Hikaye Türündeki Yazılarımız.

Çevrimdışı turgay-dilek

  • Uzman Üye
  • *****
  • 999
  • 617
  • Müdür Yardımcısı
  • 999
  • 617
  • Müdür Yardımcısı
# 11 May 2013 09:40:34
Okul olarak yapmış olduğumuz "yazarlar aramızda" projesi İstanbul'da Eğitimde İyi Örnekler e seçildi. İlk 50 içine girdi.
Kendi hikayemi yukarıda paylaşmıştım. İnşallah okuyanların hoşuna gider de mahcup olmam.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.125
  • 3.437
  • 16.125
# 12 Ağu 2013 02:19:11
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Bu hikayenizi biraz geç okudum.Devamsızlıktan sınfıta kalacağım galiba  :)  Kaleminize sağlık

Estağfurullah hocam. Bu hikayede devamsızlıktan kalınacaksa herhalde ben kalırım. ::) İlginiz, desteğiniz için çok teşekkür ederim.

Selamlar, saygılar hocam.  


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

* GECE KALEMİ* -20. Bölüm-
............................
O günün akşamı basın dünyasında artık Gece Kalemi de vardı. Üstelik sapasağlam.  :)
                                  
                                       SON


* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :) 1. BÖLÜM

Gece Kalemi ekibi henüz bir haftasını doldurmasına rağmen sadece kendini kanıtlamakla kalmadı, kısa zamanda basın dünyasında önemli bir yer de edindi.  Bunun için yönetim ekibi de dahil olmak üzere sabahlara kadar çalıştılar hatta iş yerini hiç kapatmadan ikinci, üçüncü güne bile başladılar ama bu tempoya da ayak uydurmuşlardı. Gazetenin genç patronu Akın Beyse bu durumdan son derece memnundu. Kendisini basın dünyasından çok babasına kanıtlamanın gururunu yaşıyordu. Fakat İhsan Bey bu konuyu kelimelere hiç dökmedi. Sadece kimi zaman oğluna yakalandığı bakışları onun da durumdan memnun olduğu izlenimini veriyordu. Yine de Akın bunu kendi kulaklarıyla duymayı yeğlerdi çünkü duygular yüze yansısa da kelimelere dökülmeden asla emin olunmuyordu işte. :-\

Her ne şekilde olursa olsun, gazete ve dergi gözle görülür, elle tutulur bir başarı hikayesinin ürünü olmuştu. Tabi bu başarıda büyük pay sahibi olanlardan biri de kuşkusuz Naz’dı.

-Buse Hanım, bana Naz Hanım'ı çağırır mısınız?

-Peki Akın Bey.
Buse, Naz’ı çağırmak için odasına gittiğinde, Naz da o günkü haberler için araştırma yapmakla meşguldü. Buse’nin içeri girdiğini bile hemen fark etmedi.
-Naz Hanım,
-Hı, efendim Buse.
-Akın Bey sizi odasına kadar çağırdı.
-Tamam Buse. Sağ ol.
Buse başıyla hafifçe selam verip odadan çıktı.
Naz, Akın’ın yanına giderken hala yarın yazacağı yazıyla ilgili düşünceler içindeydi.

Tak! Tak!

-Naz Hanım, buyrun lütfen.
-Teşekkür ederim. Beni çağırtmışsınız.
-Evet. Gazete ve derginin bir haftası geride kaldı. Başarılı bir hafta geçirdiğimizi düşünüyorum ve bu yüzden de sizi tebrik etmek istedim.

-Teşekkür ederim Akın Bey. Ama bu sizin sayenizde oldu. Yani asıl tebrik edilmesi gereken kişi sizsiniz. Ayrıca çok cesur davrandığınızı da söylemeliyim.

-Alçak gönüllüsünüz Naz Hanım. Ama ben zaten üzerime düşen başarıyı tadıyorum. Üstelik gazetenin sahibi ve patronunuz olarak. Ama unutmayın, mütevazılığın fazlası başkalarının da gerçeğin böyle olduğunu sanmasına neden olur.
Bu dersle akıl verme arası uyarı Naz’ı sinirlendirmişti:

-Akın Bey, bunu nasıl başarıyorsunuz?

-Anlamadım, neyi nasıl başarıyorum?

-İnsanlar size tam iyi bir şeyler söylediğinde o ukala tavrınızı takınmayı?

Akın beklemediği bu çıkış karşısında şaşırmıştı. Bir an için kelimeleri toparlamakta zorlandı. Hafifçe dudağını büktü. Başını yana eğdi.

-Naz Hanım, mütevazı olmayın derken bu denli abartmanızı kastetmemiştim. Aslında benim demek istediğim, siz de çalışanlardan birisiniz ve ben de,

-Hatırlatmanıza gerek yok Akın Bey, gayet iyi hatırlıyorum. Siz de benim patronumsunuz öyle değil mi?
Akın, Naz’ın ters cevabına derin bir nefes alarak karşılık verdi. Nefesi hızlı almıştı ama geri verişi gayet yavaş oldu. Hatta belli belirsiz bir oh çekti.

-Aslında bu doğru da olsa ben başka bir şey söyleyecektim.

Naz, gardını almış tavrını devam ettiriyordu:

-Sizi dinliyorum Akın Bey. Ne söyleyecektiniz acaba?

