* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON 9. BÖLÜM Akın, teyzesinin sert çıkışına cevap vermeden kapıya doğru yöneldi. Eli hala acıyan yüzündeydi. Uzun salon boyunca arkasına bakmadan yürüdü. Bir an için geri dönüp teyzesinin ona nasıl baktığını görmek istedi. Birkaç saniye duraksasa da vazgeçip kapıdan çıktı. Aklında cevapsız yüzlerce soruyla büyük çiftlik evinin merdivenlerinden indi. Kapıdaki korumalar ters bir hareket yapması ihtimaline karşı pür dikkat onu izliyordu. Akın onlara şöyle bir baktı. Bir iki adım daha atmıştı ki biraz önce kendisini uyaran koruma, Akını kolundan tutup durdurdu.
-Bir daha gelme evlat!
-Neden? Benden korkuyor musun?
-Ben mi!
-Korkma, bi daha ki gelişimde de sana zarar vermeyi düşünmüyorum.
Sonra korumanın elinden kolunu sert bir hareketle çekip arabasına bindi. Akın'ın hareketinden epey sonra bile adam şaşkın bir ifadeyle arkasından bakıyordu.
Fakat Akın bunları düşünecek durumda değildi. Olaylar belli ki daha derin konulara dayanıyordu. Feyzan Hanımdan, kendisine duyduğu nefret dışında hiçbir şey öğrenememişti. Bu düğümü çözmek için babasıyla konuşması da babasının sağlığını tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramazdı. Ya Feyzan Hanımın bir daha gelmemesi yolunda yaptığı tehditler...
Fark etmeden kendi kendine konuşmaya başlamıştı:
-Ölmek bi tarafa, insanın teyzesi tarafından öldürülmesi nasıl bir son
Biraz daha zorlasam sahiden de
Allah kahretsin! Bana nefretinin bu kadar güçlü olmasının nedenini düşünemiyorum ama bulucam
Umarım bu nefret telafi edilemez sonuçlara ulaşmadan bulabilirim.
Akşam üzeri Akın nihayet iş yerine ulaşmıştı. Hızlı adımlarla odasına doğru ilerlerken arkadan koşan Buse Hanım, Akın'a yetişmeye çalışıyordu.
-Akın Bey! Akın Bey!
-Evet Buse, ne vardı?
-Akın Bey, babanız, babanız burada
-Nee!!!
Bir iki dakika sonra Akın, İhsan Beyin odasındaydı.
-Nerdesin sen!
-Baba, burada ne işin var?
-Beni bırak da cevap ver! Sana nerde olduğunu sordum.
-Baba, açıklayabilirim.
-Başla o zaman. Akın, Nevra Hanımın kendisini ele vermiş olabileceğinden endişeli, durumu kurtarmaya yarayacak cümleler arıyordu. Hem neyi açıklayacaktı ki. Babasını riske atmadan ne söyleyebilirdi
Akın kara kara düşünürken babası söze başladı:
-Boşuna gizlemeye çalışma! Nerde olduğunu biliyorum.
Akının kaçacak yeri kalmamıştı, o da teslim olmayı seçti.
-Baba madem nerede olduğumu biliyorsun, niye beni zorluyorsun? Tamam, her şeyi öğrenmişsin işte.
-Bak sen! Suçlu bağırınca, suçsuzun ödü kopmuş derler. Seninki de o misal... Nevra Hanım her şeyi anlattı.
Akının korktuğu başına gelmişti.
-Baba, seni anlıyorum fakat benim yerimde sen olsan,
-Senin yerinde olsam ne! Bende mi işi gücü serip eski sevgilimle buluşurdum?
-Eski sevgilim mi?
-Duymayacağımı sandın değil mi, nasıl olsa babam da yok, oh ne ala.
Akın, babasının ne bildiğini anlayana kadar deyim yerindeyse ölüp ölüp dirilmişti. Neyse ki korkulan olmamış, Nevra Hanım kendisini ele vermemişti. Sonrasında Akın'ın babasından gelen tüm azarlara eyvallah demekten başka çaresi kalmadığından o da gerekeni yaptı:
-Bu ne sorumsuzluk! Bu ne bencillik!
-Haklısınız baba.
-Benim yokluğumda canla başla çalışacağın yerde eski sevgilinle gezmeler, tozmalar! Olacak iş değil.
-Özür dilerim.
-Birde bana, senin gelmene gerek yok, her şeyi ben hallederim diyordun. Böyle mi halledecektin!
-Haklısınız baba, işleri boşlamamalıydım. Daha çabuk dönebileceğimi sanmıştım ama olmadı. Çok üzgünüm. Gerçekten özür dilerim. Şimdi derhal işimin başına dönüyorum ve kafamı kaldırmadan çalışıyorum.
İhsan Bey, Akın'ın bu alttan alan halini görünce biraz yumuşadı:
-Bir daha da işleri böyle serme.
-Emredersiniz ba, İhsan Bey.
-İyi, hadi git çalış şimdi.
Akın odadan çıktığında derin bir nefes aldı. Bütün gün yaşadıklarından sonra haksız yere yediği fırçaya rağmen, babasının nereye gittiğini öğrenmemiş olmasından dolayı biraz rahatladı ama gün içinde oldukça bunalmıştı. Kravatını biraz gevşetip odasına doğru yürüdü. Buse'nin yanından geçerken kendine gelmek için bir şeylere ihtiyacı vardı:
-Buse Hanım, bana bir kahve, bir bardak su ve kuvvetli bir ağrı kesici getirir misiniz?
-Ay, yazık! Başınız mı ağrıyo?
-Buse Hanım, bana acımayı bırakıp söylediklerimi yaparsanız, inanın daha fazla yardım etmiş olacaksınız.
-Peki Akın Bey!
-Teşekkür ederim!
Akın odasına ulaştığında kendini koltuğuna bıraktı. Teyzesinin sözlerini bir bir aklından geçirirken gazeteyle ilgili yapacakları araştırmayı tamamen unutmuştu. Tam o sırada bu konuyu kendisine tüm detaylarıyla hatırlatacak kişi, yani Naz Hanım kapıyı vuruyordu:
-Girebilir miyim Akın Bey?
Akın yığıldığı yerden doğrulup Naz'a doğru baktı. Yavaş yavaş kendine gelir gibi oldu:
-Elbette, lütfen içeri girin.
-Akın Bey, sözünüzü ettiğiniz adamla ilgili işimize yarayacağına emin olduğum bazı dokümanlara ulaştım. Görmek isteyeceğinizi düşündüm.
Akın bozuntuya vermemeye çalışsa da yorgunluğu göze çarpıyordu. Ama durumunu gizlemeyi tercih ettiği de anlaşılabiliyordu.
-Evet Naz Hanım, görsem iyi olacak tabi... Ne dersiniz, doğru iz üzerinde miyiz?
-Kesinlikle. Adamın yaptıklarına ve bağlantılarına bakarsanız, işe en doğru adamdan başladığımızı bile söyleyebiliriz. Sadece,
-Evet sadece,
-Sadece adama biraz daha yaklaşmamız, birebir görüşmemiz daha iyi sonuçlar verecektir diye düşünüyorum.
-Naz Hanım, sakın aklınızdan geçen,
-Evet Akın Bey, adamı daha yakından izlemek için doğrudan görüşmeliyiz.
-Bunun için de siz adamla bir yemeğe çıkacaksınız, biz de odasında gerekli dokümanları arayacağız öyle değil mi Naz Hanım?
-Evet, ne diyorsunuz?
-Saçmalamayın diyorum! Film çekmiyoruz. Adamın odasına girmenin tehlikesi bir yana, sizi adama yem yapıp riske atmak başka bi yana
Buna kesinlikle izin veremem.
-Ama Akın Bey,
-Konu kapanmıştır Naz Hanım. Beni anlıyorsunuz değil mi?
Naz'ın bir süre devam eden suskunluğu Akın'ın sorusunu tekrarlamasına neden oldu:
-Naz Hanım, beni anladınız mı diye sordum!
-Anladım Akın Bey. Ama gazetecilik kimi zaman bu tür riskleri almayı gerektirir. Bu yüzden,
-Naz Hanım, sizi temin ederim, bu zaman, o zaman değil. Eğer söylediklerimi dikkate almaz, bu riske girerseniz, haberi yayınlamam. Anlaşıldı mı?
Naz'ın bu ültimatomdan rahatsız olduğu her halinden belli oluyordu.
-Naz Hanım, anlaşılmayan bir yer var mı, dedim.
-Hayır Akın Bey. Gayet iyi anladım.
-Güzel.
-Madem önerimi reddediyorsunuz, öyleyse nasıl bir strateji izlicez?
-Şu an kesin çizgiler çizmek için erken, ama bir yolunu bulucam. Mutlaka bi yolunu bulucam. Şimdi çıkabilirsiniz
Naz odadan çıktığında Akın yeniden bugün yaşadıklarıyla ilgili düşüncelere daldı. Teyzesinin sürpriz diye bahsettiği şey her neyse, ona da hazırlıklı olmalıydı. Ama tehlikenin ne olduğunu bilmeden nasıl tedbir alabilirdi ki.
- Sürpriz
Sürpriz
Sürpriz
Ama kötü bir sürpriz
Ne olabilir? Teyzemin eli her yere ulaşabilir gibi duruyor. Belki de araştırdığım konudan haberi var. Belki de beni bu olaylar sırasında oldu bittiye getirip
Of be teyze
Beni öldürmek gerçekten mutlu edecek mi seni
9. Bölüm Sonu...