teşekkürler bayıldım
Çok teşekkür ederim öğretmenim.
KİMLİK 20. BÖLÜM
Erkan polis memurunun arkasından bakakalmıştı. Parmaklıkları tutup memurun arkasından seslendi:
"Memur bey, ben suçlu değilim. Çıkarın buradan beni, lütfen."
Erkan daha cümlesini bile tamamlayamadan polis memuru çoktan uzaklaşmış, gözden kaybolmuştu. Erkan, bir süre öylece kaldı. Ne olacaktı şimdi. Acaba sakallı adamın haberi var mıydı? Onu buradan çıkarabilir miydi? Hoş sakallı adamın umurunda mıydı, ondan da pek emin değildi. Bundan sonra başına geleceklerden habersiz çaresizce bekliyordu. Ne yapacağını bilemez halde yorulana, başı dönmeye başlayana kadar nezarette ileri geri yürüdü. Artık dengesini kaybetmeye başladığını fark edince içeride oturabileceği sedirle divan arası sert zeminli tek yere oturup dirseklerini dizlerine koyarak, başını ellerinin arasına aldı. Bir süre bekledi. Olayı kabullenmeyi başarınca kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Etrafta demirlerden başka hiçbir şey yoktu. Sıkıntıdan patlayacak gibi oldu. Parmaklık demirlerini saydı. Anahtar takılan demirler dikkatini çekti. Oradaki demirlerin enine oluşu genel görüntüyü bozuyor gibiydi. Arkasına yaslandı. Derin bir nefes alıp puflayarak geri verdi. Ellerini kafasının arkasında birleştirip gözlerini kapattı. Zaman bir türlü geçmiyordu. Saati merak etti ama polisler saat, kemer ne varsa almışlardı. Ellerini oturduğu yere indirip saçma sapan ritmler yaptı. Sıkıldıkça sıkıldı. Gelen giden, bir şey söyleyen yoktu. Birden delirecek gibi oldu. Hızla ayağa kalktı, yüzünü ovuşturdu. Parmaklıkların yanına gidip o soğuk demirleri tuttu.
Kendi kendine, 'Ne yapacağım şimdi?' diye söylendi. Biraz daha yürüdü. Nezaretin parmaklık olmayan duvarlarından birine ellerini dayadı. Başını öne eğdi. O kadar çaresizdi ki olanca sinirini duvardan çıkarmak ister gibi iki elini birden birkaç kez duvara sertçe vurdu. Elleri acımıştı. Sonra sağ eliyle sol elinin bileğini arkasında birleştirip az önce hıncını alamadığı duvara kendisi de yaslandı. Bir süre öylece kaldı.
Sonra kendini tekrarlar gibi yeniden dolaştı. Neden sonra yorulup oturdu. Başını duvara yasladı. Kollarını bağladı. Artık her şeyden ümidini kesmiş, gözleri kapalı öylece duruyordu ki duyduğu sesle başını duvardan çekip, sesin geldiği yöne doğru baktı.
"Doktor! Ne yaptığını sanıyorsun sen? Başını derde sokmaman gerekiyordu."
Sakallı adamı birden karşısında gören Erkan hızla yerinden kalkıp, sakallı adamın yanına geldi.
"Mehmet abi, çok şükür. Nasıl haberin oldu? Beni buradan çıkarabilecek misin? Aklımı kaçıracağım burada."
"Çıkart diyorsun da nereden çıktı bu hırsızlık mevzusu?"
Erkan korkunç bir çaresizlik ve hayal kırıklığıyla sakallı adamın yüzüne baktı.
"Ne hırsızlığı abi? Benim böyle bir şey yapabileceğime inandın mı yani?"
Erkan'ın ümitsizliğini gören sakallı adam daha fazla yıpratmak istemiyormuşcasına sözünü çevirdi.
"Dur, sakin ol. İnanmadım tabi de yine de ha deyince çıkamazsın. Artık bakacağız duruma. Belki kadını şikayetini geri alması için ikna edebilirim ama çok da olur gibi görünmüyor.
Erkan giderek çöküyordu.
"Olmaz mı diyorsun?"
"Olmaz demiyorum ama sen yine de fazla ümitlenme."