-Eee, tam olarak diyecektim ki, siz de çalışanlardan birisiniz ve ben de yayın hayatımızdaki emeğinizi ve başarınızı kutlamak için sizi yemeğe davet ediyorum.
Şaşırma sırası Naz’daydı. Akın’dan ukala bir cevap daha beklerken karşısına çıkan bu yemek daveti kafasını karıştırmıştı:

-Yemeğe mi? Yani siz beni yemeğe mi davet ediyorsunuz?
Akın, sorunun cevabını onaylar şekilde dudak bükerek gülümsedi.

Naz, şaşkınlığını gizlemeye çalışıyordu:

-Peki, bu bir emir mi? Yani kabul etmek zorunda mıyım? >:(

Naz’ın bu saldırgan tavrı Akın’ın bozulmasına neden olmuştu. Naz’ın sert çıkışı yüzünden reddedilmiş olduğu kanaatine varmış olacak ki, kendini savunma gereği duydu. Yüzündeki belli belirsiz bozulma ifadesiyle açıklama yapmaya başladı:  

-Hayır. Elbette değil. Kabul etmek gibi bir zorunluluğunuz kesinlikle yok ve kesinlikle bu bir emir değil.

Akın'ın bozulması Naz'ın hoşuna gitmişti:

-Öyleyse kabul ediyorum.

-Oh! Bi an için reddettiğinizi düşünmüştüm.

Naz, Akın'ın bu itirafından da son derece memnun olmuştu. Gülümsediğini gizleyerek kapıya yöneldi.

-Naz Hanım.

-Efendim.

-Teşekkür ederim. Yani teklifimi kabul ettiğiniz için.

Naz yine gülümsedi.

-Akşama görüşmek üzere Akın Bey.


                                                             1. Bölüm Sonu... ::)

Çevrimdışı on48

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 32
  • 182
  • 32
  • 182
# 12 Ağu 2013 07:54:52
İçinde bir çok hata olan bir hikaye devamı belki olur.  ;D :'(

Güneşin ışıkları yıldızları yavaş yavaş söndürürken kuşların sesi yıldızlara sesleniyordu sanki...
Ali bir ara kuşlara küfredecekti. Gece geç vakitte uyumuştu. Pazar günü de erken kalkmak istemiyordu. Perdeyi biraz araladı, dışarıda kırlangıçları gördü. Gökyüzüne bakınca son yıldızında sönmek üzere olduğunu gördü. Ali:
-Daha gün yeni doğuyor deli kuşlar. Bela mısınız? diye geçirdi içinden.
Kafasını yastığın altına gömdü...
Tek katlı, çatısı olmayan, bahçesinde iki ağacı olan bir evde yaşıyordu Ali. Tavandan da tabandan da su geliyordu. Eşyalar rutubetten kokuyordu. Ali'de rutubetten nasibini alıyordu. Saçları kirleniyor, yapış yapış oluyordu. Sakalları uzadıkça çok kötü bir görünüme sahib oluyordu. Giysileri de bir yandan eşyalar gibi nemli , bir yandan Ali gibi kokuyordu...
Yattığı koltuğu tahta kuruları bir kaç gündür istila etmişlerdi. Başını kaşıyarak yattığı yerden kalktı. Gezinme vakti gelmişti. Pazartesi günü şehrin en kalabalık yerinde oturup para kazanacaktı.
İş başı olduğundan yüzleri gülmeyen, dalgın, güne kızgın bir yığın insan geçiyordu önünden. Düne göre biraz daha iyi para topluyordu. Önündeki mendil mavi kareli, biraz yırtıktı; aynı ezilen bir kedinin durduğu gibi kaskatı yerde duruyordu.
Ali mendildeki paranın 4 lira olduğunu görünce düşünmeye başladı. Birazdan ekmek arası mı yesem yoksa sıcak bir çorba mı içsem! Dün akşama kadar dayanıp karpuz, peynir ve ekmek yediydi. Birazdan ekmek, domates, dünden kalan peynir ve birazda zetinle ziyafet çekmeyi düşündü.
Bir kişi 50 kuruş attı. 5 TL 50 kuruşu olmuştu. Bu günlük işinin yarısı bitmişti. Meendilini leşi alırmış gibi aldı cebine koydu...
Soğuk su dolabının ceşmesine başını dayadı ve sudan kana kana içti. Su dolabının arkasında belediye fırını vardı.. Fırından gelen ekmek kokuları ekmeklerin sıcak olduğunun habercisiydi. Fırından çalışan, ustaymış gibi duran ama çıraklığa yeni adım atmış 14-15 yaşında çocuk çok bilmiş bir tavırla ekmeği Ali'ye verdi. Biraz ilerden domates, biber aldı.
Bir banka oturdu. Önünde masmavi bir deniz duruyordu. havayı içine çekti. Tuzlu, nemli, balık kokan havayı martı ve kırlangıç çığlıkları içinde bir daha içine çekti. Ekmeğin bir kısmını ufalayıp martılara vermeyi düşündü ama baya bir acıkmıştı. Ekmeği sol pazusu ile gövdesi arasında sıkıştırdı. Sağ eline aldığı kelebekle ekmeği ortadan ikiye böldü. Arasına peynir ve biberi koydu. Domatesi tek elle kesmek işkence olduğu için domatesi sadece ikiye bölerek ekmeğin içine yaydı. Ekmeği ısırınca ağzına gelen tatla içine biraz titreme girdi...

Çevrimdışı hileli994

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.477
  • 5.251
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.477
  • 5.251
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ağu 2013 13:15:51
kardia öğretmenim sezonu açtık galiba.Hayırlı olsun.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.125
  • 3.437
  • 16.125
# 13 Ağu 2013 00:53:17

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
kardia öğretmenim sezonu açtık galiba.Hayırlı olsun.

