Hikaye Türündeki Yazılarımız.

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 20 Eyl 2012 15:57:18
nihayet öğretmenim.Yazılarınızı merakla bekler olmuştuk.Siteye girdiğimde bir boşluk oluyordu. Okadar özlemişim ki hikayenizi bir solukta bitirdim.Hikayeleriniz okuyanları birbirine bağlayan gizli bir güç gibi.Teşekkürler,emeğinize sağlık.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 21 Eyl 2012 09:26:58
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
nihayet öğretmenim.Yazılarınızı merakla bekler olmuştuk.Siteye girdiğimde bir boşluk oluyordu. Okadar özlemişim ki hikayenizi bir solukta bitirdim.Hikayeleriniz okuyanları birbirine bağlayan gizli bir güç gibi.Teşekkürler,emeğinize sağlık.

çomranlılı öğretmenim, öyle güzel iltifatlarda bulunmuşsunuz ki, mahcubiyetten ne söylesem bilemedim. :-[ Sadece çok çok teşekkür ederim diyebiliyorum. Tüm kalbimle teşekkür ederim. Okuyan, ilgi gösteren yüreğinize sağlık. Sağ olun. :)

* GECE KALEMİ* -2. Bölüm-

Delikanlı aradığı cümleyi bulmakta zorlanıyordu:

-Hanımefendi, diyordum ki, eğer yanlış anlamazsanız sizi gideceğiniz yere kadar bırakabilirim.

Genç kız biraz toparlanır gibi oldu. Hem mahcup hem de düştüğü durumdan delikanlıyı sorumlu tuttuğu anlaşılan bir sesle:

-Zahmet etmeyin. Siz yapacağınızı fazlasıyla yaptınız zaten. Teşekkür ederim.

Delikanlı durumu düzeltmeye çalışıyordu:

-Bakın hanımefendi, ben sadece yardım etmeye çalışıyorum.

-Yardım mı! Rica etsem beni yalnız bırakır mısınız? Hala gitmem gereken bir görüşmem var. Tabi bu saatten sonra kabul ederlerse. >:(

-Hanımefendi, o zaman inat etmeyin de izin verin sizi gideceğiniz yere kadar bırakayım.

Genç kız sert bir refleksle elini kaldırıp genç adamı durdurdu:

-Beyefendi, çok rica ediyorum yolunuza gidin. Sizden gelecek hiçbir yardıma ihtiyacım yok. Bana yapabileceğiniz en büyük iyilik mümkünse bir daha karşıma çıkmamanız olabilir. Bilmem anlatabiliyor muyum?

-Anladım hanımefendi anladım. Yormayın kendinizi.

Genç adam sinirlenmişti. Zaten kendisi de kafi derecede geç kalmıştı. Üstelik katılması gereken toplantının şu dakikadan itibaren neredeyse yirmi dakikası geçmişti. Bir an önce bu sinir bozucu olaydan ve caddeden uzaklaşmak için arabasını hızlıca çalıştırıp gaza bastı.

Arabanın aynasından hala yolun kenarında taksi çevirmeye çalışan genç kızı görebiliyordu. Derin derin birkaç nefesten sonra sinirli olduğu zamanlarda kimseye göstermeden çiğnediği kürdanını çıkardı. Bu kürdan, durumun vehametini gösteriyordu. İş yerine varıncaya kadar ağızında geveleyip durdu.

.................

-Şu kız, ne yaptı acaba?

                                                            2. Bölüm Sonu... :-\

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 26 Eyl 2012 01:15:45
sene başı diye hikayenin devamı diye sitem etmeyeceğim ama çok da bekletmeyin hocam

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 28 Eyl 2012 11:18:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sene başı diye hikayenin devamı diye sitem etmeyeceğim ama çok da bekletmeyin hocam

 :) çomranlılı öğretmenim, anlayışınız için teşekkür ederim. Bu sene birinci sınıflarla beraber günüm nasıl geçiyor, ben de bilmiyorum ama haklısınız. Elimden geldiğince çok ara vermemeye çalışıcam.

Sevgilerimle.  :)

* GECE KALEMİ* -3. Bölüm-

Kapıdan geçerken sekreter delikanlının önünü kesmiş, toplantıyla ilgili bilgi vermeye çalışıyordu.

-Akın Bey, toplantı başlayalı yirmi yedi dakika oldu.
-Eee...
-Eee, yani biraz geç kaldınız.
-Buse hanım sizden özür dilememi beklemiyorsunuz her halde.
-Ben değil ama babanız bekliyor olabilir Akın Bey. Toplantı başladığından beri beşinci defadır sizi arattırıyor.
.......................
-Anladım Buse Hanım, dert etmeyin, ben başımın çaresine bakarım.
 
Sekreter kız kocaman çerçeveli gözlükleriyle ağzındaki sakızı saklamaya çalışarak:

-Dilerim başarırsınız Akın Bey, dedi.
 
Genç adam toplantı salonuna yürürken bu kez Metin Bey bir şeyler anlatmaya çalışıyordu:
-Akın Bey biliyorsunuz, toplantı,
-Tamam Metin tamam, çekil kapının önünden de içeri gireyim.
-Ama Akın Bey,
-Çekil dedim...
-Buyurun Akın Bey.
............................
-Öhöm öhöm, geciktiğim için özür dilerim. Elimde olmayan bazı terslikler nedeniyle,

-Rica ederim Akın Bey. Neyse, nerde kalmıştık?
.........................
 
Toplantı sonrası...
 
-Bu ne sorumsuzluk! Bu ne vurdumduymazlık böyle! >:(
-Ama baba,
-Sus! Sus bir şey söyleme! Adamları yönetim kurulu toplantısında iki saat beklettin.
-27 dakika.
-Nee! Alay mı ediyorsun benimle! >:(
 
Genç adam babasının öfkesinin yatışmasını bekliyordu:
 
-Estağfurullah baba, sadece 27 dakika geciktiğimi…
-Kes! Hala konuşuyor! >:(

-Özür dilerim baba. Yolda gelirken ufak bir…
 
-Hah! Ufak bir kaza oldu falan de de ben de inanayım.
-Ama sahiden bi kız…
 
-Ooo bi kız demek. Bir bu eksikti. Biz toplantıya bekleye duralım, beyefendi çapkınlık peşinde! >:(
 
-Hayır hayır, öyle değil.
-Tamam, çık dışarı!
-Baba, inanın düşündüğünüz gibi değil.
-Dilaver çık dışarı dedim! >:(

-Peki baba, çıkıyorum.

