çoook çook teşekkürler.
Ben çok teşekkür ederim çomranlılı öğretmenin. Sağ olun.
KİMLİK 23. BÖLÜM
"Doktor! Doktor! Yapma be oğlum! Koruyamadık şu çocuğu. Allah kahretsin! Nasıl kaldırsın bu kadar eziyeti!"
"Baş komiserim, bi doktora mı götürsek?"
"Doktor ne yapacak oğlum? Olan olmuş zaten."
"Kalbi atmıyo mu baş komiserim?"
Polis memurunun bu sözüyle sakallı adam yeniden Erkan'ın şah damarını kontrol etme gereği duydu hatta göğsüne eğilip kalbini tekrar dinledi.
"Doktor! Uyan be koçum. Amma abarttın! Kalk artık, hadi kalk!"
Sakallı adam Erkan'ı uyandırmak için var gücüyle çırpınıyordu.
"Kolonya ver Ahmet!"
"Buyurun baş komiserim!"
Sakallı adam Erkan uyanmayınca son çareyi ona tokat atmakta bulmuştu. Arka arkaya birkaç tokat attı ama nafile.
"Hadi be aslanım, uyan! "
Bu çırpınış hemen hemen on, on iki dakikayı bulmuştu. Neden sonra Erkan hafifçe gözlerini araladı. Sakallı adam sevincini gizleme gereği duymamıştı. Erkan'a sarılıp, gözlerinin içi gülerek bağırdı."
"Oh! Çok şükür be oğlum. Korkuttun bizi."
Erkan bir anda sakallı adamı ona sarılmış görünce iyice afalladı. Hala vurulduğunda düştüğü yerde yatıyor, etrafa anlamaz gözlerle bakıyordu. Hatta neler olduğunu bile tam olarak hatırlamıyordu.
"Mehmet abi noluyo, neredeyim ben?" diyordu ki birden vurulduğu aklına geldi. Elini endişeyle göğsüne, kalbinin üzerine götürüp geri çekti. Elinde göreceği kan için kendini hazırlamaya çalıştı. Sonra da elini hafifçe havaya kaldırıp göz ucuyla baktı ama elinde hiçbir şey yoktu. Gözleri kocaman olmuşu.
"Ben, öldüm mü?"
"Hayır, tabi ki ölmedin."
"Ama, vurulmuştum."
"Biliyorum, ben vurdum."
"Ne! Sen mi vurdun?
Erkan yerinden yavaşça doğrulurken şaşkınlığı giderek artıyordu.
"Beni sen mi vurdun?"
"Evet ama,"
"Yani beni sen vurdun, öyle mi?"
"Dinle, karışık göründüğünü biliyorum ve açıklaması da biraz uzun. Ama sakin olursan hepsini anlatacağım."
Erkan yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış, aynı zamanda kafası tamamen karışmıştı. Sakallı adam her şeyi anlatmaya başlamadan önce Erkan'ı biraz daha sakinleştirmeye çalıştı.
"Doktor, sözümü kesme ve sakince dinle lütfen. Sinirlenmeye gerek yok değil mi?"
Erkan yerden kalkmadan doğrulduğu yerdeki duvarın önüne oturup yaslandı. Kaşları hafif çatık gözleri kısık, sabırsızlığını ve kızgınlığını bastırdığı yüzüne yansımış halde sakallı adama cevap verdi.
"Tamam... Peki... Ben gayet sakinim Mehmet abi. Dinliyorum ben."
"Tamam, anlatıyorum. Eee, aslında şöyle oldu."
Erkan'ın mimiklerinden sabrının azaldığı anlaşılıyordu. Sakallı adam daha fazla uzatmak istemedi. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Seni nezaretten çıkarmalarını söyledikten sonra arkadaşlara bir ihbar telefonu ulaşmış. Biri ya da birilerinin senin peşine düştüğüyle ilgili istihbaratı alınca biz de harekete geçtik ama sen farklı yollardan eve ulaşmaya çalışınca bizim de seni bulmamız zaman aldı. İçeri girdiğimizde adam seni vurmak üzereydi. Ben de o vurmadan seni vurmak zorunda kaldım. Çünkü onun mermileri gerçekti. Kısaca seni biri vuracaksa o ben olmalıyım diye düşündüm."