Çok teşekkür ederim hileli öğretmenim. Bi Bismillah dedik artık. Bakalım hayırlısı.  :)


* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :)  2. BÖLÜM

Akşam üzeri Naz, kendisinden bile gizlese de müthiş heyecanlıydı. Bu akşam belki de Akın'ı farklı yönleriyle tanıma fırsatı bulacaktı ya da, ya da en doğrusu bir bahaneyle bu yemeği iptal etmeli, elinde olmadan kapılmaya başladığı bu selden kendini kurtarmalıydı. Ama içten içe Akın'ın da ona karşı bir şeyler hissedip hissetmediğini ve yemekte neler olacağını inanılmaz merak ediyor, bu merakın önüne geçip geçmemekte kararsız kalıyordu. 

............................. ...........

Cama doğru yürüdü. Nedense kendini inanılmaz romantik hissediyordu. Bu yüzden de Akın'ın, Naz'ın hissettiklerini anlamaması için aptal olması bile yetmezdi. Yok yok, bu yemeğe gitmek kendini ele vermek dışında bir işe yaramazdı. Peki Naz'ın o vurdumduymaz tarzına, mükemmel karizmasına, olağanüstü soğuk kanlılığına rağmen bu zayıf hali...   :-\

"Allah kahretsin aşık oluyorum... Buna izin veremem. Peki nasıl, nasıl oldu bu... Hem nesine âşık oluyorum ki, kaba, ukala, kendini beğenmiş, yakışıklı, karizmatik, mükemmel gülümsüyor, mükemmel bir Türkçesi var ve bir o kadar da çekici."

Naz kendi düşüncelerinin pençesinde kıvranırken dışarıda bambaşka şeyler oluyordu. Vakit ilerlemesine rağmen Akın henüz ortalıkta yoktu ve koridorun sonundaki İhsan Beyin odasından sesler yükseliyordu. Çalışanlardan birinin o çığlığı... 

-Akın Bey! Akın Bey koşun!

-Ne var, neler oluyor!

-Akın Bey, babanız...

-Ne oldu babama! Konuşsana be adam, babama ne oldu diyorum? Bari çekil önümden!

Akın koşarak babasının odasına ulaştı.

-Baba! Baba neyin var! İyi misin! Baba!

İhsan Bey koltuğuna yığılmış, rengi uçmuştu. Konuşacak durumda değildi. Akın babasının gömleğinin düğmelerini gevşetirken içeri doğru bağırıyordu:

-Ambulans çağırın. Biri ambulans çağırsın! Çabuk olun! Lütfen!

Yükselen seslerin ardından Naz da odasından çıkmış endişeli gözlerle olanları izliyordu.
Herkes sağa sola koşuşturuyordu. Akın, ambulansla ilgili direktiflerini tekrarlayıp duruyor, bir yandan da babasının iyi olup olmadığını anlamak için uğraşıyordu. Oldukça çaresiz bir hali vardı. Bu haldeyken bile son derece karizmatik görünüyordu. Ambulansın şirkete ulaştığı ana kadar neredeyse nefes almadan babasının düzelmesi için çırpınıp durdu.

Ambulansın gelişiyle İhsan Bey hastaneye götürülürken, Akın da babasıyla gitmiş, şirket bir anda sessizliğe bürünmüştü.

............................. ...............

Ertesi gün hastanede İhsan Beyin kapısında sabahlayan Akın doktorla konuşuyordu:

-Doktor bey, babamın durumu nedir?

-Akın Bey, babanız şu an için tehlikeyi atlatmış gibi görünüyor. Fakat her şey yolunda demek için de erken. Acaba babanızı çok üzecek ya da sinirlendirecek bir olay mı oldu?

-Bilmiyorum. Aslında babam en çok bana kızar ama yemin ederim bu kez ne olduğunu kesinlikle bilmiyorum... Belki bilmediğim bir şekilde yine ben sebep olmuşumdur. :(

-Akın Bey, babanız strese bağlı bir kalp krizi geçirmiş. Bunu hafif atlatmış olabilir ama bundan sonrası için daha dikkatli olmanız gerekiyor. Genel durumunun iyiye gittiğini söyleyebilirim. Ama dediğim gibi, bundan sonra babanızı sinirlendiren ya da üzen her ne ya da kimse ondan uzak tutmalısınız.

-Anlıyorum. Bildiğim kadarıyla sebep ben olmadığıma göre bu durumda tek bir alternatif kalıyor, o da teyzem.

-Sebebini bilmiyorum ama teyzeniz babanızın bu duruma düşmesine neden oluyorsa, bir daha karşılaşmamaları için elinizden geleni yapmanızı öneririm. Şimdilik geçmiş olsun.

-Teşekkür ederim. Sağ olun.


                                                             2. Bölüm Sonu...  :-\

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 17 Eyl 2013 17:34:21
Kardia Öğretmenim  Emeğinize Sağlık. Kaleminizi Özlemişim.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.125
  • 3.437
  • 16.125
# 20 Eyl 2013 23:03:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kardia Öğretmenim  Emeğinize Sağlık. Kaleminizi Özlemişim.

Teşekkür ederim çomranlılı öğretmenim. :D Ben de sizi özlemiştim.


* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :)  3. BÖLÜM

Birkaç gün sonra İhsan Beyin eve dönmesiyle, Akın da biraz rahatlamıştı. Babasının odasına çıktığında İhsan Beyi telefonda konuşurken buldu:

-Baba napıyosun? Doktorun kesin talimatı var. Bi süre her şeyden uzak kalmalısın.

-Doktor şirketi de yönetecek miymiş?

-Sen şirketi düşünme baba. Ben elimden geleni yaparım.

-İstemez. Ben daha ölmedim.

-Allah korusun baba. Onun için söylemedim.

-Neyse neyse, şurdan hizmetçiyi çağır da yeni takımlarımı getirsin.

-Baba, hiç olmazsa bir haftalığına dinlen.

-Sana olmaz dedim! Bir haftada teyzen neler yapabilir biliyor musun sen!

İhsan Beyin bu çıkışıyla Akın'ın merak ettiği soru da cevabını bulmuş oluyordu. Demek babasının hastalanmasına sebep olan kişi gerçekten de teyzesiydi.

-Teyzem mi?

Akın'ın en son hatırlayabildiği zamandan bu yana babasıyla teyzesi arasında nedeni belli olmayan kıyasıya bir düşmanlık hep vardı ama bu düşmanlığın sebebini bir türlü öğrenememişti. Yıllardır bu konu ne zaman açılsa babası üzerini sertçe kapatırdı. Akın bu kez de öğrenmezse belli ki babasının kendi kendine anlatacağı yoktu. Daha fazla dayanamadı:

-Baba, nedir teyzemle alıp veremediğiniz?

……………………………………………………

-Sen bu meseleye karışma Dilaver! Teyzenden uzak dur yeter!

-Baba, bu yüzden neredeyse canından oluyordun hala bu işe karışma mı diyorsun?

-Söz dinle Dilaver. Karışma diyorsam karışma! Tekrar kalp krizi mi geçirteceksin bana!

-Baba, sokağa çıkıp oynamak yok, der gibi beni bu olayın dışında tutamazsın.

İhsan Bey oğlunun bu sözlerine göz ucuyla düşünceli bir halde baktı. İhsan Beyin kaçamak bakışı Akın'a hak verdiğini gösteriyor gibiydi ama bunu Akın'a itiraf etmeyeceği de görülebiliyordu. Fakat Akın da olayın peşini bırakmak niyetinde değildi. Ani bir hareketle kapıya yöneldi.

-Anlaşıldı... Bu işi teyzemle konuşmadan öğrenemicem.

-Sana olmaz dedim!... Nereye gittiğini sanıyorsun?

- Teyzemin bu can düşmanlığının nedenini öğrenmeye! Bakalım senden ne istiyormuş!

-Dur diyorum! Benden bir şey istemiyor.

Akın bu ani itirafla olduğu yere çakıldı:

-Nasıl?

-Senden istiyor. Onun derdi seninle…

İhsan Beyin Akın'ı durdurmak için yaptığı itiraf, onu şaşkına çevirmişti.

-Yani bütün bu yaşananların nedeni ben miyim? Ama ben, anlamıyorum.

-Sana bu olayın peşini bırak dedim ve sen de bırakacaksın. Anlaşıldı mı?

-Peki neden?

-Nedenini boş ver. Sen ondan olabildiğince uzak dur yeter. Ben sana bir zarar vermesine izin vermicem.

-Nasıl yani, bana nasıl zarar verebilir ki…
 
-Sana bu işin peşini bırak dedim!

-Olmaz baba. Mademki asıl sebep benim, sebep olduğum durum neymiş öğrenmek istiyorum. Bu benim hakkım. Neyle karşı karşıya olduğumu ve sebebini bilmek zorundayım.

-Konu kapanmıştır Akın! Beni dinlemez, teyzene gidersen seni asla affetmem ve, ve babalık hakkımı da helal etmem.

-Ama! Bu bana yaptığın… Bu haksızlık!

-Yani,

Akın, babasının tekrar kriz geçirmesinden endişeliydi ama bu durum, bu olay…

-Akın, yani!

Akın, babasının tekrar rahatsızlanmaması için çaresiz boyun eğmek zorunda kalıyordu:

-Yani, dediğin gibi olsun baba… Ama, ama yine kalp krizi geçirmene neden olursa bu sefer seni dinlemem! O zaman beni durduramazsın, baba!

-Merak etme… Bi daha bunu yapması için tehditlerini savurması yetmez.

-Tehdit mi savuruyor? Neyle tehdit ediyor?

-Akın! Her söylediğim kelimenin peşine düşmekten vazgeç! Gitmicem dedin, sözünü tut!... Sana güvenebilirim değil mi?

-Peki baba.

- Söz ver!

-Baba!

-Söz ver dedim!

-Söz. Söz veriyorum. Ama,

-Aması yok.

Sonra Akın'a doğru yaklaşıp belki de yirmi yıldır yapmadığı gibi omuzlarından tuttu sonra da saçını okşadı. O sıcak bakışları babasının gözlerinde ilk kez görüyordu. Hiç bitmesin istediği bu sıcak hisle babasına baktı ama kısa süren anlık durum düzelmiş, İhsan Bey toparlanmıştı:

-Öhö, öhöm. Hadi ben de seni dinleyip yatağıma geri uzanıyorum. Şimdi işinin başına. Ben iyiyim.

Akın da bu kısa anı bir kenara bırakıp, gerçek ana geri dönmüştü.

-Ya bir şey olursa,

-Ne olacak. Hem evde bir sürü çalışan var. Bir şey olursa onlar haber verir.