Delikanlı her zamanki gibi babasına durumunu anlatamamıştı.
 
-Hay aksi gene Dilaver olduk!  >:(

Delikanlı babasından yediği fırçanın siniriyle odasına doğru yürürken sekreter kız arkasından yetişti:

-Akın Bey,

-Sonra Buse!

-Ama Akın Bey, toplantıdan sonraki görüşmeyi hatırlatmamı söylemiştiniz.

-Ne görüşmesi?

-Şirkete yeni alınacak elemanlarla ilgili ön görüşmeniz.

-Doğru. Ben onu tamamen unutmuşum. Ama şu anda stajyer çekecek durumda değilim. Söyleyin Metin Bey ilgilensin.

-Ama Akın Bey ,

-Yine ne var Buse... Bu arada benimle konuşurken şu sakızı çiğnememeniz konusunda sizi uyardığımı sanıyorum.

-Özür dilerim Akın Bey, sigarayı bırakmaya çalışıyorum da...

-Hıı... İşe yarıyor mu bari?

-Galiba evet, epey zamandır içmiyorum.

-Öyle mi? Ne kadar zamandır?

-Hemen hemen yetmiş iki saat ve otuz dört dakika oldu.

-Ne! Sen hep böyle dakika mı sayıyorsun?

-Elimde değil Akın Bey. Kendimi saate bakmaktan alıkoyamıyorum.

-Hıı, dakikaları böyle biliyorsun demek. Neyse şimdi çıkmam gerek. Metin Bey en iyilerden birini alsın işte.

-Ama Akın Bey!

-Aması falan yok! Derhal dediğimi yapar mısınız?

-Ama Akın Bey, Metin Bey burada yok ki. Eeee ehe ehe... :'(

-Buse niye ağlıyorsun! Kes şunu lütfen! Tamam, gelenlerle ben görüşürüm. :-\ Hadi hepsini sırayla içeri gönderin. Oldu mu?

-Eee ehe ehe tamam.

-Ağlama dedim değil mi? Şu sakızı da yani en azından benim yanımda çiğnemeseniz...

-Peki Akın Bey.  :'(


                                                       3. Bölüm Sonu...
 

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 07 Eki 2012 23:01:32
* GECE KALEMİ* -4. Bölüm-

On dakika sonra işe girmek isteyen elemanlar Akın Bey'in odasının önünde beklemeye başlamışlardı. Genç adam sıra bekleyen en az otuz beş kişinin yanından dikkatsizce geçti. Onun için önemsiz olan bu görüşme dışarıda bekleyen onca kişi için hayatlarının dönüm noktası olabilirdi. İçeri önce giren genç, elindeki CV ile Akın'ın yüzüne bakıyordu.
 
-Buyrun oturun lütfen. İsminiz?
-E.e..errrr..k.kk.kaan.
-Anlamadım.
-E.e..errrr..k.kk.kaan.
-Erkan Bey, kusura bakmayın ama kekeme misiniz?
-Bbb.aa.z.zezen.
-Anlıyorum. Sanıyorum heyecanlanınca oluyor.
-E.ee.v.ee.vet.
-Peki, Erkan Bey, çıkabilirsiniz. Biz sizi ararız.

Sonra da sırada bekleyen birçok eleman için dahili telefonunu defalarca açtı:

-Buse Hanım, sıradaki arkadaşı gönderir misiniz?
...........................
...........................
 
-Hoşgeldiniz. İsminiz,

-CV'de yazıyor.

-Anlamadım.

-CV'de adım yazıyor. Zahmet edip bakarsanız. ???
 
Genç adam bu ters cevaba ve nihayet cevabın sahibine başını kaldırıp baktı.
 
-Ama siz... Yani, siz, bu şirkete mi geliyordunuz? :o

-Talihsizlik diyelim.  >:( Her neyse yormayın kendinizi. Sonuç bellidir herhalde. Bu sabahki karşılaşmadan sonra sonucun ne olacağını az çok kestirebiliyorum.

Bu ukala tavır Akın'ın istifini bozmadı.
 
-Yoo, hayır... Aslını isterseniz henüz bir değerlendirme yapılmadı.

Bu cevabı alan genç kız biraz yumuşar gibi oldu. Gereğinden fazla sert çıkmıştı. Belki işi alacaksa da bu konuşmadan sonra şansını kaybetmiş olmalıydı. Maddi bir sıkıntısı olmamasına rağmen bu işin onun için ayrı bir önemi vardı. Nihayet sebebini bilmese de annesinin dayanılmaz ısrarına neden olan bu şirkette çalışma fırsatını yakalamış ve aynı anda da kaybetmişti. :-\
 
-İsminiz...
 
Akın, yüzüne takındığı umursamaz tavırla, kendi sorusunu kendisi cevapladı.
 
-Pardon, sanırım bu CV'ye bakmamı söylemiştiniz.
 
-Şey aslında adım... :-\
 
-Siz de kendinizi yormayın küçük hanım, okuma yazmam var. Bakalım neymiş. Hım, Elçin demek. Peki Elçin Hanım, biz sizi ararız.
 
-Anlıyorum. Bu gerçekleşmeyecek aramanız için teşekkür ederim.
 
Genç adam arkasına yaslanmış olan biteni sakince izliyordu. Kendisini bile şaşırtan bu sakinliğini yine genç kızın sinirli cümleleri bozdu.
 
-İyi günler... Dilerim batarsınız! ???
 
-Ne ne ne! Anlamadım!
 
-Şey, iyi günler dedim.
 
-Ondan sonra?
 
-Şey dedim.
 
-Eveet...
 
-Dilerim ararsınız. Evet evet böyle dedim işte. Yani ararsanız sevinirim demek istedim.
 
Genç kız içinden söyleniyordu: Ben bir aptalım... Aynı işi bir günde iki kez elinden kaçıran bir aptal. :(
 
Genç kız bu haliyle dikkatsizce geriye doğru yürüyordu ki olan oldu. Şangıır! Şunguuur! Taak! ve arkasından o ses:
 
-Aaay! Ahh!

...........................
 
