Kendi Şiirlerimizi Paylaşalım

DİYALOG

Gene mi akşam indi muhtar
Neylersin hoca, hayatın kuralı var
Doğarsa güneş, biz istemesek de
Akşamına batar..

Gene mi yıldız yok be muhtar
Yok işte hoca, gene sis var
Hem yıldız olsa ne olacak
Gün doğmadan hepsi batar..

Boş ver, aşkı bilir misin muhtar
Aşk nedir hoca, benim avradım var
Aşka düşmeye gör hoca
Dünyanı üç paraya satar..

Yak hele bir sigara, çay içer misin muhtar
Gelsin hoca çay, hayatın tadına var
Hem çok da içme şu zıkkımı
Şu ufacık odada hayatını yakar..

Anlat bakalım hayat nedir muhtar
Hayat nedir ki hoca, bolca yalanı var
Bugün gülüyorsan tadını çıkar
Yarın dediğin kıs kıs ardına bakar..

Vesselam güngörmüş adamsın muhtar
Eee hoca az çok tecrübemiz var
Şimdi müsaade bana
On nüfus gözüme bakar..

Git bakalım, uğurlar ola muhtar
Hem içimi kararttın hain adam
Aşkı da ben bilirim akşamı da
Dert bende kalsın sana ne var…

NERDE KALDI?
...
...
Ay benim akılsız başım!
Ay benim akılsız başım!
Başın göklere değerdi bir zaman
Şimdi ayaklarında geziyor başın?

Ne oldu sana böyle,
Söyle sana ne oldu!
Diyar diyar gezerdin,
Karıncayı çiğneyeni ezerdin!
Yumruğunu sıkardın haksıza
Sağa sola kaçardı taprağın taşın!
Ay benim akılsız başım
Ay benim akılsız başıım
Şimdi
Adam olmadıkların içinde
Ayaklara mı düştü başın?

Hani hanendeki  o insanlar,
Hani duaların,
Hani yağmur yüklü Nisanlar?
Hani Nisan’da senle ağlayan insanlar?
Farzı bilip farzı  almayana:
Selam verirsin...

Sen olsan  ne dersin?
Nerde kaldı o insanlar!
...
...

S.ORAK-CİH66
ADAMIN BİRİ
13 KASIM 2008
SARIKAYA

TASARRUF  SEVDASI

Kumbaramda  şiirler biriktiriyorum
Yokluğun zengin  edecek beni…

Harcadığım tümceleri hiç sorma bana
Avuç avuç yerden söz  topluyorum..

Hüzün hiç yakışmıyor sana bilesin
Üzülme diye sen
Ben bu yüreği yakar da giderim..
Var oldukça kalbinde
Acı olacaksa adım
Ben bu ciğeri pareler de giderim..
Üzülmesin gözyaşların
Gülsün o narin bakışların
Ben yolumu bile yakar giderim..
Kırık sesinde hayatı duymaktansa
Yokluğunda var ederim de aşkını
Seni üzmem bilesin
Ömrümü yakar da giderim..

SÖZÜMÜZ DİKENE GONCAYA DEĞİL

Zamanın çarkını kaplamış kara,
Rezalet küpünün bini bir para,
Duygular oynaşta ruhlar zampara,
İltifat kadına kocaya değil.

Tabiat zehreder yoksula kışı,
Öksüzün yetimin dardadır başı,
Variyet kazanda kaynatır aşı,
İkramı kürkedir Hoca’ya değil.

Bilir mi mezrada kaç hane tüter,
Kaza ve kasaba köyden de beter,
Ekâbir üst kattan gözünü diker,
Bakışlar keseye bacaya değil.

Gariban vatandaş şaşırmış hale,
Ticaret dediğin topyekûn hile,
Siyasi kulisle döner ihale,
Sadakat fırkaya loncaya değil.

Bu günlük kalemden taşlama düştü,
Arifler anladı cahiller şaştı.
Sanmayın Tarkan’ı maksadı aştı,
Sözümüz dikene goncaya değil.

Tarkan ÖNER

NE ÇOK İŞİM VAR…

Her şey söylendi
Yazıldı
Çizildi
Ve bitti…
Anahtarını alan evine gitti.
Saatini sayıp
Gazete ilanında kayıp,
Akşama kadar uyuklayıp
Kaşını yolanda
Yaşını yoranda
Ayıbı olanda gitti…

Elimde bir sürü evrak
Onu bırak
Daha namaz kılınacak,
Anladım ki aklımda gitti.
Caddeye bakıyorum.
Kaldırımlar yıkılacak…
İnsanlar var
Kodeslere tıkılacak!
Ulanlar mulanlar
Okul önünde dolananlar
Daha onlara
Limon sıkılacak.
Ne çok işim var bugün
Naylon tabancamda gitti!