-Allah korusun baba.

-Hadi hadi. İyiyim ben.

…......

Yaklaşık bir saat sonra Akın da arabasıyla iş yerine varmıştı.

.........

-Akın Bey büyük geçmiş olsun.

-Teşekkür ederim Buse Hanım.

-Akın Bey isterseniz bugünkü randevularınızı iptal edeyim.

-Ne sebeple?

-Birkaç gündür yorgunsunuz ya, o bakımdan. Hem kötü görünüyorsunuz.

-Beni düşünmeniz için bir sebep yok Buse Hanım. Lütfen işinize konsantre olun. Ben işlerinizden biri değilim.

-Aşkolsun Akın Bey.

-Anlamadım.

-Nasıl isterseniz Akın Bey.

-Güzel… Bir de kahve istiyorum.

-Tamam Akın Beeey.

-Buse Hanım,

-Evet,

-Buse Hanım, lütfen ağzınızdaki sakız,

-Özür dilerim Akın Bey, hemen çıkarıyorum.

-Iıııııııııı !

-Bana mı dediniz?

-Yok, ayağım, ayakkabı ayağıma vurdu da, onun acısı.

-Geçmiş olsun. Bu arada bana Naz Hanımı gönderir misiniz?

-Bana Naz Hanımı gönderir misinizmiş.

-Buse Hanım….

-Evet Akın Bey,

-Sizi duydum.

Buse telaşlanmıştı:

-Özür dilerim Akın Bey. Af edersiniz. Öyle istemeden ağzımdan çıkıverdi. Kusura bakmayın.

-Tamam, neyse önemli değil… Bugün çekilmez olduğumun farkındayım.

-Ama şey, yani… :o

-Buse Hanım, Bugün ters bir şey söylersem beni ciddiye almayın lütfen.

Akın'ın üstü kapalı özrü Buse'yi yeniden hayata döndürmüştü. :)

-Peki Akın Bey. Ben hemen kahvenizi getiriyorum, Naz Hanıma da haber veriyorum.

-Teşekkür ederim.

………………………………….

                                                                 3. Bölüm Sonu...        

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.125
  • 3.437
  • 16.125
# 24 Kas 2013 00:56:50
* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON   :)  4. BÖLÜM

Yaklaşık on dakika sonra Naz Akın’ın ofisinin kapısındaydı.

Tak! Tak!

-Buyrun Naz Hanım.

-Akın Bey hoş geldiniz, geçmiş olsun. Babanız nasıl?

-Teşekkür ederim. Gayet iyi. En azından beni azarlama performansında artış var, düşüş yok.

Naz, bu yarı sitem dolu yoruma gülümsedi.

- Buna sevinmelisiniz.

Akın da kendisini anlamasını istediği birinden beklediği tepkiyi almış olacak ki heyecanla cevapladı.

-Bana kızmasını kaç gündür beklediğimi bilemezsiniz. Ama insan işte, yeter ki iyileşsin, her şey kabulum diyorsunuz ama en ufak azar da ağır geliyo insana.

Naz, Akın’ın ne demek istediğini anlamış gibi başıyla onayladı fakat Akın bu konuyu kapatma gereği duydu. Babasından fazla bahsetmek bu sabah yaşadıklarını tekrar aklına getirip bunalmasına neden oluyordu. Buna engel olmak ister gibi sözlerine devam etti.

-Neyse, konumuz bu değil. Asıl konu başlamamız gereken yeni gündemimiz. Bu arada birkaç gündür ben yokken önceki haberi iyi sürüklediğinizi söylemeliyim.

-Metin Bey’in inanılmaz tecrübesi diyelim.

-Evet. Ama kendinize de haksızlık etmeyin.

-Teşekkür ederim.

Akın, birçok şeyi bir arada düşünüyordu. Bu arada tutamadığı akşam yemeği sözü için de Naz’a bir özür borçluydu.

-Naz Hanım, geçen gün için özür dilerim. Yani yemeğe gidemediğimiz için.

-Rica ederim. Babanız hastaydı.

-Yine de özür dilerim. Açıklama fırsatı bulamadım. Şu ara işlerde yoğun. Biliyorsunuz gündem de karışık.

Naz, bahaneler ileri sürerek süresiz ertelenen yemeğin farkındaydı ama bozuntuya vermedi. Akın’ın başındaki sorunlardan haberi olmadığı için içten içe sinirlendi ama bu yemeğe gitmeyi çok istiyormuş durumuna düşmek istemiyordu. Reddeden kendisi olmalıydı:

-Akın Bey kusura bakmayın, ben de sizi kırmaktan çekiniyordum. Akşamları iş dışında özel bir kursa devam ediyorum ve zorunlu olmadıkça devamsızlık yapmak istemiyorum.

-Öyle mi. Bilmiyordum. Ne kursu bu?

Naz bir an bocaladı.

-Eee, yabancı dil kursu.

-İngilizce değildir herhalde?

-Hayır, Fransızca ve hatta Japonca… Malum, iş dünyası.

-Sizi bir kez daha takdir ettim Naz Hanım. Bir gün ben de geleyim. Fransızcam iyidir ama Japonca kursu mükemmel bir fikir. Belki sonra Fransızcanızı geliştirmek için biraz çalışırız.

-Ya tabi, çok sevinirim. ( Allah kahretsin. Fransızca biliyormuş. Hem Fransızca, hem Japonca nasıl öğrenirim!!! Bir de Japonca dedim. Keşke İtalyanca falan deseydim. Offf!)

