Sakallı adamla son işaretleşmenin ardından sokağa çıkıp hızlı adımlarla yürümeye başladılar. Erkan sırtında onlarca tabanca namlusu varmış gibi tedirgin hissediyordu. Tıpkı filmlerde tabancalardan uzanan o kırmızı ışıklar sırtında ve kafasının çevresinde dolaşıyor gibiydi. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Kalbi genç yaşına rağmen bu gerilime dayanmakta zorlanıyordu. Bir an kalbi ağzından dışarı fırlayacak sandı. Göz bebekleri kocaman olmuştu. Saçları terden ıslanmıştı. Çok hızlı nefes alıyordu. Şah damarının atışı dikkatli bakılsa görülebilirdi. Pür dikkat caddenin sonuna ulaşmaya çalışıyor, sakallı adamı gözden kaybetmemek için adeta gözünü bile kırpmıyordu. Sakallı adam hemen yanında ona oldukça yakın yürüyor, hatta içeridekilerin gözetleme ihtimaline karşı silahı elindeymiş gibi doktoru sürüklüyordu. Tam caddenin ortasına yaklaşmışlardı ki muayenehanenin olduğu binadan silah sesleri yükselmeye başladı.
Tak! Tak! Tak!
Ateş ediyorlar! Allah kahretsin anladılar! Eğil eğil diyorum sana!
7. Bölüm Sonu
KİMLİK 8. BÖLÜM
Ateş ediyorlar! Allah kahretsin anladılar! Eğil eğil diyorum sana!
"Ne! "
"Numara yaptığımızı anladılar! Koş çabuk! "
"Nereye!"
"Fark etmez kendini kurtar yeter! Ahh!"
"Aman Allah'ım vuruldun!"
"Bırak beni, koş diyorum sana!"
"Olmaz öldürürler seni! Ateş ediyorlar!"
"Görüyorum! Sana koş dedim!"
"Bırakırsam ölürsün!"
Erkan sakallı adamı yerden kaldırmaya çalışıyordu. Kenara yaklaştıklarında sakallı adam da silahını çekmiş, gelenlere ateş ediyordu. Nasılsa cadde bomboş, etrafta hiç kimse yoktu. Erkan yaşadıklarının etkisiyle donmuş, ayakta kalakalmıştı.
"Ne yaptığını sanıyorsun, yere yat!"
Erkan sakallı adamın söylediğini anladığında yüzüstü yere yattı. Başının üzerinden geçen kurşunların ıslığını duyabiliyordu. Bir an elleriyle kulaklarını kapattı.
Adamlar neden şüphelendilerse peşlerine düşmüşlerdi. Sakallı adam düştüğü yerden ateş etmeye çalışıyordu. Bir ara Erkan'a döndü:
"Kaç!"
"Nasıl! Adamlar ateş ediyor." "Kaçmazsan az sonra burada olacaklar. Bu mesafeden hedefi ıskalarlar mı sanıyorsun?"
"Ya sen ne olacaksın?" "Ben hallederim. Ne diyorsam onu yap! En yakın polis merkezine doğru! Hadi!"
-Ama!" "Kaç be adam. Bi de senin mi korumaya çalışayım!"
Erkan adamın haklı olduğunu biliyordu. Anlık oluşan boşluktan yararlanıp sakallı adamın dediği caddenin köşesinden ayağa kalkıp sola doğru koşmaya başladı. Arkasında silah sesleri hala duyulabiliyordu.
Erkan yine de koştu koştu koştu, ta ki ilk gördüğü polis karakoluna kadar.
İçeri girdiğinde nefes nefese kalmıştı.
"Yardım edin! Lütfen yardım edin!"
Erkan'ın sesine ve suratına yansıyan korkuyu gören bir polis komiseri olaya dahil oldu.
"Sakin olun beyefendi. Nedir, hangi konuda yardım istiyorsunuz?"
Sonra yanındaki polislere döndü:
"Şu arkadaşı oturtun. Bi bardakta su verin."
Polis memurları Erkan'ı bir sandalyeye oturttuktan sonra sorusunu yineledi.
"Buyurun, hangi konuda yardım istiyorsunuz?
Erkan hala çok telaşlıydı. Aldığı nefes kendisine yetmiyormuşçasına derin derin nefes alıyordu. Söze aklına ilk gelen cümleden başladı:
"İlerde bir adam var. Sakallı bir adam. Öldürüyorlar. Ona yardım edin." "Bir dakika, kim kimi öldürüyor, nerede, neden öldürüyor anlat bakalım. Beyler siz de söylenen yere bir ekip gönderin."
"Emredersiniz komiserim."
"Şimdi anlat bakalım. Sözünü ettiğin sakallı adamı nereden tanıyorsun?"
"Tanımıyorum."
"Nasıl tanımıyorsun? Az önce sakallı bir adam demedin mi?"
"Evet ama o kadar. Başka bir şey bilmiyorum."
"Madem tanımıyorsun, neden buraya kadar koşarak geldin? Neden telefon açmadın?"
"Çünkü orada kalsaydım, beni de öldüreceklerdi."