-Elçin Hanım! Elçin Hanım iyi misiniz?
 
-Ben, evet evet iyiyim. Sağ olun.
 
-Kalkmanıza yardım edeyim, bana tutunun lütfen.
 
Genç kız çekinerek elini uzattı. Düşüp canının yanması yetmiyormuş gibi birde mahcup olmuştu. Genç adam Elçin'in elinden tutup yavaşça kalkmasına yardım etti.
 
-Buyrun oturun biraz, deyip hemen telefonu açtı:
 
-Buse Hanım, bi bardak su getirir misiniz?
...................
 
-Ben iyiyim, zahmet etmeyin lütfen. Genç adam gülümsedi:
 
-Elçin Hanım, biliyorum bu sabahki karşılaşmamız pek hoş olmadı ama güne yeniden başlamaya ne dersiniz?
 
-Nasıl yani, anlamadım.
 
-Yani bugün yaşadığımız talihsiz karşılaşmayı ve az önceki mülakatı hiç yapılmamış sayacağız olur mu?
 
-Yani beni öldürmeye çalıştığınızı unutacağım öyle mi? ???
 
-Ben sizi öldürmeye çalışmadım. Hatırladığım kadarıyla arabanın önüne atlayan sizdiniz.
 
-Demek öyle diyorsunuz...
 
-Evet, öyle diyorum.
 
-Peki ben neden öyle hissetmiyorum?
 
- Bu sizin sorununuz. Aynı bakış açısını kullanmak zorunda değilsiniz.
 
-Evet. Doğru. Aynı bakış açısını kullanmak zorunda değiliz!
 
-Nihayet bi konuda anlaştık.
 
-Sanırım öyle.
 
-Farklı görüşten insanlarla çalışmak her zaman daha iyi sonuçlar verebilir. Belki birlikte çalışırken de anlaşabiliriz.
 
-Nasıl yani, işe alındım mı?
 
-Evet... Hayırlı olsun Elçin Hanım. Dilerseniz yarın başlayabilirsiniz.
 
-Teşekkür ederim. İyi günler...
 
Elçin dışarı çıktığında sevinçten çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu. Bu işe alınma olayı henüz ilk adımdı... 8)
 
                                                    
                                                               4. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 08 Eki 2012 15:49:32
teşekkürler.bu sıkıntının içinde zaman ayırabildiğiniz için tekrar teşekkürler

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 16 Eki 2012 23:11:52
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
teşekkürler.bu sıkıntının içinde zaman ayırabildiğiniz için tekrar teşekkürler

Estağfurullah çomranlılı öğretmenim. Aslında bir iki bölüm önce çok ara vermemeye çalışıcam deyip de kaç gündür yazamadığım için sizlere karşı mahcubum. :-[ İnanın bu aralar fırsat bulamadım. İnşallah daha sık yazmak nasip olur.

Sevgilerimle...

* GECE KALEMİ* -5. Bölüm-

Ertesi sabah iş yerinde Buse Hanım, Akın'a gün içinde yapacaklarıyla ilgili bir nevi brifing veriyordu.

-Akın Bey günaydın. Bunlar bugün görüşeceğiniz iş adamları, bunlar siz gelmeden önce arayanlar, bunlar da öğle yemeği randevunuz için rezervasyonu yapılan restoranın adresi ve bu da babanızın size gönderdiği not...

-Not mu? Ne notu Buse Hanım?

-Akın Bey, babanız şirkete gelir gelmez yanına uğramanızı söyledi. Ve bu isteği...

-Biliyorum biliyorum, ben gelene kadar en az beş kere tekrarladı.

-Şey, evet.

-Tamam ilgilenicem Buse Hanım. Bu arada, dün işe alınan bayan eleman geldi mi?

-Geldi Akın Bey.

-İyi, söyleyin odama gelsin.

-Peki Akın Bey ama babanız...

-Buse Hanım, bir kez de dediğimi sorgulamadan yaparsanız sevinirim.

-Peki Akın Bey.

-Eee Buse Hanım, neyi bekliyorsunuz?

-Şey, babanıza ne diyeyim?

-Öldü deyin! Tamam mı. Öldü.

-Peki Akın Bey, nasıl isterseniz. :-\

..........................

Tık! tık!

-Girin.

-Beni çağırtmışsınız.

-Evet evet. Buyurun Elçin Hanım.

-Naz.

-Anlamadım.

-Adım Naz Elçin ama daha çok Naz ismini kullanıyorum.

-Haa, anladım. CV ’deki N. Elçin oydu demek. Bu arada benim adımda Dilaver Akın. Ama yalnızca Akın ismini kullanırsanız sevinirim.

-Peki Akın Bey.

-Şimdi Naz Hanım, içinde bulunduğumuz basın-yayın grubunun belirli prensiplerini işin başında bilmeniz gerektiği kanaatindeyim. Sizi de bu yüzden çağırdım. Öncelikle yayın grubumuzun ilkeleri doğruluk, güvenilirlik, cesaret… Şu an itibariyle sizin göreviniz doğrudan köşe yazarlığı….

-İnanamıyorum. Teşekkür ederim Akın Bey. Gerçekten çok teşekkür ederim. :D

-Cümlemi bitirmeme izin verirseniz,  ??? şu an itibariyle göreviniz doğrudan köşe yazarlığı olamayacağına göre başlangıç olarak sizi Nevra Hanımın gözetimine veriyorum. Ne iş yapacağınızı Nevra Hanım belirleyecektir.

Elçin fena bozulmuştu. Sinirden ve mahcubiyetten kısık sesle cevap verdi:

-Anlıyorum. Teşekkür ederim.

-Şimdi çıkabilirsiniz. Koridorun sonunda Buse Hanımın odasına gidip gerekli talimatları alın lütfen.

-Peki Akın Bey.

Elçin tam çıkıyordu ki:

-Naz Hanım bu arada, basın- yayında en önemli ilke, karşınızdakinin ne söylediğini anlamadan olaya müdahale etmemektir. Çünkü bu tutumunuz, durumun ya da olayın seyrini değiştirebilir.

-Haklısınız Akın Bey, özür dilerim.

-Bir şey daha:

Elçin uyarı şeklindeki azarlamalardan ve az önce yaşadığı hayal kırıklığından kırık dökük Akın'a döndü.