-Peki, bir akşam beraber gidiyoruz öyleyse.

-Tabi tabi, çok sevinirim.

Naz, bir an önce konuyu değiştirip Akın’ın dikkatini dağıtmak istedi.

-Yeni gündemden bahsediyordunuz.

-Evet evet. Bu kez haber karanlık işler çeviren birkaç iş adamının yaptıklarıyla ilgili… Biraz tehlikeli bir iş. Çok dikkatli olmalıyız. Bu araştırmada sizi sadece yazar konumunda değerlendiricez. Yani doğrudan bu olayın içinde olmayacaksınız.  

-Ama neden?

-İtiraz istemiyorum Naz Hanım. Bu adamlar karanlık işler çeviriyor ve bu durum bir bayan için hiç de uygun değil.

-Ne demek bu? Yani bu işin kadını erkeği mi var?  

-Size olmaz dedim. Bu çok riskli.

-Akın Bey, ben gazeteciyim ve bu ayrımı kabul etmiyorum.

-Size,

-Sizin ne dediğinizi duydum ve bunu kesinlikle kabul etmediğimi söyledim.  

-Ama Naz Hanım,

-Akın Bey, bu dediğinizi yaparsanız, diğer çalışanlara haksızlık etmiş olacağınızı düşündünüz mü hiç?

-İyi de, ben bu olayda hiçbir bayanı görevlendirmiyorum ki.

Naz, kısa bir süre için, Akın’ın sadece kendisini korumaya çalıştığını sanmıştı ama bu kaba, ukala, kendini beğenmiş adamın böyle bir niyeti yoktu.

-Elbette ama yapmadığım bir işin altına imza atamam. Bu nedenle araştırmalarda bizzat ben de olmalıyım. Israr ediyorum.  

Akın daha fazla dayanamadı:

-Peki ama uyarmadığımı söyleyemezsiniz.

-Söylemem.

-Tamam, ilk isim Adnan Dirhemoğlu. Birçok suçun, cinayetin altında sanırım bu adam var. Dışarıdan mükemmel bir iş adamı ama çevirdiğini sandığım işler öyle söylemiyor. Muhtemelen halkanın bir ucunu bu adam oluşturuyor ama kesinleşmesi için delile ihtiyacımız var.  Şimdilik işimiz sadece dikkati uyandırmak. Bunun için de birkaç gün süreyle belirsiz bir kişiliğin işlediği ya da işlemeye hazırlandığı suçlarla ilgili kısa haberler geçicez. Ama bu dakikadan itibaren her adımımıza dikkat etmeliyiz. Hem de ciddi anlamda. Yaptığınız her işten ve araştırmadan sonra beni bilgilendirmenizi ve kesinlikle haber vermeden kendi başınıza bir iş yapmamanızı istiyorum.

Akın biraz daha ciddileşmişti. Son uyarısı da bunu gösteriyordu:

- Ayrıca bu bir emirdir Naz Hanım. Dışına çıkılamaz bir emir. >:( Anlaşıldı mı?

Naz, görevde ısrar etse de Akın'ın olayla ilgili fazla temkinli hali onu ürkütmüştü.

-Hı hı. Anlaşıldı Akın Bey.

  
                                                      4. Bölüm Sonu...  :-\

Çevrimdışı NİLSU

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 753
  • 9.736
  • 753
  • 9.736
# 24 Kas 2013 01:10:29
Ben sizlerle bir şeyler paylaşmak istiyorum

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 25 Kas 2013 15:47:53
 kardia    emeğinize sağlık, kendinizi çok özletmeyin öğretmenim. ;)

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.125
  • 3.437
  • 16.125
# 26 Kas 2013 00:56:02
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
kardia    emeğinize sağlık, kendinizi çok özletmeyin öğretmenim. ;)

Çok naziksiniz çomranlılı öğretmenim. Benim gözlerim de sizi aradı gerçekten. Kendimi özletmek gibi bir gayem yok ama hikayeyi bitirme konusunda verdiğim sözü tutmaya çalışıyorum. :) Güzel sözleriniz ve ilginiz için çok teşekkür ederim. Sağ olun.

* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :)  5. BÖLÜM

Naz, dışarı çıktığında biraz endişelense de göreve talip olmuştu bir kere. Ama düşünmesi gereken başka sıkıntıları da vardı.

"Nerden çıkardım şu yabancı dil kursunu bilmem ki. Üstelik Japonca derslerine küçük bey de katılacakmış. >:( Ama senin de alacağın olsun Akın taklidi yapan Dilaver! Hem yemeğe götürme hem de süresiz ertele. Görürsün sen!"

Akın’ın odasında ise durum bambaşkaydı. Sabahtan beri babasının anlattıklarından bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. Teyzesinin ona bu kadar düşman olması mümkün müydü? Yoksa babası olayın dışında tutmak için onun gözünü korkutmak mı istemişti…  Ama bunun için bir sebep yoktu…  

