Erkan'la meslektaş olmuşuz.Yakışır Erkan'a.
Her bölümde olduğu gibi bu bölümü de keyifle okudum.Yüreğine sağlık canım zümrem.
Çok teşekkür ederim canım zümrem.
Öğretmenlik kolay mı bir baksın değil mi ama.
Senin de eline, yüreğine sağlık.
KİMLİK 29. BÖLÜM
Eliz Hanımın odadan çıkışıyla beraber herkes tekrar kaldığı yere dönerken Erkan, karşısına Sinan Bey olarak çıkan sakallı adama bakıyordu. Nasıl olmuştu da bu kadar kısa sürede herkese kendini Sinan Bey olarak tanıtmıştı. Daha bu sabah birlikte kahvaltı yapmamışlar mıydı? Daha bu sabah Temel Reisteki Kabasakal gibi karşısında durmuyor muydu? Erkan kafasının içinde bu sorularla boğuşurken Ali Osman Beyin sesiyle kendine geldi.
"Serkan Bey, siz Sinan Beyle programınıza göz atın da değişiklik olacak mı bir bakalım. Malum, program değişikliği herkes için zor oluyor."
Erkan bu sözlerle derin bir uykudan uyanır gibi yavaşça müdüre döndü. Tam bir şeyler söyleyecekti ki sakallı adam Erkan'ın koluna girip, konuşmasına fırsat tanımadan onun yerine cevapladı. "Tabi müdür bey. Biz bir bakalım. Sizi de haberdar edelim" dedi.
Sonra da Erkan'ı belli belirsiz çekiştirip odadan çıkardı. Çıkar çıkmaz Erkan olanca şaşkınlığı ve kızgınlığıyla ardı ardına sorular sormaya başlamıştı.
"Sen, sen ne yaptığını sanıyorsun? Burada ne işin var? O kadar zamandır birlikteydik, burada nasıl çalışıyor olabilirsin anlamıyorum."
Sakallı adam etraftaki öğrenci ve öğretmenlerin fark etmemesi için gülümser tavrını takınarak normal sohbet ediyormuşcasına Erkan'ı odasına götürüp kapıyı kapattı. Erkan hala aynı şaşkınlık ve sinirle sorularını sıralamaya devam ediyordu.
"Aynı anda kaç yerde bulunabiliyorsun? Az daha sen gelmeden okuldan çıkmanın bir yolunu buluyordum. Beni neden bu kadar savunmasız duruma düşürüyorsun? Neredeyse kalbim duracaktı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Sen, sen ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Bi sakin olur musun?"
"Ben mi? Peki nasıl olayım! Normal mi karşılayayım tüm bunları?"
"Sakin ol diyorum, anlatacağım hepsini. Çok zamanımız yok. O yüzden dikkatle ve kesmeden dinle."
Erkan iki eline beline koyup kendi etrafında yarım bir tur attı. Sakinleşmeye çalışıyordu ama başarılı olmakta zorlanıyordu. Derin bir nefes aldı. Sonra Sinan Beye döndü.
Tamam. Anlat hadi. Dinliyorum."
"Ben de göreve bugün başladım. Hatta hazırlanmam zaman aldığı için biraz geciktim."
"Bugün mü? Saçmalama! Adamlar seni kırk yıldır tanıyor gibiler."
"Tanıyorlar zaten."
"Allah'ım delireceğim. Ne demek bu?"
"Anlatıyorum. Bir dinler misin? Adamlar beni tanıyor çünkü geçen yılda bir süre burada müdür yardımcılığı yaptım."
"Ne!"
"Bölme lütfen."
Erkan sinirden burnundan soluyordu. Yine de eski haliyle sakallı adamın yeni hali ve göreviyle Sinan Beyin dediğini yapıp susacağını taahhüt eder gibi başını öne eğip kaldırdı. Bunun üzerine Sinan Bey konuşmasını sürdürdü.
"Sonra bizim bu işler çıkınca başka bir yere görevlendirilmişim gibi senin de bildiğin olayın ve adamların peşine düştüm. Tabi buradaki irtibatı hiç kesmedim. Zaman zaman telefonla da olsa görüşmeler devam etti. Yani samimiyeti hiç kaybetmedik. Senin geleceğini de burada değil, telefonda bir iki arkadaşa söyledim ki, geldiğinden haberdar olup, seni zaten belli bir süredir öğretmenlik yapan biri olarak algılasınlar. Sabah gelince de senden bahsetmeyi sürdürdüm. İşte hepsi bu."
Erkan, Sinan Beyin tüm anlattıklarını dikkatle dinledikten sonra yarım bir nefes aldı. Hala ikna olmamıştı.
"Peki buraya tekrar nasıl geldin? Senin polis," diyordu ki, sesini düşürüp tekrarladı. "Senin polis olduğunu bilmiyorlar mı?"
"Tabiki bilmiyorlar. Yoksa sürekli tedirgin olurlardı."
"Ama, ama hala anlamadığım bir şey var."
"Neymiş o?"
"Neden tüm bunlardan bana bahsetmedin ve neden geçen yıl da buradaydın? Başka bir olay mı vardı?"
"Orasını karıştırma."
"Ne güzel. Sen benimle ilgili her şeyi biliyorsun ama ben bir şey sorunca orasını karıştırma. Zaten hakkında bildiğim ya da bildiğimi sandığım her şey ya yalan ya da yanlış ve hatta görüyorum ki eksikmiş."
"Haksızlık ediyorsun. Hepsi değil."
"Haa, büyük bölümünün yalan, yanlış olduğunu kabul ediyorsun yani."
Bu kez Sinan Bey derin bir nefes aldı.
"Bu olanların senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum."
"Zor mu? Sadece o kadar mı?"
"Yani evet, bir takım tehlikeler yaşadın, bazı istenmedik durumlarla karşılaştın ama,"
Erkan dayanamadı.Ses tonu oldukça düşük ve sıkıntılıydı.
"Artık kim olduğumu ben bile bilmiyorum."
Sinan Bey bu samimi itirafı beklemiyordu. Onun da canı sıkılmıştı. Çenesini yukarı doğru büzüştürüp, ellerini birbirinin içinden geçirmek ister gibi ovuşturdu.
"Az kaldı be doktor. İz üzerindeyiz. Biraz daha sabır."
Sonra Erkan'ın omzuna elini atıp onu masasının karşısındaki koltuklardan birine oturttu. Diğer koltuğa da kendisi oturup konuşmaya devam etti.
"Güven bana. İnan çok az kaldı. Bu iş bittiğinde ikimiz de eski günlerimize geri döneceğiz. Söz."
Erkan da Sinan Beyin işi keyfi uzatmadığının farkındaydı ama artık iyice köşeye sıkışmış hissediyordu. Sinan Beyin yüzüne baktı.
"İnşallah haklısındır ve inşallah her şey en kısa zamanda eski haline döner."
Erkan'ın gardını indirmiş hali Sinan Beyi rahatlatmıştı.
"Döner döner, merak etme sen. Hadi şimdi şu programa bak da müdüre bilgi verelim."
"Ben mi? Ne fark eder ki?"
"Öyle diyorsun ama bu programa göre bir ders sonra 11/ A' ya dersin var. Sonra 12/C ve sonra da 9/B' ye."
"Yaa."
Erkan'ın endişesine Sinan Bey de onun nidasıyla cevap vermişti.
"Yaa. İstersen bugün derslere girme. Ders kitaplarını falan alalım. Evde bir göz atarsın."
"Evet evet, öyle yapalım. Şu hale bak, neredeyse sudan çıkmış balık gibiyim."
"Endişelenme. Bir şekilde halledeceğiz."
Sonra birlikte ayağa kalkıp müdür beyin odasına ilerlediler.
"Serkan Bey, nasıl programda sıkıntı var mı?"
Sinan Bey Erkan'ın cevap vermesine fırsat tanımadan atıldı.
"Müdür bey, sıkıntı demeyelim de bir iki düzenleme lazım. Hocamı bugün gönderelim. Yarın sabah başlatırız."
Bunun üzerine müdür bey bir süre düşündü. Sonra Erkan'a dönüp, hocam büyük aksaklık değilse bugün derslere girmeye başlasanız. Zaten ilk ders tanışma falan derken biz de programa bir el atarız. Boş dersler başlı başına sıkıntı oluyor. Ama ille de yarın derseniz, başka çare bulalım tabi."
Erkan, müdürün ısrarını görünce çok anlam veremese de kabul etmek zorunda kalmıştı.
"Sorun değil müdür bey."
Bu cevaba müdür de memnun olmuş gibiydi.
"Güzeeel. O zaman Sinan Bey, siz hocama yardımcı olun. Sınıfları falan bir gösterin."
"Tabi müdür bey. Buyurun hocam."
Odadan çıktıklarında söylenme sırası Sinan Beye geçmişti.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen? İçeride ne konuşmuştuk? Neden kabul ediyorsun?"
"Neden mi? Adamın dediğini duymadın mı? Gitme demek yerine bir sürü uzatmalı cümle kurdu. Ne yapsaydım?"
"İyi o zaman. Bana dert yanma sonra."
Erkan ve Sinan Bey koridorda ilerlerken kalorifer peteğinin yanında duran iki kız öğrencinin konuşmaları maalesef Erkan'a ve Sinan beye kadar ulaşıyordu.
"Şu gelene baaak!"
"Hiih! İnsanın böyle öğretmeni olsa bırak kaçmayı okulda sabahlar be!"
Erkan söylenenleri duymuş ama duymazdan gelmişti. Biraz ilerledikten sonra kız öğrenciler hala konu üzerinde fikir teatisindeydi.
"Kızım, öğretmen değildir o. Baksana takım elbise falan."
"Ne biliyorsun? Belki de karizmatik görünmekten hoşlanıyordur. Hani şu filmdeki profesör gibi."
Arkasından gülüşme sesleri koridoru doldurmuştu.
Sinan Bey, durumdan memnun olmamıştı.
"Bir bu kızların ilgisi eksikti. O da tamam oldu."
"Kızma Sinan Bey, çocuk onlar."
"Sen yine de dikkatli ol. Bu yaşta çok tehlikeli olabiliyor bu çocuklar."
"Olurum olurum merak etme."
Erkan ve Sinan Bey odaya doğru ilerlerken sağda derse gireceği ilk sınıfın 11/A ' nın kapısı gözüne ilişti. Kendini heyecana kaptırmak istemedi. Sakinliğini korumak niyetindeydi.
"Gelecek derse kadar öğretmenler odasına gidip diğer öğretmenlerle tanışmalısın" dedi Sinan Bey.
Erkan derin bir nefesle karışık,
"Tamam," dedi. Henüz ders zili çalmadığından hemen herkes öğretmenler odasında gibiydi. Belki hepsini daha sonra hatırlayamayacak olsa da gördüğü herkesle Sinan Bey tarafından tanıştırılıyordu.
"Ayşe Hanım, Mustafa Bey, Ömer Asaf Bey, Ömer Bey, Hatice Hanım, Sevgi Hanım, Talat Bey, Fehime Hanım, Vildan Hanım, Buğra Bey, Hasan Bey, Nazlı Hanım, Bengisu Hanım, Damla Hanım, Atilla Bey..."
Uzayan listede Erkan herkesle tokalaşıp memnun oldum derken bile yorulmuştu. Sinan Bey devam etti.
"Arkadaşlar bu bey de yeni biyoloji öğretmenimiz Serkan Arda Yiğit. Siz tanışırsınız artık. Burada olmayanları da gelince siz tanıştırırsınız arkadaşlar." deyip Erkan'ı oracıkta bırakıvermişti. Erkan biraz da çekinerek ilk bulduğu koltuklardan birine oturdu. Neyseki yalnızlığı uzun sürmedi. Atilla Bey elinde iki bardak çayla gelip Erkan'ın yanına oturdu.
"Eee, Serkan Hocam, anlatın bakalım. Nasıl buldunuz okulumuzu?"
Bu muhabbet o saat dersi olmayan Atilla Beyle bir sonraki derse kadar sürecekti.
29. Bölüm Sonu