-Naz Hanım, lütfen en ufak darbeden yıkılmayın. Daha ilk günden yüzünüzdeki bu ifadeyi takınırsanız, sizinle çalışmamız zor olabilir. Sanırım ne demek istediğimi anlatabildim.

-Evet. Gayet iyi anlattınız Akın Bey. İyi çalışmalar.

Naz, sinirden deliye dönmek üzereydi. Hayatında bu kadar ukala, bu kadar kendini beğenmiş, bu kadar diktatör ruhlu, bu kadar…  İçten içe sinirlendiği halde belli etmemeye çalışarak hatta zoraki bir gülümsemeyle odadan çıktı.

-Iıııı ! İğrenç adam. İnsanlıktan nasibini almamış ki. >:(

Naz öfkesinden, arkasından dışarı çıkan Akın'ı fark etmemişti.

-Efendim…

-Hih! Akın Bey! Bende tam şey diyordum. Yani insanlık için büyük bir adım diyordum. Evet evet, tam öyle diyordum. :-\

-Ne!!! Neden bahsediyorsunuz Naz Hanım… Neyse neyse daha fazla oyalanmayın lütfen. Biran önce görevinizin başına dönün. Bu arada Buse Hanım’a söyleyin de bana Metin‘i göndersin.

-Anlaşıldı Akın Bey.

Naz, odanın önünden uzaklaşırken, az önce yaşadıklarını unutmuş gibi söylenmeye devam ediyordu:

-Aman aman. Küçük dağları kendisi yarattı sanki... Ukala ne olucak… Daha bir bayanla nasıl konuşulması gerektiğini öğrenememiş… Nasıl bir yere düştüysem artık. Burası bildiğin esir kampı!  

-Elçin Hanım!

-Hih! Allah kahretsin... Yine yakalandım galiba. :-\


                                                        5. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 16 Eki 2012 23:41:53
öğretmenim ne zaman müsait olursanız.birinci sınıfların bu sene yoğunluğu çok fazla.ilginizden dolayı ve bu güzel bölüm için teşekkürler.ellerinize ve yüreğinize sağlık.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 29 Eki 2012 00:10:21
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
öğretmenim ne zaman müsait olursanız.birinci sınıfların bu sene yoğunluğu çok fazla.ilginizden dolayı ve bu güzel bölüm için teşekkürler.ellerinize ve yüreğinize sağlık.

 :)

* GECE KALEMİ* -6. Bölüm-

Naz endişeyle kafasını kaldırıp karşısındaki adama baktı:
 
-Merhaba. Sanırım bugün başladınız. Yüzünüzdeki ifadeye bakılırsa Akın Beyin odasından geliyor olmalısınız. :)
 
-Evet.
 
- :) Merak etmeyin, yakında alışırsınız. Akın Bey, basın-yayın alanındaki en iyilerden biridir. Hatta en iyisidir desem abartmış olmam sanırım.
 
-Eminim öyledir. :-\ Ben, Buse Hanımın odasına bakmıştım.
 
-İşte şurası. İyi çalışmalar.
 
-Teşekkür ederim.
 
...........................
 
-İyi günler Buse Hanım. Akın Bey size uğramamı istedi.
 
-Hoş geldiniz. Hayırlı olsun. Durumdan haberiniz vardır. Akın Bey Nevra Hanımın gözetiminde çalışmanızı istiyor. Umarım her şey yolunda gider.
 
-Neden böyle dediniz?
 
-Nevra Hanım işini çok ciddiye alır. Hata yapmamalısınız.
 
-Gülü seven dikenine katlanır diyelim. Bu arada bir şey sorabilir miyim?

-Tabi ki.

-Akın Bey… Yani Akın Bey nasıl biridir, her zaman bu kadar katı mıdır, her zaman bu kadar… Yani…
 
Buse kollarını masanın üzerine koyup, ağzında çiğnemekte olduğu sakıza rağmen son derece ciddi bir şey söyleyecekmiş gibi öne doğru eğildi. Resmi konuşmayı bir kenara bırakıp o büyük sırrı açıkladı:
 
-Biliyor musun, bu iş yerinde çalışanların yarısı ona aşıktır... :o
 
Naz, bu iddialı cevaba alaycı bir ifadeyle karşılık verdi.
 
-Öyle mi... Peki diğer yarısı!
 
Buse, bu soruyu bekliyor gibiydi. Yüzünde tuhaf bir gülümseme, aynı alaycı tavır ve edayla:
 
-Diğer yarısı erkek zaten ;), dedi.
 
-Ne! Neden ki!… Nesine yani!…
 
Buse, Naz'ın bu tavrına inanmaz ve dudak bükerek cevap verdi.
 
-Öyle diyorsan...  :-\
 
-Bana güvenin Buse Hanım. Ben kalbini ilk gördüğüne kaptıran birine benziyor muyum hiç?...

-Yine de büyük konuşma istersen.

-Uyarın için sağ ol. Ama zamanla buna gerek olmadığını göreceksin. 8)

-Tamam öyleyse. Nevra Hanımın odası, Akın Beyin odasının tam karşısında. Giderken şu formları da götür. Nevra Hanım işle ilgili konularda erken düşünülmesini ve titiz çalışılmasını ister. Hatta bunlara bi göz atıp öyle gitsen iyi olur.

-Tamam. Yalnız gözüm korkmadı desem yalan söylemiş olurum. Bu arada Akın Bey, Metin Beyi göndermeni söylemişti.

-Ne! Bunu neden daha önce söylemedin? Akın Bey yine demediğini bırakmicak.
 
Naz şaşırmıştı. Odadan çıktıktan sonra hayretini gizleyemedi.
 
-Ne ilginç insanlar bunlar. Hem adamdan ödleri kopuyor hem de ona aşık oluyorlar. Saçma... Gerçi konuşması ve ses tonu biraz ilgi çekici ama o kadar. Kelimeleri güzel kullanıyor olması onu bir prens yapmıyor sonuçta... Neyse o kendini beğenmiş Akın Dilaver'e de haddini bildirme zamanı gelecek. Bu konuyu şimdilik rafa kaldırıp; şu yaşlı, huysuz, müşkülpesent patronla görüşme vakti... Bir kadın patron... Hayatta istenebilecek en son istek bile değil. :( Kaprisli biri galiba. Çok dikkatli olmalıyım.
 