Sonra
Öğretmenler odası.
Sanırsın ki otobüs molası…
Bırakanlar çekip gitti.
İsteyene kahve
İsteyene
Kızılcahamam sodası
Ne çok işim var bugün
İsmail Emmi de gitti.

Şu yazan kalem
Şu devletin verdiği kitap.
Bakmadan kaldır at
Bu mu bütün hesap?
Çantasını alan gitti.
Yalan gitti dolan gitti
Daha
Kalem kâğıt toplanacak.
Uğraş babam uğraş
Gücümüzün yettiği
Bu kadar ancak!
Ne çok işim var bugün
En son camda gitti.

Başım ağrıyor
Gözlerim yanıyor bugün.
Daha
Selam salınacak eşe dosta
Her gün küsen o garip dosta.
Ölüm raporum,
Çıkışım alınacak daha.
Hekim gitti
Hemşire gitti.
Ne çok işim var bugün
Kefen dolu bohçamda gitti.

Her şey söylendi
Yazıldı
Çizildi
Ve bitti.
Anahtarını alan evine gitti.
Kimi yorgun
Kimi üzgün
Kimi de sevine sevine gitti.
Daha
Ölüm yunacak.
Hayat zaten oyuncak.
Daha ne olacak
Adamın biri de gitti!
Ne çok işim var bugün
En çok sevdiğim hocamda gitti…

S.ORAK-CİH66
ADAMIN BİRİ
29MAYIS2008
YOZGAT
Bütün hakları saklıdır.

Şiir, normal hayatın akışındaki güzellikle var olur.Şiir, ufka bakan bir duygu yoğunluğu ister. . Çeşitli sebeplerle düğümlenmiş insan, şiiri aklına getirmez; ne yazmak için ne okumak için.
  köşeli çengelli nefisler taşıyoruz ki, bir yerlere sığmıyoruz. Her eve bir "uzman bürokrat" lazım!
Çocuklarımızı anlamaya da uzman psikolog! Uğraşıyoruz,düğümleniyoruz:basit gerçekleri karmaşık yalanlara dönüştüren çağ evlatlarıyla. Faturaları, taksitleri, okul-dersane paralarını, sınıf geçme mevzuatını, marka ve moda bilgilerini, kredi kartlarını, makbuzları, şifreleri, mesajları, kimin ne yediğini ve sevdiğini, bakım ve kontrol fişlerini, hava tahminlerini, trafik bilgilerini, deprem raporlarını, aidatları, değişen mevzuat ve belge haberlerini, kütük kayıt ve kontrollerini, tapuları-diplomaları-sözleşmeleri-sertifikaları, bol çekmeceli bir masada okulun zımbırtılarıyla,  Televizyonda sabahtan  şiddet, sansasyon, felaket, dedikodu bombardımanları ,arada hayatımıza giriveren gariplerle,küsüverenlerle.. Böyle yaşayıp düğümlenmemiş yazıları okumak keyifli...teşekkürler...

Bir de bakarsın gece olmuş zaman
Amansız mı amansız..
Feryat etmek neye yarar
Bir de bakarsın doluvermiş zaman..

NE GEREK BİZE

Türkümü Türküme tanıtmak için,
Uyuyan devimi ayıltmak için,
Dünyayı dörtnala tozutmak için,
Mete’nin bindiği tay gerek bize.

Kılıçla kalkanla omza dikilen,
Kutlu gazada şevk ile çekilen,
Attığı oklar tuğ gibi dikilen,
Oğuz’un gerdiği yay gerek bize.

Dört yüz çadırla cihana açılan,
Ulu çınardan gün gibi saçılan,
Karanlık çağda ışığı seçilen,
Kayı misali boy gerek bize.

Hayali Roma’yı Bizans’ı aşan,
Öğüdü Osman’dan Mehmet’e düşen,
Göğsünde devletin mayası pişen,
Ertuğrul mizaçlı bey gerek bize.

Her daim ilimle fen ile yorgun,
Yüreği vatana bayrağa vurgun,
Riyaya hasede kasvete dargın,
Yesevi nakışlı huy gerek bize.

Başları zalime eğilmez sütun,
Ceddinin adalet yoluna meftun,
Kitabın ilahi hükmüne zebun,
Aslını unutmaz soy gerek bize.

Sözüm servettir bu garip ülkeye,
Kulak ver içimde yanan ülküye,
Mademki maksadın güçlü Türkiye,
Şu tarih ilminden pay gerek bize.