Sakallı adam bunları söylerken biraz da Erkan'ın canını yakmış olmanın verdiği mahcubiyetle ses tonu epey düşmüş başını öne eğmişti. Bir süre sessizlik oldu. Bu sırada Erkan yavaş harekelerle ayağa kalkıp sakallı adamın elini tokalaşır gibi tuttu.
"Doğru düşünmüşsün Mehmet abi. Elbette böyle bir şey yaşayacaksam senin elinden olmasını tercih ederim. Sağ olasın." dedi.
Erkan'ın bu içten davranış karşısında sakallı adamın içi burkulsa da bunu belli etmedi. O da ayağa kalktı. Her ikisi de duygularını gizlemeyi daha uygun görmüş olacak ki daha fazla bu konu üzerinde durmadan konuşmayı da yarım bırakıp koltuklara oturdular.
Bir süre ikisi de sustu. Etraftaki diğer sivil polisler ayrıldıktan sonra yeniden konuşmaya başladılar.
"Adama ne oldu?"
"Kaçtı. Ama merak etme arkadaşların bulması uzun sürmez."
"Kaçtı mı? Yani tehlike geçmedi öyle mi? Hala namlunun ucundayım"
Sonra biraz daha karamsar düşüncelere daldı.
"Böyle bir durumla tekrar karşılaşırsam mücadele edecek gücüm olduğundan emin değilim."
"Bir daha olmayacak."
"Bunu nasıl bilebilirsin ki?"
"Biliyorum çünkü seni bir daha yanımdan ayırmayacağım."
"Sürekli yanımda kalamazsın. Yine bir gün beni yalnız yakalayacaklar."
"Haklı olabilirsin. Tabi o zamana kadar ben onları yakalamazsam"
Erkan iki eliyle şakaklarını ovuşturdu. Mehmet abinin sözlerinin onu rahatlatmadığı belli oluyordu. Sesi boğuktu.
"Yoruldum Mehmet abi. Keşke bıraksaydın da bu kadarını yaşamışken öldürseydi beni."
"Saçmalama. Böyle bir şey olmayacak. Sadece biraz sabırlı olmalıyız. Hem senin yaşadığını henüz bilmiyor. Onun gözünün önünde düştün yere. Bir an ben bile öyle zannettim."
Erkan'ın ses tonu iyice düşmüştü.
"Bilemiyorum. Bir insanın vurulunca, canının bu kadar yanacağını hiç düşünmemiştim. Üstelik gerçek bir mermi bile değilmiş. Ama bir gün o da olacak. Bunu sen de biliyorsun."
"Sana böyle bir şey olmayacak diyorum. Güven bana."
"Sana güvenip güvenmeme meselesi değil ki bu. Buraya yine birilerini gönderecekler. Düşünsene adam bugün nezaretten çıktığımda bile peşimdeymiş. Bana yolda omuz atan adam, nasılda hiç aklıma gelmedi. O zaman bile adım adım izleniyormuşum. Düşündükçe insanın sinirleri bozuluyor."
Sakallı adam Erkan'ın bu samimi itiraflarına devam etmesinin ona iyi gelmeyeceğini biliyordu. Sözünü kesip onu tekrar normal hayata döndürmek istedi.
"Düşünme artık. Geçti gitti. Bundan sonra yolumuza bakıyoruz. Değişen hiçbir şey yok. Çok yakında eski normal hayatına geri döneceksin."
"Öyle mi düşünüyorsun?"
"Kesinlikle. Şimdi buradan ayrılıp daha güvenli bir yere gideceğiz. Haliyle de yeni bir kimliğe ihtiyacımız olacak. Muhtemelen arkadaşlar hazırlamışlardır bile. En geç yarın akşam yola çıkarız."
"Hemen yarın mı?"
"Evet. Ama önce şu yarana bir bakayım."
Sonra Erkan'ın gömleğinin yakasını ve birkaç düğmesini açıp kurşunun çarptığı yere daha dikkatli baktı. Tam kalbinin üzerinde kocaman bir morluk ve iki, üç santim çapında bir yara oluşmuştu. Belli ki canı çok yanmıştı. Dişlerini sıktı. Tabi bunu Erkan'a belli etmek istemedi.
"Önemli bir şey yokmuş canım. Sen de amma kof çıktın doktor. Şuncacık yaradan mı bayıldın? Gören de bir şey var sanır. Sadece mesafe çok yakın olduğundan biraz morarmış. Hepsi o."
Erkan cevap vermek yerine hafifçe gülümsedi. Bu gülümseme her şeyi özetliyor gibiydi.
23. Bölüm Sonu