CİDDİ AŞK *Aşk Ciddi Bir İştir * - 31. Bölüm--Muraaat!
-Efendim Ahmet abi.
-Gel, patron seni çağırıyo.
-Patron mu?
-Hı hı, gel hadi.
Patronun karşısına çıkacak kadar iyi değildim. Yaşadığım mahcubiyet beni olanca gücüyle eziyordu. Ama bu konudaki fikrimin patronu ilgilendirdiğini sanmıyordum.
-Tamam abi, şimdi gidiyorum.
Eğer patron bu seferde geç kaldığım için beni azarlarsa düşünmeden istifa etmem, benim için her açıdan kurtarıcı olacaktı. Böylece Selin'le bir daha karşılaşmak zorunda da kalmazdım.
Tık tık!
-Geeel!
-Taner Bey, beni istemişsiniz.
-Ha, evet Murat Bey, geçin oturun şöyle.
Patronun tam karşısında oturuyordum. Aslında bana söyleyeceklerini şimdiden biliyor gibiydim ve kesinlikle umrumda değildi. Şu dakikadan itibaren bir inşaatta işçi olmak ya da başımın üzerinde bir tepsiyle simit satmak bile daha iyi bir iş anlamına gelebilirdi.
Yeter ki....Yeter ki burdan ve özellikle Selin'den uzak olsun.
...
-Murat Bey, sizinle iki yıldır çalışıyoruz.
Eğer Selin bana karşı bir şeyler hissetseydi bunu zaten anlardım. Demek ki, oldukça boş bir çaba sarfetmişim...
-Sizi zaman zaman ...
Ben Selin'in beni Bekir efendinin elinden kurtarmaya çalıştığını düşünürken, o sadece ofisteki arkadaşlara yardım etmeye çalışıyormuş...Ve ben bu kıza neredeyse,
-Ya ne demek neredeyse düpedüz!
-Murat Bey, anlamadım bi şey mi dediniz?
Allahım fark etmeden düşüncelerimi sesli söylemiştim.
-Yo, hayır Taner Bey, sizi dinliyordum. Devam edin lütfen.
Hay aksi, saçmaladığım her halimden belli oluyordu.
-Bir takım davranışlarınızı ve son yaşadıklarınızı görüyor ve takdir ediyorum. Bununla birlikte,
Hah, bi bunu dememişti o da oldu. Her zaman annemin anlattığı müfettişler gibi, 'Bununla birlikte okul bahçesinin etrafının dikenli telle çevrilmesi...'de de, olsun bitsin yani.
-Birkaç gün önce bankada olanlar, son olarakta bugün yaşadıklarınızı gördükten sonra size olan güvenim,
İyiden iyiye sarsıldı. maaşına zam, işine son... vesaire vesaire vs.
-Bir kat daha arttı. Üstelik son dönemdeki başarılı çalışmalarınız ve azminiz ayrıca yabancı firmalarla sağladığınız diyaloglarda ki beceriniz beni bu teklifi yapmam konusunda teşvik etti.
Bi dakika, neler oluyo, Taner Bey bana iyi davranıyo. Ne teklif edecek, ne oldu ki?
-Eveeet, Murat bey, sonuç olarak size şirketimizin genel müdürlüğünü teklif ediyorum. Cevabınız olumlu olursa birlikte daha nice güzel işler başaracağımıza inanıyorum.
-Nee! Genel müdürlük mü?
-Elbette
. İsterseniz bi süre düşünebilirsiniz. Ama bu sürenin kısa ve cevabınızın da olumlu olması Karaaslan Holding olarak bizi son derece sevindirecektir. Size ve dürüstlüğünüze duyduğumuz güvenden dolayı teklifimizi geri çevirmemenizi istiyoruz.
-Taner Bey, ne diyeceğimi bilemiyorum. İnanın çok şaşkınım. Ben yani şey, böyle bir teklif beklemiyordum.
-O halde 'evet' deyin.
İyiden iyiye afallamıştım.
Evet belki de bu hayatımın dönüm noktasıydı. Karaaslan Holdingin genel müdürü, yani ben......
Ama ya Selin, Selin'le aynı yerde kalmak
. Buna dayanabilecek miydim? Aslında burdan uzaklaşmak benim için en iyisi olurdu.
Selin hayatıma öylesine tepeden dalmıştı ki, farkında olmadan bütün hayatımı yönlendiriyordu. İşte o anlardan birini canlı canlı yaşıyordum. Hayatımın teklifini almıştım ama sanırım bunu kabul etmem imkansızdı. Burda daha fazla kalamazdım.
Ne onunla, ne de onsuz bir hayat düşünemiyordum. Aslında buradan giderek ona karşı son kozumu oynamaya çalışıyordum. Evet, itiraf ediyorum. Aslında giderken bile tek amacım onun yanında olmaktı... Ama ya böyle olmazsa....Ya birkaç gün içinde beni unutursa ya bir başkasına aşık olursa....
Şöyle ucu bucağı görünmeyen bir çukurun içine düşmüş gibiydim. Gitsem nasıl olur
.Ya gitmezsem
O zaman ne olacak, onunla aynı yerde, aynı havayla nefes alırken , ona bu kadar uzak olmak.....
Sanki burada olsam başkasına aşık olamaz mı
.Peki bunu kaldırabilir miyim
Yaaa
Buna gücüm yeter mi. Iı... En iyisi gitmek... Kararımı vermiştim. Derin bir nefes aldım. Çukur birden aydınlanıvermişti. Gitmeliydim. Selin de böylece rahat etmeliydi. Ne diye benim yüzümden her gün sıkıntıya girsin ki
Yine ne saçmalayacak bu adam stresinden de kurtulmuş olur. Bu da benim ona yaptığım son iyiliğim
.Bu kadar sıkıntı yeter... Kararımı hiç bekletmeden Taner Beye söyleyeyim de bitsin bu işkence
-Taner Bey,
-Evet, Murat Bey, kararınızı bekliyorum.
Tam o sırada kapı vuruluyordu. Zaten ne zaman kendimi zor bir işe hazırlasam biri çıkıp tüm konsantrasyonumu bozuyordu. Ama bu sefer değil
Bu kararım tüm hayatımı değiştirecekti. Patron kapıyı vuran kişiyi içeri alıyordu.
-Eveeet, işte teklifin asıl mimarı da geldi.
Teklifin asıl mimarı mı...Bu galiba Ahmet abiydi. Sanırım ilk defa benim lehime bir harekette bulunup, patronu bu teklif yapması konusunda ikna etmişti. Biraz patavatsızdı ama beni sevdiğini biliyordum. Zaten bu güne kadar Ahmet abinin gırtlağına sarılmamamın yegane sebebi buydu. Maalesef 'hayır' dediğimi duyunca o da üzülecekti. Hem Ahmet abiyi hem de patronu kırmadan bu işi halletmeliydim.
Yavaşça ayağa kalkıp odanın kapısının olduğu tarafa doğru yönelmiştim ki...Hayır...Olamaz...
-Murat Bey, bu teklifi yapmam konusunda en büyük desteği karşımda gördüğünüz Selin hanım verdi. Kendisine teşekkür ediyorum.
-Selin Hanım mı? Yani bu teklifi yapmanızı Selin Hanım mı önerdi?
-Elbette.
Artık düşünemiyordum. Olaylar içinden çıkamayacağım boyutlara ulaşmıştı. Bir çok şeyin nedeni ve nasıl olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu. Selin bu konuyu ne zaman patrona götürmüştü, ben daha bu sabah kaçırıldığıma göre ne zaman konuşmuşlardı. En kötüsü Selin bu konuşmayı yaparken benim neler saçmalayacağımı bilmiyordu. Belki de teklifini geri çekmeye gelmişti. Yüzüne bakamıyordum. Patron her şeyden habersiz benim cevabımı bekliyordu. Bense Selin'e istediği cevabı verecektim. Onu da kendimi de bu azaptan kurtaracaktım....
Tüm cesaratimi toplayıp Selin'in yüzüne baktım...Ne kadar masum bir yüzü vardı ve ne kadar güzeldi ve, ve ne kadar ulaşılmazdı.....Daha fazla dayanacak gücüm yoktu. Selin teklifini geri çekmeden işi kabul etmeyeceğimi açıklamalı, bu eziyete son vermeliydim...
-Taner Bey, Selin Hanım, bana layık görmüş olduğunuz bu görevden dolayı son derece gurur duyduğumu ifade etmeliyim. Bu nedenle Taner Bey size ve Selin Hanım bu nazik öneriniz için size teşekkür ediyorum.
Selin yüzüme öylesine dikkatle bakıyordu ki cümleleri toparlamakta güçlük çekiyordum. O böyle bakarken yerimde buz dağı olsa erirdi. Sanırım ne söyleyeceğimi, konuşmanın nereye gittiğini anlamıştı. Birden sözümü kesip araya girdi.
-Murat Bey, sizinle birlikte çalışmak inanın bizi de çok mutlu edecek.
-Hı, ne?
-Taner Bey, izin verirseniz Murat beyle görüşmemize dışarıda devam edelim.
-Tabi tabi, siz görüşün.
Selin birden yanıma yaklaştı. Koluma giriyormuş gibi yapıp beni zorla odadan çıkarmaya çalışıyordu.
-Ama Taner Bey,
-Evet, Murat Bey,
Selin ısrarla kolumdan çekiyordu.
-Taner Bey, ben şey diyecektim.
-Evet,
-Taner Bey, Murat Bey ne zaman başlaması gerektiğini soruyordu.
-Ne?
-İlahi Murat Bey, gidip konuşun işte...
Odadan çıkmıştık.
..................
-Ne yaptığını sanıyorsun sen?
-Kim, ben mi? Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?
-Hah, ben seni yapacağın büyük hatadan kurtarmaya çalışıyorum.
-Neymiş o büyük hata, sorabilir miyim küçükhanım?
-Elbette. Teklife ne cevap verecektin?
-Tabiki hayır diyecektim.
-İşte, ben de tam bundan söz ediyorum. Bu teklifi kabul etmelisin.
-Nedenmiş?
-Çünkü...Çünkü...
-Eveet.
-Çünkü, bu reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif.
-Öyle mi? Kime göre?
-Sana, bana , herkese.
-Benim için değil küçükhanım.
-Neden?
-Çünkü....Çünkü...
-Eveet...
-Çünkü, burda daha fazla kalamam. Bunu sen de biliyorsun.
Selin bir anda susmuş, ortam buz gibi olmuştu. Bir çok şeyi bir arada düşündüğü belliydi. Gözleri yüzüme kilitlenmiş gibiydi. Öyle kızgın bakıyordu ki tokadı yemem an meselesiydi. İyi de bu kadar öfkelenecek ne vardı. Onu kendimden kurtarıyordum.
-İnan bana bu ikimiz için de iyi olacak. Hem sana bu kadarını borçluyum Selin...Sana Selin Hanım demiyorum, çünkü artık burda çalışmicam ve itiraf ediyorum, sana yalnızca Selin demek çok güzel...Seni gerçekten özlicem...
İşte tam o sırada nasıl ve ne olduysa, nedenini bile anlayamadan, hangi aralıkta kaldırdığını bile göremeden, elinin bütün gücünü yüzümde hissettim...
Yüzüm acayip yanıyordu, bense anlamsızca Selin'e bakıyordum... O hala öyle öfkeliydi ki, elini tekrar kaldırdı galiba ikincisi geliyordu. Bilinçsizce gözlerimi kapattım. Bir kaç saniye bir asır gibi geçiyordu. Bekledim bekledim, gözlerimi açmıyordum... Daha fazla dayanamadım ve Selin'e baktım. Aptal gibiydim. Hala karşımda bana bakıyordu. Sinirli bir sesle:
-Sersem, dedi...