"Neden seni de öldüreceklerdi? Bu olayla ilgin ne?"
Komiserin sorusundaki imayı fark eden Erkan bir an şaşkınlık yaşadı.
"Hayır, bu olayla benim hiç bir ilgim yok. Beni yanlış anlıyorsunuz."
"Öyle mi? Buna biz karar veririz." Sonra Erkan'ın yanı başında bekleyen polis memuruna döndü:
"Arkadaşı sorgu odasına alalım. Bakalım neler biliyormuş?"
İşler çığırından çıkmadan Erkan duruma müdahale etmeye çalışıyordu.
"Lütfen, benim bu olayla gerçekten hiçbir ilgim yok. Adamlar muayenehaneme geldiler. Yanlarında yaralı bir adam vardı."
"Yaralı mı? Önce sakallı şimdi de yaralı adam."
Sonra kapıda bekleyen polise işaret verdi. "Sorgu odasında anlattıklarını kayda alıp, ifadesini imzalatın."
"Memur bey, büyük bir yanlış anlama var. Benim bu olayla hiçbir ilgim yok diyorum."
"Sakin olun. Suçunuz yoksa zaten anlaşılır. Bunlar normal prosedürler. Biz ifadenizi alalım da."
"Ama,"
Komiser kararlıydı. Yüzünde Erkan'a inanmaz bir ifade belirdi.
"Hadi hadi götürün arkadaşı."
Erkan bir gün içinde akıl almaz denebilecek olaylar yaşamaya devam ediyordu. Buraya yardım istemek için gelmişti ama daha ne olduğunu anlayamadan bir suçlu gibi kendisini sorgulama odasında ifade verirken bulmuştu. Komiser olduğunu tahmin ettiği bir polis memuru büyükçe bir masanın başına oturttuğu Erkan'a sorular soruyor, başka bir memur da Erkan'ın anlattıklarını yazıyordu:
"Adınız:"
"Erkan Güney"
"Yaşınız:"
"30"
"Mesleğiniz?"
"Doktorum."
Doktor cevabını alan polis kafasını kaldırıp Erkan'a baktı.
"Peki, neler oldu, birer birer anlatın bakalım."
Erkan sil baştan olanları anlatmayı deniyordu:
"Akşam üzeri çıkmak üzereyken birkaç tane adam muayenehaneme geldi. Yanlarında yaralı bir adam vardı."
"Nasıl yaralı? Kırık, çıkık?"
"Hayır, vurulmuştu."
Komiser dikkatlice Erkan'a baktı:
"Kurşun yarası yani."
"Evet."
"Nasıl bir silahla atılmış?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun?"
"Basbayağı bilmiyorum. Sadece kurşun yarasıydı o kadar."
"Yakın mesafeden mi ateş edilmiş?"
"Olabilir ama sanmıyorum."
"Nasıl olabilir ama sanmıyorum. Yakın mesafeden mi, değil mi?"
"Bilmiyorum."
Erkan ifade verirken fenalaşır gibi oldu. Ensesine değen saçlarının arasından süzülen terle saçı ıslanmış, enerjisi düşmüş, içini ümitsizlik kaplamaya başlamıştı. İnce siyah kravatını biraz daha gevşetti. Nefes almakta zorlanmaya başlamıştı.
"Yarayı görmedin mi?"
"Gördüm. Ama,"
"Aması ne!"
"Ama silahlar konusunda uzman değilim. Birkaç metre belki ya da daha fazla."
"Hangisi? Birkaç metre mi, daha fazla mı?"
"Emin değilim. Bilmiyorum."
"Hem yarayı gördüm diyorsun hem de bilmiyorum. Mümkün mü bu!"
"Gerçekten bilmiyorum.
O sırada içeriye bir polis memuru gelip, sorgulamayı yapan komiserin kulağına bir şeyler söyledi. Sonra da birlikte çıktılar. Dışarıda:
"Adamın anlattığı yerde bir şey yokta ne demek?"
"Komiserim, adamın dediği yerde kimseyi görmedik. Muayenehaneyi de aradık ama orada da kimse yoktu. Sadece caddenin köşesinde birkaç damla kan izine rastladık ama bu olayla bağlantılı mı bilmiyoruz. Yine de örnekler alındı."
"İlginç. Adam koşarak nefes nefese karakola gelip yardım istiyor. Muayenehaneye gelenlerden, yaralı bir adamdan söz ediyor ama ortada ne yaralı var ne de bir olay. Sadece caddenin köşesinde birkaç damla kan izi, öyle mi?"
"Evet komiserim aynen öyle."
"İlginç. Adam doktorum diyor."
"Doğru efendim. Muayenehanenin kapısında da adı var."
"Peki genç bir doktor neden böyle sahte bir bilgiyle karakola gelsin ki. Karanlık bir iş. Belki çete işi, belki de bir hesaplaşma, kan davası vesaire vesaire. Sorgulamaya devam edip iyice bir sıkıştıralım bakalım ifadesinde çelişecek mi?"
8. Bölüm Sonu