Teyzesini belki altı yaşından beri görmemişti. Son gördüğü o güne dairse, yine babasıyla tartışan genç ve güzel bir kadından başka bir şey hatırlamıyordu. Neredeyse hiç görmediği, konuşmadığı birine nasıl bir kötülük yapmış olmalıydı ki bu olanlar yaşanmış olsun… Düşünmekten çılgına dönmek üzereydi. Yerinden kalktı, uzun uzun ileri geri odada basılmadık yer kalmamacasına yürüdü. Bu bile düşüncelerinde en ufak bir değişiklik yapmamış, sıkıntısını daha da arttırmıştı. Yapılması gereken belliydi, düşünecek bir tarafı da yoktu ama ya verdiği söz... :-\ Bu güne kadar verdiği bütün sözleri tutmuştu. Babasına verdiği sözden dönmekten, onun güvenini boşa çıkarmaktansa ölmeyi yeğlerdi. Bir an için geri oturdu. Kendi içinde yaşadığı hesaplaşma oldukça zor geçiyordu. Ama ya teyzesi boş durmaz ve yeni bir krize sebep olursa…

Elleriyle yüzünü ovuşturdu, şakaklarını ovdu. Gözlerini kapatıp bir süre kafasında her şeyi netleştirmeye çalıştı. Babası onun için her şeyden, herkesten daha önemliydi. Üstelik hayatı bir kez tehlikeye girmişken, ikinci kez bunun tekrarlanmasına izin veremezdi.

Bir şeyler yapmalı, teyzesinin neden böyle davrandığını mutlaka ama mutlaka öğrenmeliydi. Hem de ne pahasına olursa olsun…

Tek sıkıntı bunu babasına duyurmadan yapmaktı… Düşündü düşündü, başka bir çıkar yol yoktu. İhsan Bey şirkete dönmeden bu sorun çözülmeliydi. Hızla odasından çıkıp, kimseye bir şey söylemeden şirketin kapısına doğru yöneldi. Tam çıkmak üzereydi ki, o sırada kendisine seslenen biri onu durdurdu:

-Akın Bey, bir dakika bakar mısınız?

Akın sesin geldiği tarafa yönelirken, karşısındaki kişiyi kibarca uzaklaştırıp, yoluna devam etmeyi düşündü:

-Buyurun Nevra Hanım, bir şey mi vardı?

-Birkaç dakikanızı alabilir miyim, önemli bir konu...

-Nevra Hanım, dönünce konuşsak, dışarıda halletmem gereken acil bir işim var.

-Akın Bey çok rica edicem. Belki konuştuktan sonra dışarıdaki işinizi de halletmiş olursunuz.

-Bi dakika, nasıl yani? Siz dışarıdaki işimin ne olduğunu biliyor musunuz?

-Tahmin edebiliyorum, diyelim.

-Ama, nasıl?

-Akın Bey lütfen içeride konuşalım.

Akın, bu teklifi geri çevirmedi. Nevra Hanımın ne demek istediğini inanılmaz merak etmişti. Aklı karışıktı. Zayıf bir ses tonuyla,

-Peki, konuşalım, dedi.

Birkaç saniye sonra Akın, Nevra Hanımın odasındaydı.

-Evet Nevra Hanım, sizi dinliyorum…

-Akın Bey söze nereden başlayacağımı bilemiyorum.

-Nevra Hanım, hem beni ısrarla buraya çağırıp, hem de nereden başlayacağımı bilemiyorum mu diyorsunuz!  

-Özür dilerim Akın Bey, haklısınız. Ama nerden başlayacağımı gerçekten bilemiyorum.
 
-Nevra Hanım, lafı ağzınızda geveleyecekseniz, beni oyalamayın lütfen. Bence en iyisi, siz ne söyleyeceğinize karar verdiğinizde konuşmak. Ben çıkıyorum. Gerçekten çok önemli bir işim var. Kusura bakmayın.

Nevra Hanım, Akın’ı durdurmakta kararlıydı.

-Akın Bey, lütfen bekleyin. Söyleyeceğim şey, babanızla ilgili, yani…

-Babam mı? Ne olmuş babama? Nevra Hanım, nolur söyleyin? Babama bir şey mi oldu? İyi mi?

………………………………………….

                                               5. Bölüm Sonu... :o  

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.125
  • 3.437
  • 16.125
# 29 Kas 2013 19:06:14
* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :)  6. BÖLÜM

-Yoo, yanlış anladınız. Babanız gayet iyi.

Akın derin bir nefes aldı. Biraz rahatlamasına rağmen az önce duyduğu korku hala kalbinin hızla çarpmasına neden oluyordu.

-Nevra Hanım, öyleyse söyler misiniz ne oldu? Babamla ilgili söylemek istediğiniz şey ne?

-Akın Bey babanız yani İhsan Bey, sizin iş yerinden ani çıkışlar yapabileceğinizi ve buna engel olmam gerektiğini söyledi.

-Ne! Yani babam sizden beni kontrol etmenizi mi istedi? Bir nevi dadılık yani.  

-Akın Bey, lütfen bu açıdan yaklaşmayın.

-Aman ne güzel. Siz de bu görevi kabul mü ettiniz! >:(

-Akın Bey, babanız hayatınızın tehlikede olabileceğini söyleyince,

Akın, çok sinirlenmişti:

-Hah! Hayatım tehlikede demek... Güzel... Harika... Bunu siz bile biliyorsunuz ama ben neler olup bittiğinden habersiz tek başıma çırpınıyorum öyle mi? Size inanamıyorum. Pes!...

Akın ayağa kalkmış, neredeyse burnundan soluyordu.

-Akın Bey lütfen sakin olun. Ben sadece sizi düşündüğüm için...

-Beni düşünmek mi? Neden beni düşünesiniz ki! Neden onun yerine üzerinize vazife olmayan işleri bırakıp kendi işinizle meşgul olmuyorsunuz!

Akın, fark etmeden Nevra Hanımın belki de bir daha itiraf etme fırsatı bulamayacağı açıklamayı da engellediğinden habersizdi:

-Ama Akın Bey siz benim için...