Tarkan ÖNER

ÇAY

Bir bardak çay sun ey sevgili
İçinde aşkından bir tutam efsun
Dışında yüreğimi ısıtan sıcaklığı olsun..

Nefse itiraz dolu yüreğim,
Şahlansın Hak'ka yürüyeyim.
Üşüyordum, kelimeler dillerimde,
Düşüyordum umudum ellerimde..

Sabır pınarında dertler yıkansın,
Aşka susayan sevgiye kansın.
Böyle sevdalar Hak 'ka uzansın ,
Pişiyorum,sonsuzluk ateşinde..

Beyhude geçmesin ömrün,
Sen de gerçek sevdaya bürün.
Yar ocağında isterse sürün,
Eriyorum sonsuzluk güneşinde.


Kenan ilinde Yakup olsan,
Gece gündüz mecnun dolansan,
Dünyanı ayağın altına koysan,
Bil ki Cennetin hayat çilesinde.

Sabah oluyor yine
Kalkıyorum üşenmeden
Düşünmeden
Ezan da okundu
Es-Salatü hayrün mine’n-nevm
Yine içime dokundu
Soğuk su ile alınan abdest
Sonra giydim mest
Huzurla kılınan namaz
Sıcak bir niyaz
Ve içten bir dua
Kahvaltıda neler var
Peynir ekmek çay
Dışarıda bir deli rüzgar
Bir de yarım yamalak bir kar
Çay soğuyor düşündükçe
Ne düşünüyorum peki
Gidişini
Kederleniyorum bazen aklıma geldikçe
İnsan ister istemez soruyor işte
Nerede hata yaptım, nerede
Ne kadar düşünse de
Boş
Sen durma yeni yollara
Koş
Demini az katıyorum çayın
Fazla ağır gelmesin diye
Gidişin gibi
Bugün on dördü ayın
Hani türküde dediği gibi
Türküde kalmıyor her şey
Hayat yaşatıyor adama her daim
Yaşatıyor da
Sonrası acı sesi ile bir ney
Acıtıyor da
Derken
Yine akşam oluyor
Hani şu yaşın iki katı ile çarpıldığı akşamlar
Saçların ağardığı akşamlar
Canın çıkmadığı zamanlar
Geçmiyor işte vakit
Hani geçse de uyusak
Sabahı bir bulsak
Geçmiyor işte vakit
Geçse bile rüyalar başlıyor
Görmesem diyorum
Bari rüyalarda huzur bulsam
Olmuyor
Ölsem artık diyorum
İsyan etmekten korkuyorum
Derken
Uyuyorum işte
Ne göreyim bir de
Rüyamda başım göğe ermiş
Anlıyorum
Sobadan sızan zehir ile
Bu dünyadan gidiyorum…


Eserlerin hakları saklıdır…

Ey yar!
Sen hiç  sokak lambasıyla
kar izledin mi?
İnan ben bile görmemiştim
Aklandığını gecenin....
Gel yar!
Zira bilememişim
Karardığını  güneşin.

                                             SEVDAYI DAĞLARA SORMALI

Sevdayı dağlara sormalı
İşittin mi  aşkı hiç Karacaoğlan'ın sazından
Gurbet insanlarının sessiz ağlayışından.

Matem türküleri tutturma dayım.
Şarkılar besteleme deyim rüzgarların dilinden.

Kuşlar mu uçuyor ne
Bahardan güller toplama dayım.

Bir rüyadayım galiba
Ya da hastalık pençesindeyim
ıssız gurbet akşamının yalnızlık soğuklarından.

SENİ ANLATIYORUM

Aklımdan çıkmıyorsun bir an bile
Dillere hep seni anlatıyorum.
Bir türkü söyledim gözlerin için
Tellere hep seni anlatıyorum.

Ben ki sabah akşam köşe başında
Seni beklerim kaldırım taşında
Kimi yedi kimi yetmiş yaşında
Ellere hep seni anlatıyorum.

Penceremden gün ışığı dolar ya
O gözlerin beni benden alır ya
Senin gibi kokar diye olur ya
Güllere hep seni anlatıyorum.

Hasret ekip, gözyaşıdır biçtiğin
Yüz yara oldu gönlümde açtığın
Ceylan gibi seke seke geçtiğin
Yollara hep seni anlatıyorum.

Bir nazlı çiçeksin kırlarda açan
Bir ürkek ceylansın dağlarda kaçan
Şu garip ömrümde beyhude geçen
Yıllara hep seni anlatıyorum...