Tık! Tık!

-Girin!

-İyi günler. Ben Nevra Hanıma bakmıştım.

-Buyrun benim.

-Ama siz...  Şaşkınlığım için özür dilerim ama ben daha farklı biriyle karşılaşacağımı düşünmüştüm.

-Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Nasıl yardımcı olabilirim?

-Afedersiniz kendimi tanıtmayı unuttum. Adım Naz Elçin Koray. Akın Bey sizinle çalışmamı istemişti.
 
O sırada Nevra Hanım ayağa kalktı. Durumdan hoşlanıp hoşlanmadığı belli olmuyordu. Bir yönetici için oldukça gençti. Üzerindeki zarif takım olduğundan da hoş görünmesine neden oluyordu. Yavaşça Naz'a doğru yaklaşıp elini uzattı:
 
-Aramıza hoş geldiniz Naz Hanım. Sanırım bu ismi kullanıyorsunuz.
 
-Evet.
 
-Naz Hanım oturun lütfen. Başlangıç için sizi uyarmalıyım. Gazete ve dergi çıkarmak dışarıdan görüldüğü kadar eğlenceli olmayabilir. Bu arada izin verirsen Naz diye hitap etmek istiyorum.
 
-Rica ederim, elbette.
 
-Peki Naz. Şimdi gelelim bu işin en önemli bölümüne. Görevin başlangıçta sıkıcı gibi görünebilir ama hak ederek çıktığın basamaklardan seni kimse indiremez. Attığın her adımda bir önceki ve bir sonraki adımları da görebilmen gerekir. Sonuç olarak merdivenleri basamak basamak ve yorularak çıkmak, tepeye helikopterle çıkıp jet hızıyla düşmekten daha iyidir.
 
Nevra Hanım konuştukça Naz şaşırmaya devam ediyordu. Bu kadın tam bir dahiydi. Sanırım bu şirkette çalışan en şanslı insan kendisi olmalıydı. 
 
-Buraya kadar sormak istediğin bir şey var mı?

-Aslında evet. Yeni görevimin ne olacağını tam olarak anladığımı söyleyemem.

-Yeni görevin Naz, Gazetenin "Dertlerinizi Dinliyorum" bölümüne verilen cevapların imla hatalarını düzeltmek.

-Bir dakika, yani yazıyı ben cevaplamicam, sadece cevabı verilen yazının imla hatalarını düzelticem öyle mi...

-Evet... Bi sorun mu var Naz?                                 
                                                         6. Bölüm Sonu... :-\

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 31 Eki 2012 00:25:34
* GECE KALEMİ* -7. Bölüm-

-Sorun mu?... Yoo… Hayır. Hiçbir sorun yok.
 
-Güzel. O halde artık çalışacağın yeri görebilirsin... Unutmadan, sana gönderdiğim metinleri, baskıdan en az üç saat önce bana teslim etmiş olmalısın. Anlaştık değil mi?
 
-Tabi Nevra Hanım.
 
Naz, Nevra Hanımın odasından çıktıktan sonra doğruca kendisine verilen odaya gidip, gözünü bile kırpmadan en ince noktasına kadar her yeri inceledi. Bu oda genç patronun hemen yanındaki odaydı. Sevimli, küçük, lila rengi bir oda, cam bir masa ve dönen bir koltuk… Önce oturup burnundan tüm ciğerlerine dolacak kadar derin nefes aldı. Sonra da hızla ayağa kalkıp, kendi etrafında da hızlıca döndü. Zaten kıpır kıpır bi kızdı. Bir yerden başlaması gerekiyordu ve başlamıştı.
 
Ama burada işe girmesinin daha farklı nedenleri vardı. Onu, ne burada yapacağı kariyer ne de alacağı maaş ilgilendirmiyordu. Zaten işe girerken de maaşının ne kadar olacağını hiç sormamıştı… Fazlasıyla plan yapıyordu ve bu planları uygulayacak kadar cesareti olduğundan da emindi.
 
Sonuçta buradaydı işte. Tam işe yeni başlayan herkesin yapabileceği gibi koltuğuna oturup topuklu ayakkabılarıyla havalı havalı ayaklarını masanın üzerine koymuştu ki, kapının açılmasıyla suç üştü yakalanmış bir çocuk gibi ayaklarını yere indirmekle kalmayıp, kendisi de ayağa da fırladı.
 
-Öhö öhö… Af edersiniz Elçin Hanım rahatsız ediyorum. Adım Metin Özsoy. Bu dosyaları Nevra Hanım gönderdi. Düzeltmelerden sonra kendisine iletmenizi istiyor.
 
Naz, yakalandığı durumdan rahatsız olmuştu. Aslında ne dese boştu ya… Açıklama gereği duydu:
 
-Metin Bey, ben sadece koltuğun ayağı sağlam mı diye kontrol etmeye çalışıyordum. Yani az önce...
 
-Az önce ne yapıyordunuz ki?
 
-Yani ben az önce masanın...
 
Sonra konuşmasını kesip adama baktı. Metin Beyin az önce olanları görmemesi için kör olması gerekiyordu. Birden durup:
 
-Metin Bey, siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? dedi.
 
-Ben mi, hayırrr. Kesinlikle hayır. Kastettiğiniz az önce masanızdaki oturma şekliniz mi… Koltuğunuzda kaymıştınız… Hani ayaklarınız da masanızın üzerindeydi. Bunlardan bahsediyorsanız ben bir şey görmedim. :)
 
Naz şimdi daha da utanmıştı. :-\
 
-Metin Bey ben, yani bilirsiniz işte. İşe yeni girme heyecanı…
 
-Anlıyorum. Üzülmeyin, ben de İhsan Beye yakalanmıştım.
 
-Siz de mi?
 
-Evet maalesef. Üstelik İhsan Bey şirketin sahibidir.
 
-Ooo, sizin durumunuz benimkinden de vahimmiş. :D
 
-Evet, İhsan Bey beni o gün kovmadı ya daha kolay kolay bişey olmaz derim her zaman.
 
-İhsan Bey çok sert biri galiba, üstelik fazla otoriter ve birazda gıcık.
 
-Sert demeyelim de gerçek bir patron demek daha yerinde olur. Yine de şanslıyız. Hiçbirimize kendi oğluna olduğu kadar acımazsız davranmaz.
 
-Oğlu kim? Burda mı çalışıyo?
 
-Ha ha ha… Evet, tam burnunuzun dibinde… İhsan Beyin oğlu Akın Bey’dir…
 
-Aaa! Öyle mi… Şu bizim patron Dilaver Akın mı yani?
 
-Aman Elçin Hanım, siz siz olun sakın bu ismi Akın Beyin yanında kullanmayın. Dilaver ismini İhsan Beyden başkasının kullanma yetkisi yok. Akın Beye kalsa ona da izin vermez ama İhsan Beyin izin istediğini sanmıyorum. :)
 
-Anlıyorum. Ama üzüldüm desem yalan olur. Çünkü Akın Bey de biraz sert ve ukala biri… Yani, kısaca babasının oğlu… :(
 
-Elçin Hanım,
 
-Naz, adım Naz Elçin. Ama siz Naz diyebilirsiniz.
 
-Peki Naz Hanım. İzin verirseniz size bi soru sormak istiyorum.
 
Naz, gülümsedi. Galiba benden hoşlandı diye düşündü.  
 
-Buyrun. :)
 
Naz Hanım, beni ne zamandır tanıyorsunuz?
 
-Anlamadım.
 
-Yani beni tanıyalı ne kadar zaman oldu?
 
-Bilmiyorum. Sanırım on, on beş dakika oldu, çok emin değilim. Neden soruyorsunuz ki bunu… :o
 
-Peki, dinleyin o zaman. Henüz yeni tanışmamıza yani beni yeterince tanımamanıza rağmen bu iş yerindeki insanların neredeyse hepsiyle ilgili düşüncelerinizi biliyorum. Çünkü siz anlattınız.
 
-Ne demek istiyorsunuz?
 
-Demek istediğim şu, beni yeterince tanımadığınız halde tüm düşüncelerinizi bana anlatabiliyorsunuz. Bunları başkalarına, İhsan Bey ya da Akın Beye anlatabileceğimden korkmuyor musunuz?
 
-Ama siz demiştiniz ki... Hani siz de patrona yakalanmışsınız. Ben ben aynı kaderi paylaştığımızı…
 
-Naz Hanım, bu sadece sizi konuşturmak için kullandığım bir teknikti. Gazetecilikte çok sık kullanılan bir manevra da diyebiliriz. Eğer İhsan Beye yakalanmış olsaydım beni önce yaka paça işten atar, bununla yetinmeyip memleketten de sürdürürdü herhalde. :o
 
-Yani beni kandırdınız mı?
 
-Üzgünüm ama sizde kandırılmaya balıklama atladınız. Yani bir nevi işimi…
 
-Durun söylemeyin, işinizi kolaylaştırdım değil mi… Aferin bana… O halde bunları patronunuza zevkle anlatırsınız. Belki büyük bir ödül de kazanırsınız. Tebrik ediyorum… Görevinizi hakkıyla tamamlamak nasıl hissettirdi kendinizi? Yeterince eğlenebildiniz mi?

                                                             7. Bölüm Sonu...  >:(

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 31 Eki 2012 16:23:44
emeğinize yüreğinize sağlık öğretmenim.gene akıcı ve meraklandıran bir hikaye oluşmaya başlıyor. teşekkürler.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 04 Kas 2012 00:58:55
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
emeğinize yüreğinize sağlık öğretmenim.gene akıcı ve meraklandıran bir hikaye oluşmaya başlıyor. teşekkürler.

çomranlılı öğretmenim, çok teşekkür ederim. İnşallah dediğiniz gibi olur. :) Bu yazı benim için bir sınav gibi. Bakalım sınavdan nasıl çıkıcam. :-\ Umarım geçer bir not alabilirim. :D

Sevgilerimle...


* GECE KALEMİ* -8. Bölüm-

-Naz Hanım, tabii böyle düşünmedim ama burası bir basın- yayın kuruluşu. Burada kime ne anlattığınıza, nasıl anlattığınıza, karşınızdaki kişinin iyi niyetli olup olmadığına, ona güvenip güvenemeyeceğinize dikkat etmelisiniz. Bu oyunu size İhsan Bey ya da Akın Beyin düşmanlarından biri de oynayabilirdi.
 
-Ama siz oynadınız. Bu durumda başarınız küçümsenemez. Ne kadar güvenilir biri olduğunuz da malum.  :(
 
-Naz Hanım! Bir dakika lütfen... Sonuçta kimseye bir şey anlatacak değilim.
 
-Nee, neden? Yani ne yapmaya çalışıyorsunuz anlamıyorum ki ya da niye yapıyorsunuz?... Mademki kandırıp konuşturdunuz niye anlatmıyorsunuz? Beni labirent içinde dolaştırmaktan vazgeçin artık! >:(
 
-Biraz sakin olun Naz Hanım. Benim tek amacım herkese hemen güvenmemeniz konusunda sizi uyarmaktı. Üstelik bana söyledikleriniz kayda değer şeyler de değil. Akın Bey hemen hemen herkesin sizin gibi düşündüğünü zaten biliyordur. Ama onun hakkında yanıldığınızı söyleyebilirim.
 
-Bu durumda işten ayrılmam gerekmiyor mu?
 
-Elbette hayır.
 
-Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Bana yaptığınız tüm eziyete rağmen yine de işimden etmediğiniz için teşekkür ederim. :-\ Güvenme konusundaki uyarınıza sizinle başlayacağıma emin olabilirsiniz.
 
Naz’ın sert tepkisi Metin’i toparlanmaya itti:
 
-Ooo, biraz abarttım galiba. Ama bu kadar kızmayın canım. Ne demişler, bir musibet bin nasihatten iyidir. Bu arada eğer işinize devam etmek istiyorsanız size getirdiğim metin dosyalarının düzeltmelerini hemen yapmalısınız.
 
-Hih! Ben onları tamamen unutmuştum. Ne kadar vaktim var?
 
-Baskıdan önce son dört saat. Kolay gelsin.
 
Naz, Metin çıkar çıkmaz dosyaların kapağını açtı. O da ne!
 