-Nevra Hanım, bırakın şu patronunu düşünen sadık yönetici rolünü de, kendi işinize daha çok odaklanın! Belki böylece babamın dönüşüne kadar şirketteki aksama da bir nebze azalır.
 
Akın son derece sinirle aklına geleni söylüyordu:

-Herkes kendi işini yapsa bu dünyada hiçbir şey kötü gitmezdi değil mi? Neden herkes, başkalarının işine burnunu sokuyor, merak ediyorum! Bugüne kadar benim sizin özel hayatınızla ilgili herhangi bir müdahalemi gördünüz mü? Hayretler içindeyim! Size inanamıyorum!

O sırada Nevra Hanım, oldukça üzgün ve çaresiz görünüyordu. Aslına bakılırsa Akın, Nevra Hanımı hiç böyle görmemişti. Nevra Hanım’ın yüzündeki mahcup ifadeden ileri gittiğini anladı. Nerdeyse olanca sinirini ondan çıkarmıştı. Şöyle derin bir nefes alıp tekrar Nevra Hanıma yöneldi. Bu kez ses tonu oldukça düşük ve kibardı:

-Nevra Hanım, babamın dediklerini birebir uygulayabilen nadir yöneticilerden biri olduğunuzu biliyor ve sizi takdir ediyorum. Babamla çalışmak gerçekten zordur. Buna rağmen karşısında durup en fazla karşıt görüş bildiren kişinin siz olduğunuzun da farkındayım. Ama bu üstlendiğiniz görev kişisel haklarıma hatta özgürlüğüme bile aykırı ve... Ve ben küçük bir çocuk değilim. Bu yüzden bu görevi derhal bırakmanızı ve babamı da bu konudan haberdar etmemenizi rica ediyorum.

Nevra Hanım, olayın boyutunun Akın'ın sandığından daha büyük olduğunun farkındaydı ama Akın'ı durdurması mümkün görünmüyordu:

-Öyleyse sizinle gelmeme izin verin

-Nee!!! Saçmalamayın lütfen!

-Akın Bey lütfen, kendinizi düşünmüyorsanız babanızı düşünün.

-Nevra Hanım, bunu zaten babamı düşündüğüm için yapıcam ve siz de benimle gelmeyeceksiniz.

-Akın Bey o halde buna engel olmak durumundayım.

-Engel mi olacaksınız? Bana mı? Peki sorabilir miyim, bunu nasıl yapmayı düşünüyorsunuz. Yolumu kesmeyeceksiniz herhalde.

Nevra Hanım, Akın’ı durdurmak için yapabileceği ne varsa denemeye kararlıydı:

-Hayır, elbette böyle bir düşüncem yok ama…

-Ne peki?

-Ama babanızı arayabilirim.

-Beni babamı aramakla mı tehdit ediyorsunuz?  :o

-Bana seçme şansı bırakmıyorsunuz Akın Bey. Size bir zarar gelmesindense…

-Hıı, onun yerine ben zarar vereyim dediniz yani. Güzel…  >:( Buyrun, ben sizi tutmuş olmayayım, babama haber verin. Babam tekrar kalp krizi geçirsin. Siz de görevinizi başarıyla yerine getirmiş olun. Harika, mükemmel…

Akın cümlesini bitirir bitirmez hızla kapıya yöneldi. Tam bir iki adım atmıştı ki, durumu yumuşatma gereği duydu. Ses tonu bu defa daha sakindi. Sinirlenince kendini kaptırdığını biliyordu. Nevra Hanımın belki birazda gönlünü alma düşüncesiyle konuşmaya başladı:

-Nevra Hanım, iyi niyetinizin farkındayım ama beni biraz önemsiyorsanız, lütfen bundan babamın haberi olmasın. Bunu bana yapmayın… Çok rica ediyorum.

Akın bu sözlerinin ardından tekrar kapıya yönelip Nevra hanımın cevabını beklemeden çıktı. Hiçbir şey duyacak ya da dinleyecek durumda değildi. Sadece teyzesiyle konuşması gerektiğini biliyordu ve bunu ne şekilde olursa olsun yapacaktı…

                                                       6. Bölüm Sonu...   :-\

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 02 Ara 2013 15:19:42
naz mı ,nevra mı  ,işler heyecanlı hal almaya başladı. teşekkürler.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.437
  • 16.125
  • 3.437
  • 16.125
# 02 Ara 2013 15:50:50
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
naz mı ,nevra mı  ,işler heyecanlı hal almaya başladı. teşekkürler.

Çomranlılı öğretmenim, böyle yorumlarınızı okuyunca gerçekten çok mutlu oluyorum. :) Ben de size ve sizin gibi beni yalnız bırakmayan tüm değerli arkadaşlarıma şahsınızda teşekkür etmek istiyorum. Çok çok teşekkürler.  :)

Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Ara 2013 15:54:33
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Çomranlılı öğretmenim, böyle yorumlarınızı okuyunca gerçekten çok mutlu oluyorum. :) Ben de size ve sizin gibi beni yalnız bırakmayan tüm değerli arkadaşlarıma şahsınızda teşekkür etmek istiyorum. Çok çok teşekkürler.  :)
  Biz teşekkür ederiz kardia Öğretmenim emeklerinize. Yüreğinize sağlık paylaşımlarınız için.
  Size ve şahsınızda okuyan herkese selamlar,
  Saygılar sunarım.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK