* ARKASI YARIN * -59. Bölüm-Artık sürprizimi açıklamanın tam sırasıydı. Çocukların sürprizimi beğeneceğinden emin, ayağa kalkıp masamın kenarına yaslandım. İki elimle bazen masamın ön tarafına aldığım sandalyenin yaslanma yerini tutuyordum. Çocuklar yüzümdeki tuhaf gülümsememden olsa gerek değişik bir şeyler söyleyeceğimi anlamış gibi heyecanla beni izliyorlardı.
-Çocuklar, bugün biraz eğlenmeye, diyordum ki birden kapı açıldı:
-Öğretmenim günaydın.
Müfettişler
Hay aksi, bugün mü
-Günaydın hocam, hoş geldiniz.
-Hoş bulduk öğretmenim
Geleceğimizden bahsetmiştik. Bir eksiğiniz, noksanınız da yoktur zaten. Biz de şöyle bir öğrencilerimizle sohbet edelim, sizi de bir ziyaret edelim dedik. Siz de bu arada sınıf defteriyle, dosyalarınızı getirin. Bi taraftan arkadaşım onları gözden geçirirken, biz de sınıfımızı biraz tanıyalım.
-Nasıl isterseniz hocam.
-Dersimiz nedir?
-Hocam doğrusunu isterseniz biz bugün ders dışı etkinlik olarak piknik yapmayı planlıyorduk ama,
-Ne yani, zamansız geldiğimizi ima ediyorsunuz?
-Estağfurullah hocam. Siz dersimiz ne deyince,
-Tamam tamam. Çabuk bitirelim de planlarınızı bozmayalım o zaman!
-Aman hocam. Beni yanlış anladınız.
-Siz doğrusunu anlattınız da biz anlamadık öyle mi
-Estağfurullah hocam. Öyle demek istemedim. Çok özür dilerim.
-Neyse neyse. Çocuklar günaydın!
-Sağooool!
-Çocuklar, gördüğüm kadarıyla hepiniz çok çalışkan, zeki öğrencilere benziyorsunuz. Ben de düşündüm, hatırlayamadığım bazı konular kalmış. Onları size sorup öğrenmek istiyorum. Anlaştık mı?
-Eveeeet!
Öğrencilerim sorulabilecek bütün sorulara hazırdı ama ben kötü bir başlangıç yapmıştım. İnşallah çocukların mükemmel cevapları müfettişin öfkesini dindirebilirdi. Ben müfettişin bir iki adım gerisinde, sağ arka tarafında durmuş, onun gözünden öğrencilerimi görmeye çalışıyordum. Diğer müfettiş masama oturmuş ne var ne yok istisnasız açıp açıp okuyordu. Ara sıra kafasını sağa sola salladığını gördüğümde tedirgin olmadığımı söylemek yalan olurdu... Çareyi o tarafa bakmamakta buldum.
Diğer müfettiş çocuklara soru sormaya başlıyordu işte:
-Çocuklar bu soruyu bana babam sorardı ama ben yine unuttum. Beşi beş kuruştan beş yumurta alsam kaç kuruş vermem gerekir?
Bu soru çocukların çerez sorularındandı. Gülümseyerek cevaplarını bekliyordum
Ama hiçbiri parmak kaldırmıyordu. Heyecanlanmış olmalıydılar. Ama neyse ki Rafetin parmağı havadaydı:
-Kalk bakim. Önce adını söyle, sonra cevabını.
-Adım Yafet. Cevapta yiymi beş.
Neee! Ne diyo bu çocuk
Müfettiş devam ediyordu:
-Bi daha düşün... Otur bakim. Hımmm, başka kim söyleyecek?
Allahım çıt yok
Neler oluyo
Bu kadar heyecanlanmalarına gerek yok ki
Daha fazla dayanamayıp duruma müdahale etmek istedim:
-Çocuklar, beşi beş kuruştan beş,
Müfettiş dirsek hizasında sertçe kaldırdığı sağ koluyla beni durdurdu:
-Öğretmenim, siz karışmayın! Bunları öğretme zamanı şimdi değil.
-Hocam ben,
-Öğretmenim, bi dur hele. Biz çocuklarla anlaşırız.
-Özür dilerim hocam.
-Neyse
Çocuklar, büyük önder Atatürkü tanıyoruz.
-Eveeeet!
-Çok şükür
Şimdi bana Atatürkün doğduğu şehrin nerde olduğunu kim söyleyecek? Sen söyle bakalım. Önce adın,
-Adım Yusuf. Ankarada.
-Olur mu evladım. İyi düşün. Atatürkün doğduğu şehir nerdedir?
-Dolmabahçe Sarayı.
-Otur bakalım
Bu konuyu da kapatalım. Bu konuda biraz zayıfız anlaşılan. Şimdi soruyorum, A şehrinden B şehrine gitmekte olan bir aracın hızı saatte 80 kmdir. Araç B şehrine 4 saatte ulaştığına göre iki şehir arasındaki mesafe
Kimse çözemedi mi
Off!
.......................
Müfettişin oflayan sesi, idam fermanımı da imzalıyordu.
-Peki, yaz aylarında elektrik tellerinin boyu neden uzar? Kim söyleyecek?... Kimse bilmiyor mu?
Ayakta, müfettişin bir iki adım gerisinde birbirine bağladığım kollarımla ve tüm çaresizliğimle öğrencilerime bakıyordum... Bir ara gözlerimin karardığını fark ettim. Anlamıştım... Çocuklar bütün cevapları bilmelerine rağmen hiçbir soruya doğru cevap vermiyor, bana ağır bir bedel ödetecek büyük bir oyun oynuyorlardı... Ve ben bu oyunun içine çok fena düşmüştüm.
Teftişin başında heyecan zannettiğim durumun aslında bir oyun olduğunu anlayana kadar kendimi yiyip bitirmiştim. Artık müdahale etmeye çalışmıyordum.
Sadece bağladığım kollarımdan birini açıp, elimle gözlerimi kapattım. Dengem hala kayıptı...
59. Bölüm Sonu...