-Burada neredeyse kırk tane metin var. Bunların imlalarını düzeltip bir saatte nasıl vericem ama mecburum değil mi... :-\ Hadi Naz, kırılıp dökülmeyi bırakta hemen başla. Eveeet, ne yazıyomuş bakalım:
 
"Sevgili Günay Abla, Ben 16 yaşında bir gençkızım. Gelecek sene liseyi bitiriyorum. Eeee… Komşu oğluna âşık oldum. Oda 17 yaşında. Babam evlenmemize izin vermiyo... Sizce kaçsak bizi affederlermi? Lütfen acele cevap verin. Ona göre emre yarın akşam camın dibinde beklicek. Derdime çare ablacım."
 
"Sevgili kızım, kaçmak çözüm değil. Siz babanızı ikna etmeye çalışın. Yine de olmazsa tekrar düşünürsünüz. Daha çok gençsiniz. Acele etmeyin. Çok öpüyorum canım."
 
-Yok artık!… Böyle soruya böyle cevap… Şimdi düzeltelim. Evet, komşu oğlu olmaz… Komşumuzun oğlu diyelim... affederler mi ayrı… ablacımı da düzeltelim... Eh fena olmadı.
 
-Bakalım diğer mektup ne diyo,
 
"Sevgili Günay Abla, Ben iş bulamıyom. Nere gitsem ikigünde atıyolar. lütfen bi yardımcı olsanız…."
 
"Sevgili oğlum, iş bulmak gerçekten zor. Ama seninde biraz sabırlı……."
..........................
 
"Sevgili Günay Abla Annem bana kızıyo. hep evde iş yapmamı istiyo. Ama arkadaşlarım hiç yapmıyolar. Ben hizmetçimiyim…"
 
.………..
 
Naz’ın dayanacak hali kalmamıştı:
 
-Son bir dakika... Göremiyorum ki... Yazılar bulanık sanki. Sanırım sonuncusuna yetiştiremicem. :-\ Bitiremedim demektense böyle versem iyi olacak… Kırk mektuptan kırkıncısı. Umarım fark etmez. :-\
 
Tık! Tık!
 
-Girin!
 
-Nevra Hanım, benden istediğiniz düzeltmeleri yaptım. Buyrun.
 
-Peki, masaya bırakıp çıkabilirsin. Ben onları incelerken sen de Buse Hanımı çağırır mısın?
 
-Tabi Nevra Hanım. (Hay aksi, hepsini inceleyecek galiba.  :-\ )
 
Naz odadan çıkıp Buseyi çağırdıktan sonra sıkıntısı bir kat daha arttı. Nevra Hanımdan onay gelene kadar rahat edemeyecekti. :-\

......................

Az sonra Nevra Hanım odasında arkasına yaslanmış, iki elinin parmak uçlarını birleştirmiş Naz'ın gelmesini bekliyordu.

Naz içeri girdiğinde Nevra Hanım oturduğu yerden öne doğru yaklaştı:

-Naz, geçerli bir açıklama için sadece bir dakikan var.

-Nevra Hanım, üzgünüm, biraz geç kaldım. O yüzden belki birkaçını gözden kaçırmış olabilirim. Size söz veriyorum, bir daha kine daha dikkatli olucam.

-Peki. Sen söyleyeceğini söylediğine göre şimdi ben söylüyorum… Kovuldun… Derhal odadan çık, hemen!  >:(

-Ama,

-Naz, dışarı çıkıyorsun ve kapıyı çekiyorsun… Lütfen!


                                                                8. Bölüm Sonu...  :-\

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.431
  • 16.095
  • 3.431
  • 16.095
# 06 Kas 2012 23:58:55
* GECE KALEMİ* -9. Bölüm-

Naz dışarı çıktığında gözyaşlarına bi türlü engel olamadı. Oysa herkesin içinde ağlayan kızlardan nefret ederdi. Başlamadan biten bir iş, hayatında kara bir delik. Başarısız bir girişim. Üstelik burada yapmayı planladığı ne çok şey vardı. Demek Nevra Hanım bu yüzden herkesin korkulu rüyasıydı. Gözlerini silmeye çalışarak az önce kendisinin olduğunu düşündüğü odasına geri döndü. Zaten küçük masasının üzerine koyduğu çantasından ve cep telefonundan başka herhangi bir eşyasını yerleştirecek kadar zamanı olmamıştı. Masanın arkasına geçip kendine gelene kadar oturmaya karar verdi.

Tık! Tık!

-Girin.

-Pardon, Naz Hanıma bakmıştım.

-Buyrun benim.

-Naz Hanım, bu dosyaları Akın Bey gönderdi. Çok acil düzeltilmesi gerekiyormuş.

-Bi yanlışlık olmalı. Ben bunları düzeltemem. Çünkü ben az önce işten ...

-Orasını bilmiyorum. Siz Akın Bey’e anlatırsınız. Kolay gelsin.

-Ama bi dakika, beyfendi bakar mısınız? Ama...Napıcam şimdi, düzeltsem bi dert, düzeltmesem ayrı dert… :-\

Naz sonunda masasına geri oturup elindeki dosyanın düzeltmelerini yapmaya başladı. Hatta gözüne çarpan birkaç eksik cümleyi de tamamladı. O sırada dosyalardan birine iliştirilmiş, iri harflerle yazılı küçük bir not dikkatini çekti. Notun üzerinde ”istatistik raporları eklenecek” yazıyordu. Naz hızlıca sözü edilen istatistik raporlarını aradı ama bulamadı.

-Nerde bu dosya acaba? Kimseye de soramam ki. Artık burada çalışmıyorum bile. Ama acil dediklerine göre önemli olmalı. Buse’ye sorsam bilir mi acaba? Neden uğraşıyorum ki. :-\ Bunları masaya bırakıp çıkayım. Giderken Buse’ye hatırlatırım olur biter.

Tam dosyaları bırakıp çıkıyordu ki Akın kapıda belirdi. Oldukça telaşlı görünüyordu.

-Naz Hanım düzeltmeler tamam mı?

-Tamam Akın Bey.

-Oh! Bir an yetişmeyeceğini sandım. Teşekkür ederim. Yalnız sizden bir ricam daha olacak.

Akın hem konuşuyor hem de yürüyordu. Naz arkasından koşar gibi durumu anlatmaya çalışıyordu:

-Akın Bey, ben az önce...

-Buse Hanım, babam geldi mi?

-Evet. Toplantı salonuna geçti Akın Bey.

-Akın Bey, ben bi hata yaptım ve Nevra Hanım.

Akın hala koşturuyor, sağa sola acil emirler veriyordu.

-Bu faksı Metin Beye iletin. Derhal yollasın.

-Akın Bey, ben işten…

-Naz Hanım, bana bi izin verir misiniz. Ne anlatacaksanız sonra. Tamam mı?

-Ama Akın Bey,

Akın, Naz'ın ısrarla tutumuna dayanamayarak durdu:

-Naz Hanım, şu çapraz sorguyu bir atlatayım, toplantıdan sonra hala hayatta olursam tüm anlatacaklarınızı dinlicem, söz... Şimdi gerçekten gitmem gerek...

Akın bu sözlerinin ardından da üzerini başını düzeltip yönetim kurulu salonuna girdi. Naz ‘ın beklemekten başka çaresi kalmamıştı. Odasına gidip oturdu. Kendi kendine düşünürken birden Akın'ın “Sizden bir ricam daha olacak.” sözünü hatırladı ama Akın ne isteyecekse o telaşla atlamış olmalıydı.

-Neydi kim bilir?... Ama...Tabi ya, şu istatistik raporu. O hala eksik. Akın Bey onu isteyecekti herhalde ama unuttu. Bu rapor nerdedir ki… Toplantıya giriş şekline bakılırsa Akın Bey için zor bi gün olmalı. Raporu bulsam iyi olucak.
……………………………………………..

-Buse Hanım, Akın Beyin toplantıda kullanacağı istatistik raporları hakkında bilginiz var mı?

-İstatistik raporları mı? Tamam, bugün toplantıda onlara ihtiyacım var demişti. Ama onlar Nevra Hanımın bilgisayarında. O da az önce çıktı.

-Ya! Demek çıktı. Peki biz odasından alamaz mıyız?

-Delirdin mi sen? Nevra Hanım bizi öldürür.

-Merak etme. Benim kaybedecek bişeyim yok zaten. Az önce beni kovdu.

-Bu kadar çabuk mu? Rekor senin desene.

-Neyse boş ver. Bu raporlar sanıyorum Akın Bey’e lazım.

-Lazım da kelime mi. Bu dosya olmazsa İhsan Bey, Akın Beyi oracıkta...

-O kadar kötü mü sahiden?

-Hı hı... :-\

-Hadi o zaman açalım şu odayı da bilgisayardan bi çıktı falan alalım.

Buse telaşlanmıştı:

-Nasıl olsa toplantıya yetiştiremeyiz, gel vazgeçelim. Beni de kovduracaksın.

-Buse, senin Akın Bey aşkına ne oldu?

-Öf!  :-\ Ama bak sadece odayı açıyorum. Bundan sonrasına beni karıştırma. Yakalanırsan eylemlerinden habersiz olduğumu açıklicam ona göre.

-Tamam tamam. Bütün sorumluluk benim.

Az sonra Buse odayı ve bilgisayarı açıp oradan uzaklaşmıştı.

-Evet, şifre ne olabilir? Dört tane yıldız olduğuna göre doğum tarihi olabilir. Ama Nevra Hanım gibi birinin böyle basit bi şifre koyması pek muhtemel değil. Deneyelim bakalım. Benim beklediğim gibi ellili yaşlarda olmadığına göre en fazla otuz falandır… ::)

Naz yirmi beşle otuz yaş civarına denk gelebilecek bütün tarihleri denemişti… Aklını var gücüyle zorluyordu... Şirkette çalışanların isimlerini rastgele denemeye başladı:

-En çok Buse diye bağırdığına göre, cık... Olmadı. Metin beş harfli, İhsan beş harf… Akın dört harfli. Hemen yazıyorum….Aaa! Açıldı, oldu. Şifre Akın'mıymış? :o İlginç. Neyse bunu sonra düşünürüz… Evet, istatistik raporu..Yazdır… Bravo! Harikayım ben. Başka ne diyebilirim ki… Gazetecilik başarısı dedikleri bu olsa gerek… :D Şimdiii, bu raporu Akın Beye nasıl ulaştırabilirim, nasıl... ??? Naz bu düşüncelerle odadan çıktı.

Az sonra toplantı salonuna elindeki raporlarla giren kişi Naz'dan başkası değildi.

-Akın Bey, istediğiniz istatistik raporlarını getirdim. 45 dakika sonra demiştiniz değil mi?

Akın yeni gelişen olayın şaşkınlığını hemen üzerinden atıp durumu üstlendi. Yavaşça ayağa kalkıp Naz'a doğru yürüdü. Salondakilerden biraz uzaklaştığı anda başını hafifçe eğip gözleriyle selam vererek sessizce "Sağ olun" dedi. "Hayatımı kurtardınız" Tekrar salona geçerken daha yüksek ve kendinden emin bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

-Teşekkür ederim Naz Hanım. Dakiklik konusundaki titizliğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum. Değerli üyeler, toplantının başında sözünü etmiştim. Raporların geliştirilmiş haliyle son durumu ....

Naz, Akın'ın son cümleyi tamamlamasını beklemeden odadan çıkmak zorunda kalmıştı. Ama amacına ulaştığına göre bunun bir önemi yoktu. Kendini çok iyi hissediyordu. Toplantıda zor durumda kalan Akın'a yardım ettiği için yüzündeki kocaman gülümseme neredeyse etraftaki herkese ulaşıyordu. :D Aslında önemli olan Akın'a yardım etmekten çok bunu zekice halletmiş olmaktı. Dahice değilse de bu problemi sorunsuz çözmüştü. Derin bir nefes aldı. İşte bu anı bozan o ses:

-Naz!
...................
-Nevra Hanım.

-Naz, bana bir açıklama yapmanı bekliyorum.

-Anlamadım Nevra Hanım, hangi konuda bir açıklama yapmamı bekliyorsunuz? :-\

                                                   9. Bölüm Sonu...

Çevrimdışı maraza

  • B Grubu
  • 5
  • 9
  • 5
  • 9
# 07 Kas 2012 11:10:13
yazılarınız gerçekten çok özügün tebrikler

Çevrimdışı yelloz1

  • B Grubu
  • 30
  • 92
  • 30
  • 92
# 07 Kas 2012 14:27:58
her anını yaşamak istiyor insan

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK