emeğinize o güzel yüreğinize sağlık öğretmenim...
çomranlılı öğretmenim, arkanızda gerçek dostlarınız olduğunu bilir, kendinizi daha güçlü hissedersiniz ya, sizlerin desteği de öyle iyi geliyor bana. Teşekkür ederim.
KİMLİK 12. BÖLÜM
"Yani adamların beni öldürmesine izin mi vereceksin?"
"Seni kimse öldürmeyecek doktor. Bi sakin ol."
"Nasıl sakin olayım, adamları gördüm! Hem baksana..."
Erkan başladığı cümlenin sonuna doğru telaşından uzaklaşmış, merak duygusuyla kafası karışmıştı. Sakallı adama dönüp cümlesini yineledi.
"Hem baksana, adın ne senin?"
"Adımı ne yapacaksın? Bunu bilmek hiçbir işine yaramaz. Üstelik seni büsbütün tehlikeye sokar."
"En azından sana hitap etmemi kolaylaştırır değil mi? Her defasında yüzüne bakıp ne diyeceğimi düşünmek zorunda kalıyorum."
"Boş ver, merak edeceğin kadar önemli biri değilim."
Yaşadıkları büyük tehlikeye rağmen, sinir bozukluğunun da etkisiyle Erkan'ın yüzünde sola kayan alaycı bir tebessüm belirdi. Kaşlarını hafifçe çatıp, başını sağa eğdi.
"Sen bana kız tribi mi atıyorsun? Sadece hitap nidası olacak kadar bir isme ihtiyacım var hepsi o. Alt tarafı Ahmet, Mehmet bir şey diyeceksin. O kadar önemli biri değilim de ne demek?"
Sonra da tüm tehlikeyi unutmuş gibi keyifli bir tonla devam etti.
"Sen ne utangaç çıktın böyle."
Sakallı adam Erkan'ın bu boş bulunma halini biraz da kızarak eleştirdi.
"Sen de ne rahat çıktın böyle. Diyelim ki Mehmet ne olacak?"
Erkan cevabı inandırıcı bulmamıştı. Yüzünü buruşturur gibi yaptı.
"Mehmet demek, emin misin?"
"Eminim eminim."
"Peki o zaman, Mehmet... Söyleyince çok garip geldi."
Bu kez alay etme sırası sakallı adama gelmişti.
"Sen de amma romantikmişsin doktor. Başka zaman olsa seninle yemeğe çıkardım ama adamlar kapıda. İyisi mi bu romantizmini kız arkadaşına sakla."
Sonra ses tonunu tehlikeyi hatırlatmak ister gibi ciddileştirip devam etti.
"Hadi çıkalım şuradan. İlla adamlar gelsin, ben de paşa paşa canlı hedef olayım havasındasın. Ölmeye bu kadar meraklıysan uğraştırma beni!"
Erkan durumun ciddiyetinden bir an için uzaklaşma ihtiyacı duymuş olsa da sakallı adamın sözleriyle gerçekler yeniden nefesini daraltmaya başlamış, yüzü tekrar karamsar ve sıkıntılı haline bürünmüştü bile. Sesine yansıyan kabullenmişlikle sakallı adamı onayladı.
"Seni de kendimle berber tehlikeye sokuyorum değil mi? Hem eninde sonunda nasıl olsa."
Sakallı adam Erkan'ın sözünü bitirmesine izin vermedi.
"Hadi doktor, hayıflanmanın sırası değil. Sen bir an önce hazırlanmana bak."
Erkan bu defa cevap vermeden odasına yöneldi. İçeri girdiğinde gardırobun üzerinde, üniversitede okuduğu zamanlardan kalma gri bavulunu alıp yatağının üzerine bıraktı. Bu bavulu en son bu eve taşınırken kullanmıştı. Dikkati dağılmaya öyle müsaitti ki bir süre bavulun üzerinde biriken tozlara hayretle baktı. Belli ki temizlikçi kadın buraların tozunu almamıştı. "Belki de başka birini bulmalıyım." diye geçirdi içinden. Bavulun üzerinde biriken tozları üfleyip, eliyle temizlemeye çalıştı. Sonra içini açıp sakallı adamın sözünü ettiği kimlik, ehliyet, para ve birkaç parça giysiyi dikkatlice koydu. Her şey hazır gibiydi. Tam çıkmaya hazırlanıyordu ki, gözü komodinin üzerindeki aile fotoğrafına takıldı. Yatağına oturup başucundaki aile fotoğrafına son kez baktı. Annesi, babası ve kardeşini kim bilir bir daha ne zaman görebilecekti ya da görebilecek miydi. Hoş, kırk yıl aramasa onlar da nerede kaldı diye aramazlardı ama bu defa başkaydı. Uzunca bir süredir görüşmedikleri için bu zoraki vedadan onların haberi bile olmayacaktı. Belki öldürüldüğünü duyduklarında çoktan kemikleri bile kalmamış olurdu. İçerlediği durumu için derin bir nefes alıp üflemeyle karışık geri verdi. Sağ eliyle birkaç saniyeliğine şakaklarını ovdu. Yine de onlara veda etmek kolay değildi. Tam o sırada sakallı adam kapıda göründü.
"Hadi gel artık, çıkıyoruz!"
Erkan elindeki resmi hızlıca aldığı yere bırakırken, sakallı adamın sert sesi duyuldu.
"Delirdin mi sen? Fotoğrafı burada mı bırakıyorsun? Herhalde onları daha çabuk bulsunlar istiyorsun."
Erkan korkuyla fotoğrafı yerinden alıp, aceleyle bavuluna attı.
Sakallı adam Erkan'a yanlış cümleyi söylediğini fark etmişti ama düzeltecek zaman yoktu. Onu büsbütün korkuttuğunu anlayınca Erkan'ın moralini düzeltmeye uğraşmadan kolundan tutup hızlıca sürükler gibi çekiştirmeye başlamıştı. Erkan direnmedi. Sakallı adam evden çıktıklarında merdivenlerden aşağı inmek yerine çatıya doğru yöneldi.
"Neden yukarı çıkıyoruz?"
"Merdivenlerdeki sesi duymadın mı?"
"Hayır!"
"Geliyorlar, çabuk çatıya çıkmalıyız."
"Çatıya mı! Oraya çıkmayacaklarını mı düşünüyorsun?"
"Tabi ki hayır ama onlar dairede olmadığımızı anlayana kadar biz yangın merdivenlerinden inmiş olacağız."
"Hayır, olmaz!"
Sakallı adam Erkan'ın tereddüt ettiğini görünce sesini yükseltmeden nefes sesiyle bağırdı.
"Yavaş! Ne demek olmaz?"
"Ben oradan inemem."
"İnemem de ne demek!"
"Benim yükseklik korkum var. Bunu yapamam."
Sakallı adam sinirlenmeye başlamıştı. Yine de hızla merdivenleri çıkmaya devam ettiler. Sekizinci kattaki çatı katına geldiklerinde sakallı adam kenara doğru yürürken Erkan bir adım daha geri çekildi.
"Çabuk buraya gel!"
"Yapamam diyorum."
"Tamam o zaman, ben gidiyorum. Sana gittiğim yerden kart atarım artık."
"Nasıl yani, beni burada mı bırakacaksın?"
Sakallı adam oflamayla karışık derin bir nefes aldı.
"Gelmiyorum diyen sensin, bırakan ben mi oluyorum? Hadi bırak korkaklık yapmayı da buraya gel!"
"Yapamam"
"Tabi ki yaparsın. İş yerinde napıyordun?"
Erkan bu soruya tersleyerek cevap verdi.
"Orada çatıdan aşağıya inmiyordum herhalde."
Sakallı adam, zorlanan sabrına rağmen Erkan'ı ikna edebilmek için yeniden söze başladı.
"Seçim senin. Ya şimdi şu merdivenden aşağı inersin ya da adamlara kuzu kuzu teslim olur, kendini onların insafına bırakırsın. Hem belki de hemen öldürmezler. Önce polise ne anlattığını öğrenmek isteyeceklerdir. Tabi ondan sonra..."
Sakallı adam çatının dışındaki merdivenin üzerinde, umursuz tavırlarla Erkan'ı baştan ayağa şöyle bir süzdü. Sonra durumdan ümitsiz olduğunu belli eder şekilde bir eliyle sakallarını sıvazlarken devam etti.
"Acıya dayanıklı mısındır?"
"Ne acısı, nasıl acı?
Sakallı adam cevap vermek yerine dudak büktü.
"Yani, doğru söyleyip söylemediğini anlayana kadar,..."
Erkan daha fazla dayanamadı. "Tamam! Devam etme lütfen... Aklımda bir şeyler oluştu. Geliyorum. Bütün bunları yaşadığıma inanamıyorum. Allah kahretsin!"
Sonra tüm cesaretini toplayıp kenara yaklaştı. Daha yere bakar bakmaz içi fena olmuştu. Sakallı adam duruma müdahale etti.
"Doktor, sakın aşağıya bakma. Sadece beni duy. Merdivene çıktıktan sonrası çocuk oyuncağı gibi. Sadece buraya kadar gel."
Erkan, sakallı adamın dediğini yapmak için kendi içinde büyük bir savaş veriyordu. Çatıdan merdivene geçmeye çalışırken sakallı adam küçük bir çocuğu tutar gibi kolundan sıkıca kavramıştı. Diğer eliyle Erkan'ın elindeki bavulu yavaşça yere attı. Erkan'ın daha fazla heyecanlanmasını önlemek, düşünmesine fırsat vermemek için konuşmaya başladı. Merdivenler gerçekten oldukça dik yapılmıştı.
"Sakın aşağı bakma. Sakince merdiveni önüne al. Ben bir şey olmaması için seni sıkıca tutuyor olacağım. Hiç endişelenme... Her şey yolunda. Sıkıntı yapacak bir durum yok. Şimdi yavaş yavaş merdivenlerden in... Sakın aşağı bakma."
Erkan sakallı adamın tüm söylediklerini bir bir yapmaya çalışıyordu. Neredeyse merdiveni yarılamışlardı ki, sakallı adamın rahat sözlerinden indiklerini zannederek gözlerini açıp aşağı baktı.
"Aman Allah'ım hala çok yukarıdayız."
"Sana aşağı bakma diyorum! Söz dinle be adam! Şimdi hemen gözlerini kapat ve ben aç demeden açma!"
"Tamam! Tamam, kapatıyorum!"
........
Son basamağa geldiklerinde sakallı adam Erkan'a rahatlatan o cümleyi kurdu.
"Hadi geçmiş olsun doktor."
"Geldik mi?"
"Geldik geldik."
Erkan yere indiğini hissedince gözlerini yavaşça açtı.
"Oh, nihayet."
"Dur bakalım doktor, henüz kurtulduk sayılmaz. Şimdi sessizce bahçeden çıkıp, buradan uzaklaşalım. Adamlara görünmeden arka caddedeki arabaya ulaşabilirsek belki bir şansımız olabilir." dedikten sonra yine Erkan'ı kolundan tutup, onun şaşkın haliyle zaman kaybetmeden bahçeye doğru çekiştirmeye başladı. Tam arka bahçe kapısına doğru görünmemeye çalışarak süzülüyorlardı ki duydukları ses onları durdurdu.
"Hey, siz! Nereye gittiğinizi sanıyorsunuz!"
12. Bölüm Sonu