Erkan iyiden iyiye bozulmuştu. Sesi boğuklaştı. Ellerini nezaretin korkuluklarına götürüp başını öne eğdi.
O sırada sakallı adam da duruma müdahale etti.
"Korkma korkma, kadın şikayetini geri aldı zaten. Az sonra bir iki işlemle bıraktırırız seni. Ortada hırsızlık falan da yokmuş. Sen kendi kendine gelin güvey olmuşsun."
"Nasıl yani?"
"Çocuk kadının çocuğuymuş. Annesinin yüzüğü düşürdüğünü görünce alıp oynamaya başlamış. Ama aferin doktor, gözüme girdin. Buradan çıkamayacağını sandığın zaman bile ele vermedin ya çocuğu. Valla bravo."
Bu sözleri duyan Erkan önce duyduklarına inanamadı.
"Nasıl yani suçsuz olduğum anlaşıldı mı?"
"Anlaşıldı anlaşıldı. Merak etme"
Erkan derin bir nefes alıp biraz rahatlasa da sakallı adamın durumdan eğlence çıkarmasına bozulmuştu. Kendini toparlaması kısa sürdü.
"Bir dakika. Ne yani, sen aslında suçsuz olduğumu ve buradan çıkmam gerektiğini biliyordun ama bana söylemedin, üstelik şu haldeyken beni kandırmaya devam ettin öyle mi?"
"Söyledim ya işte."
Erkan sinirden deliye dönmüştü. Elleriyle parmaklıkları sımsıkı tutarken sesi bir anda yükseldi.
"Söyledin mi! Beni buradan çıkamayacağıma inandırdıktan sonra sen buna söylemek mi diyorsun! Sen nasıl bir adamsın? Oyun mu oynuyorsun benimle!"
"Canım söyledik ya işte. Hiç söylemesem ne yapacaktın?"
"Teşekkür mü etmeliyim?"
"Olabilir."
"Bak bir de olabilir diyorsun."
"Ne diyeyim. Söyledik diyoruz. Şaka işte."
"Bu şaka dediğin şey beni ne hale getirdi biliyor musun? Bunun için benden çoktan özür dilemen gerekirdi."
Erkan'ın ikna olmaz tutumu sakallı adamı kızdırmıştı.
"Özür mü? Ben kimseden özür dilemem! Sana iyilik de yaramıyor. Bari işlemleri biraz ağırdan alayım da sen de bu gece nezaretin tadını çıkar!"
Bu sözü duyan Erkan birden duraksadı.
"Nasıl! Beni burada mı bırakacaksın? Yani çıkarmayacak mısın?"
"Hah. Tam da bu söylediğini yapacağım."
Erkan sakallı adamın yüzündeki sert ifadeye bakınca burnundan solumasına rağmen başka bir şey söylemedi. Alması gereken mesaj belliydi. Düşüncesi bile sinirlerini alt üst etmeye yetse de demek ki bu gece buradaydı. Sakallı adam da epey kızmış görünüyordu ama Erkan da geri adım atmak niyetinde değildi. Bunun yerine hiçbir şey söylemeden ellerini parmaklıklardan çekip gün boyu oturduğu tek yere geri dönüp oturdu. Sakallı adam Erkan'ın cezasına razı olmuş haline ters bir bakış fırlatıp oradan uzaklaştı.
Erkan yine tek başına kalmıştı. Üstelik suçlu olmadığı anlaşılmasına rağmen geceyi burada geçirmek zorundaydı. Duvara yaslandı. Bir süre kafasını da duvara yaslayıp gözlerini kapattı. Yeniden doğrulup dirseklerini dizlerine dayadı. Ellerini saçlarının arasında dolaştırdı, yüzünü ovuşturdu. Sonra da sedire doğru sırt üstü yatıp uzandı. Tavandaki ışık sızlatırcasına gözlerine geliyordu. Işığı kesmek ister gibi kolunun yardımıyla gözlerini kapattı.
......................
"Patron, doktoru bulduk."
"Getirdiniz mi?"
"Henüz değil ama arkadaşlar sizden haber bekliyor."
"Nerdeymiş?"
"Amasya'da bir caddede görülmüş. Napalım alsınlar mı? "
"Gerek yok. Gördükleri yerde bitirsinler işini."
"Peki patron."
20. Bölüm Sonu