gözü önünde o kadar dayak yedim, bana mısın demedi ya…

Neyse öyle ya da böyle bitti işte. :-\

.....................

-Murat Bey, buyrun sizi gideceğiniz yere kadar bırakalım. Ama önce emniyette ifade vermeniz gerekiyor.

-Tamam, sağ olun memur bey.

............................. ..........

Yaklaşık iki saat sonra iş yerimin önündeydim. Şirkete girmeden annemi aramıştım. Canım annemin hiçbir şeyden haberi yoktu. Öyleyse onu korkutmanın da bi anlamı olamazdı. :-*

Nihayet kabus bitmişti. Ama kılık kıyafetim berbattı. Gömleğime beyaz demeye bin şahit gerekirdi. Bu şekilde içeri giremezdim. Şirketin iki bina ötesindeki mağazadan bi şeyler alıp giydim. Kapıda Bekir efendi her zamanki yerindeydi. Sanki buraya yıllar yıllar öncesinde gelmiştim. Sabahla öğleden sonra arasında belki de bir asır yaşamıştım.

Selin'i bir kez daha görebilecek olmak beni heyecanlandırmıştı. Bu an için neredeyse ölümden dönüp gelmiştim.

-Bekir efendi merhaba.

-Merhaba Murat Bey.

-Kolay gelsin Bekir efendi, iyi çalışmalar.

-Murat Bey,

-Efendim Bekir,

-Murat Bey, üzgünüm içeri giremezsiniz.

-Nasıl yani, anlamadım.

-Murat Bey, patronun emriymiş. İçeri girmenize izin veremem.

-Nee! nasıl yani, kovuldum mu?

-Üzgünüm Murat Bey, bu konuda bir bilgim yok. Bana sadece içeri giremeyeceğiniz söylendi.

-Saçmalama Bekir, olur mu öyle şey. Mutlaka bi yanlışlık olmalı, gidip sorucam.

Bekir önüme geçmiş, beni iki eliyle iterek durdurmaya çalışıyordu.

-Lütfen Murat Bey, beni zor kullanmak mecburiyetinde bırakmayın.

-Eeh! Yeter be! Ne yapacaksan yap, zor kullanacaksan kullan. Bana engel olamazsın, çekil önümden!!!

-Murat Bey, lütfen. :-\

-Bekir sana çekil diyorum! Yoksa elimden bi kaza çıkıcak!

Sinir tepeme vurmuştu. Bu işin aslını öğrenmeden, dünya yıkılsa şuradan şuraya gitmeyecektim. Üstelik yaşadığım bunca olaydan sonra Bekir efendi gözümü hiç korkutmuyordu. Hatta bu sinirimin arasında kalırsa sanırım ona yazık olurdu.

-Murat Bey, kendinizi daha zor bi duruma düşürmeden buradan gitmenizi istemek durumundayım.

-Bana bak Bekir, asıl sen kendini daha zor duruma düşürmeden önümden çekil, yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!

İşte o sırada bir ses ortamdaki tüm gerginliği araladı.

-Murat, şey yani Murat Bey, Bekir efendi neler oluyor burada?

Hiç beklemediğim bir anda, bu endişeli haliyle Selin karşımda duruyordu. Bu karşılaşmayla ilgili bin bir düşüncem, bin bir planım vardı. Vardı diyorum çünkü hiçbirini hatırlamıyordum.

-Size soruyorum, neler oluyor burada?

Ben de kelimeler bitmişti. Bekir efendi ellerini omzumdan çekip anlatmaya başladı:

-Selin Hanım, çok üzgünüm ama Murat Beyin içeri girmesine izin veremem.

-Neden?

-Çünkü patronun emri böyle.

Bekir efendi hem bunları söylüyor hem de bir yandan tekrar kolumu tutmaya çalışıyordu. İşte o anda bant koptu. Birden Selin elimden tutup, beni Bekir efendinin yanından çekti. :o

-Saçmalama Bekir efendi, ne yaptığını sanıyorsun sen?

Tam bir kahramandı.

-Bana bak Bekir efendi, kim ne demiş, ne emir vermiş bilmiyorum. Ama bunu öğrenmek Murat'ın da hakkı. Şimdi yukarı çıkıyoruz ve sen yerine gidiyorsun.

-Ama Selin Hanım…

-Tüm sorumluluk bana ait.

-Ama!..

-Bekir efendi!...

-Peki, Selin Hanım. Nasıl isterseniz.

Selin elimi tuttuğundan habersiz hiç durmadan konuşarak beni asansöre doğru çekiyordu. Bu saatten sonra giyotine de götürse fark etmezdi. Sadece çektiği yöne doğru ilerliyordum. Selin hala söyleniyordu.

-Bu nasıl bi uygulama, kesin bir yanlışlık olmalı. Bu konudan neden benim haberim yok… İnanamıyorum. Adam nerdeyse kapıdan kovacak. Hangi yetkiyle bunu yapabiliyor. Akıl alır gibi değil… >:(

Asansördeydik. Hala elimi tutuyordu. Bense hiç konuşmuyordum. Zira o benim yerime de konuşuyordu.

-İnsan bi haber verir değil mi. Nasıl içeri giremezsin derler. Oldu olacak, görüldüğü yerde vurulsun falan da deselerdi.

Kızmak bile çok yakışıyordu. Daha fazla dayanamadım ve tam karşısına geçip durdum. Elimle saçlarına dokunup,

-Kovulduysam en çok neye üzülücem biliyo musun, seni tekrar göremeyeceğime.

dedim. Selin donup kalmıştı.  :o Öylece yüzüme, taa gözlerimin içine bakıyordu. Bi şeyler söylemeye çalıştığını fark ediyordum. Sanırım böyle bi şey beklemiyordu. Bense inanılmaz huzurluydum. Bu yolculuk bitmemeliydi. Bekli de her şeyi itiraf etmenin tam sırasıydı. Her şeyi, her şeyi göze almıştım. Kızsa da, tokatlasa da, bağırıp çağırsa da burdan dönüş yoktu.
 
Elimi asansörün stop düğmesine doğru uzattım…

Çevrimdışı adanalı-01

  • Aktif Üye
  • **
  • 35
  • 15
  • 35
  • 15
# 15 Eki 2011 23:37:04
merakla devamını bekliyorum...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 09 Kas 2011 21:15:35
CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 30. Bölüm-

O da ne. Geç kalmıştım. Asansörün kapısı açılmıştı. İkimiz de şoktaydık. Söyleyeceklerim yarım kalmıştı. Ama en azından ona karşı bir şeyler hissettiğimi artık biliyordu. Şu anda işe gecikmişim, kovulmuşum umrumda bile değildi. Onunla konuşmalıydım. Hem de şimdi. Belki ertelersem bu cesareti bir daha kendimde bulamaya bilirdim. Ani bi kararla asansörün kapısını kapatmak için düğmeye tekrar uzandım. Selin şaşkınlık içinde yüzüme bakıyordu.

-Heyy! Murat!

Aslında benim de Ahmet abinin sesini duyana kadar pek kendimde olduğum söylenemezdi. :-\

...

-Hooop! oğlum nereye gidiyosun? Arkadaşlar bakın aramızda bir kaçak var!

Yakalanmıştık... Mecburen asansörden inip, ofise doğru yöneldik.

............

-Şey, arkadaşlar, Ahmet abi, ne kaçağı, burdayım canım. Bizim patronla görüşecektim de... Yani oraya gidecektim, yani patron nerde diye bakıyordum.. Neyse geldim işte.

-Oğlum iki saattir seni bekliyoruz. Sen hala saçmalıyorsun.

-Beni mi bekliyorsunuz? Neden?
-Ay bir de soruyo musun?
-Neyi?
-Hadi arkadaşlar hadi, bunun anlayacağı yok. O zaman biz de onun anlayacağı dilden konuşuruz. Ne de olsa ölümden döndü genç kahraman....

-Ne! Siz biliyor musunuz? :o

-Bu hala uyanmadı ya!... Oğlum tabiki biliyoruz. İki saattir Bekir seni niye oyalıyor sanıyosun?.

-Bekir mi? Yani bütün bunlar.... Bi dakka, Selin Hanımın aşağıda beni bulması falan, yani hepsini bilerek mi yaptınız?

-Hah, uyandı, günaydın. Tabi bilerek yaptık. Kaçırıldığın haberini önce biz duyduk. Hepimiz çok endişelendik. Polisler hemen buraya geldiler, seninle ilgili bilgi istediler. Çok korkuttun bizi çok. Hatta bi ara Selin.....

-Tamam tamam, uzatmayın artık da pastaları yiyelim.

-Bi dakka, ne oldu Selin'e, yani Selin hanıma?

Ha o mu? Sorma bi ara Selin...

-Tamam Ahmet ya, çocuk ölümden dönmüş, sen hala bişeyler anlatıyorsun. Yorma çocuğu.

-Ama, ama şey.

-Bak, çocukta senden sıkılmış. Murat hadi gel de aramıza sağ salim dönmeni kutlayalım.

Selin'e ne olduğunu bi türlü öğrenememiştim. Etrafımda kalabalık ve karmaşa o kadar fazlaydı ki Onu göremiyordum...Demek yanıma geldiğinde bütün bunları biliyordu...Demek Selin de bana hazırlanan sürprizin bir parçasıydı... Yani ben ona aşkı ilanda bulunmaya çalışırken aslında o bambaşka düşüncelerle yanımdaydı... Ben, ben öyle bir zamanlama hatası yapmıştım ki, kendime yerin dibinde bile yer bulamıyordum. Kafamı kırsam bundan daha iyiydi.
............................. .

-Hepimiz seninle gurur duyduk Murat.
-Sağ ol Metin abi.
-Oğlum, korkmadın mı ya!
-Yooo, hiç korkmadım......Dicem, olmicak..
-Yine de büyük cesaret..
-Evet evet, ben olsam belki pes ederdim.
-Yok canııım, ben olsam, hiç korkmazdım. Adamlara da şöyle temiz bir sopa çekerdim.
-Hadi Ahmet, yeme bizi.
-Yoo, ben ciddiyim, hiç korkmazdım. Nasıl olsa bi gün ölücez yani.
-Korkmam diyosun.
-Tabii.
-Hiç bi şey seni korkutamaz mı yani?
-Biz erkek adamız oğlum, bişeycik olmaz.

Güüüüm!

-Allah!!.. Noluyo?
-Ha ha, korkmayana bak. Ha haahhha.
-Sen yaptın değil mi! Ne bulaşıyosun Metin ya! Sorarım sana bunu.
-Kızma be, şaka yapıyoruz.
-Bu şakanın bi adı var ama, ben demesemde siz anladınız. >:(
-Ooo, haahha haha haha.

-Aman ne komik.... Kızdırmayın beni, bozarım fiyakanızı. >:(

-Ahmet, sen de hiç şakadan anlamıyosun. Şu Murat'a yapmadığını bırakmıyosun, çocuk, ağzını açıp bi kelime bile etmiyo. Sen koca adam, cık cık hiç yakışıyor  mu...

-Tamam be tamam. Eğlenin bakalım. Bi gün siz de benim elime düşersiniz.

Artık olan bitenle bi bağlantım kalmamıştı. Bu durumu toparlayabileceğimi sanmıyordum. Demek demek ben ona aşkımı ilan etmeye çalışırken aslında… Demek o şaşkın ifadesi... Yaşamak istemiyorum.... :-\

-Murat! Murat!, bunda yine bant koptu. Muraaat! Alo, alooo, dünyadan Murat'a! Aloo Ahmet'ten Murat'a, Ahmet'ten Murat'a...Nerdesin?

Nerde olucam, dipteydim ve burdan telefon çekmiyordu...  :-\

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.442
  • 16.156
  • 3.442
  • 16.156
# 11 Kas 2011 23:37:01
CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 31. Bölüm-

-Muraaat!
-Efendim Ahmet abi.
-Gel, patron seni çağırıyo.
-Patron mu?
-Hı hı, gel hadi.

Patronun karşısına çıkacak kadar iyi değildim. Yaşadığım mahcubiyet beni olanca gücüyle eziyordu. Ama bu konudaki fikrimin patronu ilgilendirdiğini sanmıyordum.

-Tamam abi, şimdi gidiyorum.

Eğer patron bu seferde geç kaldığım için beni azarlarsa düşünmeden istifa etmem, benim için her açıdan kurtarıcı olacaktı. Böylece Selin'le bir daha karşılaşmak zorunda da kalmazdım.  :-\
……………

Tık tık!

-Geeel!

-Taner Bey, beni istemişsiniz.

-Ha, evet Murat Bey, geçin oturun şöyle.

Patronun tam karşısında oturuyordum. Aslında bana söyleyeceklerini şimdiden biliyor gibiydim ve kesinlikle umrumda değildi. Şu dakikadan itibaren bir inşaatta işçi olmak ya da başımın üzerinde bir tepsiyle simit satmak bile daha iyi bir iş anlamına gelebilirdi.
Yeter ki....Yeter ki burdan ve özellikle Selin'den uzak olsun. :-\
...
-Murat Bey, sizinle iki yıldır çalışıyoruz.

Eğer Selin bana karşı bir şeyler hissetseydi bunu zaten anlardım. Demek ki, oldukça boş bir çaba sarfetmişim...

-Sizi zaman zaman ...

Ben Selin'in beni Bekir efendinin elinden kurtarmaya çalıştığını düşünürken, o sadece ofisteki arkadaşlara yardım etmeye çalışıyormuş...Ve ben bu kıza neredeyse,

-Ya ne demek neredeyse düpedüz!

-Murat Bey, anlamadım bi şey mi dediniz?

Allah’ım fark etmeden düşüncelerimi sesli söylemiştim.

-Yo, hayır Taner Bey, sizi dinliyordum. Devam edin lütfen.

Hay aksi, saçmaladığım her halimden belli oluyordu.

-Bir takım davranışlarınızı ve son yaşadıklarınızı görüyor ve takdir ediyorum. Bununla birlikte,

Hah, bi bunu dememişti o da oldu. Her zaman annemin anlattığı müfettişler gibi, 'Bununla birlikte okul bahçesinin etrafının dikenli telle çevrilmesi...'de de, olsun bitsin yani.  :-\

-Birkaç gün önce bankada olanlar, son olarakta bugün yaşadıklarınızı gördükten sonra size olan güvenim,

İyiden iyiye sarsıldı. maaşına zam, işine son... vesaire vesaire vs.

-Bir kat daha arttı. Üstelik son dönemdeki başarılı çalışmalarınız ve azminiz ayrıca yabancı firmalarla sağladığınız diyaloglarda ki beceriniz beni bu teklifi yapmam konusunda teşvik etti.

Bi dakika, neler oluyo, Taner Bey bana iyi davranıyo. Ne teklif edecek, ne oldu  ki?
 
-Eveeet, Murat bey, sonuç olarak size şirketimizin genel müdürlüğünü teklif ediyorum. Cevabınız olumlu olursa birlikte daha nice güzel işler başaracağımıza inanıyorum. :)

-Nee! Genel müdürlük mü?

-Elbette…. İsterseniz bi süre düşünebilirsiniz. Ama bu sürenin kısa ve cevabınızın da olumlu olması Karaaslan Holding olarak bizi son derece sevindirecektir. Size ve dürüstlüğünüze duyduğumuz güvenden dolayı teklifimizi geri çevirmemenizi istiyoruz.

-Taner Bey, ne diyeceğimi bilemiyorum. İnanın çok şaşkınım. Ben yani şey, böyle bir teklif beklemiyordum.

-O halde 'evet' deyin.

İyiden iyiye afallamıştım. :o Evet belki de bu hayatımın dönüm noktasıydı. Karaaslan Holdingin genel müdürü, yani ben......

Ama ya Selin, Selin'le aynı yerde kalmak…. Buna dayanabilecek miydim? Aslında burdan uzaklaşmak benim için en iyisi olurdu.

Selin hayatıma öylesine tepeden dalmıştı ki, farkında olmadan bütün hayatımı yönlendiriyordu. İşte o anlardan birini canlı canlı yaşıyordum. Hayatımın teklifini almıştım ama sanırım bunu kabul etmem imkansızdı. Burda daha fazla kalamazdım.

Ne onunla, ne de onsuz bir hayat düşünemiyordum. Aslında buradan giderek ona karşı son kozumu oynamaya çalışıyordum. Evet, itiraf ediyorum. Aslında giderken bile tek amacım onun yanında olmaktı... Ama ya böyle olmazsa....Ya birkaç gün içinde beni unutursa ya bir başkasına aşık olursa.... :o

Şöyle ucu bucağı görünmeyen bir çukurun içine düşmüş gibiydim. Gitsem nasıl olur…….Ya gitmezsem… :-\ O zaman ne olacak, onunla aynı yerde, aynı havayla nefes alırken , ona bu kadar uzak olmak.....

Sanki burada olsam başkasına aşık olamaz mı….Peki bunu kaldırabilir miyim…Yaaa…Buna gücüm yeter mi. Iı... En iyisi gitmek... Kararımı vermiştim. Derin bir nefes aldım. Çukur birden aydınlanıvermişti. Gitmeliydim. Selin de böylece rahat etmeliydi. Ne diye benim yüzümden her gün sıkıntıya girsin ki…’Yine ne saçmalayacak bu adam’ stresinden de kurtulmuş olur. Bu da benim ona yaptığım son iyiliğim….Bu kadar sıkıntı yeter... Kararımı hiç bekletmeden Taner Beye söyleyeyim de bitsin bu işkence… :-\

-Taner Bey,
-Evet, Murat Bey, kararınızı bekliyorum.

Tam o sırada kapı vuruluyordu. Zaten ne zaman kendimi zor bir işe hazırlasam biri çıkıp tüm konsantrasyonumu bozuyordu. Ama bu sefer değil…

Bu kararım tüm hayatımı değiştirecekti. Patron kapıyı vuran kişiyi içeri alıyordu.
 
-Eveeet, işte teklifin asıl mimarı da geldi.

Teklifin asıl mimarı mı...Bu galiba Ahmet abiydi. Sanırım ilk defa benim lehime bir harekette bulunup, patronu bu teklif yapması konusunda ikna etmişti. Biraz patavatsızdı ama beni sevdiğini biliyordum. Zaten bu güne kadar Ahmet abinin gırtlağına sarılmamamın yegane sebebi buydu. Maalesef 'hayır' dediğimi duyunca o da üzülecekti. Hem Ahmet abiyi hem de patronu kırmadan bu işi halletmeliydim.

Yavaşça ayağa kalkıp odanın kapısının olduğu tarafa doğru yönelmiştim ki...Hayır...Olamaz...

-Murat Bey, bu teklifi yapmam konusunda en büyük desteği karşımda gördüğünüz Selin hanım verdi. Kendisine teşekkür ediyorum.

-Selin Hanım mı? Yani bu teklifi yapmanızı Selin Hanım mı önerdi?
-Elbette.

Artık düşünemiyordum. Olaylar içinden çıkamayacağım boyutlara ulaşmıştı. Bir çok şeyin nedeni ve nasıl olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu. Selin bu konuyu ne zaman patrona götürmüştü, ben daha bu sabah kaçırıldığıma göre ne zaman konuşmuşlardı. En kötüsü Selin bu konuşmayı yaparken benim neler saçmalayacağımı bilmiyordu. Belki de teklifini geri çekmeye gelmişti. Yüzüne bakamıyordum. Patron her şeyden habersiz benim cevabımı bekliyordu. Bense Selin'e istediği cevabı verecektim. Onu da kendimi de bu azaptan kurtaracaktım....

Tüm cesaratimi toplayıp Selin'in yüzüne baktım...Ne kadar masum bir yüzü vardı ve ne kadar güzeldi ve, ve ne kadar ulaşılmazdı.....Daha fazla dayanacak gücüm yoktu. Selin teklifini geri çekmeden işi kabul etmeyeceğimi açıklamalı, bu eziyete son vermeliydim...

-Taner Bey, Selin Hanım, bana layık görmüş olduğunuz bu görevden dolayı son derece gurur duyduğumu ifade etmeliyim. Bu nedenle Taner Bey size ve Selin Hanım bu nazik öneriniz için size teşekkür ediyorum.

Selin yüzüme öylesine dikkatle bakıyordu ki cümleleri toparlamakta güçlük çekiyordum. O böyle bakarken yerimde buz dağı olsa erirdi. Sanırım ne söyleyeceğimi, konuşmanın nereye gittiğini anlamıştı. Birden sözümü kesip araya girdi.

-Murat Bey, sizinle birlikte çalışmak inanın bizi de çok mutlu edecek.
-Hı, ne?
-Taner Bey, izin verirseniz Murat beyle görüşmemize dışarıda devam edelim.
-Tabi tabi, siz görüşün.

Selin birden yanıma yaklaştı. Koluma giriyormuş gibi yapıp beni zorla odadan çıkarmaya çalışıyordu.

-Ama Taner Bey,
-Evet, Murat Bey,
Selin ısrarla kolumdan çekiyordu.
-Taner Bey, ben şey diyecektim.
-Evet,
-Taner Bey, Murat Bey ne zaman başlaması gerektiğini soruyordu.
-Ne?
-İlahi Murat Bey, gidip konuşun işte...

Odadan çıkmıştık.
..................

-Ne yaptığını sanıyorsun sen?
-Kim, ben mi? Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?
-Hah, ben seni yapacağın büyük hatadan kurtarmaya çalışıyorum.
-Neymiş o büyük hata, sorabilir miyim küçükhanım?
-Elbette. Teklife ne cevap verecektin?
-Tabiki hayır diyecektim.
-İşte, ben de tam bundan söz ediyorum. Bu teklifi kabul etmelisin.
-Nedenmiş?
-Çünkü...Çünkü...
-Eveet.
-Çünkü, bu reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif.
-Öyle mi? Kime göre?
-Sana, bana , herkese.
-Benim için değil küçükhanım.
-Neden?
-Çünkü....Çünkü...
-Eveet...
-Çünkü, burda daha fazla kalamam. Bunu sen de biliyorsun.

Selin bir anda susmuş, ortam buz gibi olmuştu. Bir çok şeyi bir arada düşündüğü belliydi. Gözleri yüzüme kilitlenmiş gibiydi. Öyle kızgın bakıyordu ki tokadı yemem an meselesiydi. İyi de bu kadar öfkelenecek ne vardı. Onu kendimden kurtarıyordum.

-İnan bana bu ikimiz için de iyi olacak. Hem sana bu kadarını borçluyum Selin...Sana Selin Hanım demiyorum, çünkü artık burda çalışmicam ve itiraf ediyorum, sana yalnızca Selin demek çok güzel...Seni gerçekten özlicem...

İşte tam o sırada nasıl ve ne olduysa, nedenini bile anlayamadan, hangi aralıkta kaldırdığını bile göremeden, elinin bütün gücünü yüzümde hissettim... :o Yüzüm acayip yanıyordu, bense anlamsızca Selin'e bakıyordum... O hala öyle öfkeliydi ki, elini tekrar kaldırdı galiba ikincisi geliyordu. Bilinçsizce gözlerimi kapattım. Bir kaç saniye bir asır gibi geçiyordu. Bekledim bekledim, gözlerimi açmıyordum... Daha fazla dayanamadım ve Selin'e baktım. Aptal gibiydim. Hala karşımda bana bakıyordu. Sinirli bir sesle:

-Sersem, dedi... :o

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK